• Sonuç bulunamadı

1.3. Edebî Mahiyetteki İsim ve Sıfatları

1.3.2. Âşıkların Sultanı, Şah, Padişah

ġiirlerde Mevlânâ‟dan aĢk sultanı, âĢıkların sultanı, Ģah ve padiĢah nitelendirilmeleriyle sıkça söz edilmiĢtir. AĢağıdaki beyitte Mevlânâ bir sultan olarak, onun yolunda giden Mevlevîler de bu sultanın kulu, kölesi olarak tasavvur edilmiĢtir. Mevlevîler, Mevlânâ gibi bir sultanları olduğu için ayrıcalıklıdırlar, onlar bu ayrıcalıklarından ötürü dünya Ģahına bile naz etseler yeridir:

Her biri bir bende-i Sultân Celâleddîn imiĢ

Çok degüldür Ģâh-ı dehre böyle nâz-ı Mevlevî (Mezâkî G. 423/6)

Her biri Sultan Celaleddin‟in bir kuluymuş. (Bu yüzden) Mevlevîlerin dünyanın şahına böyle naz etmesi çok değildir.

Mevlânâ öyle bir aĢk sultanıdır ki feleğin atlası bile Mevlânâ‟nın keçe hırkasının ucuna dokunabilmeyi istemektedir. Keçeden yapılmıĢ olan eski hırka, feleğin atlasından daha üstün gösterilerek Mevlânâ yüceltilmiĢtir:

Sultân-ı „ıĢksın ki ider atlas-ı felek

Senden niyâz-ı „atf-ı ser-i hırka-i pelâs („Adnî K. 24/8)

Aşk sultanısın ki feleğin atlası (bile) senden keçe hırkanın ucuna dokunmayı ister.

„Adnî, âĢıkların sultanı olan Mevlânâ hazretlerinin ruhuna saygı göstermeyi bile kendisine Hakk‟ın sonsuz güzelliği olacağını ifade etmiĢtir. ġair, Mevlânâ‟ya âĢıkların sultanı diyerek, Mevlevîleri de onun etrafındaki âĢıklar olarak nitelendirmiĢtir:

Takdîs-i rûh-ı hazret-i sultân-ı „âĢıkân

Eltâf-ı bî-nihâyet-i Mennân olur bana („Adnî K. 18/54)

Âşıkların sultanı hazretlerinin ruhunu kutsal bilmek bana Mennân‟ın (Hakk‟ın) sonsuz lütuflarındandır.

30

Mevlânâ‟ya göre her Ģeyin özü aĢk, aĢkın özü Allah‟tır. Evrende her zerre aĢk ile hareket etmekte ve âlemin meydana geliĢi de aĢk iledir. Ona göre, aĢk, evrenden de öncedir. Çünkü Tanrı‟nın adıdır. AĢk ona göre kiĢiyi beĢeri âlemden alıp ilahî âleme taĢır (Yakıt, 2010: 22, 99). Mevlânâ‟ya göre aĢka düĢmeyen kiĢi, kanatsız bir kuĢa benzer ve bu sevgi, insanı insan yapan; onu hırstan, kibirden, varlıktan ve benlikten kurtaracak tek ilaçtır (Gölpınarlı, 2014: 46). AĢk hakkında bunları düĢünen Mevlânâ‟nın Hakk‟ın muhabbet tahtının padiĢahı olması ĢaĢırtıcı olmamalıdır. Hakk‟ın muhabbet tahtında oturan Mevlânâ‟nın erleri de haliyle âĢıklardır:

O pâdiĢâh-ı serîr-i mahabbet-i Hak kim

Ana „asâkir-i‟uĢĢâk oldı hayl ü haĢem („Adnî K. 23/10)

O Hakk‟ın muhabbet tahtının padişahıdır. Ona âşıkların orduları asker oldu.

Böyle latif bir padiĢahın çadırı da ancak Hakk‟ın izzet kubbeleri olacaktır: PâdiĢâhâ kıbâb-ı „izzet-i Hak

Nâzenînsin sana hiyâm olsun („Adnî K. 20/9)

Ey Padişah! Latifsin Hakk‟ın izzet kubbeleri sana çadırlar olsun.

„Adnî, Mevlânâ‟yı manevi âlemin padiĢahı olarak da tasavvur etmiĢtir. Bu padiĢahın makamı feleklerdir ve haliyle Hz. Ġsa‟nın sadrı ile kıymetli gökyüzü de ondadır:

PâdiĢâh-ı ma‟nevîsin çerh mesneddür sana

Ya‟nî kadr-i âsmân sadr-ı Mesîhâ sendedür („Adnî K. 19/17)

Manevi padişahsın sana felek tahttır. Yani İsa‟nın sadrı, gökyüzünün şerefi sendedir.

Hüsn-i talil sanatından yararlanılarak eĢsiz gökyüzünün yaradılıĢına sebep olarak aĢk mülkünün padiĢahı gösterilmiĢtir. AĢk mülkünün padiĢahı olarak nitelendirilen Mevlânâ‟nın varlığı gökyüzü köĢkünün icadına sebep gösterilmiĢ ve böylece Mevlânâ yüceltilmiĢtir:

Didi ol pâdiĢâh-ı milket-i „ıĢkun vücûdıdur

Garaz îcâd-ı kasr-ı bî-nazîr-i nüh kıbâbumdan („Adnî K. 21/16)

“Benim dokuz kubbeli benzersiz gökyüzü köşkünü yaratma maksadım, o aşk mükünün padişahının vücududur” dedi.

31

Mevlânâ, hakikat ülkesinin Ģahlar Ģahı, vahdet baĢkentinin ise padiĢahıdır. Mevlânâ geçici olan bu dünyanın değil hakikat ülkesinin Ģahıdır çünkü o hakikatlerin farkında olan, Hakk‟ın birliğine inanandır:

Keyhusrev-i tahtgâh-ı vahdet

ġehenĢeh-i kiĢver-i hakîkat (NeĢâtî K. 6/10)

Vahdet başkentinin padişahı, hakikat ülkesinin şahlar şahı.

Mevlevîlerce Mevlânâ adeta bir Ģah, hükümdar olarak görülmüĢtür. Nesîb Dede aĢağıdaki beytinde Mevlânâ hazretlerinin Mevlevîlerin yüce hükümdarı olduğunu dile getirmiĢtir:

Oldı Nesîb Hazret-i Mollâ Celâl-i dîn

ġâh-ı bülend-i tâc-veri Mevlevîlerün (Nesîb Dede G. 120/5)

Nesîb, Mevlevîlerin yüce hükümdarı Hz. Mollâ Celâleddin oldu.

Mevlânâ, anlamlar cihanının Ģahlar Ģahıdır. Kubad bile onun dergâhının aciz kuludur: Nice Mollâ Ģeh-i Ģâhân-ı cihân-ı ma„nî

Ki kemîn bendesidür dergehinün niçe Kubâd (NeĢâtî K. 7/13)

Mollâ anlamlar cihanının şahlar şahıdır ki nice Kubad (onun) dergâhının aciz kulu, kölesidir.

Mezâkî de Mevlânâ hazretlerini anlamlar tahtının hükümdarı olarak nitelendirmiĢ, onun hakikatin sırlarını ve mânâlarını bilmesine iĢaret etmiĢtir. Öyle ki bu konuda Mevlevîlerin güzel Ģuuru bile Mevlânâ‟nın ayağının tozudur:

Husrev-i evreng-i ma„nâ Hazret-i Mollâ-yı Rûm

Kim gubâr-ı pâyıdur tayyib-dimâg-ı Mevlevî (Mezâkî G. 422/6)

Anlamlar tahtının hükümdarı Hz. Mollâ-yı Rum ki Mevlevîlerin güzel şuuru (onun) ayağının tozudur.

Mevlânâ eĢsiz felekler derecesinde olup adeta anlamlar tahtında oturan bir Ģahtır. Onun kapısında yüzlerce Edhem, Cüneyd ve Ebuzer köle olsa Mevlânâ‟nın bulunduğu makama yakıĢır:

32 Sensin o felek-cenâb-ı yektâ

Evreng-niĢin-i milk-i ma„nâ (NeĢâtî K. 6/18)

O eşsiz feleğin derecesinde olan, anlamlar mülkünün tahtında oturan sensin.

Sad Edhem ü Cüneyd u Bu-zer

Olsa yaraĢur deründe çâker (NeĢâtî K. 6/19)

Yüzlerce Edhem, Cüneyd ve Ebuzer kapında kölen olsa yakışır.

Mevlevîlerce Mevlânâ adeta bir hükümdar olarak görülmüĢ bu yüzden beyitlerde Mevlânâ‟ya sıkça padiĢah, Ģah, sultan, hükümdar yakıĢtırmaları yapılmıĢtır. Özellikle Mevlevîler âĢık; Mevlânâ da âĢıkların sultanı olarak nitelendirilmiĢtir. Mevlevîlerin Mevlânâ gibi bir sultana sahip olmaları daima bir ayrıcalık olarak görülmüĢtür. ġairlerce, Mevlânâ için “âĢıkların sultanı, manevî âlemin padiĢahı, hakikat ülkesinin ve anlamlar cihanının Ģahlar Ģahı, vahdet ülkesinin padiĢahı, Mevlevîlerin yüce hükümdarı, anlamlar tahtında oturan Ģah” Ģeklinde ifadeler de kullanılmıĢ ve Mevlevîler Mevlânâ‟nın kulu, kölesi olarak düĢünülmüĢtür. Mevlânâ‟nın derecesi eĢsiz feleklerle mukayese edilmiĢ, kapısında yüzlerce Edhem‟in, Cüneyd‟in ve Ebuzer‟in köle olsa yakıĢacağı söylenerek Mevlânâ ve makamı yüceltilmiĢtir.