• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: OSMANLI MERKEZ TEŞKİLATINDA DANIŞMA

2.2. Klasik Dönem Danışma Kurulları

2.2.2. Merkezdeki Diğer Divânlar

Osmanlı idare teşkilatında Dîvân-ı Hümâyûn haricinde devlet işlerinin görüşüldüğü daha ufak çaplı başka divânlar da görülebilmektedir. Bunlar belli bir amaç doğrultusunda kurulmuşlardır. Örneğin bunlardan biri üç ayda bir kapıkuluna ulufe dağıtımı için kurulan Galebe Divânı’dır. Daha çok teşrifat aracı olarak teşkil edilen bir kuruldur. Bundan başka elçilerin kabulü sırasında veya olağanüstü durumlarda padişah dışındakilerin ayakta hazır olduğu Ayak Divânı da görülmektedir. Bu divân olağanüstü zamanlarda ve acil bir husus olduğunda toplanmıştır (Mumcu, 2017, s. 140). Ayrıca Divân-ı Hümâyûnun normal zamanlar haricinde savaşta toplanması haline de Ayak Divânı denilmiştir (Ortaylı, 2016, s. 212-213).

Ayak Divânları’nda her ne kadar problemin stres ve baskısı altında gerçekleştiğinden danışma fonksiyonu acele şekilde işletilse de bu tür durumlarda dahi kararlar alınmadan önce belli bir istişarenin yapılmasının istendiğini göstermektedir. Nitekim kritik meselelerin çözümüne yönelik kararların Bâbussaâde’de (kapı) padişah ile tüm devlet büyükleri ve ulemâ arasında yapılan istişarelerden sonra alındığı bilinmektedir (İnalcık, 2017c, s. 31).

66

Klasik Dönem teşkilatı içerisinde merkezde sadrazam ve yüksek rütbeli yöneticiler de kendine bağlı örgütün işlerini görmek, salt bilgi almak veya ufak hususlarda danışmak maksadıyla divânlar kurmuştur. Örneğin ikindi vakti veziriazam, defterdar ve kazaskerler Divânı Hümâyûn toplantılarından sonra kendi bürolarına ait işleri görmek üzere konutlarında divân kurmuşlardır (İnalcık, 2003, s. 102). Aynı zamanda Divânı Hümâyûn’da görüşülen birinci ve ikinci derecedeki işlerin dışında kalan idarî, malî ve yargısal meseleler, merkezdeki görevlilerin veya veziriazamın divânlarına bırakılabilmiştir (Halaçoğlu, 2014, s. 9-11). Kazaskerler; Divân-ı Hümâyûn’da görüşülen konulardan başka, haftanın belli günlerinde divân kurmuşlar ve uzmanlık sahasına giren konular ile bu divâna havale edilen meseleleri görüşüp karara bağlamışlardır. Yine, XVII. yüzyıldan sonra görülen defterdar kapısında da kendilerine havale edilmiş konular için divân kurulduğu bilinmektedir (Uzunçarşılı, 1988, s. 236,334-337; Gelibolulu, 2015, s. 182; Ahıshalı, 1999, s. 30).

Bir başka divân çeşidi olarak Veziriazamın Serdâr-ı Ekrem unvanıyla savaşta olduğu, padişahın da İstanbul dışında bulunduğu zamanlarda muhafız olarak bırakılan sadaret kethüdasının kurduğu divân gösterilebilir. Burada davaların dinlendiği, devlet işlerinin istişare edildiği ve kararların alındığı bilinmektedir (Mumcu, 2017, s. 135). XVI. yüzyılın ikinci yarısından sonra kaptân-ı deryâ da denizcilik sorunlarına ve donanmada ortaya çıkan davalara bakan ayrı bir divâna başkanlık etmiştir (İnalcık, 2003, s. 102). Bunlar merkezde ricalin devlet işlerini istişare etmek üzere oluşturdukları danışma kurullarıdır.

Merkezde görülen diğer divânlar ise sadrazamın şahsi danışma organları olarak toplanmıştır. Babıali’de19 kurulan bu divânlara, devlet işlerinin Dîvân-ı Hümâyûn’da

görüşüldüğü sıralarda önemsiz işler havale edilirken padişah divânının etkinliğinin azalmasıyla daha kritik meseleler de buralara intikal ettirilmiştir. Diğer bir ifadeyle önceleri Dîvân-ı Hümâyûn’da görüşülecek kadar kritik olmayan meseleler paşa kapısına

19 Osmanlı teşkilatında kurumların bazılarının isimleri kapı anlamına gelen bâb ile oluşturulmuştur.

Malîye birimi için Bâb-ı Defteri, şeyhülislamlık için Bâb-ı Meşihat denebilmiştir. Babıali (Bâb-ı Âli) ise XVIII. yüzyıla kadar Dîvân-ı Hümâyûn’u anlatmak için kullanılmışken sonrasında sadrazamın çalışma mekânının ismi olmuştur (İpşirli, 1994, s. 188). Süreç içerisinde başlıca idari kurumların bulunduğu yapıyı veya binalar dizisini ifade eder hale gelmiştir (Findley, 2014, s. 3). Malîye, dış işlerine bakan memurlar, yeniçeri ağasının ve kaptân-ı deryânın konağı burada yer almıştır. Bu yüzden Babıali kavramı gün geçtikçe idari işlerin görüldüğü hükümet ve devlet kapısını ifade etmiştir (Ortaylı, 2006a, s. 48, 49).

67

gönderilirken, sonradan devletin kritik işleri de Babıali’de görülmeye başlamış ve paşa kapısının önemi artmıştır20 (Kılıçoğlu vd., 1992, s. 432).

Paşa kapısının (Babıali) başlarda, veziriazama işlerinde yardımcı olmakla görevli nazır ve müsteşarlardan (Babıali hademeleri) oluştuğu bilinmektedir. Hükümet işleri burada görüşülmeye başlayınca Dîvân-ı Hümâyûn’da bulunan kalemler ve defterler buraya intikal ettirilmiştir (Ortaylı, 2016, s. 218). Buradaki görevliler zamanla meydana getirilen nazırlıklara da temel oluşturmuştur. Hammer’ın verdiği bilgiye göre, dâhilî işlerle meşgul olmak üzere kâhya bey (sadaret kethüdası); şikâyetler ile davalara bakmakla mükellef çavuşbaşı ve Dîvân-ı Hümâyûn kalemlerinin başı olup zamanla dış işlerle ilgili uzmanlık sahasına bürünen reis efendi (reisülküttap, umuru hariciye nazırı) nazırlıkların ilk hali olarak Babıali’de yer almıştır. Bunlar sonradan sırasıyla içişleri, adalet ve dışişleri nezaretlerine dönüşmüşlerdir. Ayrıca büyük ve küçük tezkireciler, mektupçu, beylikçi, teşrifatçı ve kâhya kâtibi de Babıali’de bulunan görevlilerdendir (Hammer-Purgstall, 1941, s. 566). Doğrudan paşa kapısı heyetinden sayılmayan ancak mensup oldukları merkezdeki diğer kurumlarla Babıali arasındaki irtibatı sağlamakla görevli memurlar da burada yer almıştır. Örnek olarak şeyhülislamın kâtibi olan telhisçi; beylerbeylerin, mültezimlerin, Eflak-Bağdan voyvodalarının, Rum ve Ermeni patriklerinin kâhyaları; devlet erkânının, ulemânın çuhadarları ve yabancı sefaretlerin tercümanları verilebilir (İpşirli, 1991, s. 380).

Paşa kapısında devlet işleri ele alınırken toplanan divânların üç adet olduğu bilinmektedir: Çarşamba Divânı, İkindi Divânı ve Cuma Divânı. Cuma günleri sabahtan gerçekleştirilen ve Rumeli ile Anadolu Kazaskerlerinin katılmasıyla şer’i ve örfi hususlar ile ilmiyenin çeşitli meselelerinin görüşüldüğü yer Cuma Divânı olmuştur (İpşirli, 1994, s. 167). Burada davalar dinlendiği için huzur murafaası da denilmiştir. Davaların görülmesi haricinde veziriazamın tereddüt ettiği konularda kazaskerin fikrine danışılmasını sağlamıştır (Mumcu, 2017, s. 131-133). Cuma Divânı sonradan şeyhülislamın kapısında yapılmış ve deâvî nazırının da katılımıyla şer’i davaların görüşüldüğü yer olmuştur (Uzunçarşılı, 1988, s. 264). Bu bakımdan Cuma Divânının işlerin paşa kapısında görüldüğü yıllarda, dava dinlenilmesine ek olarak şer’i ve örfi

20 Divân-ı Hümayunun öneminin azalıp, sadaretin ön plana çıkması hakkında ayrıntılı bilgi için

bakılabilecek kaynakların bazıları: (Ortaylı, 2016, s. 211; Kunt, 1999, s. 40; Kılıçoğlu vd., 1992, s. 432; İnalcık, 2017c, s. 75; İnalcık, 2003, s. 106; Mumcu, 2017, s. 116; Hammer-Purgstall, 1941, s. 580).

68

hususlar ile ilmiyenin sorunlarına ilişkin meselelerin konunun uzmanı olan kazaskerle istişare edilmesi işlevini yerine getirmiştir.

Dava dinleme görevi bulunan diğer bir divân da çarşamba günleri toplanmıştır. Öncesinde İstanbul Beylerbey’i ile sancak beylerini kabul eden sadrazamın sonrasında Çarşamba Divânı kurduğu bilinmektedir. Bu divâna Galata, Üsküdar, Eyüp (Bilad-ı Selase) kadılarının katıldığı ve İstanbul halkının şer’i ile örfî meselelerinin istişare edildiği görülmektedir (İpşirli, 1994, s. 167). Bu divâna kadıların katılmasından dolayı divânın baktığı konular; şer’i davalar ve İstanbul’un beledî işleri olmuştur. Çünkü kadı hem beledî işlerle hem de yargı işleriyle uğraşan bir görevlidir (Mumcu, 2017, s. 133- 134). Böylece Çarşamba Divânı veziriazamın İstanbul’un beledi işlerine dair fikir aldığı kurul olmuştur.

Diğer bir istişarî toplantı ise idari konuların görüşüldüğü İkindi Divânıdır. Önceleri Dîvân-ı Hümâyûn’da bitirilemeyen veya görüşülmesine gerek duyulmayan işlerin burada ele alındığı bilinmektedir (Seyitdanlıoğlu, 1994, s. 15,16). Bu tarihlerde veziriazam hükümet işlerini değerlendirirken, büyük mülahazaları Dîvân-ı Hümâyûn’a sevk etmiş diğerlerini burada ele alarak sonuçlandırmıştır (Ortaylı, 2016, s. 222). Paşa kapısının öneminin arttığı yıllardan itibaren bu divânın da görevleri fazlalaşmıştır. İşler çoğunlukla burada görüşülmüştür. Padişaha arz edilmeğe muhtaç bir husus olduğunda ise telhis yoluyla padişahın onayına sunulmuştur (Halaçoğlu, 2014, s. 15-16). Dolayısıyla yönetsel istişare mekanizmasını işletme görevi padişahın iradesinde olan Divân-ı Hümâyûn’dan sadrazamın inisiyatifiyle toplanan İkindi Divânı’na kaymıştır.

XVII. yüzyıldan sonra İkindi Divânı’nın öneminin artması ile telhisle karar alma eylemi yaygınlaşmıştır. Diğer bir ifadeyle, Köprülüler ile başlayan dönemle birlikte yetkileri artan veziriazamların konuya verdiği önem düzeyinde istişareler gerçekleşir ve sonrasında alınan karar telhisle padişahın onayına sunulur olmuştur (İnalcık, 2017c, s. 75). Telhisle padişaha kararların sunulması yeterli görülmüştür. Sultanın, bu yöntemle işlemler ve durum hakkında bilgi aldığı ve buna binaen buyruklarını hattı hümayun denilen bir notla bildirdiği bilinmektedir. Bu hattı hümayunların genellikle Babıali’nin kararlarını değiştirmeyen kısa yinelemelerden ibaret olduğu görülmektedir (İnalcık, 2003, s. 106). Dolayısıyla sadrazamın, konuya verdiği önem düzeyinde gerçekleştirilen istişareler neticesinde aldığı kararların çoğunlukla kabul edildiği ve yönetsel danışma usulünün yasal dayanaklardan kopuk ve buna yönelik bağlayıcı şartlardan uzak şekilde

69

gerçekleştiği görülmektedir. Devlet yönetirken duyulan yönetsel istişare ihtiyacını karşılamaktan uzak olan bu mekanizmalardan doğan boşluk ise yönetimde dalkavukların ve ehil olmayanların etkisini artırmıştır. Bu durum özellikle III. Selim ve II. Mahmut sonrasında padişahların önlem almaya çalıştıkları konuların başında gelmiştir. Bu yıllarda devamlı kurullar oluşturmadan önce meşveret meclisinin kurumsallaştırılmasına ve rutinleştirilmesine çalışılmıştır.