• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM: OSMANLI MERKEZ TEŞKİLATINDA DANIŞMA

2.2. Klasik Dönem Danışma Kurulları

2.2.3. Meşveret Meclisi

Klasik Dönemde devlet işlerinin istişare edildiği mercilerden biri de meşveret meclisleridir. Meşveret meclisleri; Osmanlı idari yapılanmasında divânların yanında fakat onlardan ayrı olarak gerçekleştirilen, devletin ve milletin kaderi ile doğrudan ilgili büyük meselelerin görüşüldüğü toplantılardır (Saray, 1999, s. 28). Devletin ileri gelenlerinin ve belirlenen diğer kimselerin, ihtiyaç halinde padişah veya sadrazam başkanlığında yaptıkları görüşmelerdir. Osman Bey döneminden itibaren idare teşkilatında görülen bir yöntemdir (Lewis, 1982, s. 775-778).

Meşveret meclislerinin toplanma sıklığı, üyelerinin kim olacağı veya nerede yapılacağı rutin olarak belirlenmemiştir. İhtiyaca göre değişiklik göstermiştir. Bu bilgiler meşveretin yapılacağını bildiren buyrukta yer almıştır (Güneş, 1997, s. 11). Babıali konağı, saray, tersane, şeyhülislam konağı ve hatta geniş katılımın amaçlandığı durumlarda bir camide toplanabilen kurula konuşulacak konuya göre ricalin yanında esnaf, esnaf kethüdaları, yeniçeri, aşçı ustaları veya avamdan kimseler de katılabilmiştir. Örnek olarak; Osmanlı-Rus savaşı esnasında Hezargrad ile Silistre kalesinin kaybedilmesi ve Rus komutanın barış antlaşması öneren sert mektubu üzerine, II. Mahmut’un 24 Haziran 1810’da Fatih Camii’nde soruna milletçe bir çözüm bulunmasını ve herkesin haberdar olmasını istemesi üzerine yapılan meşveret verilebilmektedir (Akyıldız, 2012, s. 36, 39-40). Bu belirsizlikler nedeniyle meşveret meclisleri her ne kadar önemli devlet işlerinin görüşüldüğü toplantı çeşidi olsa da kurumsallıktan uzak olarak değerlendirilmektedir (Seyitdanlıoğlu, 2018, s. 376).

Meşveret meclisleri çok çeşitli konularda oluşturulabilmiştir. Çoğunlukla diplomatik meseleler, toplumu ilgilendiren iktisadî konular veya diğer devlet işleri hakkında yapılabildiği gibi (Saray, 1999, s. 28) padişah değişiklikleri esnasında da toplanıldığı görülmüştür. Bu konuda, Osman’ın ölümü neticesinde oğulları Alâeddin ve

70

Orhan’ın, dönemin değerli kişilerinden oluşan bir kurul ile yapğı istişare örnek olarak verilebilir. Bu toplantının Alâeddin’in Orhan’ı tahta layık görmesiyle ve orada bulunanların bu kararı onaylamasıyla neticelendiği aktarılmaktadır (Âşıkî, 2016, s. 85- 86). Yine benzer bir meşveret toplantısı, Çelebi Mehmet’in ölümü üzerine de yapılmıştır. Vezir Bayezid Paşa ve İbrahim Paşa Fetret Dönemi’nden yeni çıkmış olan ülkede padişahın ölüm haberinin infial oluşturacağını düşünerek izlenecek yolu belirlemek için bir araya gelip meşveret meclisi kurmuştur. Neticesinde ise II. Murad tahta geçene kadar ülkeye bu haberi yaymama kararı alınmıştır (Âşıkî, 2016, s. 174).

Savaş ve barışa ilişkin hususlarda da meşveret meclisi kurulabildiği görülmektedir. Padişah ordunun başında sefere bizzat gideceğinde sadrazam, defterdar ve diğer devlet erkânını toplayıp ne kadar bütçe, asker ve hangi erzaklar gerektiğini görüştüğü meşveret meclisleri bulunmaktadır (Paşa, 2016, s. 25). Örneğin, Kanuni’nin Rodos Seferi öncesinde ve savaşın devam ettiği sırada yanındaki vezirlerle yaptığı istişareleri dönemin tarihçisi Celâlzâde aktarmaktadır. Mohaç savaşı öncesinde Kanuni’nin; İbrahim Paşa ve bölgeyi iyi bilen Rumeli askerlerinin üstsubaylarını ve bölge vali ve sancakbeylerinden kimi devlet adamlarını karargahında topladığı ve savaşta nasıl cenk edilmesi gerektiğine yönelik istişare ettiği belirtilmektedir (Çelebi, 2011, s. 59-79,114-115,134-135).

Olağanüstü durumlarda da meşveret meclisleri düzenlendiği görülmüştür. Böyle durumlarda padişahlar başta devlet büyüklerini, ulemâyı, bürokratları, kumandanları meşverete çağırarak konunun enine boyuna tartışılmasını istemişlerdir (İnalcık, 2017c, s. 45). Örneğin Kanuni döneminde baş gösteren Canberd’in önderliğindeki isyanın bastırılması için yapılması gerekenleri kararlaştırmak amacıyla meşveret meclisi kurulduğu aktarılmaktadır (Çelebi, 2011, s. 26-27).

Meşveret meclislerinin toplanılmasına usulen padişahın hattı hümayunu ile karar verilmiştir. Padişahın kendiliğinden gerek görmesi veya sadrazamın telhisle başvurusu üzerine oluşturulabilmiştir. Padişahın katılmadığı toplantılarda alınan kararlar ona bildirilip onayından sonra yürürlüğe girebilmiştir. Kararların nasıl alındığı veya oylamanın nasıl yapıldığı belli olmamakla birlikte veziriazam gibi üst yetkililerin, katılımcıları fikirlerini beyan etmeleri hususunda cesaretlendirdiği bilinmektedir (Akyıldız, 2012, s. 33-35). Toplantıda alınan kararın sonrasında eleştirilmemesi esastır. Aksini yapanlar nifak yayar gibi değerlendirilmiştir (Güneş, 1997, s. 11).

71

Meşveret meclislerine verilen önem, Dîvân-ı Hümâyûn’un ehemmiyetinin azalmasına ve paşa kapısındaki divânlardan verim alınamamasına binaen artmıştır. Meşveret toplantılarından I. Abdülhamit’le başlayan, III. Selim ve II. Mahmut dönemi ile devam eden süreçte daha sık ve düzenli bir şekilde faydalanılmıştır (Ceylan, 2005, s. 630). XVIII. yüzyılın sonlarında Dîvân-ı Hümâyûn’un dâhilî ve haricî konularda sahip olduğu önemli görevleri sadrazam divânlarının yanında meşveret meclisleri de üstlenmiştir. Daha sonra III. Selim ve II. Mahmut döneminde meclisin toplanma günleri rutin bir hale getirilmeye ve katılımcılar yönünden belli bir standartlaşma sağlanmaya çalışılmıştır (Akyıldız, 2003a, s. 249). Ancak meclis devamlılık göstermemiş ve bu denemelerden memnun kalınmamıştır. Nitekim II. Mahmut döneminde sivil bürokrasi ve ordunun başında bulunanlarla, ulemâdan seçilmiş kişilerden oluşan danışma kurulları ile sürekli meclislerin kurulmaya başlamasıyla (Berkes, 2017, s. 171) önemini tekrar kaybetmiştir (İpşirli, 1994, s. 187). Bu yüzden denilebilir ki meşveret meclisi Dîvân-ı Hümâyûn’dan Tanzimat Dönemi meclislerine geçişi sağlayan ara kurum niteliği göstermiştir (İpşirli, 1991, s. 380). Dolayısıyla bir dönem yönetsel danışma usulünün gerçekleştirildiği önemli bir merci özelliğinde ve ancak bu ihtiyacı gidermede istenilen etkiden uzak bir nitelikte olmuştur.

Tanzimat’tan sonra önemi iyice azalan meşveret meclisleri, olağanüstü zamanlarda kararı geniş kitlelere yaymak için oluşturulmaya devam etmiştir (Akyıldız, 2012, s. 42). II. Abdülhamid’in Mithat Paşa’ya hitaben yazdığı fermanda, Meşrutiyet’e geçiş reformlarının belirlenmesinde ve anayasanın tespitinde meşveret usulüne uyulmasının yararlı olacağını belirttiği bilinmektedir (Kılıçoğlu vd., 1992, s. 451). Saltanatın kaldırılmadan önceki son meşveret toplantısının; Paris Antlaşması’nı müzakere etmek üzere Damat Ferit Paşa tarafından çağrılan ve 22 Temmuz 1920 günü Mehmet Vahdeddin'in huzurunda toplanan saltanat şûrası olduğu belirtilmektedir (Akyıldız, 2003a, s. 249). Dolayısıyla meşveret meclisleri yönetsel istişarelerin gerçekleştirildiği ve imparatorluğun son dönemine kadar görülen önemli mekanizmalardan biri olmuştur.