• Sonuç bulunamadı

KOMUTANLARA KARŞI GÜVEN HİSSİNİ YOK ETMEYE MATUF OLARAK ALENEN TAHKİR VEYA TEZYİF EDİCİ FİİL VE

B. MANEVİ UNSUR

Amir veya üste hakaret suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Suç tipinde failin amacından bahsedilmemiştir. Bu nedenle failin hangi saikle hareket ettiğinin suçun oluşumunda herhangi bir etkisi yoktur. Yine bu suçun olası kastla da işlenmesi mümkündür.121

Ancak Askeri Yargıtay’ın bu suçun manevi unsurunun genel kast mı yoksa özel kast mı olduğu konusunda çelişik kararları bulunmaktadır.

Nitekim Askeri Yargıtay bir kararında suçun genel kastla işlenebileceğini açıklamasına rağmen, ‘Üstün ismi kullanılarak kendisine yapılan aşırılığa

kaçmış şaka sırasında sanığın üstünün ismini zikrederek sarf ettiği küfürlü sözler, hakaret kastı bulunmadığından üste hakaret suçunu’

oluşturmayacağını açıklamıştır.122

Yine ileride içtima bahsinde açıklanacağı

cereyan etmiş evrak" niteliğini kazandırmayacağına binaen sanıklara yüklenen suçun As. C.K. nun 85/3 ncü fıkrasına değil, 85/1 nci fıkrasına mümas olduğu gözetilmeden ceza tayini kanuna aykırıdır…’ (As.Yar. DK., 14.5.1987, 1987/104-93 E-K., As.YKD.,1990,

S.6, s.229-230).

121

DEĞİRMENCİ, s.347.

122 ‘….Hakaret suçunun maddî unsuru, her ne şekilde olursa olsun bir kimsenin şerefine, namusuna, şöhretine, haysiyetine ve vakarına gerçekleştirilen kasıtlı ve haksız tecavüzleri içermektedir.Bu suçun manevî unsuru ise kasıttır. Eylemin kasıtlı olarak işlenip işlenmediği suçun unsurlarının oluşumu bakımından büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla kastın var olup olmadığının belirlenmesi için olayın tümünün değerlendirilmesi gerekmektedir.Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 2.5.1969 gün ve E.41, K.40 sayılı kararında da belirtildiği gibi, söylenen sözlerin hakaret olup olmadığı belirlenir iken, bu sözlerin hangi koşullar altında söylendiğinin, failin ve mağdurun içinde bulundukları durum, hakarete ilişkin sözlerin hangi nedenle söylendiği hususlarının dikkate alınması gerekmektedir.Olayımızda, sanığın koğuştan saatinde çıkmaması nedeniyle Y.B. Astsubaydan azar işittiği; onun tarafından yakalandığı, ondan oldukça çekindiği bu durumu bilen arkadaşları tarafından zaman zaman kendisine şaka mahiyetinde “Y.B. Astsubay geliyor” denilerek onun korkmasına, telaşlanmasına yol açıldığı, bu sözlerin onunla alay edilme konusu hâline getirildiği, durum bu vaziyette iken yine olay günü, sanığın beş-altı arkadaşı ile oturduğu sırada, sanığın arkadaşlarından birinin yine “Y.B. Astsubayın geldiğini” söylemesi üzerine sanığın da kendisine şaka yapıldığını düşünerek “Y.B. Astsubayı sinkaf edeyim” şeklinde söz söylediği, bu sözlerin kendisine şaka yapan arkadaşına doğru söylendiği, ancak o sırada tesadüfen içeri giren mağdur tarafından duyulduğu ve tutanak tutulduğu göz önüne alındığında; sanığın arkadaşları tarafından kendisine yapılan şakalar nedeniyle, bu tür bir sözü sarf ettiği, Y.B. Astsubayı kast ederek ona hakaret etmediği, … mahkûmiyet hükmü tesis edilmesinin kanuna aykırı olduğu, dolayısıyla hükmün bozulması gerektiği sonucuna varılmıştır.‘ (As.Yar.1D., 09.06.2004, 2004/629-627 E-K., As.Yar.Der., S.17, Y.2005,

s.291-292); Askeri Yargıtay’ın benzer bir başka kararı şöyledir: ‘Denizli 11.P.Tug.K.lığı

emrinde olup Ağustos 2005 döneminde kanuni izne ayrılmış olan sanığın Karpuzkaldıran Kampında rahatsızlanan eşi Nermin ve kızı Bengül’ün kamp revirinde ve 23.08.2005 tarihinde Denizli Asker Hastanesi Dahiliye Polikliniğinde yapılan muayenelerinde verilen

YÜHFD Cilt: XVII Sayı:1 (2020)

üzere, Askeri Yargıtay, failin amir veya üstü tehdit suçu (AsCK m.82/2) dışında, üste veya amire hakaret ettiğinin de kabulü için ayrıca tahkir kastı gibi özel bir amacının bulunması gerektiğine karar vermiştir.

Askeri Yargıtay genel kastla hareket edilmesini yeterli bulduğu diğer kararlarında konu ile ilgili şu açıklamalarda bulunmaktadır: Hakaret suçunun oluşması için, salt vakar ve haysiyete tecavüz niteliğindeki sözlerin sarf edilmesi yeterli değildir. Ayrıca bu sözlerin mağdurun şeref ve haysiyetini zedelemek özel kastı ile söylenmiş olması gerektiği kabul edilmekte ise de, bu değerlendirmeye katılmak mümkün değildir. Zira, her ne kadar eylemin suç teşkil edip etmeyeceği değerlendirilirken, sözün söylendiği yere, zamana, koşullara, söyleniş sebebine, failin ve mağdur durumlarına bakılacağında kuşku bulunmamakla beraber, hakaret suçu genel kasıt altında işlenebilen şekli bir suç niteliğindedir. Bu suçun işlenmesinde ‘özel kast’ aranmaz.123

Söylenen sözlerin hakaret teşkil edip etmediğinin saptanması için, bu sözlerin hangi ortamda ve hangi koşullar içerisinde söylendiğinin, failin ve

ilaçlara rağmen iyileşemedikleri, bunun üzerine 27.08.2005 günü Denizli’de özel bir poliklinikte muayene oldukları, sanığın önerilen ilaçları reçete ettirmek üzere 29.08.2005 günü öğleye doğru Denizli Asker Hastanesi Danışma Hekimliğine başvurduğu, Danışma Hekimi olan mağdur Tbp.Ütğm.G.Ö.’in ise hastaları görüp muayene etmeden anılan ilaçları reçete edemeyeceğini bildirdiği, her ikisi arasında gerginlik yaşandığı, ancak boyut kazanmadan sanığın Askeri Hastaneden ayrıldığı, aynı gün öğleden sonra sanığın yanında eşi ve kızı olduğu halde danışma hekimliğine geldikleri, mağdur hekimin “saat 15:45, muayene olacaksanız kulak burun boğaz polikliniğine sevk edeyim” dediği, bunun üzerine sanığın eşi ve kızının mağdura serzenişte bulundukları, mağdurun “dikkatli konuşun, ben bir üsteğmenim ve askeri doktorum” dediği, sanığın bu durum karşısında kimliğini çıkartıp “kimsen kimsin, ben de 30 yıllık astsubayım, Rus askeri miyim, lanet olsun hepinize” şeklinde bağırdığı ve eliyle masaya vurduğu, bu esnada sanığın eşinin bayılıp yere düştüğü, acil servise kaldırılıp tıbbi müdahalede bulunulduğu toplanan kanıtlardan anlaşılmaktadır…Hakaret suçunda suç kastının belirlenmesi önem kazanmaktadır. Sergilenen eylemin veya söylenen sözlerin hakaret olup olmadığı saptanırken bu eylem ya da sözlerin hangi şartlar altında cereyan ettiği, failin ve mağdurun içinde bulundukları durum ile hakaret teşkil ettiği ileri sürülen sözlerin sarf edilme sebebinin irdelenmesi gerekir. Kastın, olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucu ortaya konulması zorunludur…. Bu sözlerde hakaret boyutuna varacak nitelikte bir içerik bulunmadığı gibi yukarıda cereyan şekli belirtilen ortamda sanığın bu sözleri mağduru küçültmek ve tahkir etmek amacı ve kastı altında da söylediğini kabul etmek olanaklı değildir…Fakat sanığın bu eylemi, ASCK’nın 85/1 nci maddesi anlamında üste hakaret suçunu oluşturmamakla beraber askeri kurallara ve terbiyeye, örf ve adete de uygun düşmediği açık olup saygısızlık boyutunda kalmıştır.’ (As.Yar.2D., 27.06.2007, tarih 2007/1131-1116 E-K., As.Yar.Der.,

S.21, s.116-119).

mağdurun durumlarının dikkate alınması gerekir. Zira failin kastı, ancak olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde ortaya çıkarılabilir. Nitekim, Askerî Yargıtay içtihatlarında bu çerçevede yapılan değerlendirmeler sonucu, sarf edilen sözlerin, ‘üstün vakar ve haysiyetini kırıcı nitelikte

olması’, ‘üstün kişiliğini ve askerî şöhretini küçük görmek amacını taşıması’

gibi hallerde, saygısızlık hudutlarının aşıldığı ve üste hakaret suçunun oluştuğu kabul edilmektedir (Örneğin, As.Yrg.Drl.Krl.nun 18.4.1985/90-83 ve 10.3.1988/45-24 tarih ve sayılı kararları).124

Askeri Yargıtay, ‘Sanığın ağabeyine yazdığı, ancak göndermeden bölük

komutanı tarafından ele geçen mektubunda, komutanı hakkında hakareti içeren cümleler kullandığı ve bu hususun kendisi tarafından da kabul edildiği bir vakıa ise de, söz konusu mektubun sanığın kendi iradesi ile elden çıkıp başka bir şahsın bilgisine ulaşmadan, henüz kendisinde ve şahsi tasarruf alanı içinde iken rızası dışında elinden alınarak okunmasında’125

;

‘Sanığın, kendisine ait ajandanın, olay tarihine ve devamına ait

sahifelerine, kendisine özel bilgileri ve o andaki ortamını içeren günlük niteliğinde yazı yazdığında ve yazı içerisinde Bl.Astsb. için kullandığı sözcüklerin, hakaret içerdiğinde kuşku bulunmamakla birlikte, kontrol sırasında, nöbetini talimata uygun tutmadığını belirleyen Nöb.Astsubayın, sanığın vermek istemediği, bazı sahifelerini kopartmaya yeltendiği bu defteri, sanıktan iradesi dışında aldığı ve okumak suretiyle bundan haberdar olduğu olayda; sanığın, özelinde sakladığı defterinin, ilgili sahifelerini yok etmesi olanaklı iken, iradesi dışında elinden alınmasıyla, içeriğine ulaşılmasında’126

failin suç kastı ile hareket etmediğinden dolayı üste veya amire hakaret suçunun oluşmadığına karar verilmiştir.

124 Bu açıklamalar için bkz. As.Yar.DK., 20.05.1999, 1999/87-109 E-K, As.Yar.Der. S.13,

Y.2001, s.212-213;‘…Deniz Ordonat Merkezî Komutanı Alb. Ö.F.S.'ye, üstü Dz.Bnb. A.T.

ve amiri Dz.Bnb. S.B.'yi kast ederek, " O puşt, hırsız binbaşının adamı olduğu için sizi buraya getirdim, özür dilerim" dediği ve bu suretle amire hakaret ve üste hakaret suçlarını işlediği iddia edilen sanığın, inkâra yönelik istikrarlı savunmaları, tanıkların ve mağdurların ifadeleri arasındaki çelişkiler, Alb. Ö.F.S.'nin olayın tek görgü tanığı oluşu, suç tarihinden kısa bir süre önce, sanık tarafından, tanık Ö.F.S. ve mağdurları soruşturmaya tâbi kılacak şekilde ihbar ve şikâyette bulunulmuş ve askerî savcılıkça soruşturmaya başlanılmış olması, Ö.F.S.'nin olaydan sonraki davranışları, (Sanık hakkında soruşturma başlatmaması ve sanıkla yemek yemesi) birlikte gözetildiğinde; sanık hakkındaki beraat hükümlerinin onanmasına ilişkin Daire ilâmında herhangi bir isabetsizlik yoktur.’ (As.Yar.DK., 20.4.2006, 2006/105-97 E-K., As.Yar.Der., S.20,

Y.2007).

125 As.Yar. 5D., 16.9.1987, 1987/507-495 E-K., As.YKD.,1990, S.6, s.232-233. 126 As.Yar.DK., 9.2.2006, 2006/32-32 E-K., As.Yar.Der., S.20, Y.2007.

YÜHFD Cilt: XVII Sayı:1 (2020)

Yine Askeri Yargıtay, ‘Bölükte erlerin top oynamasına engel olduğundan

ve şişmanlığından dolayı bölük erbaş ve erleri arasında (Top Gazi) lakabıyla anılan mağdur astsubay hakkında takılan bu isim, adeta bir alışkanlık halini aldığından, sanık er'in bir arkadaşına yazdığı mektupta mağdurdan bu ad ile’ bahsedilmesinde127

; ‘Üstün ismi kullanılarak

kendisine yapılan aşırılığa kaçmış şaka sırasında sanığın üstünün ismini zikrederek sarf ettiği küfürlü sözlerin(de)’128

; ‘Sanığın OHAL bölgesinden

eğitim birliğindeki arkadaşına yazdığı mektupta burada ‘Bnb.yı, bile s...mize takmıyoruz’ dediği, sanığın, Tb.a yeni katıldığı için o güne kadar yüzünü bile görmediği Tb.K.nı olarak görevli olan P.Bnb. Ö.Y.a hakaret etmesi’129

eyleminde failin üste veya amire hakaret kastının bulunmadığına karar vermiştir.

Tehevvürle söylenen sözler, failin hakaret kastını kaldırmaz.130

Nitekim Askeri Yargıtay bir kararında, sanık astsubayın olay günü çocuğunun hasta olduğunu öğrenmesi üzerine gemi 2. komutanından izin alıp evine gitmek maksadıyla mesai dahilinde personelin çıkışının yasaklandığı kapıdan çıkmak istemesi üzerine bekçi tarafından bu kapıdan çıkışın idare müdürü

127 As.Yar.1D., 23.12.1987, 1987/779-771 E-K., As.YKD.,1990, S.6, s.232.

128 As.Yar.1D., 9.6.2004, 2004/629-627 E-K., As.Yar.Der., S.17, Y.2005, s.291-292. 129

‘..Daire ilâmında da isabetli olarak belirtildiği gibi argo bir dil kullanarak, tabura yeni

katıldığı için o güne kadar yüzünü bile görmediği binbaşıya (iddianamede mektupta geçen binbaşı sözcüğü ile sanığın Tb.K.nı olarak görevli olan P.Bnb.O.Y.'ın kastedildiği iddia edilmektedir) hakaret etmesi için izah edilebilir hiç bir neden bulunmamaktadır. Sanık bu sözcüklerle OHAL Bölgesindeki görev yerinde sanki her türlü askerî disiplin şartlarından uzak, bildiğini okur ve yapar, tam yetkili bir şekilde hareket ettiklerini açıklamakta, mektup yazdığı arkadaşına karşı bu şekilde övünmektedir. Hakaret oluşturduğu iddia olunan sözler iki sayfalık mektubun bir yerine etraflıca düşünülmeden yerleştirilmiş sözler izlenimi vermektedir. Sanıkta amirini veya üstünü küçük düşürmek, onun şeref ve haysiyeti ile oynamak kast ve saikinin bulunduğunu söylemek açıklanan durum karşısında mümkün değildir. Bu nedenlerle sanık hakkındaki amire hakaret suçundan tesis edilen mahkûmiyet hükmünü müsnet suçun kanuni unsurları itibari ile (Manevi unsur-kast) oluşmadığı ve sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği görüşü ile esastan bozan daire kararında isabetsizlik görülmediğinden, Başsavcılığın suçun oluştuğuna, dairenin bozma kararının kaldırılması gerektiğine ilişkin itirazının reddine oybirliği ile karar verilmiştir.’

(As.Yar.DK., 07.10.1999, 1999/194-174 E-K., As.Yar.Der., S.13, Y.2001, s.223-224).

130 Askeri Yargıtay bir başka kararında, ‘…üste hakaret suçunun manevî unsuru olan “kasıt unsuru”nun gerçekleşmediği, söylenilen sözlerin tehevvüren söylenen söz de olmadığı, zira tehevvüren söylenen sözlerde dahi suç kastının olabileceği kanaatiyle, sanık hakkında suç unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraet kararı verilmesi gerekir iken mahkûmiyet hükmü tesis edilmesinin kanuna aykırı olduğu, dolayısıyla hükmün bozulması gerektiği sonucuna’ varmıştır.’ (As.Yar.1D., 09.06.2004, 2004/629-627 E-K., As.Yar.Der., S.17, Y.2005,

albay tarafından yasaklandığının bildirilmesi akabinde ‘S..ktirme idare

müdürünü de albayını da’ dediği maddi bir vakıa olarak sabit olup mahalli

mahkemece; bekçinin ikazına sinirlenen sanık tarafından tehevvürle söylenen sözlerde hakaret kastının bulunmadığı görüşü ile verilen beraat kararına karşı haklı olarak, bu görüş ve düşüncenin kabulü halinde tehevvüre kapılan herkese kızgınlık ve öfke ile karşısında bulunan şahsa hakaret etme hak ve yetkisi tanınmış olur ki, hukuken buna cevaz bulunmadığına karar verilmiştir.131 Buna karşılık Askeri Yargıtay bir başka kararında; ‘Eş ve kızının hastalıkları nedeniyle Özel bir sağlık kuruluşunun

önerdiği ilâçları askerî tabibe yazdırmak isteyen sanığın, hasta olan aile fertlerini hastaneye getirmesine rağmen isteğinin kabul edilmeyişine sinirlenerek sarf ettiği sözlerde üste hakaret kastı bulunmayıp, bu sözlerin içinde bulunduğu telâş, üzüntü ve stres sebebiyle söylendiğinin kabulü’ 132

gerektiğine karar vermiştir.133

Suçun oluşumu için failin suç tipindeki unsurları bilerek isteyerek suçu işlemesi yeterlidir. Yukarıda da açıklandığı gibi, öncelikle bu suçun oluşumu için failin hakaret ettiği kişinin amir veya üstü olduğunu bilmesi, kastının bu bilgiyi de kapsaması gerekir. Aksi halde failin bu eylemi genel hakaret suçu (TCK m.125) kapsamında değerlendirilecektir.