• Sonuç bulunamadı

YAPTIRIMLAR A Genel Çerçeve

A. Genel Çerçeve

Ne bis in idem ilkesi65, ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olup, başlangıçta aynı kişinin aynı suçundan dolayı birden fazla kez cezalandırılmasını yasaklamaktaydı66. Günümüz modern ceza hukuku

anlamında ise bu ilkenin kapsamı genişletilmiş ve bu ilke ile aynı kişi hakkında aynı suçundan dolayı birden fazla soruşturma ve kovuşturma

62

Şenyüz, s.50.

63 Kaneti-Ekmekçi-Güneş-Kaşıkçı, s.343.

64 Detaylı bilgi için bkz.: Kaneti-Ekmekçi-Güneş-Kaşıkçı, s.344. 65

İlke doktrinde çoğunlukla non bis in idem ilkesi olarak anılmaktaysa da Latince kökenli olan bu ilkenin dilbilgisi bakımından ne bis in idem olarak ifade edilmesi daha isabetlidir.

Eser, s.48; Cebeci, s.3. 66

Özay, s.35; Bahçeci, Ne Bis In Idem İlkesi, s.254-255; aslında ilkenin birebir çevirisi “aynısı için iki kez olmaz” şeklindedir. Cebeci, s.3. Ne bis in idem kavramının tam olarak Türkçe’ye çevrilmesi mümkün değildir. Bunun nedeni Türk dilinin yetersizliği değil ilkenin sürekli değişim içinde olarak, anlamını genişletmesidir. Öyle ki bugünkü anlamıyla kişinin aynı suçundan dolayı iki kere yargılama ve cezalandırma yapılamaz anlamı Latince kökenli olan bu kavramın hiçbir kelimesinden çıkmamaktadır. Erdoğmuş, s.16; Bahçeci, Ne Bis In Idem İlkesi, s.254.

YÜHFD Cilt: XVII Sayı:1 (2020)

yapılması yasaklanmıştır67. Aslında bu ilkenin birebir çevirisi “aynısı için

iki kere olmaz” şeklinde olup68, ilkenin tam olarak Türkçe’ye çevrilmesi

mümkün değildir. Öyle ki bugünkü anlamıyla kişinin aynı suçundan dolayı iki kere yargılama ve cezalandırma yapılamaz anlamı Latince kökenli olan bu kavramın hiçbir kelimesinden çıkmamaktadır69

.

İlke temellerini Roma Ceza Hukuku’nun önemli ilkelerinden ikisi olan

nemo debet bis vexari pro una et eadem causa ve nemo debet bis puniri pro uno delicto (hiç kimse aynı suçtan dolayı ikinci kez kovuşturulamaz ve

cezalandırılamaz) ilkelerinden almış70

olup, bazı temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerle de koruma altına alınmıştır71. Bu bağlamda

Türkiye’nin tarafı bulunduğu bu sözleşmelerden Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme72’nin 14’üncü maddesinin

7’inci fıkrasında “Hiç kimse bir ülkenin yasalarına ve ceza usulüne göre

daha önce kesin olarak mahkûm olmuş veya beraat etmiş ise, aynı fiil için

67

Yurtcan, s.33; Oğurlu, s.104; Gülşen, s.318; Centel-Zafer, s.633; Ünver-Hakeri, s.102; Şahin, s.86; Gözübüyük-Gölcüklü, s.333; Tezcan-Erdem-Önok, s.104; Yenisey-

Nuhoğlu, s.78; Tezcan-Erdem-Sancakdar-Önok, s.712; Harris-O’Boyle-Bates- Buckley, s.778; Özen, Non Bis In Idem, s.390; Özbek-Doğan-Bacaksız-Tepe, (Ceza

Muhakemesi Hukuku), s.71; Ulusoy, s.109; Karaboyacı, s.47; Geçer, Non Bis In Idem İlkesi, s.327; Ataç, Ne Bis In Idem İlkesi, s.818; Geçer, A ve B v. Norveç Kararı, s.109.

68 Cebeci, s.3.

69 Erdoğmuş, s.16; Bahçeci, Ne Bis In Idem İlkesi, s.254.

70 Vervaele, s.100; Conway, s.221-222; Ataç, Kesin Hüküm, s.4; Karaçoban Güneş, s.92; Cebeci, s.3.

71 1791 tarihli Amerikan Haklar Bildirgesi’nden başlayıp temel hak ve özgürlüklere ilişkin

birçok uluslararası sözleşmede bu ilkeye yer verilmişse de, biz çalışmamızın kapsamı bakımından burada yalnızca Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan düzenlemelere yer verdik. Sözleşmelerin tamamı için ayrıca bkz: Cebeci, s.12-18.

72 Sözleşme, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 16 Aralık 1966 tarihli ve 2200 A

(XXI) sayılı kararıyla kabul edilmiş ve 19 Aralık 1966 tarihinde imzaya açılmıştır. Sözleşme, 41. madde dışında, 23 Mart 1976 tarihinde yürürlüğe girmiştir. İnsan Hakları Komitesi’ne ilişkin 41. madde ise, 28 Mart 1979 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Sözleşme’yi 15 Ağustos 2000 tarihinde imzalamıştır. Sözleşme'nin onaylanmasını uygun bulan 4 Haziran 2003 tarih ve 4868 sayılı Kanun, 18 Haziran 2003 tarih ve 25142 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Bakanlar Kurulu’nun 7 Temmuz 2003 tarih ve 2003 /5851 sayılı kararıyla Sözleşme’nin onaylanması kararlaştırılmış ve Sözleşme’nin resmi Türkçe çevirisi, 21 Temmuz 2003 sayılı ve 25175 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Türkiye, onay belgelerini 15 Eylül 2003 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne tevdi etmiş ve 49. madde uyarınca, Sözleşme Türkiye bakımından 23 Aralık 2003 tarihinden itibaren hüküm doğurmaya başlamıştır. Sözleşme’nin Türkçe metni için bkz: https://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-0589.pdf (E.T:21.05.2019).

yeniden yargılanamaz ve cezalandırılamaz.” hükmü ile güvence altına

alınmıştır.

Öte yandan bu ilkeye ilişkin Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmesi (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi)73’nin ana metninde herhangi bir hüküm bulunmamaktadır74

. 22.11.1984 tarihli Sözleşmeye Ek 7 No’lu Protokol75’ün 4’üncü maddesinde

aynı suçtan iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı ile bu ilke güvence altına alınmıştır. Maddenin ilk fıkrasında “Hiç kimse bir devletin

ceza yargılaması usulüne ve yasaya uygun olarak kesin bir hükümle mahkum edildiği ya da beraat ettiği bir suçtan dolayı aynı devletin yargısal yetkisi altındaki yargılama usulleri çerçevesinde yeniden yargılanamaz veya mahkum edilemez.” hükmü yer alırken maddenin 2’inci fıkrasında yeni veya

yakın zamanda ortaya çıkan delillerin veya önceki işlemlerde davanın sonucunu etkileyebilecek esaslı bir kusurun varlığı halinde yeniden yargılama yapılacağı şeklinde bir istisnaya yer verilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise olağanüstü hallerde dahi bu ilkeye aykırı düzenlemelerin yapılamayacağı belirtilmiştir.

1982 Anayasası’nda ne bis in idem ilkesine doğrudan yer verilmemiştir. Ancak doktrindeki görüşler ve mahkeme kararları ışığında bu ilkenin

73 Avrupa Konseyi üyesi devletlerin dışişleri bakanları tarafından Roma’da 4 Kasım

1950 tarihinde imzalanmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Sözleşme’yi 4 Kasım 1950 tarihinde imzalamıştır. 10 Mart 1954 tarih ve 6366 sayılı Onay Kanunu, 19 Mart 1954 tarih ve 8662 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Onay belgeleri, 18 Mayıs 1954 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne tevdi edilmiş ve Sözleşme, Türkiye bakımından bu tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’nin Türkçe metni için bkz: https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf (E.T:21.05.2019).

74 Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ıncı maddesinde ne bis in idem

ilkesine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Dolayısıyla bu ilkenin düzenlendiği Sözleşmeye Ek 7 No’lu Protokol’ü onaylamayan devletler aleyhine bu ilke açısından yapılan başvurular kabul edilemez olarak atfedilecektir. Harris-O’boyle-Bates-Buckley, s.778; Cebeci, s.44; ayrıca bkz: AİHM, Blokker ve Holland, B.N.45282/99, K.T.07.11.2000, (http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-5526, E.T:24.05.2019).

75 Protokol 22 Kasım 1984 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Kasım 1988 tarihinde

yürürlüğe girmiştir. Türkiye, Protokol’ü 14 Mart 1985 tarihinde imzalamıştır. 10 Mart 2016 tarih ve 6684 sayılı Onaya Uygun Bulma Kanunu, 25 Mart 2016 tarih ve 29664 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. 7 Numaralı Protokol’ün onaylanmasını kararlaştıran 28 Mart 2016 tarih ve 2016/8717 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Protokol’ün resmi Türkçe çevirisi, 8 Nisan 2016 tarih ve 29678 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Onay belgeleri 2 Mayıs 2016 tarihinde Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne tevdi edilmiş ve Protokol, Türkiye bakımından 1 Ağustos 2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Protokolün Türkçe metni için bkz: https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf (E.T:21.05.2019).

YÜHFD Cilt: XVII Sayı:1 (2020)

anayasal temellerini 2’inci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi, 6’ıncı maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı ve Başlangıç Bölümünde yer alan insan onurunun korunması oluşturduğu söylenebilmektedir76. İlkenin iç

hukuktaki dayanağını ise Türk Ceza Kanunu’nun 44’üncü maddesinde yer alan “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren

kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır”

hükmü ile Ceza Muhakemesi Kanunu77’nun 172’inci maddesinin 2’inci

fıkrasında yer alan “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten

sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz” ve 223’üncü maddenin 7’inci fıkrasında yer alan “Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir” hükümleri oluşturmaktadır.

Dolayısıyla ne bis in idem ilkesinin ceza muhakemesinin yürütülebilmesi için gerekli bir negatif koşul olduğu söylenebilmektedir78. Ayrıca

belirtilmelidir ki, ne bis in idem ilkesinin uygulanabilmesi için suç ile birlikte failin de aynı kişi ve söz konusu yargılamaların ceza yargılaması olması gerekmektedir79

.

Doktrinde ne bis in idem ilkesi kural olarak idari cezalar için de kabul edilmekte olup, kişiye aynı kabahati nedeniyle birden fazla idari ceza

76 Bu temeller doktrinde ve yargı kararlarında oldukça tartışılmış olup, çalışmamızın ilgili

bölümlerinde bu temellere ilişkin görüşlere yer verilmeye çalışılmıştır. Ancak yeri gelmişken ifade edilmesinde fayda vardır ki, özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ne bis in idem ilkesinin 6’ıncı madde haricinde Ek Protokol ile düzenlenmesi bu ilkenin adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilemeyeceği düşüncesini doğurmuştur. Çoğunluk görüş ise, ilkenin Birleşmiş Milletler ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Amerikan İnsan Hakları Bildirgesi’nde ise adil yargılanma hakkı kapsamında düzenlendiği, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ilkenin 6’ıncı madde içerisinde düzenlenmesinin tek başına adil yargılanma hakkının ne bis in idemi kapsamadığını ifade etmektedirler. Zira, aynı eylem dolayısıyla kişinin birden çok yargılanıp cezalandırılması aşırı bir cezalandırmaya yol açacak olup, adaletli bir sonuç yaratmayacaktır. Cihan-Yenisey, s.220; Gülşen, s.318; Cebeci, s.76.

77

04.12.2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, (R.G:17.12.2004-25673).

78 Centel-Zafer, s.633; Ünver-Hakeri, s.102; Yenisey-Nuhoğlu, s.78,617-618; Karaçoban Güneş, s.95.

79 AİHM, Amrollahi ve Danimarka, B.N.56811/00, K.T.11.07.2002,

(http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-60605, E.T:24.05.2019); Özay, s.35,62; O’boyle-

Bates-Buckley, s.779; Karaçoban Güneş, s.93; Kanaatimizce fiilin ve kişinin aynı olup

olmadığı saptanırken iddianamede somutlaşan fiil ve ismen ve cismen yer alan kişi açısından bir değerlendirme yapılmalıdır. Aynı kişi kavramlarının doktrin ve yargı kararlarında nasıl değerlendirildiğine ilişkin detaylı bilgi için bkz: Özen, Non Bis In Idem, s.392-394; Cihan-Yenisey, s.219; Karaçoban Güneş, s.48-49..

uygulanmasının bu ilkeyi ihlal edeceği ifade edilmektedir80

. Nitekim Kabahatler Kanunu’nun 15’inci maddesinin 1’inci fıkrasında bir fiil ile birden fazla kabahatin vuku bulması haline ilişkin olarak “Bir fiil ile birden

fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idari para cezası öngörülmüşse, en ağır idari para cezası verilir. Bu kabahatlerle ilgili olarak kanunda idari para cezasından başka idari yaptırımlar da öngörülmüş ise, bu yaptırımların her birinin uygulanmasına karar verilir” hükmüne ve 3’üncü fıkrasında bir fiil ile hem suç hem

kabahatin vuku bulması haline ilişkin olarak “Bir fiil hem kabahat hem de

suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır” hükmüne yer verilmiştir81

.

Tek bir fiil sonucunda kişilerin hem ceza hem de idari yaptırıma tabi tutulup tutulamayacağı ise bu ilke kapsamında tartışmalıdır. Doktrinde bazı yazarlar tarafından ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bazı kararlarında82

idari yaptırımların da cezalandırma ve caydırma amacının bulunmasından bahisle bu ilke kapsamında hem cezai hem de idari yaptırımın uygulanmasının mümkün olmadığı ifade edilmektedir83. Diğer

görüşe göre, ne bis in idem ilkesi ile aynı neviden birden fazla yargılama ve cezalandırma yapılması yasaklanmış olup aynı fiil nedeniyle hem idari yaptırımın hem de ceza yaptırımın uygulanması ilkeyi ihlal etmemektedir. Nitekim idari yaptırımlar, teknik anlamda cezalandırıcı bir niteliğe sahip olmayıp, asli amaçları mevzuat ihlallerini engelleme ile mevcut ihlalleri sona erdirme ve tekrarlanma olasılığını ortadan kaldırmaktır84. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de önüne gelen bazı başvurularda bir kişinin ceza

80 Ulusoy, s.109.

81 Kabahatler Kanunu’nun 15’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında bu düzenleme yoluyla ne

bis in idem ilkesine suçlarla kabahatler arasında da geçerlilik tanındığı ifade edilmiştir. Kabahatler Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyon Raporu, (1/993) Genel Gerekçe, TBMM,

S.Sayısı: 840,

https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d22/c079/tbmm22079076ss0840. pdf (E.T:10.05.2019).

82 AİHM, Öztürk ve Almanya, B.N.8544/79, K.T.23.10.1984;

(http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-57552, E.T:12.05.2019); AİHM, Weber ve İsviçre, B.N.11034/84, K.T.22.05.1990, (http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=001-57629, E.T:23.05.2019).

83 Kunter, s.815; Oğurlu, s.106; Cebeci, s.45.

84 Harris-O’boyle-Bates-Buckley, s.779; Özen, Non Bis In Idem, s.390; Geçer, Non Bis

YÜHFD Cilt: XVII Sayı:1 (2020)

yargılamasından sonra, aynı fiilden dolayı farklı nitelikte bir takibata uğramasını bu ilkeye aykırı bulmamıştır85

. B. Konuya İlişkin Doktrindeki Görüşler

Doktrinde, devletin daha önce hakkında kesin hüküm verilen bir kişinin aynı suçundan ötürü tekrar cezai yargılamaya tabi tutulması, kişiye utanç, ıstırap ve katlanılamaz bir külfet yükleyeceği, onu daimi bir endişe ve güvensizlik içine sürükleyeceği ve kişinin bu şekilde defalarca cezai yargılamaya tabi tutulması halinde maddi gerçekten uzaklaşılarak kişi masum olsa bile mahkûm olma ihtimalinin artıracağı belirtilmiş ve dolayısıyla ne bis in idem ilkesinin titizlikle uygulanması gerektiği ifade edilmiştir86. Aksi halde; yani kişinin aynı suçundan dolayı defalarca cezai

yargılamaya tabi tutulması birçok temel hak ve özgürlükle birlikte insan onurunun dokunulmazlığını ihlal edecektir87

.

Ne bis in idem ilkesi kesin hükmün önleme etkisini içerdiğinden, hukuki güvenlik, barış ve kişisel özgürlüğe de hizmet etmekte olup, kesin hükümle sonuçlanmış bir suçun tekrardan cezai yargılamaya ve/veya cezalandırmaya gidilmesinin sosyal düzeni bozacağı belirtilmiştir. Bu ilke, aynı zamanda bir failin aynı suçundan dolayı iki kez cezalandırılmasını; yani aşırı bir şekilde cezalandırılmasını engellediğinden adil yargılanma hakkının da bir sonucu olarak kabul edilmektedir. Bu bakımdan ilkenin mükerrer yargılama ve/veya cezalandırma esnasında ileri sürülmese de soruşturma, yargılama ve infaz makamları tarafından re’sen nazara alınması gereken bir sonuç doğurduğu söylenmektedir88

.

Öte yandan doktrinde farklı hukuk disiplinlerinin korudukları hukuki yararlar, unsurlar, uygulanması gereken usuller, amacı ve neticesi farklı olduğu için ne bis in idem ilkesinin bu açıdan mutlak olarak uygulanmaması gerektiğini de ifade edilmektedir89

. Bir ceza hukuku ilkesi olan bu ilke nedeniyle mükerrer ceza soruşturması veya kovuşturması yapılması yasaklanmıştır; ancak hukuki menfaatin bulunması koşuluyla ilgililerin aynı

85

AİHM, RT ve İsviçre, B.N.31982/96, K.T.30.05.2000, (http://hudoc.echr.coe.int/tur?i=0 01-5334, E.T:24.05.2019); O’boyle-Bates-Buckley, s.779.

86

Tezcan-Erdem-Önok, s.108; Ulusoy, s.110; Cebeci, s.73-74; “Non bis in idem ilkesinin

çıkış felsefesi, Demoklesin kılıcının sürekli olarak bir ceza tehdidi ile kişinin üzerine asılı durmasının doğuracağı acıyı ortadan kaldırmaktır. Bu ilke “geçmişte yapılan yargılama neticesinde verilen hüküm, geleceğe karşı bir güvence işlevine sahiptir” ilkesini temel almaktadır.” Özen, Non Bis In Idem, s.390; Karaçoban Güneş, s.88.

87 Ataç, Kesin Hüküm, s.16; Cebeci, s.75.

88 Yurtcan, s.8; Gülşen, s.318; Özen, Non Bis In Idem, s.390-391. 89 Aksi görüş için bkz: Kunter, s.815; Oğurlu, s.106.

kişinin aynı fiilinden dolayı ceza davasının yanında özel hukuk davası veya idari dava açmalarında engel bulunmamaktadır90. Keza özel hukuk davaları

için ülkemizde, Türk Borçlar Kanunu91’nun 74’üncü maddesinde92

ceza hâkimi tarafından verilen kararların özel hukuk hâkimini bağlamadığı ifade edilmektedir.

Ancak doktrinde, Danıştay’ın aşağıda yer verilen yerleşik içtihatlarına paralel bir şekilde, aynı fiile adli ceza; bu anlamda suç karşılığı öngörülen adli para cezası veya hürriyeti bağlayıcı ceza ile kabahat karşılığı öngörülen idari yaptırımların bir arada uygulanıp uygulanamayacağı hususu tartışmalıdır. Bir görüş, bu durumun ne bis in idem ilkesini ihlal edeceğini savunmaktayken, bir görüş de bu cezaların amaçlarının ve niteliklerinin farklı olması gibi nedenlerle ilkeyle ters düşmeyeceğini ifade etmektedir93

. Bu bağlamda bazı özel kanunlarda aynı suç nedeniyle hem adli ceza hem de idari para ceza uygulamasının öngörülmesi halinde söz konusu düzenlemenin ne bis in idem ilkesi açısından tartışması gerekmektedir. Bu konuda doktrinde, suçların aynı nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, suçların hem maddi hem de manevi unsurları aynı değilse söz konusu ilkeyle çelişkili bir durum bulunmadığına işaret edilmiştir. Örneğin, vergi kaçakçılığı suçu maddi unsur olarak vergi kaçırma ve kamu bütçesine zarar vermeyi gerektiriyor ancak vergi ziyaı maddi unsur olarak yalnızca eksik vergi ödemeyi yeterli buluyorsa ortada aynı suçun bulunmaması dolayısıyla vergi kaçaklığı suçunun karşılığında adli cezanın, vergi ziyaı karşılığında idari cezanın uygulanması ne bis in idem ilkesine aykırı olmayacaktır94

.

90 Özay, s.62-64; Duran, s.385; Mahmutoğlu, İdari Para Yaptırımı, s.155; Oğurlu, s.104-

105; Vervaele, s.100; Ünver-Hakeri, s.661; Özen, Non Bis In Idem, s.390; Harris-

O’Boyle-Bates-Buckley, s.779; Cebeci, s.10,47; benzer yönde Anayasa Mahkemesi Kararı

için bkz: 31.05.2017 gün ve E.2017/28, K.2017/107, (R.G:23.06.2017-30105).

91 11.01.2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, (R.G:04.02.2011-27836).

92 Türk Borçlar Kanunu’nun 74’üncü maddesi: “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz”. 93 Ulusoy, s.116.

YÜHFD Cilt: XVII Sayı:1 (2020)

C. Konuya İlişkin Yargı Kararlarında Yer Alan Görüşler