• Sonuç bulunamadı

Müttakî-Lillâh (329-333/940-944)

EMÎRÜ’L-ÜMERÂLIK DÖNEMİ VEZİRLERİ (324-333/936-944)

B. Müttakî-Lillâh (329-333/940-944)

180

181 Bağdat’a gelmesini söyledi. Ebû Abdullah el-Berîdî’nin Bağdat’a yaklaştığını öğrenen Beckem’in askerleri, telaşlanarak bir kısmı Ebû Abdullah’a sığındı, bir kısmı ise Musul’a kaçtı. Diğer taraftan Selâme et-Tolûnî, Beckem’in tercümanı Muhammed b. Yinâl ve vezirin vekili Ebû Abdullah el-Kûfî ise gizlendiler.1

Ebû Abdullah el-Berîdî, oğlu Ebü’l-Kâsım, kardeşi Ebü’l-Hüseyin ve yanında bulunan kimselerle birlikte 2 Ramazan 929/31 Mayıs 9412 tarihinde görkemli bir şekilde Bağdat’a girdi. Ebû Abdullah’ın başkente geldiğini öğrenen başta Vezir Ahmed b. Meymûn olmak üzere kâtipler, kadılar ve diğer devlet ricali buraya geldi.

Müttakî-Lillâh da halifelerin emîrü’l-ümerâlara3 takdim ettikleri yiyecek, içecek gibi bir takım hediyeler göndererek Ebû Abdullah’ı Bağdat’ta görmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti. Yaklaşık on gün Bağdat’ta kalan Ebû Abdullah, insanlar tarafından vezir olarak görülmeye başlandı. Diğer taraftan Ahmed b. Meymûn da vezirlikten resmen azledilmediği için o da vezir olarak anılıyordu. Hatta her ikisi de kendisinin vezir olduğunu iddia ediyordu. Ancak Müttakî-Lillâh’ın isteğiyle Ahmed b. Meymûn 6 Ramazan 329/4 Haziran 941 görevinden ayrıldı.4 İbn Miskeveyh ve Hemedânî onun 33 gün vezirlik yaptığını söylemektedir.5

2.

Ebû Abdullah el-Berîdî (İkinci Vezirliği)

İkinci defa vezirlik görevine tayin edilen Ebû Abdullah el-Berîdî, aynı zamanda resmen olmamakla birlikte fiilen emîrü’l-ümerâlık görevini de üstlendi.6 Göreve başladıktan sonra eski vezir Ahmed b. Meymûn ve oğlu Ebü’l-Fazl’ı gözaltına alan Ebû Abdullah, daha sonra Ahmed b. Meymûn’u aylık bin dinar maaşla Vâsıt’ın âmilliğine tayin etti. Bunun üzerine oğluyla birlikte Vâsıt’a giden Ahmed b.

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 13-14; Kitâbü’l-Uyûn, IV/2, 355-357

2 İbnü’l-Esîr, Ebû Abdullah el-Berîdî’nin Bağdat’a 12 Ramazan 329 tarihinde girdiğini söylemektedir.

Bk. el-Kâmil, VIII, 373.

3 İbn Miskeveyh’in rivayetinde “emîrül-ümerâ” yerine “halife” ifadesi geçmektedir. Ancak Amedroz’un da işaret ettiği üzere 324 yılında Bağdat’a gelen İbn Râik’in emîrü’l-ümerâ olduktan sonra Râzî-Billâh tarafından kendisine yiyecek, içecek göndermesi göz önünde bulundurulursa (İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 351) benzer hususları ihtiva eden buradaki metinde de söz konusu kelimenin “halife” değil “emîrü’l-ümerâ” olması gerektiği söylenmelidir. Bk. Amedroz, The Eclips of the Abbasid Caliphate, V, 15 dn. 2. Ancak Ebû Abdullah el-Berîdî’nin resmen bu göreve tayin edilmediği unutulmamalıdır.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 14-15; Antâkî, Târîh, s. 35.

5 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 15; Hemedânî, Tekmile, s. 328. Zehebî bu sürenin bir ay olduğunu söylemektedir. Bk. A‘lâmu’n-nübelâ’, XV, 105.

6 Güner, “Müttakî-Lillâh”, DİA, XXXII, 223.

182 Meymûn, buradan Basra’ya sürüldü ve 330/941 yılında ölünceye kadar Basra’da ikâmet etti.1

Vezirliğe tayin edilen Ebû Abdullah el-Berîdî, Bağdat’ta kaldığı süre içinde Muttakî-Lillâh’la görüşmemiş ve onun huzuruna çıkmamıştı. Bunun yerine Kadı Ahmed b. Abdullah İshâk el-Hırakî ve halifenin özel kâtibi Ebü’l-Abbâs el-İsfahânî vasıtasıyla halifeyle haberleşen Ebû Abdullah el-Berîdî, Muttakî-Lillâh’tan kendisine [daha önce göndermiş olduğu] 150 bin dinar[ın] dışında 500 bin dinar daha ödeme yapmasını istedi. Ancak Müttakî-Lillâh ikinci ödemeyi yapmak istemedi. Bunun üzerine Mu‘tez-Billâh, Mühtedî-Billâh ve Mütevekkil-Alellah’ın2 başına gelenleri3 hatırlatarak halifeyi tehdit eden Ebû Abdullah, Kadı Ahmed el-Hırakî ile gönderdiği haberde Deylemîler’in Bağdat’a biat için değil [Beckem’in ölümünden sonra ona ait olan]4 malları tekrar geri almak için geldiklerini belirtti.

Ebû Abdullah’ın tehditleri karşısında çaresiz kalan Müttakî-Lillâh, kalan 500 bin dinarı da ödemeyi kabul etti. Halifenin ödeme yaptığını öğrenen Deylemîler, büyük bir hırsla Ebû Abdullah’ın yanına geldiler. Ancak onlara para vermek istemeyen Ebû Abdullah, Deylemîler’i paralarını almaları için halifeye gönderdi, hatta onlara isyan etmelerini söyledi. Kendi paylarına düşen parayı alamayan Deylemîler saraya gittiler ve burada Ebû Abdullah’ın kardeşinin ikamet ettiği evi yaktılar. Bundan sonra Tekinek komutasındaki Türk askerler, liderliğini Kür Tegin’in yaptığı Deylemîler’le birlikte hareket etmeye karar verdi. Halkın da desteğini alan bu iki grup, Ebû Abdullah’ın [Bağdat’ın güney doğusundaki] Necmî [Bâdurayâ]5 bölgesinde bulunan konağına saldırdılar. Ancak bir süre direnebilen Ebû Abdullah,

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 15-16; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 373.

2 İbnü’l-Esîr, Mütevekkil’in yerine Müstaîn-Billâh’ın ismini zikretmiştir. Bk. el-Kâmil, VIII, 373.

Müstaîn-Billâh, Türk askerlerinin Mu‘tez-Billâh’ı desteklemeleri sonucu halifelikten ayrılmak zorunda kalmış ve daha sonra yeni halife Mu‘tez’in hâcibi tarafından Sâmerrâ’da öldürülmüştür.

3 Ebû Abdullah el-Berîdî’nin isimlerini saymak suretiyle Müttakî-Lillâh’ı tehdit ettiği üç halifeden Mu‘tez-Billâh (ö. 255/869) ve Mühtedî-Billâh (ö. 256/870) maaşları ödenmediği için isyan çıkaran Türk askerler tarafından tahttan indirilmiş ve işkence yapılarak öldürülmüştür. Mütevekkil-Alellah (ö. 247/851) da yine Türk askerleri tarafından, ancak farklı bir sebepten dolayı öldürülmüştür.

Büyük oğlu Müntasır’ı veliaht tayin eden, ancak daha sonra bu kararından vazgeçerek küçük oğlu Mu‘tez’i veliaht olarak seçen Mütevekkil, Müntasır’ın kendileriyle işbirliği yaptığı Türk askerleri tarafından düzenlenen suikast sonucu öldürülmüştür.

4 Amedroz, The Eclips of the Abbasid Caliphate, V, 17 dn. 2.

5 Amedroz, The Eclips of the Abbasid Caliphate, V, 10 dn. 1.

183 kardeşi ve oğluyla birlikte 30 Ramazan 329 Pazartesi günü Vâsıt’a kaçtı.1 Kaynaklarda Ebû Abdullah el-Berîdî’nin 24 gün vezirlik yaptığı söylenmektedir.2

Ebû Abdullah el-Berîdî’nin Bağdat’ı terketmesiyle Müttakî-Lillâh, Deylemîler’in lideri Kür Tegin’i emîrü’l-ümerâ ilân etti (3 Şevvâl 329/1 Temmuz 941). Daha sonra Ali b. İsâ ile Abdurrahman b. İsâ’yı huzuruna çağırarak Ali b. İsâ’yı vezirliğe tayin etmek istedi. Ancak Ali b. İsâ, kendisine gösterilen teveccühe rağmen halifenin talebini geri çevirdi. Üstelik aynı teklifin kardeşi Abdurrahman’a yapılmasına da karşı çıktı. Bunun üzerine Abdurrahman b. İsâ yeni vezir atanıncaya kadar yaklaşık dokuz gün boyunca vezir olarak isimlendirilmeksizin bu görevi yerine getirdi.3

3.

Ebû İshâk el-Karârîtî (Birinci Vezirliği)

Nehrevân’a bağlı İskâf’da dünyaya gelen Ebû İshâk Karârîtî aynı zamanda el-İskâfî nisbesiyle de anılmaktadır. Ancak el-el-İskâfî nisbesini kullanan diğer kişilerden ayırt edilmek için kaynaklarda kendisinden daha çok Karârîtî şeklinde bahsedilmektedir.4 320/932 yılında Fazl b. Ca‘fer’in birinci vezirliği döneminde Muhammed b. Yâkût’un kâtipliğini yapan Ebû İshâk el-Karârîtî, Mûnis’le iktidar mücadelesine giren Muktedir’i savaş meydanına çıkmaya teşvik edenlerin arasında yer aldı. Kâhir-Billâh dönemine gelindiğinde, halifeye karşı oluşturulan muhalif grubun başını çeken Muhammed b. Yâkût tarafından Sûs, Cündişâpûr ve Sûkulahvaz’ın vergilerinin toplanması için görevlendirildi. 321/933 yılında Muhammed b. Yâkût’la birlikte Ahvaz’a giden Ebû İshâk el-Karârîtî, burada daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde gece dükkânları açtırarak tüccarların mallarına el koydu. İki yıl boyunca Muhammed b. Yâkût’un kâtipliğini yapmaya devam eden Karârîtî, 6 Cemâziyelevvel 323/13 Nisan 935 tarihinde sarayda yapılan bir merasimi fırsat bilen Vezir İbn Mukle tarafından hem kendisi hem de Muhammed b. Yâkût tutuklandı.5 Ebû İshâk el-Karârîtî’den önce 500 bin dinar

1 Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 202-203; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 16-17; Hemedânî, Tekmile, s. 329;

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 373-374.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 17; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 374.

3 Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 203-204; Antâkî, Târîh, s. 35; Hemedânî, Tekmile, s. 329. Krş. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 18; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 243-244; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 374. İbnü’n-Nedîm, Abdurrahman b. İsâ’nın Müttakî-Lillâh’ın vezirliğini yaptığını söylemektedir. Bk. el-Fihrist, s. 143.

4 Sourdel, “Al-Iskâfî”, EI2, IV, 127; Küçükaşcı, “İskâfî, Ebû İshak”, DİA, XXII, 552. el-İskâfî nisbesiyle anılan kişiler için bk. Yâkût el-Hamevî, Mu‘cemü’l-büldân, I, 181

5 Küçükaşcı, Ahvaz’da tüccarların mallarına el koyan Karârîtî’nin bu davranışının halifeyi rahatsız ettiğini, bundan dolayı da Muhammed b. Yâkût’la birlikte yakalanıp gözaltına alındığını iddia

184 tutarında kefalet senedi alan İbn Mukle, daha sonra bu meblağı 3 milyon dirheme [yani yaklaşık 200 küsür bin dinara] indirdi. Yaklaşık yedi ay boyunca gözaltında bulunan Karârîtî, Bağdat’ta yaşanan karışıklıktan faydalanarak Zilhicce 323’de (Kasım 935) hapisten çıkmayı başardı.1

Yukarıda da zikredildiği üzere Ebû Abdullah el-Berîdî’nin Bağdat’ı terketmesiyle emîrü’l-ümerâlığa Kür Tegin tayin edilmiş,2 vezirlik görevini ise yaklaşık dokuz gün boyunca geçici olarak Abdurrahman b. İsâ deruhte etmişti. İbn Miskeveyh’in verdiği bilgiye göre, [yeni vezir seçilmeden önce] Ali b. İsâ, Abdurrahman b. İsâ ve Ebû İshâk el-Karârîtî ile görüşen Kür Tegin, askerlere ödeme yapmak için Ali b.

İsâ’dan para istedi. Ancak Ali b. İsâ ve kardeşi Abdurrahman eyaletlerden elde edilen vergi gelirlerinin artık tükendiğini, dolayısıyla da ellerinde hiç para kalmadığını ifade ettiler. Bu esnada Ebû İshâk el-Karârîtî yanında bulunan Ebû Ahmed eş-Şîrâzî’ye3 sadece ikisinin duyacağı şekilde şayet vezirliğe tayin edilirse Kür Tegin’in istediği parayı hatta daha fazlasını bulacağını söyledi. Bunun üzerine Kür Tegin’in kâtibi Ebü’l-Ferec’le bir araya gelen Ebû Ahmed eş-Şîrâzî, Ebû İshâk el-Karârîtî’nin söylediklerini ona bildirdi. Ebü’l-Ferec de Karârîtî’nin gizlice yanına gelmesini ve bu düşüncesini kendisiyle de paylaşmasını söyledi. Bir iki gün sonra Ebü’l-Ferec’in yanına giden Karârîtî, askerler için gerekli parayı ödeyeceğini taahhüt etti. Karârîtî ile buluştuktan sonra Kür Tegin’le görüşen Ebü’l-Ferec, Ali b. İsâ ile kardeşi Abdurrahman’ın söz konusu parayı bulma konusunda aciz olduklarını,

etmektedir. Bk. “İskâfî, Ebû İshak”, DİA, XXII, 552. Ancak Kâhir-Billâh’ın halifeliği döneminde Vasıt’a gelen ve insanların mallarına el koyan Karârîtî, Râzî-Billâh zamanında, yani iki yıl sonra tutuklanmıştır. Tutuklanma sebebi de insanların mallarına el koyması değil, kâtipliğini yaptığı Muhammed b. Yâkût’un yakalandığı sırada onunla birlikte sarayda bulunmasıdır. Ayrıca Küçükaşcı’nın “halifeyi rahatsız etti” ifadesiyle hangi halifeyi kastettiği de izaha muhtaçtır. Geniş bilgi için bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 318-319; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 305. Ayrıca bk.

Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 64; Hemedânî, Tekmile, s. 291; Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 283.

1 Karârîtî’nin vezirlik öncesi hayatıyla ilgili bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 236, 254, 255, 318-319; Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 256, 265, 283; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 249, 305; Zehebî, A‘lâmu’n-nübelâ’, XVI, 111-112; a. mlf. Târîhu’l-İslâm: sene 351-380, s. 167; Küçükaşcı, “İskâfî, Ebû İshak”, DİA, XXII, 552.

2 Sûlî önce Karârîtî’nin vezirliğe tayin edildiğini, daha sonra onun tavsiyesiyle Kür Tegin’in emirü’l-ümerâ olarak görevlendirildiğini aktarmaktadır. Bk. Ahbârü’r-Râzî, s. 204. İbnü’l-İmrânî’ye göre de vezirliğe tayin edilen Karârîtî, kâtip sınıfına mensup olduğu için askerlerin kendisine itaat etmediklerini, dolayısıyla başlarına bir komutan atanması gerektiğini söylemiştir. Bunun üzerine Müttakî-Lillâh, Kür Tegin’i emîrü’l-ümerâlığa tayin etmiştir. Bk. el-İnbâ, s. 169. Küçükaşçı da benzer bir iddiayı dile getirmektedir. Bk. “İskâfî, Ebû İshak”, DİA, XXII, 552. Bu dönemde vezirlerin tayininde emîrü’l-ümerâların etkili olduğu, hatta bizzat onlar tarafından bazı atamaların yapıldığı bilinmektedir. Dolayısıyla bir vezirin isteğiyle emîrü’l-ümerâ atandığı izlenimi veren bu rivayetin ihtiyatla karşılanması gerektiği belirtilmelidir.

3 Müstekfî-Billâh ve Mutî‘-Lillâh’ın kâtibi.

185 onların yerine Karârîtî’nin görevlendirilmesini tavsiye etti. Kâtibinin sözleri doğrultusunda gizlice Karârîtî ile görüşen Kür Tegin, 12 Şevvâl 329/10 Temmuz 941 Cumartesi günü1 vezirliğin yetkilerini ona verdi. Daha sonra da Müttakî-Lillâh’ı haberdar etti.2 Böylece Karârîtî vezirliğe tayin edilmiş oldu.

Kaynaklarda Karârîtî’nin azledilmesiyle ilgili doğrudan bir sebepten3 bahsedilmemekle birlikte İbn Miskeveyh ve İbnü’l-Esîr’in rivayetine göre, Dımaşk’tan hareket eden İbn Râik’in Bağdat’a yaklaşması üzerine Kür Tegin, 43 gün vezirlik yaptıktan sonra 25 Zilkade 329/21 Ağustos 941 tarihinde Karârîtî’yi görevinden almıştır. 4

4.

Muhammed b. Kâsım el-Kerhî (İkinci Vezirliği)

Muhammed b. Kâsım el-Kerhî, Ebû İshâk el-Karârîtî’nin azledildiği gün (25 Zilkade 329/21 Ağustos 941) Kür Tegin tarafından ikinci kez vezirliğe tayin edildi.5 Ancak İbn Râik’in 26 Zilhicce 329/21 Eylül 941 tarihinde ikinci kez emîrü’l-ümerâ olmasıyla vezirlikten azledildi. Vezirliğin bütün işleriyle İbn Râik’in kâtibi Ebû Abdullah el-Kûfî ilgilenmeye başladı.6

Ebû Abdullah el-Kûfî söz konusu görevi Ebû Abdullah el-Berîdî’nin üçüncü kez vezirliğe tayin edilmesine kadar, yani yaklaşık dört ay devam ettirmiştir. Sâmerrâî, muhtemelen bu sebeple Ebû Abdullah el-Kûfî’nin Muhammed b. Kâsım’dan sonra vezirlik yaptığını aktarmıştır.7 Ancak Ebû Abdullah el-Kûfî’nin vezir olarak isimlendirilmeksizin bu görevi yerine getirdiği8 dikkate alınırsa onun resmen vezirlik yaptığını söylemek mümkün değildir. Nitekim Busse de bu süre zarfında herhangi bir kişinin vezir tayin edilmediğini, bunun yerine Ebû Abdullah

1 Antâkî, Târîh, s. 34-35.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 18-19; Esîr, el-Kâmil, VIII, 374-375. Ayrıca bk. İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIV, 7; İbnü’t-Tıktakâ, el-Fahrî, s. 285. İbnü’l-İmrânî’nin verdiği bir bilgiye göre, Müttakî-Lillâh halife olduktan hemen sonra Ali b. İsâ’yı vezirliğe tayin etmek istemiş, ancak Ali b.

İsâ yaşlandığını söyleyerek bu teklifi geri çevirmiştir. Bk. el-İnbâ, s. 168.

3 Küçükaşcı, Karârîtî’nin askerlerin desteğini kazanamadığı için görevinden uzaklaştırıldığını iddia etmektedir. Bk. “İskâfî, Ebû İshak”, DİA, XXII, 552.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 20; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 375, 377. Sûlî diğer kaynaklardan farklı olarak Karârîtî’nin 25 Zilhicce 329/20 Eylül 941 tarihinde görevinden azledildiğini aktarmaktadır. Bk. Ahbârü’r-Râzî, s. 205.

5 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 20.

6 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 377-378.

7 Bk. el-Müessesâtü’l-idâriyye, s. 190.

8 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 22; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 378.

186 Kûfî’nin emîrü’l-ümerâ ve halifenin kâtibi sıfatıyla bu görevi yerine getirdiğini söylemektedir.1

İbnü’l-Esîr’in verdiği bilgiye göre, Muhammed b. Kâsım el-Kerhî, 33 gün görev yaptıktan sonra 28 Zilhicce 329/23 Eylül 941 tarihinde azledilmiştir.2 İbn Miskeveyh3 ve Hemedânî,4 Kerhî’nin vezirlik süresinin 53 gün olduğunu nakletmektedir. Ancak İbn Miskeveyh bu bilgiyi sehven nakletmiş olmalıdır. Çünkü onun verdiği bu süre, İbn Râik’in 26 Zilhicce 329/21 Eylül 941 Salı günü emîrü’l-ümerâlığa tayin edildikten [hemen] sonra el-Kerhî’nin görevine son verildiğine dair yine kendisinin aktardığı başka bir bilgiyle5 çelişmektedir. Dolayısıyla İbnü’l-Esîr’in rivayetinin tercihe şayan olduğu belirtilmelidir.

5.

Ebû Abdullah el-Berîdî (Üçüncü Vezirliği)

Müttakî-Lillâh tarafından ikinci kez emîrü’l-ümerâ tayin edilen İbn Râik, şehre girmesini engellemeye çalışan Kür Tegin’i hapsettikten sonra Vâsıt’ta bulunan Ebû Abdullah el-Berîdî’nin üzerine yürümeye karar verdi. Hatırlanacağı üzere ikinci vezirliği döneminde Kür Tegin’le girdiği mücadele sonucu Bağdat’tan ayrılmak zorunda kalan Ebû Abdullah el-Berîdî, Beckem tarafından kendisine verilen Vâsıt’ın mültezimliğini devam ettirmiş, ancak buradan elde ettiği vergi gelirlerini Bağdat’a göndermemişti.6 Onun bu tavrı İbn Râik’in ikinci defa emîrü’l-ümerâ olmasından sonra da devam etti. Bundan dolayı Vâsıt üzerine yürümeye karar veren İbn Râik, 10 Muharrem 330/5 Ekim 941 tarihinde Bağdat’tan hareket etti. İbn Râik’in kendi üzerlerine geldiğini duyan Berîdîler, Basra’ya kaçtı. Ancak bu sırada İbn Râik’in kâtibi Ebû Abdullah el-Kûfî’nin araya girmesiyle Ebû Abdullah el-Berîdî’ye verilen iltizam yenilendi ve Vâsıt’ın ödenmeyen vergileri için Ebû Abdullah’dan 170 bin dinar, her yıl için de 600 bin dinar alınmasına karar verildi.7

1 Bk. Chalif und Grosskönig, s. 228.

2 Bk. el-Kâmil, VIII, 377.

3 Bk. Tecâribü’l-ümem, II, 22. Kitâbü’l-Uyûn müellifi ise bu süreyi 43 gün olarak nakletmektedir. Bk.

Kitâbü’l-Uyûn, IV/2, 361.

4 Bk. Tekmile, s. 330.

5 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 22.

6 İlgili kısımda belirtildiği üzere Ebû Abdullah el-Berîdî’nin Râzî-Billâh döneminde vergi gelirlerini başkente gönderme konusunda yavaş davrandığı için azledildiğine dair rivayetlerin olduğu zikredilmelidir. Bk. Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 144. Krş. Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 335.

7 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 22-23; Kitâbü’l-Uyûn, IV/2, 362.

187 Ebû Abdullah el-Berîdî ile anlaşarak Bağdat’a dönen İbn Râik, yaklaşık dört ay sonra Tüzün ve Nûştegin komutasındaki Türk askerlerin isyanıyla karşılaştı. İbn Râik’i bir takım suçlamalarla itham eten Türk askerler, Ebû Abdullah el-Berîdî’ye katılmak üzere 5 Rebîülâhir 330/28 Aralık 941 tarihinde Bağdat’tan ayrıldılar.

Bunun üzerine Vâsıt’ta bulunan Ebû Abdullah el-Berîdî’ye haber gönderen İbn Râik, kendisini vezirliğe tayin ettiğini, Ebû Ca‘fer b. Şirzâd’ı da vekili olarak görevlendirdiğini bildirdi (15 Rebîülâhir 330/7 Ocak 942).1 Hatta kendisine hil‘at dahi gönderdi.2 Ebû Abdullah el-Berîdî vezirliğe tayin edilmesine rağmen Bağdat’a hiç gelmedi. Fakat kısa bir süre sonra Berîdîler’in kesin sûrette Bağdat’a doğru harekete ettiğini haber alan Muhammed b. Râik, 11 Cemâziyelevvel 330/1 Şubat 942 tarihinde İbn Şirzâd’ı görevinden uzaklaştırınca Ebû Abdullah el-Berîdî’nin de vezirliği sona ermiş oldu.3 İbnü’t-Tıktakâ, Ebû Abdullah el-Berîdî’nin bir aydan daha az bir süre görev yaptığını söylemektedir.4

6.

Ebû İshâk el-Karârîtî (İkinci Vezirliği)

Ebû İshâk el-Karârîtî, İbn Râik tarafından 11 Cemâziyelevvel 330/1 Şubat 942 tarihinde ikinci kez vezirliğe tayin edildi.5 Daha sonra Müttakî-Lillah, İbn Râik ve halifenin oğlu Ebû Mansûr’la birlikte, Berîdîler’e karşı koymak maksadıyla askerlerle birlikte Bâbüşşemmâsiyye’ye geldi. Ebû Abdullah el-Berîdî’nin kardeşi Ebü’l-Hüseyin’in liderliğinde Bağdat’a gönderdiği birlikler 15 Cemaziyelevvel 330/7 Mart 942 tarihinde Bağdat’ın yakınındaki Diyâlâ nehrini geçtiler. İki taraf arasındaki çatışmalar bir hafta kadar devam etti. Nihayet Ebü’l-Hüseyin’e bağlı Deylemîler’in Bağdat’a girerek halifenin sarayını işgal etmeleriyle Müttakî-Lillâh, oğlu ve beraberindeki 20 kadar askerle birlikte şehirden kaçtı. Bu sırada İbn Râik de onlara yetişti ve hep birlikte Musul’a doğru hareket ettiler. Halife Müttakî-Lillâh ve emîrü’l-ümerâ İbn Râik’in askerlerle birlikte Bağdat’ı terketmesi ve 20 Cemâziyelâhir 330/12 Mart 942 tarihinde Vezir Karârîtî’nin de gizlenmesiyle şehrin

1 Bazı araştırmacılar Ebû Abdullah el-Berîdî’nin bu dönemdeki vezirliğini ikinci vezirliği olarak kabul etmişlerdir. Bk. Amedroz, The Eclips of the Abbasid Caliphate, V, 25; Özaydın, “Berîdîler”, DİA, V, 502. Ancak kaynaklardaki bilgiler Ebû Abdullah el-Berîdî’nin bu göreve üç defa tayin edildiğini göstermektedir. Nitekim Busse de Ebû Abdullah el-Berîdî’nin üçüncü kez bu göreve getirildiğini söylemektedir. Bk. Chalif und Grosskönig, s. 228.

2 Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 219-220.

3 Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 222; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, II, 23

4 Bk. el-Fahrî, s. 285.

5 Sûlî, Ahbârü’r-Râzî, s. 222.