• Sonuç bulunamadı

İbnü’l-Furât (Üçüncü Vezirliği)

EMÎRÜ’L-ÜMERÂLIK ÖNCESİ DÖNEM VEZİRLERİ

A. Muktedir-Billâh (295-320/908-932)

6. İbnü’l-Furât (Üçüncü Vezirliği)

İbnü’l-Furât, Hâmid Abbâs’ın nâibliğini yapan Ali b. İsâ’nın vezirlikten azledildiği gün (20 Rebîülâhir 311/7 Ağustos 923) Muktedir tarafından üçüncü kez

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 87. Sâbî’nin verdiği bilgiye göre ise, Muhassin, şayet babası hapisten çıkarılıp vezirliğe tayin edilecek olursa, Muktedir’e toplamda 3 milyon dirhem, günlük ise 1500 dirhem vereceğeni taahhüt etmiştir. Bu paraları da Ali b. İsâ, Hâmid b. Abbâs ve Mâzerâî ailesinden müsadere edeceğini söylemiştir. Bk. el-Vüzerâ, s. 265.

2 Margoliouth, İbn Miskeveyh’te geçen bu tarihi muhtemelen sehven 9 Rebîülâhir olarak tercüme etmiştir. Bk. The Eclips of the Abbasid Caliphate, IV, 98.

3 Hemedânî, Tekmile, s. 228.

4 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 97; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 87-88; Hemedânî, Tekmile, s. 228; Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 220; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 140.

5 Dûrî, Dirâsât fi’l-usuri’l-Abbâsiyye, s. 152.

83 vezirliğe tayin edildi.1 Bu son görevinde bir taraftan önceki vezir Hâmid b. Abbâs ve Ali b. İsâ’yı sorgulayan İbnü’l-Furât, diğer taraftan Mısır’â saldıran Fâtımî ordusunu yenilgiye uğrattıktan sonra halifenin yanında değeri daha da artan Mûnis’le güç mücadelesine girişmiştir.

Göreve başladıktan hemen sonra eski vezirin birçok adamının mallarını müsadere eden İbnü’l-Furât,2 vezirlikten azledildikten sonra Bağdat’a gelmeyip Vâsıt’ta ikamet etmeye devam eden Hâmid b. Abbâs’ı yakalamak için Muktedir nezdinde girişimde bulundu. Hâmid b. Abbâs’ın Vâsıt’taki mültezimliğini devam ettirmesini isteyen Muktedir ise onun vezirliğinden dolayı değil, sahibi olduğu damânından dolayı sorgulanmasını istedi. Bu konuda da kâtiplerin ve kadıların görüşü doğrultusunda hareket etmesini emretti. Bunun sonucunda İbnü’l-Furât istemeyerek de olsa Hâmid b. Abbâs’ın Vâsıt’taki mültezimliğini kabul etmek durumunda kaldı. Bununla birlikte Hâmid b. Abbâs’ın hesaplarını teftiş ederek kendisinden yüksek miktarda bir meblağın tahsil edilmesine karar verdi. Daha sonra eski vezirin Vasıt’taki adamlarına haber göndererek, vakit geçirmeden Hâmid b. Abbâs’ın bu parayı ödemesini, aksi takdirde halifenin iltizamını yenilemeyeceğini bildirdi. Bu haberin ardından Muktedir’in kendisini Bağdat’a çağırdığına dair başka bir haber daha alan Hâmid b. Abbâs, hemen Vâsıt’tan ayrılarak kâtipleri ve maiyetinde bulunan kimselerle birlikte Bağdat’a doğru yola çıktı. Hâmid b.

Abbâs’ın bir ulağı vasıtasıyla yola çıktığını bildirmesinin ardından İbnü’l-Furât, oğlu Muhassin ve yakın adamlarıyla istişare ettikten sonra durumu Muktedir’e bildirdi. Muktedir’in Hâmid’i çağırmadığını söylemesi üzerine İbnü’l-Furât, derhal Nâzûk’a Hâmid’i ve adamlarını yakalaması için talimat verdi. Muktedir’in de bu teklifi kabul etmesiyle harekete geçen Nâzûk yanlış bir manevrayla Hâmid’in

1 Mes‘ûdî, Mürûcu’z-zeheb, IV, 305; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 91; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 39-40;

İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 219.

2 Ubeydullah b. Süleymân, Dîvânü’l-maşrık’taki görevinden azledilerek kendisinden 50 bin dinar müsadere edildi, ardından Fars’a sürüldü. Hâmid’in damadı Ebü’l-Hüseyin Muhammed b. Ahmed b. Bistâm Muhassin tarafından Vâsıt’a sürülerek kendisinden 300 bin dinar müsadere edildi. Diğer taraftan İbnü’l-Havârî’den 250 bin dinarı peşin olmak üzere toplam 700 bin dinar, Ali b. İsâ tarafından Dîvânü’d-diyâ‘’da görevlendirilen Ali b. Hasan el-Bâzinî’den 11 bin dinar, Ebû Münzir en-Nu‘mân’dan 17 bin dinar, İbnü’l-Havârî’nin kâtibi Ebü’l-Hasan Ali b. el-İskâfî’den 100 bin dinar müsadere edildi. Bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 93; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 44-51. Hemedânî, Tekmile, s. 240. Hâmid b. Abbâs’ın hâcibi Mûnis el-Fahl’den 20 bin dinar, arkadaşı Muhammed b.

Abdullah en-Nasrânî ve kâtibi Hüseyin b. Ali el-Hasîb’den toplam 80 bin dinar müsadere edildi.

Bk. Hemedânî, Tekmile, s. 232. İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’nın müsaderesinden sonra ona yakın olan birçok kişinin de malını müsadere etmişti. Bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 113.

84 adamlarından sadece bir kısmını yakaladı. Durumu haber alan Hâmid ise saklanarak kurtulmayı başardı. Yaklaşık üç ay sonra Muktedir’in, bu şartlar altında Vâsıt’tan ayrılmaması veya emin olduğu gizli bir güzergâhtan Bağdat’a gelmesi için1 Hâmid b. Abbâs’a haber gönderdiği, onun da bunan dolayı saklandığına dair bir haber yayıldı. Bağdat’a gelen Hâmid b. Abbâs önce Hâcib Nasr’la, sonra da Müflih’le görüşerek halife nezdinde aracı olmalarını ve Muktedir’e kendisinin Ali b.

İsâ gibi Dârülhilâfe’de gözaltında tutulmayı ve fakihlerin ve kadıların huzurunda sorgulanmayı talep ettiğini söylemelerini istedi. Müflih, Hâmid’in isteklerini konuşmaya gittiğinde Şağab Hatun, Dârülhilâfe’de eski vezirin gözaltında tutulmasının herhangi bir zararının olmayacağını söyledi. Bunun üzerine araya giren Müflih, Hâmid’e verdiği sözden vaz geçerek şayet bu şekilde hareket edilirse otoritesi azalacak olan İbnü’l-Furât’ın hiçbir şeyi yerine getiremeyeceğini, bundan dolayı da söylentilerin artacağını ve gelirlerin azalacağını söyledi. Müflih’in söylediklerine hak veren Muktedir, Hâmid b. Abbâs’ın İbnü’l-Furât’a teslim edilmesini emretti. Kendisine teslim edilen Hâmid b. Abbâs’a oldukça iyi davranan İbnü’l-Furât, onu rahat edeceği bir yere yerleştirdiği gibi vezirlik yaptığı sırada yediği yiyeceklerden de kendisine ikram etti.2

Gözaltında bulunan Hâmid b. Abbâs damânından elde ettiği gelirlerle ilgili İbnü’l-Furât tarafından fakihlerin ve kadıların huzurunda sorgulandı.3 Soruşturmanın ilk safhasında İbnü’l-Furât’ın eski vezirin mahsullerinin satışıyla ilgilenen Garîb ismindeki bir adamının yanında bulunan bir belgeyi ortaya çıkarmasıyla Hâmid’in 1 milyon dinar civarında malı olduğu anlaşıldı. Söz konusu belgede sadece bir yıl içinde elde edilen mahsulün fiyatının 540 bin dinarı bulduğu yazıyordu. Diğer taraftan o senenin fiyatlarına kıyasla sonraki senelerin fiyatlarının daha da yüksek olduğu göz önünde bulundurulduğunda Hâmid b. Abbâs’ın mültezimliğinden elde ettiği gelirin bu miktardan en az iki kat daha fazla olması

1 Sâbî, Muktedir’in Hâmid b. Abbâs’ı tekrar vezirliğe tayin etmek amacıyla kendisine böyle bir mektup gönderdiğini, bunu öğrenen İbnü’l-Furât ve oğullarının da gizlendiğini söylemektedir. Bk.

el-Vüzerâ, s. 42.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 94-97; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 42-44; Hemedânî, Tekmile, s. 229-230.

3 Bu sorgulamanın öncesinde İbnü’l-Furât, Hâmid b. Abbâs’la görüşerek 100 bin dinarı İbrahim isimli cehbezinde olmak üzere toplamda 200 bin dinarının olduğunu kabul etmesini söyledi. Ayrıca Muhassin, Hâmid’in hizmetçisi Mûnis’ten bir miktar mal alarak Muktedir’e gönderdi. Ancak Muktedir’in Hâmid’den daha fazla para müsadere edilmesi gerektiğini düşünmesi üzerine bu sefer Mûnis’ten zorla 40 bin dinar müsadere edildi. Bu olaydan sonra Hâmid, kadıların huzurunda İbnü’l-Furât tarafından sorgulandı. Bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 99.

85 gerekiyordu. Buna rağmen ısrarla arazilerini ve gayr-i menkullerini sattığını söyleyen Hâmid b. Abbâs, elinde hiçbir şeyinin kalmadığını iddia ediyordu. Hâmid b. Abbâs’ın bu ısrarlı tavrı karşısında, İbnü’l-Furât son çare olarak Hâmid b.

Abbâs’a iki seçenek arasında tercih yapmasını söyleyerek adeta onu tehdit etti. Buna göre Hâmid b. Abbâs ya cezalandırılmak üzere vezirin oğlu Muhassin’e teslim edilecek veyahut elindeki malların varlığını kabul edip isterse sarayda ikamet etmeye devam edecek veya Fars bölgesine (veya istediği bir başka yere) vali olarak atanacaktı. Bu tekliflerden ikincisini kabul eden Hâmid b. Abbâs, Vâsıt’ta yarım milyon dinar civarında bir hazineyi sakladığını, ayrıca 300 bin dinara yakın bir parayı da emaneten bazı kişilere verdiğini itiraf etti. Bunun üzerine Muktedir’le konuşan İbnü’l-Furât, Hâmid’in elindeki malları satması için Vâsıt’a gönderilmesini emretti. İbnü’l-Furât, Muktedir’le görüştüğü sırada Hâmid’i Vâsıt’a Muhassin’in götüreceğini söylememesine rağmen Muhassin’i bu işle görevlendirdi. Vâsıt’a giderken Muhassin’in hizmetçisi tarafından zehirlenen Hâmid, şehre vardıktan kısa bir süre sonra vefat etti.1

Hâmid b. Abbâs’ın ardından bu sefer Ali b. İsâ, Mâzerâî ailesinden iki kişiye [Ebû Zünbûr Hüseyin b. Ahmed ve yeğeni Muhammed b. Ali b. Ahmed] verilen imtiyaz, memurların ve askerlerin maaşlarının geciktirilmesi, Karmatîler’le yapılan yazışmalar ve onlara gönderilen hediye ve silahlarla ilgili üç meselede sorgulandı.

Ancak konuyla ilgili rivayetlere bakılırsa İbnü’l-Furât, Mâzerâî ailesiyle arasındaki yakın ilişkiyi ve Karmatîler’e karşı uyguladığı tedbirleri gündeme getirerek Ali b.

İsâ’yı birinci vezirliğindeki uygulamaları sebebiyle de sorguladığı anlaşılmaktadır.

Buna göre İbnü’l-Furât, kendisinin ikinci vezirliği döneminde Ebü’l-Kâsım Ali b.

Ahmed b. Bistâm’ın, Mâzerâîler’den Mısır ve Suriye’deki arazilerinin haracına karşılık almış olduğu borç senediyle birlikte bu kişilerin Ali b. İsâ’nın ilk vezirliği döneminde elde ettikleri rüşvetlerin toplam miktarının 2 milyon 300 bin dinar olduğunu söyledi. Daha sonra bunca gelire rağmen kendisine 500 bin dinar ödeme yaptıklarını iddia eden İbnü’l-Furât, Hâmid b. Abbâs zamanında Ali b. İsâ’nın İbn Bistâm’ı görevinden alarak yerine Mâzerâîleri atadığını ve halifeden habersiz onun adına bu kişilere mektup göndererek ödemeleri gereken miktarda indirim yaptığını

1 İbn Miskeyh, Tecâribü’l-ümem, I, 99-100; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VII, 141-142. Vâsıt’a gitmeden önce İbnü’l-Furât tarafından oğlu Muhassin’e teslim edilen Hâmid, çok kötü muamelelere maruz kalmıştır. Bk. Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 98; Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 221.

86 öne sürdü. Bunun üzerine Ali b. İsâ, Mâzerâîlerle ilgili meselenin Hâmid’in vezirliğinin ilk zamanlarında cereyan ettiğini, kendisinin hapisten çıktıktan sonra yedi ay boyunca Hâmid’in sadece kâtipliğini yaptığını, dolayısıyla söz konusu miktardaki indirimi halife ile konuştuktan sonra Hâmid b. Abbâs’ın emrettiğini söyledi. Bunun yanında Ali b. İsâ, 306 yılının Zilkade ayında (5 Nisan 919) [Hâmid’in nâibliğine atanmadan önce] Ebû Zünbûr Hüseyin b. Ahmed el-Mâzerâî’yi Muktedir’in huzuruna çağırıp Mısır ve Suriye’deki arazilerinin damânından hazineye yıllık 1 milyon dinar ödeyeceğini, ayrıca herhangi bir gecikme yaşanırsa, o zaman 130 bin dinar ek ödeme yapması gerektiğini kendisine söylediğini belirtti. Ali b. İsâ söylediklerinin doğru olduğunu kanıtlamak için söz konusu belgenin Dîvânü’l-mağrib’de muhafaza edildiğini de sözlerine ekledi.

İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’nın verdiği cevaplardan sonra birinci vezirliği döneminde Ebû Zünbûr’dan Suriye ve Mısır’daki dâminliğine mukabil 2 milyon dinar tahsil edip etmediğini gündeme getirerek, Ali b. İsâ’nın vergi tahsilinde usulsüzlük yaptığını iddia etti.1 Ardından halifenin haksız bir şekilde elde ettiği paraları kendisinden tekrar tahsil etmesini emrettiğini bildirdi. Bunun üzerine Ali b. İsâ kendisinin malı olmadığını ve en fazla 3 bin dinar ödeyebileceğini açıkladı.2 Ancak İbnü’l-Furât, İsâ isimli cehbezinde 17 bin dinarının bulunduğuna dair bir senedin olduğunu söyleyince, Ali b. İsâ iki ihtimalden bahsetti. Buna göre İsâ isimli bu cehbezi Dîvânü’l-birr ve Dîvânü’l-cehbeze’de kendisinin görevlendirdiğini, 17 bin dinarın da bu divanların parası olabileceğini veya İbnü’l-Furât’ın zorlamasıyla bu kişinin senede söz konusu paranın Ali b. İsâ’ya ait olduğunu yazdığını iddia etti.3 Ali b. İsâ’nın sorgulanmasından sonra İbnü’l-Furât, Ebû Zünbûr ve yeğeni Muhammed b. Ali’yi de Bağdat’a çağırarak sorguladı. Divan kâtiplerinin ve kadıların huzurunda gerçekleşen sorgulamada İbnü’l-Furât, Ebû Zünbûr’dan önce 2 milyon 400 bin dinar müsadere etmeye karar verdi, ancak bu miktarı çok bularak 1 milyon 700 bin dinara indirdi. İbnü’l-Furât daha sonra vezirliği döneminde Ali b.

İsâ’nın kendisinden rüşvet aldığına dair Ebû Zünbûr’u Ali b. İsâ ile yüzleştirmek istedi. Ancak Ebû Zünbûr ikinci vezirliği döneminde İbnü’l-Furât’ın açgözlülük yaparak kendisinin malına tamah ettiğini, Ali b. İsâ’nın ise hem geçmişte hem de

1 İbn Miskeveyh Ali b. İsâ’nın bu iddiaya cevap verdiğini, ancak söz konusu cevabın kayda geçmediğini aktarmıştır. Bk. Tecâribü’l-ümem, I, 108.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 106-108; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 313-315.

3 Sâbî, el-Vüzerâ, s. 316; Bowen, The Good Vizier, s. 209-210.

87 şimdi dostça davrandığını, dolayısıyla İbnü’l-Furât’ın bu isteğini yerine getirmeyeceğini söyledi. İbnü’l-Furât da bu konuda Ebû Zünbûr’a ısrar etmedi.1

Ali b. İsâ ve Ebû Zünbûr’un sorgulanmasıyla ilgili yukarıda zikredilen rivayetlere bakıldığında İbnü’l-Furât’ın Ali b. İsâ’yı Ebû Zünbûr’la aralarındaki ilişkiden dolayı sorgulaması dikkat çekmektedir. Daha önce zikredildiği üzere Hâmid b. Abbâs da Furât’ı sorgulamak için Ali b. İsâ’nın tavsiyesiyle, İbnü’l-Furât’a rüşvet vermek zorunda kalan Ebû Zünbûr’u Bağdat’a çağırmıştı. Bu sefer İbnü’l-Furât, Ebû Zünbûr’un eksik vergi ödediğini ve bu konuda Ali b. İsâ’nın da kendisine göz yumduğunu ileri sürerek her ikisini birden itham etmiştir. Ancak bir taraftan Ali b. İsâ’nın bizzat kendisinin Ebû Zünbûr’la Muktedir’in huzurunda kontrat yaptığını ve söz konusu kontrattaki yükümlülüklerin Ebû Zünbûr tarafından yerine getirildiğini ispatlaması, diğer taraftan Ebû Zünbûr’un kendisinden rüşvet aldığına dair Ali b. İsâ ile yüzleşmek istememesi İbnü’l-Furât’ın ithamını boşa çıkarmıştır.

Ali b. İsâ, Hâmid’in nâibliğini yaptığı süre içinde hânedan mensuplarının, memurların ve askerlerin maaşlarındaki kesintiler sebebiyle de sorgulandı. Şöyle ki, İbnü’l-Furât, Dıyâu’l-hassa’nın gelirlerini de kullanarak birinci ve ikinci vezirliği döneminde aylık 45 bin dinardan yıllık 540 bin dinar olmak üzere toplam 6 milyon2 dinar ödeme yaptığını söyleyerek, Ali b. İsâ’nın yaptığı kesintileri zimmetine geçirdiğini veya boşa harcadığını iddia etti. Bunun üzerine Ali b. İsâ maaşların ödenmesinde kendisinin hiçbir zaman Dıyâu’l-hassa’nın gelirlerini kullanmadığını, bunun yerine ihtiyacı olmayan kişilerin ödeneklerinde yaptığı kesintilerle bütçeyi denkleştirmeye çalıştığını belirtti. Ayrıca İbnü’l-Furât’ın söz konusu ödemelerde aldığı gizli rüşvetlerin de payı olduğunu söyleyen Ali b. İsâ, kendisinin hiçbir şekilde böyle bir yönteme başvurmadığını ayrıca memurların da rüşvet almalarına müsaade etmediğini açıkladı.3

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 114; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 51-52.

2 İbn Miskeveyh’in aktarmış olduğu rivayette İbnü’l-Furât toplamda 6 milyon dinar ödeme yaptığını söylemiştir. Ancak aylık ve yıllık yapılan ödemeler dikkate alnırsa Margoliouth tarafından da ifade edildiği üzere birinci ve ikinci vezirliği toplam beş yıl bir ay devam eden İbnü’l-Furât’ın maaşlar için yaklaşık 3 milyon dinar ödeme yaptığı anlaşılmaktadır. Bk. The Eclips of the Abbasid Caliphate, IV, 120 dn. 3.

3 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 108; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 316-317.

88 Ali b. İsâ son olarak [Bahreyn’deki] Karmatîler’le işbirliği yapıp onlara silah ve hediye gönderdiği iddiasıyla sorgulandı. Hatırlanacağı üzere Ali b. İsâ birinci vezirliği döneminde (301-304/913-917) Bahreyn Karmatîleri’ni itaat altına almak için bütçeye ek bir külfet getireceği endişesiyle üzerlerine ordu göndermekten ziyade onlarla yazışarak ve kendilerine bir takım imtiyazlar tanıyarak anlaşma yoluna gitmişti. Bundan dolayı İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’yı Karmatîler’le işbirliği yapmakla itham etmiş, fakat aradan geçen on yıl içinde onu sorgula(ya)mamıştı. Nihayet üçüncü vezirliği döneminde Ebû Tâhir Süleyman b. Hasan b. Behrâm el-Cennâbî komutasındaki Bahreyn Karmatîleri’nin Ali b. İsâ’nın tutuklanmasından dört gün önce yani 5 Rebîülahîr 311/11 Ağustos 923 tarihinde1 Basra’ya saldırmalarıyla İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’yı sorgulama fırsatı yakalamış oldu. Şöyle ki, Basra’ya giren ve 17 gün burada kalan Ebû Tâhir el-Cennâbî şehri yağmaladıktan sonra birçok kadın ve çocuğu da yanına alarak Bahreyn’e döndü. Karmatîler’in saldırısını geç haber alan İbnü’l-Furât, Büney b. Nefîs ve Ca‘fer ez-Zerancî’yi Basra’ya gönderdi.

Büney b. Nefîs şehre vardıktan sonra Ali b. İsâ’nın Basra’ya saldırmaları için kendilerine çeşitli vesilelerle silah ve hediyeler gönderdiğini söyleyen ve kendisine teslim olan bir grup Karmatî’yi Bağdat’a gönderdi.2 İbnü’l-Furât daha sonra gönderdiği silahlardan ve yaptığı yardımlardan dolayı Ali b. İsâ’yı sorguladı. Ali b.

İsâ birinci ve ikinci vezirliği3 döneminde Karmatîler’e gönderdiği hediyelerle onları itaat altına almaya çalıştığını ve başta Hac yolları olmak üzere Kûfe ve Basra’ya saldırmalarını engellediğini, ayrıca ellerindeki esirleri serbest bırakmalarını sağladığını söyledi. Bunun üzerine İbnü’l-Furât, Hz. Peygamber’in peygamberliğini ve Kur’ân’ın hak kitap olduğunu kabul etmeyen Karmatîler’in lideri Ebû Said’le yazışmasını eleştirdi.4

İbn Miskeveyh’in yukarıda, iki kısım halinde, aktarmış olduğumuz rivayetiyle ilgili birkaç hususa işaret edilmelidir. İbn Miskeveyh ilk kısımda verilen bilgileri Ali

1 Mes‘ûdî, et-Tenbîh, s. 330.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 104-105; Hemedânî, Tekmile, s. 238. Ayrıca bk. Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 98; Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 222. Bazı kaynaklarda Ebû Tâhir el-Cennâbî’nin Basra’ya yaptığı saldırı zikredilmiş, ancak Ali b. İsâ’nın bu kişilerle yazıştığına dair bilgi verilmemiştir. Bk. Hamza el-İsfahânî, Târîh, s. 201-202; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 219-220; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 143-144.

3 Rivayette ikinci vezirliği şeklinde geçen bu ifadenin Ali b. İsâ’nın, Hamid b. Abbâs’ın nâibliğini yaptığı döneme işaret ettiği belirtilmelidir.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 109.

89 b. İsâ’nın tutuklanmasından hemen sonra zikretmiştir. Ancak Büney b. Nefîs’e teslim olan kişiler Bağdat’a henüz gelmedikleri için İbnü’l-Furât da diğer konularda Ali b. İsâ’yı sorgulamıştır. Ancak sorgulamanın anlatıldığı ikinci kısımda bu kişilerin Bağdat’a gelip gelmediklerine dair bir bilgi verilmemiştir. Diğer taraftan söz konusu saldırının Ali b. İsâ’nın tutuklanmasından sadece dört gün önce gerçekleşmesiyle iki olay (tutuklanma-saldırı) arasında bir ilişkinin olmadığı anlaşılmaktadır. 1 Ancak buna rağmen İbnü’l-Furât tarafından gönderilen Büney b.

Nefîs, muhtemelen Ali b. İsâ ile Karmatîler arasında gizli bir anlaşmanın olduğu izlenimini vermek için aceleyle bir mektup yazarak, durumu İbnü’l-Furât’a bildirmiştir. Fakat buna rağmen bu ilişkinin kesinliği kanıtlanamamıştır.

Konuyla ilgili İbn Miskeveyh’e nazaran daha detaylı ve farklı bir rivayet zikreden Sâbî, divan kâtiplerinin ve kadıların huzurunda gerçekleşen sorgulamada Ali b. İsâ ile Karmatîler arasındaki ilişkinin ilk defa Ali b. İsâ’nın birinci vezirliği döneminde İbn Faliha2 ismindeki bir adamını Karmatîler’e göndermesiyle başladığını aktarmaktadır. Buna göre Karmatîler kendileriyle yazışan Ali b. İsâ’dan toprağı işleyebilecekleri çeşitli zirâî aletler talep etmişler, Ali b. İsâ da bu aletleri kendilerine göndermiştir. Ayrıca söz konusu mektupta Ali b. İsâ, Karmatîler’in İslâm’ın dışında değil, ehl-i reşâdın dışında olduklarını söylemiştir. İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’nın emriyle İbn Sevâbe’nin Kârmatîler’e cevaben gönderdiği bu mektubu ortaya çıkardıktan sonra, Ali b. İsâ’ya nasıl olur da Karmatîler’i müslüman olarak kabul ettiğini ve istedikleri şeyleri kendilerine gönderdiğini sordu. Bunun üzerine Ali b. İsâ onları sulh yoluyla itaat altına almaya çalıştığını söyledi. İbnü’l-Furât daha sonra Ali b. İsâ’nın durumuyla ilgili, Hâmid b. Abbâs zamanında kendisini sorgulayan dönemin iki önemli kadısı Ebû Ömer ve İbnü’l-Bühlûl’ün görüşlerine başvurdu. Ebû Ömer, Ali b. İsâ’nın Karmatîler’in isyanına göz yumduğunu söyledi, ancak İbnü’l-Furât’ın istemesine rağmen onun hakkında mahkûmiyet kararı yazmayı kabul etmedi. İbnü’l-Bühlül’e gelince, o, Ali b. İsâ’nın Karmatîler’le savaşmaktan ziyade yazışarak onları itaat altına almaya çalışmasının doğru olduğunu söyledi. Çünkü bu sayede Karmatîler’in elinde bulunan birçok esir kurtulmuş, ayrıca Karmatîler’in Basra ve Kûfe’ye saldırmalarının önüne geçilmişti.

1 Bowen, The Good Vizier, s. 206.

2 Bazı kaynaklarda bu kişinin ismi İbn Kalîce şeklinde zikredilmiştir. Bk. Tenûhî, Nişvârü’l-muhâdara, IV, 19, 22; Yâkût el-Hamevî, Mu‘cemü’l-üdebâ, I, 191, 192.

90 Bühlül’ün Ali b. İsâ hakkındaki kararından dolayı oldukça sinirlenen Furât, Ali b. İsâ’yı Karmatî olmakla suçladı ve sonunda Hâcib Nasr ve İbnü’l-Furât’ın oğlu Muhassin, Ali b. İsâ ile baş başa konuşmak üzere kendisini oradan çıkardılar.1

Nasr ve Muhassin, Ali b. İsâ ile görüştükten sonra Ebû Ömer ve İbnü’l-Bühlül’ün verdiği kararı bir anlamıyla hiçe sayarak 100 bin dinarı saraydan ayrıldıktan sonra olmak üzere toplamda 300 bin dinar ödemesi konusunda kendisine tavsiyede bulundular. Ali b. İsâ da söz konusu miktarı ödemeye razı oldu. Bunun üzerine İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’nın tahvil senedini Muktedir’e gönderdi. Ancak Ali b. İsâ’nın Muhassin tarafından çeşitli işkencelere maruz kalabileceğini düşünen Muktedir, Ali b. İsâ’yı korumak amacıyla2 onun İbnü’l-Furât’a teslim edilmesini istemiyordu.

Nitekim yapılan sorgulamadan sonra gözaltında tutulmaya devam eden Ali b.

İsâ’ya, söz konusu miktarın ilk taksitini hemen ödemesini söyleyen Muhassin, Ali b.

İsâ’nın saraydan ayrılmadan ödeme yapmayacağını belirtmesi üzerine yün elbise giydirerek onu tokatlamıştı. Muhassin’in yaptıklarını öğrenen İbnü’l-Furât da oğluna kızmış ve Ali b. İsâ’ya bu şekilde davranmaması için ikazda bulunmuştu.

Bunun üzerine Şefî‘ el-Lü’lüî’ye teslim edilen Ali b. İsâ, yapılan müsadere sonucu ödemesi gereken meblağın büyük bir kısmını3 ödeyince, İbnü’l-Furât tarafından önce Mekke’ye gönderilmek istendi, fakat daha sonra Yemen’in San‘a şehrine gönderildi.4 İbnü’l-Furât’ın Ali b. İsâ’yı Bağdat’tan uzaklaştırmasında onun tekrar vezirliğe atanacağına dair söylentilerin5 etkili olduğu söylenebilir.

İbnü’l-Furât’ın birinci vezirliğinden itibaren arasının açık olduğu Mûnis’le mücadelesine gelince, bilindiği üzere Mûnis, Şaban 307’de (Aralık 919) Mısır’a sefere çıkmış ve Şevvâl 309’da (Şubat 922) Bağdat’a dönmüştü. Mısır’dan

1 Sâbî, el-Vüzerâ, s. 317-320.

2 Hemedânî, Tekmile, s. 239.

3 İbnü’l-Esîr Ali b. İsâ’dan 300 bin dinar müsadere edildiğini aktarmıştır. Bk. el-Kâmil, VIII, 142.

Ayrıca bk. İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 148.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 109-113. Ayrıca bk. Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 100; Sâbî, el-Vüzerâ, s.

321 vd.; Cevzî, el-Muntazam, XIII, 219; Esîr, el-Kâmil, VIII, 142. Bir rivayete göre İbnü’l-Furât, Ali b. İsâ’yı İbnü’l-Kevsânî isminde bir adamıyla Mekke’ye göndermiştir. Yolda bu kişi Ali b.

İsâ’yı ortadan kaldırmaya teşebbüs edince, Mekkeliler onu öldürmek istemişler, fakat Ali b. İsâ onlara engel olmuştur. Bk. Sûlî, Ahbârü’l-Muktedir, s. 233; Hemedânî Tekmile, s. 239-240; Bowen, The Good Vizier, s. 231.

5 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 113; Margoliouth, The Eclips of the Abbasid Caliphate, IV, 126 dn. 1;

Dûrî, Dirâsât fi’l-usuri’l-Abbâsiyye, s. 152.

91 döndükten sonra yaklaşık bir yıl Bağdat’ta kalan Mûnis, bu kez 311/923 yılının başlarında Bizans üzerine sefere gönderilmiş ve bu seferden İbnü’l-Furât’ın üçüncü kez vezirliğe tayin edilmesinden sonra dönmüştü.1 Dolayısıyla bu süre zarfında Bağdat’ta bulunmayan Mûnis, İbnü’l-Furât’ın vezirliğinin ilk zamanlarında özellikle Hâmid b. Abbâs ve Ali b. İsâ’nın sorgulanması ve Muhassin’in yaptığı zulümler ve yine bu ikisine yakın olan kişilerin mallarının haksız bir şekilde müsadere edilmesinden haberdar değildi. Bizans seferinden döndükten sonra İbnü’l-Furât ve oğlu Muhassin’in yaptıkları zulmü öğrenen Mûnis, hemen Muktedir’in yanına giderek durumu kendisiyle istişare etti. Bu arada Mûnis’in halife nezdindeki değerinin daha da arttığını ve Bizans seferinden sonra maaşlarını arttırmak isteyen askerlerin Mûnis’in ordusuna katıldığını gören İbnü’l-Furât, şayet bu durum engellenmezse Mûnis’in emîru’l-ümerâlığa kadar yükseleceğini, dolayısıyla her şeyi kontrol altına alacağını Muktedir’e haber vererek onun Bağdat’tan uzaklaştırılması gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Muktedir, İbnü’l-Furât’ın da bulunduğu bir sırada Mûnis’e, yanında kalmasının kendisini memnun edeceğini, ancak askerlerin maaşları çok büyük bir yekûn tuttuğu için yarısının ödendiğini veya hiç ödenmediğini, bundan dolayı da askerlerin Mısır ve Şam bölgelerine [sefere] gitmek istemediklerini bildirdi. Muktedir ayrıca bu şartlar altında Bağdat’ta kalmaya devam ederse ordusuna daha başka askerlerin de katılmak isteyeceğini ve bu durumda Diyârırebî‘a, Diyârımudar ve Suriye’nin gelirlerinin de bir işe yaramayacağını, Sevâd, Ahvaz ve Fars’ın gelirlerinin ise hem Bağdat’taki askerlerin hem de kendisine bağlı askerlerin maaşlarını karşılayamayacağını bildirdi. Bundan dolayı da kendisinin Şam bölgesinin gelirlerini toplamak üzere Rakka’ya gitmesinin en iyi seçenek olduğunu söyledi. Böylece Muktedir, onun ve emri altındaki birliklerin Bağdat’tan uzaklaşmasını sağlamaya çalıştı. Muktedir’in böyle bir karar vermesinde İbnü’l-Furât’ın etkili olduğunu anlayan Mûnis, halifenin izniyle Ramazan ayını Bağdat’ta geçirdi, Ramazan bayramından sonra başkentten ayrıldı.2 İbnü’l-Furât, Mûnis’in Bağdat’tan ayrılmasından sonra saraydaki etkili şahıslardan Hâcib Nasr ve Şefî‘ el-Muktedirî’yi de bertaraf etmek için girişimde bulundu. Ancak

1 Mûnis’in Mısır ve Bizans seferleriyle ilgili geniş bilgi için bk. Yılmaz, “Mûnis el-Muzaffer’in Hayatı ve Askerî Görevleri”, s. 136 vd.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 115-116; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 52-53; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 143.

Ayrıca bk. Sûlî, Ahbârü’l-Muktedir, s. 232; Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 98; Hemedânî, Tekmile, s. 241.