• Sonuç bulunamadı

Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî (İkinci Vezirliği)

EMÎRÜ’L-ÜMERÂLIK ÖNCESİ DÖNEM VEZİRLERİ

B. Kâhir-Billâh (320-322/932-934)

3. Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî (İkinci Vezirliği)

Muhammed b. Kâsım’ın gözaltına alınarak vezirlikten azledilmesinin ardından bu göreve 15 Zilkade 321/6 Kasım 933tarihinde Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî tayin edildi.3 Hasîbî’nin vezirliğe tayin edilmesiyle ilgili gelişmeleri ele almadan önce bir hususun üzerinde durulmalıdır. Muktedir dönemi vezirleri içinde yer alan Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî ile burada bahse konu olan Hasîbî’nin aynı kişi olup olmadığı meselesi dikkat çekmektedir. İbnü’l-Esîr dışındaki kaynakların çoğu hem Muktedir hem de Kâhir-Billâh’ın halifeliği ile ilgili bölümlerde Hasîbî’nin ismini Ebü’l-Abbâs el-Hasîbî şeklinde telaffuz etmektedir.4 Muktedir dönemiyle ilgili bilgi verirken söz konusu ismi aynı şekilde nakleden İbnü’l-Esîr ise, Kâhir-Billâh dönemine gelindiğinde Hasîbî’nin ismini Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ubeydullah b. Süleyman el-Hasîbî olarak zikretmektedir.5 Aslında buradaki karışıklık görüldüğü kadarıyla İbnü’l-Esîr’in söz konusu isme Süleyman ismini ilave etmesinden kaynaklanmaktadır. Benzer bir durum İbnü’l-Esîr’den önceki bazı müelliflerin eserlerinde de görülmektedir. Meselâ Mes‘ûdî’nin Mürûcu’z-zeheb isimli eserini neşreden Muhammed Muhyiddîn Abdülhamîd, Kâhir-Billâh’ın vezirlerinin isimlerinin zikredildiği kısımda müellifin Ebü’l-Abbâs el-Hasîbî’nin ismini Muhammed b. Kâsım b. Ubeydullah b. Süleyman b. Vehb’in ismiyle karıştırarak Muhammed b. Kâsım b. Abdullah el-Hasîbî şeklinde aktardığını tesbit etmiştir.6 Benzer bir tesbiti Kitâbü’l-Uyûn isimli eserin nâşiri Ömer Saîdî de yaparak, müellifin Ebü’l-Abbâs el-Hasîbî’nin ismini Muhammed b. Kâsım b. Abdullah b. Hüseynî şeklinde aktardığını belirtmiştir.7

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 271-272. Ayrıca bk. Hemedânî, Tekmile, s. 281; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 262.

2 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 262; Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXIII, 63.

3 Safedî, el-Vâfî, VII, 113; Sourdel, Le Vizirat, II, 478.

4 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 74, 111; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 143, 147, 153, 240, 270; Hemedânî, Tekmile, s. 247, 282; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 239;

5 Bk. el-Kâmil, VIII, 262. Ayrıca bk. Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb, XXIII, 63.

6 Mes‘ûdî, Mürûcu’z-zeheb, IV, 313 dn. 1. Mes‘ûdî bir başka yerde Hasîbî’nin ismini diğer kaynaklardaki gibi Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî şeklinde zikretmiştir. Bk. et-Tenbîh, s. 336.

7 Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 278 dn. 1.

150 Zehebî ve Safedî, Hasîbî’nin hem Muktedir hem de Kâhir-Billâh döneminde vezirlik yaptığını aktarmaktadır.1 Sourdel söz konusu vezirin isminin Ahmed b.

Ubeydullah b. Ahmed el-Hasîbî olduğunu belirterek, Muktedir ve Kâhir-Billâh dönemlerinde vezirlik yaptığını söylemektedir.2 Margoliouth da İbn Miskeveyh’in Tecâribü’l-ümem isimli eserinin tercümesinde Ahmed el-Hasîbî’nin Kâhir-Billâh dönemindeki vezirliğini ikinci vezirliği başlığı altında tercüme etmiştir.3 Dolayısıyla İbnü’l-Esîr’in rivayeti ilk etapta bu iki şahsın birbirinden farklı olduğu izlenimi verse de, gerek döneme yakın kaynakların konuyla ilgili aktarmış oldukları bilgiler, gerekse günümüz araştırmacılarının tesbitleri Hasîbî’nin aynı şahıs olduğunu ve hem Muktedir hem de Kâhir-Billâh dönemlerinde vezirlik yaptığını söylememize imkân tanımaktadır.

Kâhir-Billâh, Hasîbî’yi vezirliğe tayin etmeden önce hıristiyan bir kâtip olan İshâk b. Ali el-Kunnâî ile Abdülvehhâb b. Abdullah el-Hâkânî’yi saraya çağırarak ikisinden birisini vezirliğe, diğerini de divanların başkanlığına atayacağını söyledi.

Ancak gelir gelmez ikisini birden tutuklattı. Benzer bir vaatle saraya davet edilen Süleyman b. Hasan da gözaltına alınırken, Abdülvehhâb el-Hâkânî ve Süleyman b.

Hasan’ın başına gelenlerden haberdar olan Fazl b. Ca‘fer ise gizlenerek kurtulmayı başardı.4 Kâhir-Billâh’ın kendilerine zorla para cezası vermek ve ödeyecekleri bu parayı garanti altına almak için böyle bir plan hazırladığını söyleyen Bowen, böylece saraya gelen bu kişilerin kurtulmak için bir nevi fidye vermek zorunda kalacaklarını belirtmektedir.5 Bunun yanında Kâhir-Billâh’ın söz konusu kişilerin muhtemel vezir adayları arasında olduğunu, dolayısıyla Hasîbî’nin vezirliğine engel çıkarabileceklerini göz önünde bulundurarak böyle bir tavır sergilediği de düşünülebilir.

Hasîbî göreve başladıktan sonra Kâhir-Billâh’ın halifeliğinin ilk zamanlarında cülûs bahşişlerini karşılamak ve hazineye para temin etmek amacıyla Vezir İbn Mukle ve ondan önce kendisine vekâlet eden Kelvezânî’nin 2 milyon 4oo bin dinar

1 Bk. A‘lâmu’n-nübelâ’, XV, 293; el-Vâfî, VII, 113.

2 Bk. “Al-Khasîbî”, EI2, IV, 1094. Sourdel’in daha önce kaleme aldığı Le Vizirat isimli eserinde konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmadığı görülmektedir. Bk. Le Vizirat, II, 478.

3 Bk. The Eclips of the Abbasid Caliphate, IV, 309-328.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 272. Ayrıca bk. Hemedânî, Tekmile, s. 282.

5 Bk. The Good Vizier, s. 332.

151 tutarındaki1 devlet çiftliklerini satmasıyla ilgili uygulamalarını devam ettirerek bu satışlar için bir divan ihdas etti. Bununla da yetinmeyen Hasîbî, bazı varlıklı kişilerin mallarını müsadere ederken, bazılarını da hapse attırdı. Özellikle kendisine yapılan şiddetli işkencelere katlanmak zorunda kalan Ebû Yûsuf el-Berîdî, Tabîb İsâ ve Hâcib Selâme’nin tavassutu ile 12 milyon dirhem karşılığında kurtuldu, ancak bu olaydan kısa bir süre sonra Tabîb İsâ’nın Kâhir-Billâh’ın kendilerini yakalamak istediğini haber vermesi üzerine kardeşleriyle birlikte tekrar gizlendi.2 Diğer taraftan Ebü’s-Serâyâ Nasr b. Hamdân ve önceki vezir Muhammed b. Kâsım zamanında tutuklanarak gözaltına alınan İshâk b. İsmail en-Nevbahtî ise Kâhir-Billâh’ın şahsî kini yüzünden öldürüldü.3

Kâhir-Billâh ve Vezir Hasîbî müsadere ve tutuklamalarla uğraşırken Sâciyye ve Huceriyye askerleriyle bu askerleri kışkırtan İbn Mukle ve kâtibi Hasan b. Hârûn faaliyetlerini daha da hızlandırdı. Hatırlanacağı üzere ikinci vezirliği döneminde Mûnis ve adamlarıyla işbirliği yaparak Kâhir-Billâh’ı iktidardan uzaklaştırmak için girişimde bulunan İbn Mukle, Mûnis ve adamlarının öldürülmesi üzerine saklanarak kurtulmayı başarmıştı. Fakat bu düşüncesinden vazgeçmediği görülen İbn Mukle, bu sefer kâtibi Hasan b. Hârûn vasıtasıyla Sâciyye ve Huceriyye askerlerini Kâhir-Billâh’a karşı kışkırtmaya başladı. Buna göre Kâhir-Billâh’ın sarayda kendileri için zindan yaptırdığını belirten Hasan b. Hârûn parayla tuttuğu bir müneccim vasıtasıyla Sâciyye askerlerinin lideri Sîmâ’yı uyararak, Kâhir-Billâh’ın kendisini ele geçireceğini söylemeye başladı. Hasan b. Hârûn’un kışkırtmaları devam ederken aralarında kısa süreli bir anlaşmazlık çıkan Sâciyye ve Huceriyye askerleri her iki grubun komutanlarının girişimiyle birlikte hareket etme kararı aldılar. Daha sonra Kâhir-Billâh, Vezir Hasîbî ve Hâcib Selâme et-Tolûnî’ye, yapılan zindanlarla ilgili rahatsızlıklarını bildirdiler.4

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 260.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 273-275.

3 Kaynakların verdiği bilgiye göre, şarkı dinlemeyi çok seven ve şarkıcı câriyeler satın alan Kâhir-Billâh, halife olmadan önce iki cariye satın almak istemiş, ancak İshâk en-Nevbahtî ve Ebü’s-Serâyâ bu iki cariyenin fiyatını arttırdığı için onları alamamıştı. Bundan dolayı İshâk en-Nevbahtî ile Ebü’s-Serâyâ’ya karşı kin besleyen Kâhir-Billâh, halife olunca her ikisini de öldürtmüştür. Bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 284-285; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 295-296. Daha önce de zikredildiği üzere İshâk en-Nevbahtî, Muahmmed b. Kâsım’ın vezirliğinin son zamanlarında evinde câriye olup olmadığını teftişe gelen Kâhir-Billâh’ın hizmetçilerinden Sâbûr tarafından gözaltına alınmıştı.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 286-287. Ayrıca bk. Hemedânî, Tekmile, s. 282.

152 Hemen belirtilmesi gerekir ki, söz konusu zindanların yapımını mallarının müsaderesine karşılık Muktedir’in son veziri Fazl b. Ca‘fer üstlenmişti. Bu şartlar altında İbn Mukle ve Hasan b. Hârûn’un Sâciyye askerlerini kışkırttıklarından haberleri olmadığı anlaşılan Hasîbî ve Selâme et-Tolûnî, Kâhir-Billâh’la görüşerek bu hoşnutsuzluğun sebebinin Fazl b. Ca‘fer olduğunu, çünkü bu zindanların yapıldığını [saray dışında] ondan başka hiç kimsenin bilmediğini söylediler. Bunun üzerine Selâme et-Tolûnî, Fazl b. Ca‘fer’in müsaderesinin hafifletilmesini ve zindanlar için şimdiye kadar harcadığı paranın mallarının müsaderesine karşılık kabul edilmesini teklif etti. Ancak Selâme et-Tolûnî’nin teklifini kabul etmediği anlaşılan Kâhir-Billâh, Fazl b. Ca‘fer’in tutuklanmasını emretti. Fazl’ı gözaltına alan Vezir Hasîbî, Tabîb İsâ’nın da bulunduğu bir sırada kendisinden 300 bin dinar talep etti. Fazl ise bu parayı ödeyecek kadar malının olmadığını söyleyince, Hasîbî kendisine işkence yapmak istedi. Ancak Hâdim Sâbûr onu korumakla görevli olduğunu belirterek Fazl’ı saraya götürdü ve orada hapsetti.1

Sâciyye ve Huceriyye askerlerinin şikâyetleri devam ederken İbn Râik’in Sûkulahvaz’ı ele geçirdiğini ve buradaki resmî görevlere kendi adamlarını atadığını haber alan Hasîbî, Kâhir-Billâh’a bir rapor göndererek durumu kendisine bildirdi.

Hasîbî’nin gönderdiği rapor Selâme et-Tolûnî tarafından o sırada içki âleminde olan Kâhir-Billâh’a iletildi. Kâhir-Billâh ise Selâme’ye, Hasîbî ile görüşmesini ve gereken tedbirleri birlikte almalarını emrederek eğlenmeye devam etti. Tabîb İsâ ile birlikte Hasîbî’nin yanına giden Selâme o gün gece yarısına kadar onlarla bu meseleyi görüştükten sonra evine gitti. Ertesi gün tekrar Hasîbî’nin yanına gelen Selâme, Sâciyye ve Huceriyye askerlerinin halifenin sarayını kuşatmak için hazırlık yaptıklarını haber verdi. Bunun üzerine Tabîb İsâ’yı saraya gönderen Hasîbî, durumu halifeye bildirmesini emretti. Ancak gece boyu içki içerek sarhoş olan Kâhir-Billâh, sızıp kaldığı için Tabîb İsâ’nın bütün çabalarına rağmen uyanamadı.

Sonunda saraya gelen Sâciyye ve Huceriyye askerleri, komutanları Sîmâ’nın emriyle bütün giriş çıkışları tuttuktan sonra hep birlikte saldırıya geçtiler. Bu esnada Selâme ile kendi evinde bulunan Hasîbî kadın kılığına girerek gizlendi. Selâme de iskele tarafına doğru giderek saklandı. Askerlerin saraya girmesiyle uyanan Kâhir-Billâh, harem tarafındaki hamamlardan birisinin çatısına gizlendiyse de kısa süre sonra

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 287.

153 yakalandı (6 Cemâziyelevvel 322/24 Nisan 934). Böylece vezirliği beş ay yirmi gün1 süren Hasîbî’nin görevi de sona erdi.2

Bir süre gözaltında tutulan Kâhir-Billâh, halifelikten feragat etmek istemeyince gözlerine mil çekilerek sarayda hapsedildi, daha sonra 333/944-945 yılında Müktefî tarafından İbn Tâhir sarayına götürüldü. İbn Tâhir sarayında kaldığı süre içinde zaman zaman serbest bırakılan ve maddi açıdan sıkıntı çeken, hatta bundan dolayı dilendiği söylenen Kâhir-Billâh, 339 (950) yılında vefat edince babası Mu‘tazıd’ın yanına defnedildi.3