• Sonuç bulunamadı

Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî (Birinci Vezirliği)

EMÎRÜ’L-ÜMERÂLIK ÖNCESİ DÖNEM VEZİRLERİ

A. Muktedir-Billâh (295-320/908-932)

8. Ahmed b. Ubeydullah el-Hasîbî (Birinci Vezirliği)

99 bulunan Mûnis’i Bağdat’a çağırdı.1 Bağdat’a geldikten sonra Muktedir’le görüşen Mûnis, Nasr’ın şimdiye kadar kendisine düşmanlık beslemediğini söyleyerek onun hakkında ne düşündüğünü Muktedir’e bildirdi. Mûnis’le görüştükten sonra Nasr hakkındaki kanaati değişen Muktedir, ikisinin aleyhinde bir tavır takınmayacağına söz verdi. Bu hadiseden sonra Muktedir’in nazarında değeri daha da artan ve Şefî‘

el-Lü’lüî’nin vefatıyla2 Mûnis’ten sonra sarayda en etkili iki kişi konumuna yükselen Nasr ve Kahramâne Semel, Abdullah el-Hâkânî’nin vezirlikten azledilmesi için gayret sarfetmeye başladı.3 Bu sırada Muktedir’le görüşen Mûnis, Abdullah el-Hâkânî’nin hastalığı sebebiyle artık vezirlik görevini yerine getiremeyecek durumda olduğunu, dolayısıyla vezirlikten azledilmesi gerektiğini söyleyip onun yerine Ali b. İsâ’nın tekrar vezirliğe tayin edilmesini teklif etti.4 Ancak Mûnis’in görüşüne sıcak bakmayan Muktedir, annesi Şağab Hatun ve teyzesinin de isteği doğrultusunda el-Hâkanî’yi yaklaşık bir yıl altı ay5 görev yaptıktan sonra 11 Ramazan 313/30 Kasım 925 tarihinde6 azlederek yerine Ahmed el-Hasîbî’yi vezir olarak görevlendirdi.7

100 Kahramâne Semel ve halifenin annesi Şağab Hatun’un şahsî kâtipliğini yapıyordu.1 Daha önce de zikredildiği üzere Ali b. İsâ’nın Mûnis tarafından vezirliğe tayin edilmesini kabul etmeyen Muktedir, annesi Şağab Hatun’un etkisiyle2 Ahmed el-Hasîbî’yi Abdullah el-Hâkânî’nin görevinden ayrıldığı gün, 11 Ramazan 313/30 Kasım 925 tarihinde vezirliğe tayin edilmiştir.3 Vezir olduktan sonra devlet kademesinde yeni atamalar yapmaktan ziyade, hali hazırdaki kâtiplerin görevlerinin başında kalmasına karar veren Hasîbî, Ubeydullah b. Muhammed el-Kelvezânî’nin, Sevâd amilliğine4, Ali b. İsâ’nın da Mısır ve Şam’ın gelir giderlerinin kontrolüyle ilgili görevine devam etmesini istedi.5 Bunların dışında önceki vezir Abdullah el-Hâkânî tarafından Dîvânü’s-Sevâd’da görevlendirilen Muhammed b.

Cafer b. Hafs, Dîvânü’l-ezimme ve Dîvânü’l-cünd’ün, Hasîbî’nin amcasının oğlu İshâk b. Ebü’d-Dahhâk da Dîvânü’l-mağrib’in başına getirildi.6

İbn Miskeveyh’in verdiği bilgiye göre, vezirliğe tayin edildikten sonra geceleri içki içip sarhoş olan, gündüzleri de vaktini uyuyarak geçiren Ahmed el-Hasîbî, resmî yazışmalarla pek meşgul olmuyordu. Dîvânü’l-harac kâtiplerinin

gerekse Hemedânî’nin Tekmile’sini neşreden Ebü’l-Fazl İbrahim’le Zehebî’nin A‘lâmu’n-nübelâ’sını neşreden Şuayb el-Arnaûd’un kelimeyi Hasîbî şeklinde harekelemeleri birinci okuyuşun tercihe şâyân olduğunu göstermektedir. Bk. Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 137; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 449-450;

Hemedânî, Tekmile, s. 246- 247; Zehebî, A‘lâmu’n-nübelâ’, XV, 292. Bu iki tercihin dışında el-Hısıyyî (İbn Haldûn, Târîh, III, 466) ve Huseynî (Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 278, nâşirin notu 1) şeklinde okuyuşlar da bulunmaktadır

1 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 74; Safedî, el-Vâfî, VII, 113. Ahmed el-Hasîbî vezir olduktan sonra Şağab Hatun’un kâtipliğine Ebû Yûsuf Abdurrahman b. Muhammed tayin edilmiştir. Bk. Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 111; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 143.

2 van Berkel, Hasîbî’nin vezirliğe tayin edilmesinde dedesinin de vezir olmasının etkili olabileceğini belirtmektedir. Bk. “The Vizier”, s. 73. Hasîbî’nin vezir olarak görevlendirilmesiyle ilgili İbnü’t-Tıktakâ’nın aktarmış olduğu bir başka husustan daha bahsedilmektedir. Buna göre devletin bazı bölgelerinde olaylar çıkınca, Muktedir bunları bastırmak için bir ordu göndermiş ve askerler Bağdat’tan ayrıldıktan sonra ordunun durumuyla ilgili devamlı surette bilgi sahibi olmak istemiştir. Ahmed al-Hasîbî de orduda bulunan yakın arkadaşlarına yanlarındaki güvercinlerle her gün haber göndermesini tembih etmiş, böylece elde ettiği bilgileri Muktedir’e ulaştırmıştır. Bundan dolayı Muktedir’in beğenisini kazanan Ahmed el-Hasîbî, vezirliğe tayin edilmiştir. Bk. İbnü’t-Tıktakâ, el-Fahrî, s. 269-270. Ayrıca bk. Arslan, Muktedir Billâh Döneminde Abbâsîler, s. 100.

3 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 109; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 143; Hemedânî, Tekmile, s. 247. İbn Miskeveyh ve Hemedânî’nin eserinde Hasîbî’nin göreve başladığı yıl 312 olarak zikredilmiştir.

Ancak İbn Miskeveyh’in kitabının İngilizce tercümesinde mütercimin de işaret ettiği üzere söz konusu yıl 313 olmalıdır. Bk. Margoliouth, The Eclips of the Abbasid Caliphate, IV, 160.

4 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 110.

5 Sâbî, el-Vüzerâ, s. 335; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 159; Bowen, The Good Vizier, s. 251. Ali b. İsâ, İbnü’l-Furât tarafından Yemen’de mecburi ikamete tabi tutulmuştu. Ancak Abdullah el-Hâkânî’nin vezirliği döneminde Mûnis’in tavassutu ile Yemen’deki sürgün hayatı sona ermiş ve Mekke’de ikamet etmeye başlamıştır. Ayrıca bu dönemde Mısır ve Şam’ın gelir giderlerini kontrol etmekle görevlendirilmiştir. Bk. Sâbit b. Sinân, Târîhu ahbâri’l-Karâmita, s. 40; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 335; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 151.

6 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 110.

101 gönderdikleri mektupların cevaplandırılması ve gelen mektuplar doğrultusunda yapılması gereken işlerin takibini Abdullah el-Hâkânî’nin eski kâtibi Mâlik b. Velîd yapıyordu. Mâlik’in vezire arz ettiği, ancak vezirin okumadığı mektupları ise Ebü’l-Ferec İsrâîl isimli bir başka kâtip okuyor ve istediği gibi cevaplandırıyordu. Bunun dışında yine divan kâtiplerinden Ebû Saîd Vehb b. İbrahim Tazad’ın yazdığı malî raporlar vezirin makamında günlerce kalıyor ve Hasîbî tarafından okunduktan sonra Mâlik b. el-Velid’e gönderiliyordu. Mâlik’in elinde bir veya iki gün daha kalan bu raporlar ilgili divan kâtiplerine teslim ediliyordu.1 Bilhassa malları müsadere edilenlerin teminat mektupları ve Sevâd, Ahvaz ve Fars eyaletlerinin âmillerinin ödeyecekleri damânlarla ilgili belgeler yığılmış bir vaziyette vezirin makamında bulunuyordu.2 Yine mezâlim mahkemesine yapılan başvuruların takibi için görevlendirilen Ebü’l-Hasan b. Sevâbe mahkemeye gelen evrakları gecikmeli bir şekilde vezire ulaştırıyor, vezir de onun önerilerine göre karar veriyordu. Bütün bu resmî evrakların takibi zamanında yapılmadığı için devletin idarî makamları arasındaki yazışmalarda aksamalar yaşanıyor, bundan dolayı vergiler zamanında tahsil edilemiyordu. Bu durumun farkında olan ve böyle giderse Ahmed el-Hasîbî’nin telafisi imkânsız hatalara sebebiyet vereceğini düşünen Sevâd âmili Ubeydullah el-Kelvezânî, eyalet valilerinin vezire göndermiş oldukları bütün mektupların birer kopyasını kendisine de göndermelerini istedi. Bunun üzerine valiler mektuplardan birer nüsha Kelvezânî’ye göndermeye başladılar. Kelvezânî de kendisine gelen mektupların arkasına, verilmesi gereken cevabı yazarak bu amillere ulaştırıyor, böylece bir nebze dahi olsa yazışmaların hızlanmasını sağlıyordu.3 Ahmed el-Hasîbî ise önceki vezir Abdullah el-Hâkânî, oğlu ve kâtiplerinin mallarını müsadere ederek hazineyi rahatlatmaya çalışıyordu. Yapılan bu müsadereden Mûnis vasıtasıyla haberdar olan Muktedir, vezirinin yaptıklarını onaylayınca, Hasîbî, Abdullah el-Hâkânî’nin yakınlarından gelişigüzel müsadereler yapmaya başladı. Üstelik beytülmâl âmili Nasr b. Feth ve Ebû Ahmed el-Kerhî gibi vefat eden bazı kişilerin vârislerini dahi çağırtarak kendilerinden mal talep etti.4

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 143.

2 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 164.

3 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 144.

4 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 111; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 144-145.

102 Bir taraftan bürokrasideki aksamalar diğer taraftan devletin malî açıdan içinde bulunduğu sıkıntılı durum devam ederken Ahmed el-Hasîbî’nin meşgul olduğu bir başka mesele Ebû Tâhir komutasındaki Karmatîler’in saldırılarının bertaraf edilmesiydi. Bilindiği üzere İbnü’l-Furât’ın üçüncü vezirliği döneminde hac kafilesine saldıran Ebû Tâhir, kadın-erkek çok sayıda kişiyi esir almıştı. Abdullah el-Hâkânî zamanında bu kişileri serbest bırakan Ebû Tâhir, böylece Basra ve Ahvaz’ın kendisine verilmesini talep etmiş, fakat Muktedir tarafından bu teklifi kabul edilmemişti.1 Bunun üzerine el-Hâsîbî’nin vezirliği döneminde Ebû Tâhir ikinci kez Mekke’ye giden hac kafilelerine saldırarak Kûfe’ye girdi ve altı gün boyunca burada kaldı. Kûfe’ye yapılan saldırıyı haber alan Muktedir, Mûnis’i Ebû Tâhir’i yakalamakla görevlendirdi. Ancak Mûnis, Kûfe’ye vardığında Ebû Tâhir şehri terketmişti.2 Ebû Tâhir’in Vâsıt’a gitmiş olabileceğini düşünen Mûnis, Kûfe’de yerine Yâkût’u bırakarak Vâsıt’a doğru yola çıktı. Vâsıt’ta bir müddet kalan Mûnis, herhangi bir saldırıyla karşılaşmayınca, 313 (925) yılı başında tekrar Bağdat’a döndü.3 Ebû Tâhir’in Kûfe’ye yaptığı bu son saldırı Bağdat’ta büyük bir tedirginlik yaratmıştı. Öyle ki, Bağdat’ın doğusunda yaşayan halkın büyük bir kısmı şehrin batısına göç etmeye başlamıştı. Bu arada Ebû Tâhir’in Bağdat’a saldıracağından endişelenen Hasîbî de başta Hemedân olmak üzere devletin doğu bölgelerinin gelirlerinin tamamını kendisine vermek suretiyle dönemin Azerbaycan valisi Yûsuf b. Ebü’s-Sâc’ı, Hecer’de bulunan Ebû Tâhir’i bertaraf etmek üzere görevlendirdi. İbn Ebü’s-Sâc da kısa bir süre sonra Vâsıt’a gelerek buraya yerleşti.4

Karmatî tehlikesinin dışında Bizanslılar’ın da Malatya’yı istila etmesi, Hasîbî’yi iyice zor duruma düşürmüştü. Çünkü bir taraftan Karmatîler’e karşı Bağdat’ın korunması, diğer taraftan kuzey sınırındaki saldırıların durdurulması gerekiyordu.

Ancak Bağdat’ta Karmatîler’e karşı bir ordu hazırlamak büyük masraflar gerektirdiği5 için Hasîbî, Muktedir’in de onayını alarak devletin doğu bölgelerinin 3

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 139; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 240; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 155; Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 226.

2 Sâbit b. Sinân, Târîhu ahbâri’l-Karâmita, s. 44; İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 145-146; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 155-156.

3 Sûlî, Ahbaru’l-Muktedir, s. 260-261; Arîb b. Sa‘d, Sıla, s.106-107; Yılmaz, “Mûnis el-Muzaffer’in Hayatı ve Askerî Görevleri”, s. 150.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 148; Hemedânî, Tekmile, s. 249; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 162.

5 Kennedy, “The Reign of al-Muqtadir”, s. 37.

103 milyon dinar1 civarındaki yıllık gelirini İbn Ebü’s-Sâc’a ipotek ederek bu sorunu çözmeye çalıştı.2 Hazinenin gelirlerini bu şekilde ipotek eden ve müsadereler yoluyla elde edilen gelirlerdeki azalmalar sebebiyle3 görevini daha fazla devam ettiremeyen Hasîbî, Mûnis’in Ali b. İsâ’yı tekrar vezirliğe getirmek istemesiyle yaklaşık on beş ay4 görev yaptıktan sonra 11 Zilkade 314/18 Ocak 927 Perşembe günü görevinden azledildi. Ardından oğlu ve diğer yakınlarıyla birlikte tutuklanarak Kahramâne Zeydân’a teslim edildi.5