• Sonuç bulunamadı

Abdullah b. Muhammed el-Hâkânî

EMÎRÜ’L-ÜMERÂLIK ÖNCESİ DÖNEM VEZİRLERİ

A. Muktedir-Billâh (295-320/908-932)

7. Abdullah b. Muhammed el-Hâkânî

Babası Muhammed el-Hâkânî Muktedir dönemi vezirlerinden olan ve İbnü’l-Furât’ın üçüncü vezirliği boyunca gizlenen Abdullah el-Hâkanî, İbnü’l-İbnü’l-Furât’ın yakalanmasından sonra Muktedir’in pek sıcak bakmamasına rağmen 9 Rebîülevvel 312/15 Haziran 924 tarihinde vezirliğe tayin edilmiştir.8 Şöyle ki, İbnü’l-Furât’tan sonra onun yerine Ebû Zünbûr Hüseyin b. Ahmed el-Mâzerâî’yi getirmeyi düşünen Muktedir, özellikle Mûnis’in Abdullah el-Hâkânî’yi tavsiye etmesi üzerine babasının dünyayı mahvettiğini, oğlu Abdullah’ın ise babasından daha tehlikeli olduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Ebû Zünbûr’un Mısır’da bulunduğunu ve Bağdat’a gelmesinin uzun zaman alacağını ifade eden Mûnis, Hâcib Nasr ve Hârûn

1 Bk. el-Muntazam, XIII, 242-243.

2 Bk. Dirâsât fi’l-usûri’l-Abbâsiyye, s. 154. Krş. Bowen, The Good Vizier, s. 248.

3 Bk. Sıla, s. 104.

4 Bk. Tecâribü’l-ümem, I, 127.

5 Bk. Tekmile, s. 243.

6 Bk. el-Vüzerâ, s. 71

7 Bk. el-Kâmil, VIII, 151.

8 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 151.

95 b. Garîb’in de desteğiyle Abdullah el-Hâkânî’nin vezir olmasını sağlamıştır.1 Abdullah el-Hâkânî’nin vezirliğe tayin edilmesinin oldukça ilginç bir durum olduğunu söyleyen Bowen, Abbâsîler döneminde vezirliğin tarihî seyrine bakıldığında [yaptığı icraatlardan dolayı] hiçbir vezirin Muhammed el-Hâkânî ve oğlu Abdullah kadar alay konusu olmadığını söylemiştir.2 Nitekim İbnü’l-Furât da Abdullah’ın vezirliğe tayin edildiğini duyunca “Benim değil [asıl] halifenin işi zor.”3 diyerek yeni vezirin idarî konulardaki acziyetini dile getirmiştir.

Göreve geldikten sonra eski veziri sorgulamak isteyen Abdullah el-Hâkânî, Şefî‘

el-Lü’lüî’nin gözetiminde bulunan İbnü’l-Furât’ın kendisine teslim edilmesini istedi.

Bunu haber alan İbnü’l-Furât da Şefî’ el-Lü’lüî’nin delaletiyle4 elinde bulunan 160 bin dinar tutarındaki fonun halifenin hassâ hazinesine devredilmesini kabul ederek bu sayede Abdullah el-Hâkâni ve kâtibi Ebü’l-Abbâs b. Bu‘deşer’e5 teslim olmaktan kurtulmaya çalıştı. Ancak Mûnis, Nasr ve Hârûn’un, İbnü’l-Furât’tan 2 milyon dinar müsadere edeceğine dair söz veren6 Abdullah el-Hâkânî’ye teslim edilmesi konusunda Muktedir’i ikna etmeleriyle, İbnü’l-Furât, Hâcib Nasr tarafından yakınları ve kâtipleriyle birlikte Abdullah Hâkânî’ye teslim edildi. Abdullah el-Hâkânî tarafından görevlendirilen kâtibi İbn Bu‘deşer, İbnü’l-Furât’ın adamlarının mallarını müsadere ettikten7 sonra İbnü’l-Furât’ı sorguladı. Sorgulamanın ilk safhasında İbnü’l-Furât’a oldukça iyi davranan İbn Bu‘deşer, İbnü’l-Furât’ın tüccarlarda [cehbez olmalı] 150 bin dinarının olduğunu kabul etmesi üzerine, ondan daha fazla mal müsadere etmek isteyerek İbnü’l-Furât’a çok sert davranmaya başladı. Bunun üzerine halifeyle konuşan Hârûn b. Garîb, İbn Bu‘deşer’in bu davranışıyla yapılan müsadereden olumlu bir sonuç alınamayacağını söyledi.

Muktedir de İbn Bu‘deşer’e haber göndererek sorgulamanın Hârûn tarafından

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 127.

2 Bk. The Good Vizier, s. 240.

3 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 151. Diğer kaynakların aksine Arîb b. Sa‘d, Abdullah’ın önceki döneme nazaran vakur bir kişiliğe sahip olduğunu söylemektedir. Bk. Sıla, s. 104.

4 Sâbî’nin verdiği bilgiye göre, İbnü’l-Furât bu sırada Şefî’ el-Lü’lüî ile Muktedir’e haber göndererek şayet kendisini himayesi altına alırsa ona çokça para ve mücevher vereceğini taahhüt etmiştir.

Fakat Şefî’ el-Lü’lüî, İbnü’l-Furât’ın bu isteğini Muktedir’e ulaştırmamıştır. Bk. el-Vüzerâ, s. 80.

5 Bu kişinin ismini İbn Nakdü’ş-Şer olduğu da söylenmektedir. Bk. Arî b. Sa‘d, Sıla, s. 104.

6 İbnü’l-Esîr, Abdullah el-Hâkânî’nin vezirliğe tayin edilmeden önce İbnü’l-Furât ve yakınlarından 2 milyon dinar müsadere edeceğine dair söz verdiğini ve bunun üzerine Mûnis, Nasr ve Hârûn’un da desteğiyle vezirliğe tayin edildiğini aktarmıştır. Bk. el-Kâmil, VIII, 150.

7 İbnü’l-Furât’ın iki oğlundan [Hasan ve Fazl olmalı] yüzer bin dinar, Saîd b. İbrahim et-Tüsterî’den 200 bin dinar, İbnü’l-Furât’ın oğlu Muhassin’in kâtibi Ebû Gânim’den de 200 bin dinar müsadere edildi. Bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 128.

96 devam ettirilmesini istedi. Hârûn dörtte birinin hemen ödenmesi şartıyla İbnü’l-Furât’tan toplamda 2 milyon dinar müsadere edilmesine karar verdi. Söz konusu miktarın tahsil edilmesi amacıyla İbnü’l-Furât’ın topraklarının ve mallarının satılmasını ve gelirinin Şefî el-Lü’lüî’ye veya halifenin güvendiği bir başka kişiye ulaştırılmasına karar verildi. Bu esnada söz konusu malların satışıyla ilgili de İbnü’l-Furât’ın kâtiplerinden Ebü’t-Tayyib el-Kelvezânî görevlendirildi.1

İbnü’l-Furât bu ilk sorgulamanın ardından Mûnis, Hâcib Nasr ve kadıların huzurunda bizzat Abdullah el-Hâkânî tarafından iki defa daha sorgulandı. İlk sorgulamanın sebebi İbnü’l-Furât’ın kendi day‘asına halifenin day‘asını da dâhil ederek on bir ay içinde 1 milyon dinar gelir elde etmesiydi. Ancak İbnü’l-Furât, şayet bu kadar yüksek miktarda bir gelir elde edildiyse divan kâtiplerinin bunu mutlaka kayıt altına almış olmaları gerektiğini söyledi. Ayrıca gerek kendi vezirliği döneminde, gerekse sonraki dönemlerde söz konusu araziden elde edilen gelirin artışına bakılmasını, böylece 1 milyon dinar gelir elde edilip edilemeyeceğinin anlaşılacağını belirtti.2 İkinci sorgulamanın sebebi ise, oğlu Muhassin’in emriyle bazı kişilerin öldürülmesi ve İbnü’l-Furât’ın da bunda parmağının olmasıydı.3 Ancak oğlunun yaptığı zulümlerden kendisinin sorumlu tutulamayacağını söyleyen İbnü’l-Furât, bu işte kendisinin herhangi bir dahlinin olmadığını ileri sürdü.4 İbnü’l-Furât’ın ardından oğlu Muhassin de yakalanarak önce Abdullah el-Hâkânî’nin kâtibi İbn Bu‘deşer, daha sonra Hârûn b. Garîb tarafından sorgulandı.5 Sorgulamanın ardından İbnü’l-Furât ve oğlu Muktedir tarafından saraya çağrıldı.

Daha önce de İbnü’l-Furât tutuklandığında sarayda gözaltında bulunmasını istemeyen Mûnis ve arkadaşları6 bu sefer yine halifeyle görüşüp para ve mal vaadiyle onu ikna edebileceğini düşünerek İbnü’l-Furât’ın Muktedir’le görüşmesini istemediler. Kendi aralarında yaptıkları istişareden sonra İbnü’l-Furât hayatta olduğu sürece güven içinde olmayacaklarını, bundan dolayı onun öldürülmesi

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 129-131; Sâbî, el-Vüzerâ, s. 62-63. Ayrıca bk. İbnü’l-Cevzî, bu miktarın 3 milyon dinar olduğunu söylemektedir. Bk. el-Muntazam, XIII, 239.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 133; Sâbî, el-Vüzerâ, 66-67.

3 Muhassin, emekli olmuş devlet memurlarından aldığı rüşvetlerin ve bu kişilerin gelirlerinde yaptığı kesintilerin ortaya çıkmasından korktuğu için Numân b. Abdullah, Abdulvahhâb b.

Mâşâllah ve Hâmid b. Abbâs’ın hizmetçisi Mûnis’in öldürülmesini emretmişti. Bk. İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 123.

4 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 133-134.

5 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 132-133.

6 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 104-105.

97 gerektiğini Muktedir’e bildirdiler.1 Muktedir de son olarak Hârûn b. Garîb ile konuştuktan sonra İbnü’l-Furât ve oğlunun o sırada Bağdat’ın sâhibü’ş-şurtalığını yapan Nâzûk’a teslim edilmesini ve Nâzûk’un her ikisini öldürmesini emretti.

Bunun üzerine Nâzûk önce Muhassin’i ardından İbnü’l-Furât’ı öldürdü.2

İbnü’l-Furât ve oğlu Muhassin’in öldürülmesinden sonra Abdullah el-Hâkânî’nin meşgul olduğu bir başka mesele önceki dönemlere nazaran lidersiz kalan ve birbirlerinden bağımsız hareket eden Irak’lı bazı Karmatî grupların3 isyan ve saldırı girişimlerinin engellenmesiydi. İbnü’l-Cevzî’nin verdiği bilgiye göre, 312 yılının Şevvâl ayında Kûfe ve Bağdat arasında kendisinin Hz. Ali’nin soyundan geldiğini ve isminin Muhammed b. İsmail olduğunu söyleyen bir kişi ortaya çıkmış ve Araplar’ın da büyük bir desteğini sağlamıştı. Ancak el-Hâkânî, hâcibi Ahmed b.

Saîd’i bin beş yüz kişilik bir kuvvetle üzerlerine göndererek bu kişiyi ve taraftarlarını bertaraf etmiştir.4

313/925 yılına gelindiğinde sağlığı bozulan Abdullah el-Hâkânî, neredeyse vezirliğin bütün işlerini kardeşi Abdülvahhâb’la kâtiplerine devretti. Resmî işlerin aksaması, bir taraftan devletin malî açıdan sıkıntı yaşamasına, diğer taraftan fiyatların yükselmesine yol açtı. Hatta Arîb b. Sa‘d’ın verdiği bilgiye göre, Bağdat’a gıda sevkiyatında sıkıntılar baş göstermeye başladı.5 Yine bununla irtibatlı olarak askerlerin maaşları ödenemez hale geldi. Bu sebeple askerler de isyan başlattı.

Bunun üzerine Abdullah el-Hâkânî’ye haber gönderen Muktedir, dönemin önde gelen komutanlarından Yâkût’un ödemeyi garanti ettiği, fakat buna rağmen ödenmeyen maaşların bir an önce ödenmesini emretti. Ancak hasta olduğunu ve bu şartlarda ödeme yapamayacağını söyleyen Abdullah el-Hâkânî’ye ikinci bir mektup daha gönderen Muktedir, hassâ hazinesinden 200 bin dinar vereceğini, kalan 100

1 İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 152-153. Krş. Sâbî, el-Vüzerâ, s. 139. İbn Miskeveyh’in verdiği bilgiye göre, Mûnis ve arkdaşları bu sırada İbnü’l-Furât ve oğlu Muhassin’in Mûnis’e teslim edilmesini istemişlerdir. Bk. Tecâribü’l-ümem, I, 137.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 136-138.

3 307 yılında Kerh’te Irak Karmatîler’inin kendi aralarında anlaşmazlık yaşadığını ve yaşanan hadiselerde pek çok Karmatî’nin öldüğünü söyleyen Avcu, bu olaylardan sonra Karmatî gruplarının bağımsız olarak hareket ettiklerini belirtmektedir. Bk. Karmatîler’in Doğuşu, s. 186-187.

4 İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 240; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 157; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 150-151.

Bu olaydan bir yıl sonra bu sefer Bağdat’ın Barasa camiinde ortaya çıkan Rafizî bir grubun mehdilik iddiasında bulunan Muhammed b. İsmail’le irtibatlarının olduğu anlaşılınca Abdullah el-Hâkânî fakihlerin de fetvasını alınarak Barasa Camisi’ni yıktırmış ve yerini mezarlığa çevirtmiştir.

Bk. el-Muntazam, XIII, 247-248; Avcu, Karmatîler’in Doğuşu, s. 187.

5 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 108.

98 bin dinarı da kendisinin bulmasını ve böylece maaşların ödenmesini bildirdi. Bütün bunlara rağmen Abdullah el-Hâkânî tarafından maaşlar ödenmeyince, Muktedir 300 bin dinarın tamamının hassâ hazinesinden temin edilerek askerlere ödeme yapılmasını emretti.1 Ödemelerdeki aksamalar devam ederken Şağab Hatun’un kâtibi Hasîbî’nin hassâ hazinesine bir miktar para göndermesi ve el-Hâkanî ile Hâcib Nasr’ın arasının açılması, Abdullah el-Hâkânî’nin vezirlikten azledilmesini hızlandırmıştır. Şöyle ki, Hasîbî, Muhassin’in dul kalan eşinin işlerini takip etmek amacıyla kendisinden 7oo bin dinar alarak bu parayı hassâ hazinesine verdiği için Muktedir tarafından yeni vezir olarak görülmeye başlandı. Hasîbî’nin yaptıkları duyulunca, Abdullah el-Hâkânî de kâtibi İbn Bu‘deşer’i görevlendirerek hassâ hazinesine 100 bin dinar ulaştırmasını emretti. Ayrıca bu paranın Hasîbî’nin, Muhassin’in hanımından aldığı 700 bin dinara ek olarak tahsil edildiğini belirtmesini söyledi. Bunun üzerine Ahmed el-Hasîbî bir mektup yazarak Abdullah el-Hâkânî’nin ve oğlunun idarî açıdan yaptıkları yanlışları ve hazinenin gelirlerini boşa harcadıklarını Muktedir’e ve annesi Şağab Hatun’a bildirdi.2 Muhtemelen Abdullah el-Hâkânî hassâ hazinesine 100 bin dinar daha göndererek Hasîbî’nin tahsil ettiği paranın tamamını hassâ hazinesine vermediğini ortaya çıkarmak ve bu sayede para ve mal konusunda zafiyetleri bulunan Muktedir’in nazarındaki değerini düşürmek istemiştir. Ancak Şağab Hatun’un Hasîbî’ye sahip çıkması Abdullah el-Hâkânî’nin bu çabasını sonuçsuz bırakmıştır.

Hacîb Nasr’la Abdullah el-Hâkânî arasındaki anlaşmazlığa gelince, bu meselede Mûnis’in etkisiyle, Muktedir’in Nasr’ı desteklemesi Abdullah el-Hâkânî’nin konumunun iyice sarsılmasına yol açtı. Arîb b. Sa‘d’ın zikretmiş olduğu rivayete göre Mûnis’le Nasr arasında bir düşmanlığın olduğunu düşünen Abdullah el-Hâkânî, Mûnis’i memnun etmek gayesiyle Muktedir’in yanında sürekli olarak Hâcib Nasr’ın aleyhinde konuşmaya başladığı gibi onun tutuklanması için de girişimde bulundu.3 Bunun üzerine Muktedir, Hâcib Nasr’ı tutuklaması için Vâsıt’ta

1 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 142. Ayrıca bk. Kitâbü’l-Uyûn, IV/1, 226-227.

2 İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 141-142; Hemedânî, Tekmile, s. 246; İbnü’l-Cevzî, el-Muntazam, XIII, 249; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 158.

3 Arîb b. Sa‘d, Sıla, s. 106.

99 bulunan Mûnis’i Bağdat’a çağırdı.1 Bağdat’a geldikten sonra Muktedir’le görüşen Mûnis, Nasr’ın şimdiye kadar kendisine düşmanlık beslemediğini söyleyerek onun hakkında ne düşündüğünü Muktedir’e bildirdi. Mûnis’le görüştükten sonra Nasr hakkındaki kanaati değişen Muktedir, ikisinin aleyhinde bir tavır takınmayacağına söz verdi. Bu hadiseden sonra Muktedir’in nazarında değeri daha da artan ve Şefî‘

el-Lü’lüî’nin vefatıyla2 Mûnis’ten sonra sarayda en etkili iki kişi konumuna yükselen Nasr ve Kahramâne Semel, Abdullah el-Hâkânî’nin vezirlikten azledilmesi için gayret sarfetmeye başladı.3 Bu sırada Muktedir’le görüşen Mûnis, Abdullah el-Hâkânî’nin hastalığı sebebiyle artık vezirlik görevini yerine getiremeyecek durumda olduğunu, dolayısıyla vezirlikten azledilmesi gerektiğini söyleyip onun yerine Ali b. İsâ’nın tekrar vezirliğe tayin edilmesini teklif etti.4 Ancak Mûnis’in görüşüne sıcak bakmayan Muktedir, annesi Şağab Hatun ve teyzesinin de isteği doğrultusunda el-Hâkanî’yi yaklaşık bir yıl altı ay5 görev yaptıktan sonra 11 Ramazan 313/30 Kasım 925 tarihinde6 azlederek yerine Ahmed el-Hasîbî’yi vezir olarak görevlendirdi.7