• Sonuç bulunamadı

Emine İnce Gündoğdu1

1Özel Lösante Çocuk Ve Yetişkin Hastanesi

2Kalite Yönetim Koordinatörlüğü-kalite Direktörü Ve Hemşirelik Hizmetleri Koordinatör Yardımcısı

Amaç: Çocuğun hastalanarak hastaneye yatması çocuk ve aile için kiriz yaratmaktadır. Çocuğun alışık

olduğu kendi çevresinden ayrılması ve hastalığa bağlı olarak daha önce hiç alışık olamadığı kişilerin bakım uygulamalarını yapması kendini ifade edememesine, iyileşmenin gecikmesine ve travmatik deneyim yaşamasına neden olmaktadır. Aile Merkezli Bakım(AMB) yaklaşımın olgunlaşması, ailelerin çocuklarının bakımına aktif olarak katılımı 1970 ve 1980’li yıllarda hız kazanmıştır. Bununla birlikte AMB hastanede yatan çocukların duygusal ve gelişimsel gereksinimlerinin daha iyi karşılanmasına katkıda bulunmuştur (Boztepe, 2009). 1970’li yıllarda başlayan bakım anlayışındaki bu gelişmeler, 1990’lı yıllarda devam ederek AMB felsefesinin benimsenmesine neden olmuştur (Pediatrics, 2012) (Boztepe, 2009). Çocuk Sağlığı Kalitesi Ulusal Enstitüsü (NICHQ) 1999 yılında bir Sağlık Geliştirme Enstitüsü programı olarak başlatılmış, çocuklara sağlanan sağlık hizmetlerinin kalitesini iyileştirmeye yönelik politikaları oluşturmuş olup kronik rahatsızlığı olan çocuklar için kanıta dayalı hasta ve aile merkezli bakımı teşvik etmiştir(Pediatrics, 2012). AMB çocuk hastaların ve ailelerinin bakım sürecine katılım sağladıkları holistik bir yaklaşımdır. Bu felsefeye göre; ailenin bakımın planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesinde bakıma dahil edilmesi ve çocuğun bakımında sağlık personeli kadar söz sahibi olduğunun kabul edilmesidir. Hastaneye Yatırılan Hasta Çocuk Hakları ve Avrupa Hastanede Yatan Çocuk Hakları Bildirgeleri’nde yer alan çocuk haklarına ilişkin maddeler, aile merkezli bakım ilkelerine benzerlik göstermektedir. Bu bağlamda, hastaneye yatırılan her çocuğun aile merkezli bakım alma hakkı vardır(Burcu Aykanat, 2014). Bu çalışmada amacımız LÖSANTE Çocuk ve Yetişkin Hastanesi›nin ülkemiz sağlık sistemi içinde “Aile Merkezli Bakım” ilkelerine uygun sağlık hizmetinin dizayn edilmesi, destek süreçlerinin tasarlanması, ülkemiz koşul ve kaynaklarına uyarlanması ve memnuniyetin sağlanmasına yönelik gerçekleştirilen politika ve uygulamaların bilinmesi ve ülke genelinde yayılmasına katkıda bulunmaktır.

Yöntem: Soyut özellikte olan çalışmada; 01.07.2014-01.06.2016 tarihleri arasında kalite yönetim süreç

geliştirme yöntemleri kullanılarak AMB yönelik sağlık hizmetinin dizaynına yönelik karar alınmıştır(Şekil1). AMB hizmeti dizayn süreci multidisipliner çoklu katılımlı komisyonda görüşülmüştür. AMB sağlık hizmeti tasarımı sırasında kurum vizyonu-politikası-hedeflerin belirlenmesi, beklenti-ihtiyaçların analizi, LÖSANTE Lösemili Çocuklar Hastanesi tecrübelerinin analizi, mevcut durumun simülasyonu, hedeflerin olası gerçekleşme durumu dikkate alınarak; renovasyon ve revizyon çalışmaları yapılmış, re-simülasyonlar

Goksen Polat1, Selden Gul1, Elif Unsal Avdal2, Berna Nilgün Özgürsoy Uran3 1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik, İzmir 2İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik, İzmir

3İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, İç Hastalıkları Hemşireliği A.D.

Amaç: Bu araştırma geriatrik bireylerin hastalığı kabulleniş durumlarının yaşam doyumu üzerine olan

etkisini incelemek amacı ile analitik- kesitsel tipte yapılmıştır.

Yöntem: Araştırma; İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 1 Şubat- 31 Temmuz 2019

tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya, bu tarihler arasında belirlenen yedi dahiliye kliniğinde yatmakta olan ve çalışmaya katılmayı kabul eden 65 yaş üstü toplam 140 birey alınmıştır. Veri toplama aracı olarak soru formu, hastalığı kabul ölçeği ve yaşam doyumu ölçeği kullanılmıştır. Hastalara araştırmanın amacı hakkında bilgi verilip,onam alınıp yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak araştırmacılar tarafından veriler toplanmıştır.

Bulgular: Araştırmaya katılan bireylerin %44,3’ü 75-84 yaş arasında, %54,3’ü erkektir. Bireylerin %60,7’si

evli olup, %95,7 çocuk sahibi, %52,1’i ilköğretim mezunudur. Kendi ifadelerine göre %70,7’sinin gelirleri giderlere denktir. Bireylerin %75,7’si eşi veya çocuğu ile yaşamakta olup, %99,3’ünün sosyal güvencesi vardır. Hastalık süreleri %45’nin 0-2 yıl arası değişmektedir. Önceden geçirdiği hastalık/ameliyat durumuna ise %76,4’ü ‘var’ cevabı vermiştir. Alkol kullanımına %88,6’sı, sigara kullanımına %52,1’i ‘hayır’ cevabı vermiştir. Bireylerin %40’ı sağlığını orta olarak değerlendirmektedir Yaşlı bireylerin hastalık kabul ölçek puan ortalaması 25,95±5,25 ve yaşam doyumu puanı ise 20,39±5,94’dır. Kardiyoloji, endokrin, dermatoloji ve gastroenteroloji hastaları sağlığını iyi olarak değerlendirirken solunumsal hastalığı olan bireyler kötü olarak değerlendirmiştir. Yaşlı bireylerin yaşları, hastalık tipi, sağlığı değerlendirme durumu ile hastalığı kabul ölçek puanları arasında anlamlı ilişki vardır. Yaşları 65-74 arası olan bireyler sağlığını iyi, 85 yaş ve üzeri olan bireyler sağlığını kötü olarak değerlendirmiştir. 65-74 yaş arası olan, sağlığını iyi olarak değerlendiren bireylerin hastalığı kabullenmeleri yüksek, solunumsal hastalık tipine sahip bireylerin hastalığı kabullenme ölçek puanları ise düşük bulunmuştur. Medeni durum, hastalık tipi, sağlığı değerlendirme durumu ile yaşam doyumu arasında da anlamlı ilişki vardır. Evli olan bireylerin yaşam doyumu sınırda anlamlı olurken, solunum problemi olan, sağlık durumunu kötü olarak belirten bireylerin yaşam doyumu düşüktür. Hastalığı kabul ve yaşam doyumu ölçek puanları karşılaştırıldığında pozitif yönde orta düzeyde bir ilişki bulunmuştur (r=0,467)(p=0,000).

Sonuç: Yaşlı bireylerin hastalığı kabulü ile yaşam doyumu arasında doğrusal bir ilişki vardır. Geriatrik

bireylerin hastalığı kabullenişi artıkça yaşam doyumuda artmaktadır.

Gönül Gümüş1, Emine Pınar Martlı1, Nigar Ünlüsoy Dinçer2 1Kırıkkale Üniversitesi

2Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Amaç: Günlük ve çalışma hayatımızda herhangi bir kaza ile karşılaşabilir ve bu kaza sonucunda kalp

ve solunumun durması diye nitelendirdiğimiz Kardiyo Pulmoner Arrest (KPA) vakalarına tanık olabiliriz. KPA, spontan solunumun ve dolaşımın ani olarak durması, bilinçsizlik, solunumun yokluğu ve nabzın alınamaması olarak nitelendirilmektedir (1). Bu durumlarda sağ kalımın artması için kazazede ile karşılaşan ve bu konuda eğitim almış insanların temel yaşam desteği uygulamalarını etkili bir şekilde gerçekleştirmeleri beklenmektedir. Temel Yaşam Desteği (TYD), solunumu veya dolaşımı durmuş ve bilinci yerinde olmayan kişilere ileri yaşam desteği koşulları sağlanıncaya kadar yapay solunum ile akciğerlere oksijen gitmesini, dış kalp masajı ile kalpten kan pompalanmasını sağlamak için uygulanan temel uygulamalardır (2). TYD ile ilgili genel tanımlama, halk tarafından ve hastane dışında yapılan uygulamalar olarak belirtilmektedir. Doğru yapılan TYD uygulamalarının insan hayatı üzerinde ki olumlu etkileri belirli aralıklarla güncellenen TYD Kılavuzları yayınlanmasını sağlamıştır. Amerikan Kalp Derneği (American Heart Association-AHA), 1966’dan günümüze kadar belli aralıklarla, kardiyo pulmoner resüsitasyon ve acil kardiyovasküler bakım için kılavuzlar yayımlamaktadır. Son kılavuz 2015 yılında güncel hali ile sunulmuştur (4,5). AHA’nın 2015 kılavuzuna göre temel yaşam desteği uygulamalarında bazı değişiklikler bulunmaktadır. Bu değişiklikler halktan olan kurtarıcılar ve sağlık personeli için farklılıklar göstermektedir. Kılavuzda TYD’nde hem yetişkin hem pediatrik vakalar için bazı uygulamalarda güncellemeler (göğüs basısının hızı ve derinliği gibi) yer almaktadır. Kılavuzların güncellenerek yayınlanması ile sağlık çalışanlarının bu değişikliklerle ilgili bilgi düzeylerini de güncellemeleri gerekmektedir. Bu derlemede, 2015 AHA kılavuzunda TYD ile ilgili güncellenen bilgiler paylaşılacaktır. Temel yaşam desteği gibi önemli bir konunun belli aralıklarla eğitim programları şeklinde düzenlenmesinin ve bilgilerin güncellenmesinin mesleğimiz adına önemli katkılar sağlayacağını düşünmekteyiz.