• Sonuç bulunamadı

Çiğdem Sarı1, Anibh Martin Das2

1Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, Ankara, Türkiye 2Hannover Tıp Fakültesi, Çocuk Metabolizma Bölümü, Hannover, Almanya

Amaç: Bu çalışma glutarik asidüri tip 1 tanısıyla izlenen bir çocuğun özel diyet ve tedavi almasının çocuk

ve ailenin sağlıkla ilişkili yaşam kalitesine olan etkilerini derinlemesine görüşmelerle incelemek amacıyla yapılmıştır.

Yöntem: Çalışma Almanya’da bir üniversite hastanesinin pediatrik metabolizma bölümünde temel

nitel araştırma deseninde yapılmıştır. Çalışmanın dahil edilme kriterleri 1) glutarik asidüri tip 1 tanısıyla izlenen çocuğu olan 2) triptofan ve lizinden kısıtlı diyet almış çocuğu olan, 3) rahat iletişim kurulabilen, 4) 10-25 yaş arasında başka sağlıklı çocuğu/çocukları olan, 5) çalışmaya katılmayı kabul eden ailedir. Araştırma, çalışmanın kriterlerine uyan Glutarik asidüri tip-1 tanısıyla izlenen bir çocuk ve ailesiyle (n=4) biyopsikososyal-spiritüel model çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Verilerin toplanmasında ebeveyn ve çocuklar için yarı yapılandırılmış görüşme formu ve gözlem tekniği kullanılmıştır. Anne ve babayla bir hafta arayla bireysel üçer görüşme, ailenin iki çocuğu ile ikişer görüşme olmak üzere toplamda 10 görüşme yapılmıştır. Görüşme kayıtları metin haline getirilmiş ve verilerin analizinde betimsel analiz yöntemi kullanılmıştır.

Bulgular: Biyopsikososyal-spiritüel model temaların yorumlanmasında teorik çerçeveyi oluşturmuştur.

Çalışmada modele göre 4 temel alan ve 11 tema belirlenmiştir. Hastalığın fiziksel etkileri, tedavinin pozitif etkileri ve sınırlılıkları biyolojik alanda yer alan temalardır. Psikolojik alanda hastalığa yönelik psikolojik tepkiler, başetme stratejileri, gelecek kaygıları ve tedavi sürecine uyum temaları yer almıştır. Sosyal etkiler alanı aile içi iletişim-etkileşim ve çevre ile iletişim-etkileşim temalarını açıklamaktadır. Spiritüel alanda ise yaşamın anlamı ve amacı ve inanç-değerler olmak üzere iki alt tema yer almıştır. Aile üyeleri biyolojik alanda tıbbi tedaviyle birlikte çocuğun gelişimini destekleyici (ergoterapi, hayvan destekli terapi vb.) tedavilerin birlikte kullanımının çocuğun fiziksel iyi oluşluğunu arttırdığını belirtmişlerdir. Aile üyeleri sosyal etkiler alanında aile içi etkileşimin ve özellikle sağlık profesyonellerinin desteğinin çok önemli olduğunu ifade etmişlerdir. Spiritüel alanda ebeveynler genetik geçişli hastalık sürecinden dolayı yaşamın anlamı ve amacının daha iyi farkına vardıklarını belirtmişlerdir.

Yeter Yetiş1, Büşra Dağcı2, Neslihan Köse2, Çiğdem Geniş3

1Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Anabilim Dalı, Ankara

2Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Hemşirelik Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi, Ankara 3Çaycuma Devlet Hastanesi,kalite Yönetim Birimi, Zonguldak

Amaç: Bu çalışma lise öğrencilerinde sosyal medya kullanımı ve yalnızlık algısı ile ilişkisini belirlemek

amacıyla yapılmıştır.

Yöntem: Araştırma tanımlayıcı-korelasyonel bir araştırmadır. Ankara ili Yenimahalle ilçesinde yer alan

dört lisede öğrenim gören öğrenciler arasından 998 öğrenci ile Eylül 2019 yapılmıştır. Araştırma verileri araştırmacılar tarafından oluşturulan Tanıtıcı Bilgiler Formunun yanı sıra Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği (SMBÖ) ve UCLA Yalnızlık ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Tanıtıcı Bilgiler Formu katılımcıların demografik bilgilerinin yanı sıra internet kullanım özelliklerine ilişkin toplam 15 sorudan oluşmaktadır. Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği, öğrencilerin sosyal medya bağımlılıklarını ölçebilmek üzere Tutgun-Ünal ve Deniz (2015) tarafından geliştirilmiştir. Chronbach alfa değeri .96 olarak saptanan ölçek, 41 maddeden, beş alt boyuttan oluşmaktadır. Beşli likert tipindeki ölçekten alınabilecek en düşük puan 41, en yüksek puan 205 tir. UCLA yalnızlık ölçeği bireylerin yalnızlık seviyelerini ölçmek amacıyla 1978 yılında Russel, Peplau ve Ferguson tarafından geliştirilmiştir. Türkçe dilinde geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Demir tarafından yapılmıştır (1989). Ölçeğin Chronbach alfa değeri .96 bulunmuştur. Kişilerin yalnızlık düzeylerini öğrenmeyi sağlayan 10 adet pozitif, 10 adet negatif yönde puanlanan dörtlü likert tipinde 20 maddeden oluşmaktadır. Ölçekten alınabilecek en yüksek puan 80 dir. Yüksek puan yüksek yalnızlık algısına işaret etmektedir. Verilerin değerlendirilmesinde tek yönlü varyans analizi ve korelasyon analizi kullanılmıştır.

Bulgular: Erkek öğrenciler örneklemin %65’ini oluşturmaktadır. Öğrencilerin internet kullanma amaçlarının

başında %85.5 ile sosyal medya kullanımı gelmektedir. İnterneti oyun amaçlı kullanan öğrencilerin oranı ise %50.3 tür. Öğrencilerin %29’u sosyal medyayı günde 3 saatten daha uzun süre kullandığını belirtmiştir. Öğrenciler SMBÖ (Sosyal Medya Bağımlılık Ölçeği)’den 205 puan üzerinden ortalama 91.79 puan almış, %35.8’i hafif düzeyde, %23.6 sı orta düzeyde, %7.8’i ise ağır düzeyde bağımlılığa denk gelen puanlar almışlardır. Kadınlarda SMBÖ puan ortalaması erkelere göre anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. SMBÖ’ nün meşguliyet, duygu durum düzenleme ve tekrarlama alt boyutlarında kadınların aldığı puan ortalaması erkelerinkinden daha yüksektir. Öğrenciler UCLA yalnızlık ölçeğinden ortalama 62.78 puan almışlardır. Bu puan yalnızlık algısının yüksek olduğunu göstermektedir. Yalnızlık puanı cinsiyete göre farklı bulunmamıştır. SMBÖ ve alt boyutları ile UCLA Yalnızlık Ölçeği arasında negatif yönlü güçlü korelasyon saptanmıştır.

Sonuç: Lise öğrencileri arasında sosyal medya kullanımı oldukça yaygın ve yalnızlık algısı yüksektir. Bu

iki değişken arasındaki ilişkiyi etkileyebilecek olan ruhsal durum ve sosyal becerilerin ileri araştırmalarda değerlendirilmesi önerilir. Ayrıca öğrencilerin spor ve sosyal etkinliklere katılımının teşvik edilmesine ve sosyal paylaşımların artırılmasına yönelik planlamaların hayata geçirilmesi önerilir.