• Sonuç bulunamadı

Ayşegül Karaca1, Hilal Özer1, Neşe Kaplan1

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı, Ankara

Amaç: Amaç: Bu çalışma akut karaciğer yetmezliği tablosuyla hospitalize edilip fulminan karaciğer

yetmezliği tanısı alan, daha sonra karaciğer transplantasyonu yapılan hastanın olgu sunumunu tartışmak amacıyla yapılmıştır.

Yöntem: Yöntem: Olgu Sunumu

Bulgular: Bulgular: Fulminan Karaciğer Yetmezliği, önceden karaciğer hastalığı bulunmaksızın

karaciğer fonksiyonlarının aniden, ciddi bir şekilde bozulması ile karakterize, sıklıkla ensefalopatinin eşlik ettiği, potansiyel olarak geri dönüşümlü olabilen, mortalitesi yüksek klinik sendromdur. Bu yazıda herhangi sıkıntısı olmayan 5 yaşındaki erkek hastanın Fulminan Karaciğer Yetmezliği tanısı alması ve bu süreçte yaşanılan olguların sunuları bildirilmektedir. Daha önce bilinen şikayeti olmayan hastanın hastaneye başvurusundan 15-20 gün önce başlayan karın ağrısı, kilo kaybı, gözde sarılık, kusma ve idrar renginde koyulaşma şikayetleri başlamış, dış merkeze başvurmuştur. Ancak aile kendi istemi ile Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Acil Polikliniği’ne gelmiştir. Yapılan testlerinde ALT:1431, AST: 1165, Bilirubin: 1.2, D. Bilirubin: 0.55, INR: 3.031 ve aPTT: 43.708 olarak sonuçlanmıştır. Acil izleminde genel durumu kötüleşen, klinik seyrinde iyileşme saptanmayan hastanın ileri tetkik ve tedavi amacı ile 3. Basamak olan hastanın Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’ ne devri uygun görülmüştür. Yoğun bakımda yapılan fizik muayenesinde hepatomegali saptanmış ve yapılan USG sonucunda dalak ve karaciğer normalden büyük ve batın içinde serbest sıvı saptanmıştır. Antibiyotik , kan transfüzyonu ve assist tedavisi başlanan hastanın genel durumunda ve karaciğer fonksiyon testlerinde herhangi bir iyileşme saptanmamış aynı zamanda ensefalopati ile uyumlu bilinç durumu değişiklikleri yaşanmaya başlanmıştır. Hastanın tedavilere rağmen spontan iyileşme göstermemiş karaciğer fonksiyon testleri ALT:1326, AST: 1665, Bilirubin: 2.44, D. Bilirubin: 0.98, INR: 1.097 ve aPTT: 25.022 gelmesi üzerine, canlı vericiden (anneden) tam uyumlu karaciğer transplantasyonu yapılma kararı alınmış ve uygun şartlar altında transplantasyon gerçekleşmiştir. Operayon sonrası Post-op entübe olarak yoğun bakıma kabul edilen hastanın izleminde yaşam bulguları yakından takip edilmiş ve bu dönemde sedatize edilmiştir. Saatlik aldığı çıkardığı takibi yapılan hastaya aynı zaman da inseble takip uygulanmış ve olası elektrolit düzensizliğinin önüne geçilmiştir. Dren takibi ve gelenlerin vasfı değerlendirilmiştir. Weaning uygulanan hasta kan gazı kontrolleri ile extübe edilmiştir. Karaciğer perfüzyonunu sağlamak amaçlı devam eden destek tedavileri fonksiyon testleri baz alınarak azaltılıp kesilmiştir. Post-op ikinci günde hastanın vitalleri stabilleşmiş aynı zaman da karaciğer fonksiyonları test sonuçları azalmaya başlamıştır. Yoğun bakım izleminde genel durumu düzelen hastanın doktorların istemi ile servise devri uygun görülmüştür. Serviste tüm tedavilerini tamamlayan hasta düzenli kontrol istemi ile taburcu edilmiştir.

Sonuç: Sonuç: Fulminan Karaciğer Yetmezliği tanısı aldıktan sonra karaciğer transplantasyonu

gerçekleştirilen hastanın ekip iş birliği ve hemşirelik bakımıyla hastanın taburculuğu gerçekleşmiştir.

Sultan Ayaz Alkaya1

1Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Ankara

Amaç: İnsanların sağlıkla ilgili inanç ve uygulamaları, içinde yaşadığı toplumun kültürün bir parçasıdır.

Bireylerin sağlık gereksinimleri, kültürel yapılarına göre farklılık gösterir. Hemşirelik bireylere anlamlı, uygun, kültürel değerlere ve yaşam biçimine saygılı, insana yakışır bir hizmet sunmayı amaçlayan bir meslektir. Kültürel farklılıkların çok fazla olduğu ülkemizde, hemşireler hasta bakımında güçlükler yaşayabilmektedirler. Hemşirelerin hizmet verdikleri toplumun kültürel yapısını tanıması ve değerlendirmesi hemşirelik bakım kalitesinin yükseltilmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu araştırma hemşirelerin bireylere bakım verirken yaşadıkları kültürel farklılıkları belirlemek amacıyla yapılmıştır.

Yöntem: Araştırma kesitsel tipte yapılmıştır. Araştırmanın evrenini bir üniversite hastanesinde çalışan

600 hemşire oluşturmuştur. Araştırmaya katılmayı kabul eden 256 hemşire örnekleme alınmıştır. Verilerin toplanmasında anket formu kullanmıştır. Anket formu hemşirelerin yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, en uzun süre yaşadıkları yer, toplam hizmet yılı gibi tanıtıcı bilgilerini ve bakım verirken deneyimledikleri kültürel farklılıkları belirlemeye ilişkin sorulardan oluşmuştur. Verilerin analizinde sayı, yüzde ve ki-kare testi kullanılmıştır.

Bulgular: Hemşirelerin %59.4’ünün 25-35 yaş grubunda olduğu, %96.5’inin kadın olduğu, %72.3’ünün

lisans mezunu olduğu, %32.1’inin 6-10 yıldır çalıştığı belirlenmiştir. Hemşirelerin %73.4’ünün bireylere bakım verirken kültürel farklılık yaşadığı saptanmıştır. Hemşireler en fazla dil farklılıkları (%88.2), lehçe ve şive farklılıkları (%57.4) gibi konularda kültürel farklılık yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Hemşirelerin %76.1’i kültürel farklılığın bakıma hem olumlu hem de olumsuz yansıdığını belirtmişlerdir. Hemşirelerin %51.6’sı olumlu yansıma olarak farklı kültürleri öğrendiklerini, %43.6’sı bakım verirken kültürel farklılığı dikkate aldıklarını; olumsuz yansıma olarak %84.4’ü iletişim engelleri yaşadıklarını, %63.8’i bireylere bakım vermede zorluk yaşadıklarını belirtmişlerdir. Lisans ve yüksek lisans mezunu olan, 25-30 yaş grubunda olan, yaşamının çoğunu kentsel alanda geçiren hemşirelerin bakım verirken daha fazla kültürel farklılık yaşadıkları belirlenmiştir (p < 0.05).

Sonuç: Hemşirelerin çoğunun bireylere bakım verirken kültürel farklılık yaşadıkları belirlenmiştir. Yaşı,

öğrenim düzeyi, en uzun süre yaşanılan yer gibi değişkenlerin bakım verirken kültürel farklılık yaşama durumunu etkilediği sonucuna varılmıştır. Bu sonuçlar doğrultusunda hemşirelik hizmet içi eğitim programında ve lisans eğitimi müfredatında kültürel bakımı içeren konuların daha fazla yer alması

Sultan Ayaz Alkaya1

1Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Ankara

Amaç: İnternet gelişen teknoloji ile birlikte günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir.

İnternetin bilinçli kullanılması çocuk ve adölesanların bilişsel, sosyal ve kültürel gelişimini olumlu desteklemektedir. İnternetin kontrolsüz ve aşırı kullanımı fiziksel, sosyal ve psikolojik yönlerden pek çok sağlık sorununa neden olmaktadır. İnternetin bilinçli, etkin ve doğru kullanılmamasına bağlı olarak ortaya çıkan sorunların en çok etkilediği grubun adölesanlar olması nedeniyle bu yaş grubunun güvenli internet kullanımı açısından ele alınması gerekmektedir.

Yöntem: Çalışmada veri tabanları kullanılarak literatür taraması yapılmıştır. Taramada internet bağımlılığı

(internet addiction), adölesan (adolescent), hemşirelik (nursing) gibi anahtar kelimeler kullanılmıştır.

Bulgular: Günümüzde internete erişim çocukluk çağında başlamakta, adölesan döneme gelindiğinde en

yüksek oranlara ulaşmaktadır. Dünyada yaklaşık 2.925 milyar internet kullanıcısının olduğu, bu sayının dünya nüfusunun %40.4’ü olduğu belirtilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye genelinde internet erişim imkanına sahip hane oranının %83.8 olduğu ve internet kullanım oranının 16-24 yaş arasında en yüksek olduğu görülmektedir. Adölesanlarda internet kullanımına bağlı fiziksel aktivite yetersizliği, kas iskelet sistemi bozuklukları, uyku düzeninde bozulma, öğün atlama, iştah kaybı, beslenme yetersizliği gibi fiziksel sorunlar sık görülmektedir. Bilinçsiz internet kullanımı sonucu oluşan en önemli psikososyal sorun internet bağımlılığıdır.

Sonuç: Adölesanların internetin zararlı etkilerinden korunması fiziksel ve psikososyal sağlığın

sürdürülmesinde önemlidir. Adölesanlara bilinçli ve güvenli internet kullanım alışkanlığının kazandırılması ile internet kullanımına bağlı gelişme riski olan fiziksel ve psikososyal sorunların önlenebilmesi mümkün olabilir. Bu bağlamda internet bağımlılığının önlenmesinde hemşirenin eğitici, danışman, liderlik, savunucu, işbirlikçi gibi rolleri önem kazanmaktadır.