• Sonuç bulunamadı

Halime Esra Meram1, Ebru Bekmezci1

1Selçuk Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi, Konya

Amaç: Palyatif bakım, ilerleyici ve tedavisi olmayan, ölümcül hastalıklarda yaşam kalitesini artırmaya

yönelik bireyi ve ailesini kapsayan sağlık hizmetidir. Dünya’da 1990’lı yıllarda perinatal kayıpların istatistiklere yansıması, prenatal tanıdaki gelişmeler, gebelik sırasında yaşamı tehdit edici durumların saptanması perinatal palyatif bakımın ortaya çıkışını hızlandırmıştır. Perinatal palyatif bakım, yapılan tanı testleri sonucunda fetüsün/yenidoğanın yaşamını tehdit eden durumlarda aileleri sürece hazırlayan destekleyici bakım modelidir. Dünya’da her yıl yaklaşık 4 milyon bebeğin yenidoğan dönemde yaşamını yitirdiği belirtilmektedir. Ölümlerin daha çok prematüre veya düşük doğum ağırlıklı bebeklerde görüldüğü ve çoğunun yaşamın ilk haftasında hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Bu veriler perinatal palyatif bakımın önemini ortaya koyarken, yapılan çalışmalarda fetal anomali teşhisi konan ailelerin gebelik, doğum ve doğum sonrası dönemde fiziksel, psikolojik, sosyal ve manevi ihtiyaçlarının yeterince karşılanmadığı belirtilmektedir. Bu derlemede, perinatal palyatif bakımın sağlık hizmetindeki durumu hakkında genel bir bakış açısı sağlanması amaçlanmıştır.

Yöntem: Araştırmacılar perinatal palyatif bakım ve palyatif bakım anahtar kelimeleriyle ScienceDirekt,

PubMed, Google Akademik, veri tabanlarında 2000-2019 yılları arasında İngilizce ve Türkçe tarama yapmıştır.

Bulgular: Palyatif bakım hizmeti multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Prenatal tanı kesinleştikten sonra

gebe ve ailesine yaşanacak süreçle ilgili bilgi verilip, baş etme yöntemleri konusunda aile hazırlanmalıdır. Doğum planı aileyle birlikte yapılmalı, yenidoğanın yaşama şansı varsa perinatal palyatif bakım ekibinin ortak kararı ile aile bilgilendirilerek resüsitasyon işlemi gerçekleştirilmelidir. Yenidoğanda oluşabilecek semptomlar ve bu semptomlara yapılacak tıbbi uygulamalar hakkında aileye bilgi verilmelidir. Tüm bebeklerin, insancıl ve merhametli bakım alması sağlanmalıdır. Yaşamı sınırlayan hastalığı olan fetüs/ yenidoğanlarda sıkıntı veren semptomların yatıştırılmasına yönelik tedavi yaklaşımları, ilaçlar ve uygulama yolları belirlenmeli, daha az girişimsel yöntemler tercih edilmelidir. Bebeği rahatlatabilecek kucaklama, kanguru bakımı gibi uygulamalar teşvik edilmeli, bebeğin konforunu değerlendiren ağrı ve sedasyon ölçüm skalaları kullanılmalıdır. Doğum veya yaşanan kayıp sonrası ailenin kültürel inançları doğrultusunda bebeklerinin bakımı ile ilgilenmeleri için uygun koşullar sağlanmalıdır. Perinatal palyatif bakım hizmetleri ekip işidir. Perinatal palyatif bakım ekibinin vazgeçilmez parçası ise yenidoğan hemşiresidir. Hemşire bu

Ece Kaplan1, Simge Zeyneloğlu1, Havva Yeşilçınkır2, Leyla Delibaş3

1Gaziantep Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, Doğum Ve Kadın Hastalıkları

Hemşireliği Abd, Gaziantep, Türkiye

2Gaziantep Üniversitesi, Şahinbey Araştırma Ve Uygulama Onkoloji Hastanesi, Tıbbi Onkoloji,

Gaziantep, Türkiye

3Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Meslek Yüksekokulu, Diyaliz Programı, Gaziantep, Türkiye

Amaç: Bu araştırma, meme kanserli kadınlarda eş desteği ve yaşamın anlamının belirlenmesi amacıyla

yapılmıştır.

Yöntem: Araştırma, 01 Ağustos 2017 – 01 Ağustos 2019 tarihleri arasında meme kanserli kadınlarda

eş desteği ve yaşamın anlamının belirlenmesi amacıyla kesitsel olarak yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Gaziantep Üniversitesi Onkoloji Hastanesi kemoterapi birimine başvuran 20-85 yaş arası meme kanseri tanısı almış kadınların tamamı oluşturmuştur. 2016 – 2017 yılı arasında kemoterapi birimine başvuran kadınların sayısı 1117’dir. Araştırmanın örnekleminin hesaplanmasında ise literatür taraması yapılarak power analizi kullanılmıştır. Minimum örneklem genişliği %95 güven aralığında, 1. Tip hata 0.05, testin gücü 0.80 alınarak 295 olarak hesaplanmıştır. Belirtilen tarihler arasında 133 meme kanserli kadına ulaşılmış olup örneklemin tamamına ulaşılması için veri toplamaya devam edilmektedir. Araştırmada veri toplama araçları olarak “Birey Tanılama Formu”, “Eş Desteği Ölçeği” ve “Yaşamın Anlamı Ölçeği” kullanılmıştır. Veriler yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Bu araştırmadan elde edilen veriler araştırmacı tarafından SPSS for Windows 20 (Statistical Package For Social Sciences) bilgisayar programına aktarıldıktan sonra kadınların ölçeklerden aldıkları puanların normal dağılım gösterip göstermediğini belirlemek için Shapiro ve Kolmogorov-Smirnov testleri uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen veriler ortalama, standart sapma, minimum ve maksimum değerler ile yüzdelik sayılar, normal dağılım gösteren puanları; t testi (independent samples t-testi), Oneway Anova testi, Pearson korelasyon testi ile değerlendirilmiştir.

Bulgular: Araştırma kapsamına alınan kadınların yaş ortalaması 48,8±10,6 (min: 30, max: 84) idi. Kadınların

hastalık evresi, tedavi süresi, radyoterapi alma durumu ve ameliyat tipi ile eş desteği puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmaktadır (p< .005). Kadınların yaşayan çocuk sayısı, hastalık evresi ve aldıkları kemoterapi sayısı ile yaşamın anlamı puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmaktadır (p< .005). Sonuç olarak, kadınların eş desteklerinin yüksek olduğu, eş destekleri yüksek olan kadınların yaşamı daha anlamlı buldukları belirlenmiştir (r = 0.266, p= .002).

Sonuç: Kadınların eş desteklerinin yüksek olduğu tespit edilmiştir. Eşleri tarafından desteklenen meme

kanserli kadınların yaşamı daha anlamlı buldukları belirlenmiştir.

ARASINDAKİ İLİŞKİ

Safiye Telli1, Betül Temel1, Nesrin İlhan1, Türkinaz Aştı1

1Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü, İstanbul, Türkiye

Amaç: Bu araştırma, tip 2 diyabetli hastalarda sağlık okuryazarlığı ile hastalık öz bakımı arasındaki ilişkinin

belirlenmesi amacı ile gerçekleştirildi.

Yöntem: Bu kesitsel araştırma İstanbul’da bir vakıf üniversite hastanesi diyabet polikliniğinde Mart 2019’da

gerçekleştirildi. Araştırma 18 yaş ve üstü, en az 1 yıl önce diyabet tanısı konulmuş tip 2 diyabetli 264 hasta ile gerçekleştirildi. Araştırmaya başlamadan önce kurum izni ve etik kurul onayı alındı. Hastalardan yazılı ve sözlü onam alındı. Verilerin toplanmasında sosyodemografik özellikler bilgi formu, Avrupa Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği (ASOY) ve Diyabet Öz Bakım Ölçeği kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde; ortalama, standart sapma, yüzdelik, One way Anova, Student t testi ve pearson korelasyon analizi kullanıldı.

Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 59,46±10,89, hastalık yılı ortalama 14,27±9,23 yıldır. Hastaların

%61,7 ‘si kadın, %87,1’i evli, %59,5’i ilköğretim mezunu, %5,3’ü üniversite ve üstü eğitim düzeyinde, %15,9’u çalışmakta, %76,5’inin gelir durumu kötü-orta düzeydedir. Hastaların %73,1’i genel sağlık durumunu iyi-çok iyi olarak ve %80,7’si kan şekerinin kontrol altında olduğunu belirtmiştir. Hastaların %69,3’ünün diyabet dışında bir sağlık sorunu olduğu, %42’sinin oral anti diyabetik, %13,3’ünün insülin, %43,9’unun oral antidiyabetik ve insülini birlikte kullandığı, %46’sının egzersiz yaptığı, %61,7’sinin daha önce diyabet eğitimi aldığı, %69,3’nün diyabet eğitimi almak istediği belirlendi. Diyabet Öz bakım Ölçeği puan ortalaması 93,85±12,02, ASOY puan ortalaması 26,79±7,78 bulundu. Diyabetli hastaların %40,2’sinin yetersiz, %41,3’ünün sorunlu-sınırlı, %15,5’inin yeterli ve %3’ünün mükemmel sağlık okuryazarlığı düzeyinde olduğu belirlendi. Üniversite mezunu olan, çalışan, gelir durumu iyi olan, genel sağlık durumunu iyi olarak değerlendiren, egzersiz yapan, sadece oral antidiyabetik ve sadece insülin kullanan hastaların sağlık okuryazarlık düzeylerinin istatistiksel açıdan anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0,05). Üniversite mezunu olan, çalışan, genel sağlık durumu iyi olan, kan şekeri kontrol altında olan, diyabet dışında sağlık sorunu olmayan, egzersiz yapan, diyabet eğitimi almak isteyen, tedavisinde sadece oral antidiyabetik ve sadece insülin kullanan hastaların diyabet öz bakımlarının istatistiksel açıdan anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0,05). Hastaların yaşı ile Diyabet Öz Bakım Ölçeği ve ASOY arasında anlamlı negatif zayıf ilişki bulundu (p<0,001). Hastaların yaşı arttıkça sağlık okur yazarlık düzeylerinin ve diyabet öz bakımlarının azaldığı saptandı (p<0,001). Hastaların diyabet öz bakım yönetimi ile HbA1c değerleri arasında anlamlı negatif çok zayıf ilişki bulundu (p<0,05). Hastaların öz bakımları arttıkça HbA1c