• Sonuç bulunamadı

Zehra Gök Metin1, Merve Gülbahar2

1Hacettepe Üniversitesi , Hemşirelik Fakültesi, Ankara, Türkiye

2Ankara Üniversitesi İbn-i Sina Tıp Fakültesi, Koroner Yoğun Bakım Ünitesi, Ankara, Türkiye

Amaç: Kalp Yetersizliği Semptom Durumu Ölçeği, kalp yetersizliği hastalarında ortak görülen dispne,

yatar durumda iken dispne, yorgunluk, göğüs ağrısı, ödem, uyku sorunları, sersemlik ya da denge kaybı gibi yedi temel semptomun varlığını, sıklığını, şiddetini ve bu semptomlardan her birinin hastayı etkileme derecesini değerlendiren bir ölçektir. Yapılan literatür taramasında, ülkemizde ölçeğin geçerlik ve güvenirlik çalışmasının yapılmadığı görülmüştür. Bu nedenle araştırma, Kalp Yetersizliği Semptom Durumu Ölçeğinin Türkçe geçerlik ve güvenirliğini gerçekleştirmek amacıyla planlanmıştır.

Yöntem: Araştırmanın gerçekleştirilebilmesi için Hacettepe Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar

Etik Kurulu (GO 19/524) ve ölçeğin orijinal formunu geliştirmiş olan Dr. Seongkum Heo’dan e-posta yolu ile yazılı izin alınmıştır. Metodolojik tasarıma sahip bu araştırma, Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi dahiliye ve kardiyoloji polikliniklerinde ve yatan hasta kliniklerinde 1 Haziran-1 Temmuz 2019 tarihleri arasında yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemine, iletişime girme sorunu olmayan, okuma-yazma bilen, 18 yaş ve üzerinde olan ve araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden, New York Kalp Birliği (NYHA) sınıflamasına göre Evre II-IV kalp yetersizliği tanısı bulunan, klinikte veya poliklinikte tedavi alan 70 Kalp Yetersizliği tanılı hasta dahil edilmiştir. Veri toplamak için “Hasta Bilgi Formu” ve “Kalp Yetersizliği Semptom Durumu Ölçeği” kullanılmıştır. Sırasıyla ölçeğin dil ve kapsam geçerliği, yapı geçerliği, güvenirlik değerlerini belirleme aşamaları gerçekleştirilmiştir. Ölçeğin iç tutarlığını ölçmek için ölçekteki maddeler için Cronbach alfa değeri hesaplanmıştır. Ölçek güvenirliğini göstermek için maddeler arasındaki ilişki (korelasyon) katsayıları hesaplanmıştır. Ölçek içeriğinin ve örneklem büyüklüğünün yeterliliğini göstermek için Bartlett küresellik testi ve Keiser-Mayer-Olkin testinden faydalanılmıştır.

Bulgular: Araştırmaya dahil edilen hastaların %58,6’sı erkek olup, hastaların yaş ortalaması 67,15±9,97

yıl idi. Hastaların %47,1’i ilkokul mezunu, evli (%70,0) ve herhangi bir işte çalışmamaktaydı (%91,4). Hastaların yarısından fazlası (%58,6) evre 3 kalp yetersizliği tanılı idi. Yapılan kapsam geçerliğinde ölçek maddelerine ilişkin uzman görüşleri arasında yüksek derecede uyum olduğu saptanmıştır (Kapsam Geçerlik Oranı=1.00). Açımlayıcı faktör analizi sonucunda, ölçeğin toplam varyansın %91,009’unu açıklayan tek faktörlü yapıya sahip olduğu ve faktör yüklerinin 0,2-1,0 arasında değiştiği belirlenmiştir. Doğrulayıcı faktör analizine göre, Ki-kare/sd=1,551, normlaştırılmamış uyum indeksi=0,83 ve karşılaştırmalı uyum indeksi=0,83 olarak hesaplanmıştır. Ölçeğin Cronbach alfa güvenirlik katsayısı 0,86 bulunmuştur.

Sonuç: Kalp Yetersizliği Semptom Durumu Ölçeğinin kalp yetersizliği tanılı hastalarda geçerlik ve

güvenirliğinin test edildiği bu araştırmada, bulgular Kalp Yetersizliği Semptom Durumu Ölçeğinin sensivite ve spesifitesinin yüksek olduğunu göstermiştir. Kalp yetersizliği hastalarında sık görülen semptomları sıklık, süre ve hastayı etkileme açısından kapsamlı olarak değerlendirebilen Kalp Yetersizliği Semptom Durumu Ölçeğinin kalp yetersizliği semptomlarını temel alan klinik araştırmalarda kullanılması önerilmiştir.

FAKTÖRLER

Bircan Kolçak1, Hatice Ayhan2

1Yüksek İhtisas Üniversitesi, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Tıbbi Hizmetler Ve Teknikler

Bölümü, Anestezi Programı, Ankara

2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Hemşirelik Fakültesi, Ankara

Amaç: Sağlıklı yaşam, organizmanın fizyolojik ve metabolik fonksiyonlarının yerine getirilmesi ile

mümkündür. Yeterli ve dengeli beslenme ise, bu fonksiyonların düzenli şekilde sürdürülmesinde insanın temel ve öncelikli gereksinimidir. Sağlıklı beslenmenin temel kuralı besinlerin yeterli ve dengeli bir şekilde alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılmasıdır. Yeterli ve dengeli beslenme sağlığı korumada olduğu kadar hastalıkların tedavilerinde de önemli rol oynar. Organizma özellikle hastalıkta, beslenme yetersizliğine ve düzensizliğine daha duyarlı hale gelmekte ve ortaya çıkan dengesizlikler sağlık açısından birçok soruna, bunların başında da malnütrisyona yol açabilmektedir. Bu sebeple kranial cerrahi geçiren hastalarda beslenme durumu ve ilişkili faktörleri incelemek önemlidir.

Yöntem: Yapılan çalışmalarda hastanede yatan hastalardaki beslenme bozukluğu küresel bir sorun

olarak karşımıza çıkmaktadır. Hastane malnütrisyonu ile ilgili bir sistematik incelemede hastanede yatan hastaların yaklaşık yarısında, başka bir çalışmada ise yaklaşık üçte birinde malnütrisyon/malnutrisyon riski bulunduğu tespit edilmiştir .Bu çalışmada kranial cerrahi geçişmiş hastaların beslenme durumları ve ilişkili faktörler derlenmiştir

Bulgular: Majör cerrahi yoğun bir fizyolojik yanıtı (endokrin, metabolik, immunolojik) tetikler. Ağrı,

bulantı, ileus, artmış kalp yükü ve bozulmuş solunum fonksiyonları postoperatif dönemde sıklıkla görülen sekellerdir. Bu sekeller mobilizasyon ve erken enteral beslenmenin gecikmesine, hastanede kalış süresinin uzamasına ve postoperatif komplikasyonlara neden olur Literatürde beyin tümörlü hastalarda olası cerrahi komplikasyonları arasında bulantı, kusma, yutma güçlüğü olabileceği bahsedilmektedir. Beyin tümörlü hastaların ameliyat sonrası erken ve geç dönem hemşirelik tanılarını belirlemek amacıyla planlanan araştırmada hastalarda ameliyat sonrası erken dönemin sonu, geç dönem başına (0.- 4. günler) kadar ameliyat nedeni ile ağrı, anestezinin etkisi ile bulantı göründüğü kaydedilmiştir. Bu araştırmada bulantı en sık kullanılan tanı sıralamasında 2. sırada yer almıştır

Sonuç: Hastalık türü ne olursa olsun, hastanede kaldığı süre içinde hastanın uygun beslenmesi, gerektiğinde

İMAJLARI

Esra Akbulut1, Burcu Bayrak Kahraman2

1Özel Lösante Çocuk Ve Yetişkin Hastanesi, Ankara

2Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Bilecik

Amaç: Araştırmada, sigara içen akademisyenlerin nikotin bağımlılığı düzeyleri ve kişisel imajları üzerindeki

etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Yöntem: Araştırmanın örneklemini Ankara’ daki bir üniversitenin Eczacılık Fakültesi, Edebiyat Fakültesi,

Eğitim Fakültesi, Mühendislik Fakültesi akademik birimlerine bağlı çalışan, sigara kullanan ve araştırmaya gönüllü olan 140 akademisyen oluşturmuştur. Araştırmada verilerin toplanmasında ‘’Gönüllüleri Bilgilendirme ve Olur (Rıza) Formu’’, araştırmacılar tarafından ilgili literatür incelenerek hazırlanan ‘’Anket Formu’’, ‘’Fagerström Nikotin Bağımlılık Ölçeği’’, ‘’Sigara ve Kişisel İmaj Anketi’’ kullanılmıştır. Veriler araştırmacılar tarafından çalışmanın amacı katılımcılara açıklanarak sözel izin alındıktan sonra yüzyüze görüşme tekniği ile toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 23.0 (Statistical Package for Social Sciences) programı ile analiz edilmiştir. Verilerin tanımlayıcı istatistiklerinde sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma kullanılmıştır.

Bulgular: Araştırma kapsamına alınan akademisyenlerin yaş ortalamasının X= 32 ± 9.11, %%55.7’ sinin

kadın, %58.6’ sının evli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Akademisyenlerin ortalama X=34 ± 7.77 yıldır sigara kullandığı, günde ortalama X=16 ± 3.93 adet sigara tükettiği, son yapılan sigara alışverişi için ortalama X=35 ± 10.6 TL ödeme yaptığı belirlenmiştir. Ayrıca akademisyenlerin %66.4’ ünün bilinen bir kronik hastalığının olmadığı, %59.3’ ünün öğrencileri tarafından rol model olarak kabul edildiğini düşündüğü, %55’ inin “akademik personel sigara içmemeli” ifadesine katıldığı saptanmıştır. Akademisyenlerin nikotin bağımlılık düzeyleri değerlendirildiğinde %43.6’ sının yüksek düzeyde bağımlılık gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca, akademisyenlerin bazı fiziksel aktivitelerini yerine getirirken sigara kaynaklı sağlık problemleri yaşamasına yönelik algılarını ölçen ‘’Olumsuz Sağlık Etkisi’’ boyutu X= 19.96 ± 2.82 ile en yüksek puanı almıştır.

Sonuç: Bu çalışmada akademisyenler sigara kullanımının bulundukları çevrenin ve iş ortamının olumsuz

etkilediğini belirtmişlerdir. Sigara, bir sosyallaşme aracı olarak görülmüştür. Sigara kullanımının sağlığı ve dış görünüşü olumsuz etkilediği, akademisyenlerin sigara kullanmasının diğer çalışanlar açısından olumsuz bir imaj algısı oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.