• Sonuç bulunamadı

Kuzey Azerbaycan’ın SSCB’ye Katılması ve SSCB Döneminde Azerbaycan’da

4.4. SSCB Dönemi ve Bağımsızlık Sonrasında Azerbaycan’da Eğitim-Öğretime

4.4.1. Kuzey Azerbaycan’ın SSCB’ye Katılması ve SSCB Döneminde Azerbaycan’da

Daha önceki kısımlarda da belirtildiği üzere doksan yıllık Rus hâkimiyetinden sonra 28 Mayıs 1918 tarihinde Mehmet Emin Resulzâde’nin önderliğinde Kuzey Azerbaycan’ın istiklali ilan edilmiş ve Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti kurulmuştur. 27 Nisan 1920 tarihinde Bolşevik Rus ordusu Azerbaycan’a girerek diğer Kafkasya bölgeleri gibi burayı da kendi hâkimiyeti altına almıştır.

12 Ocak 1920 tarihinde Azerbaycan büyük devletler tarafından da tanınmıştır. O dönemlerde Azerbaycan Gürcistan’la dostluk ilişkileri kurmuş ve iki cumhuriyet arasındaki sorunlarla ilgili ve Rusya tehlikesine karşı hakem aracılığıyla bir askerî anlaşma imzalanmıştır. İran’la bir konferans yapılmış, İran Azerbaycan’ı tanımış ve

imzalanan anlaşma aralarındaki siyasi, ekonomik ve ticari ilişkileri düzenlemiştir. Bağımsızlığın hemen ertesinde Kuzey Kafkasya hükûmetine başvurulmuş ve birleşme teklif edilmiştir. Kuzey Kafkasya hükûmetine özel önem verilmiş ve bu hükûmet desteklenmiştir. Azerbaycan devleti, henüz devlet teşkilatını kurabilmiş ve uluslararası kabul görmüşken, bazı gelişmeler, bu yeni devletin sonunu hazırlamaya başlamıştır.

Bu dönemde Karabağ’da çıkan isyan, Moskova’nın Ermenistan’a Nahçıvan, Zengezur, Karabağ ve Gence’yi vaat etmesinin bir sonucu olarak belirtilmiştir. 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmeti Birinci Dünya Savaşı’nda galip gelen devletlerle tekrar savaşa girmiş, aynı düşmanlarla savaşmakta olan Sovyet Rusyası, Türkiye için bir müttefik olarak görülmüştür. Sovyet Rusyası da bunu kullanarak, Türkiye’ye yardım etmek istediklerini ancak Musavat hükûmetinin buna engel olduğunu öne sürmüştür. Sovyet Rusyası da Çarlığın açık denizlere çıkma siyasetinin bir devamı olarak tekrar Kafkasya’ya hâkim olmak istediğinden Moskova, Türkiyeli subaylar aracılığıyla, Ermenistan’la savaşmakta olan Azerbaycan’da var olan hükûmeti yıkarak, Komünist Partisi hükûmetinin oluşmasını sağlamış ve Türkiye’ye yardım gerektiği bahanesini öne sürerek, bu yeni hükûmetin daveti üzerine 26 Nisan’da sınırı geçerek Azerbaycan’a girmiştir (Mahmudov, 2006:10-11).

1920 yılının Ocak ayında, Moskova Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti’ni kendi arzusuyla bu bölgeleri Ermenistan’a terk etmeye zorlamış ve Azerbaycan Sovyet Hükûmeti Nahçıvan, Karabağ ve Zengezur’u Ermenistan’a bıraktığını ilan etmiş, Borçalı ise Gürcistan’a bırakılmıştır. Buradaki amaçlardan biri de Azerbaycan’ı Türkiye’den uzaklaştırmak olmuştur. Sovyet hükûmetinin Bakü’nün doğrudan Moskova’ya ilhak edilmesi düşüncesi gerçekleşmeyince Bakü’ye Ruslar yerleştirilmiş ve Rus ordusuna seçim hakkı verilmiştir. Bakü Sovyeti’nde Rus vatandaşların çoğunluğu sağlanmış ve Bakü, Rus idaresine geçmiştir. Bakü petrol maden ve tesislerinin idaresi de Moskova’ya bağlanmıştır. Bakü’de idareyi ele geçiren Sovyet Rusyası, Azerbaycan’ın diğer yerlerini ele geçirmek için şiddete başvurmuş ve çok geçmeden Azerbaycan toprağının tümünü ele geçirmiştir (Mahmudov, 2006:11).

Böylece, 1917 Ekim Devrimi’ne kadar Çarlık Rusyasında eyalet konumunda bulunan Kuzey Azerbaycan’da 1918-1920 yıllarını kapsayan dönemde kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti, Sovyet Rusyası tarafından işgal edilmiştir. 28

Nisan 1920 işgalinden sonra Azerbaycan, 1922 yılında resmen kurulan SSCB’ye, Zakafkasya Federal Sosyalist Cumhuriyeti’nin (veya Transkafkasya) bir parçası olarak üye yapılmış ve bu statüsü 1937 yılında değiştirilerek Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin doğrudan SSCB’ye üyeliği biçiminde 1991 yılına kadar sürmüştür (Mahmudov, 2006:12).

Nisan 1920 devriminden sonra Bolşevikler tarafından hâkimiyetin ele geçirildiği Azerbaycan'da “Muvakkat-i İnkılâp Komitesi” (AMİK) kurulmuştur. Komiteyi, Neriman Nerimanov'un başkanlığında Dadaş Bünyadzâde, Mirza Davud Hüseyinov, Gezenfer Musabeyov, Hemid Sultanov gibi isimler oluşturmuştur. Okulların cami ve kiliselerden ayrılması, ücretsiz eğitim verilmesi, dinî ve millî ayrımcılığın ortadan kaldırılması gibi faaliyetler Azerbaycan Muvakkat-i İnkılâp Komitesi tarafından gerçekleştirilmiştir.

19 Mayıs 1921 tarihinde “Azerbaycan Muvakkat-i İnkılâp Komitesi”, “Azerbaycan Merkezî İcraiye Komitesi”ne dönüştürülmüştür. Bu komite 1937 yılına

dek yüksek yasama organı olarak faaliyet göstermiştir. 1937 yılında Azerbaycan SSC’nin anayasasının kabulü ile Merkezî İcraiye Komitesi faaliyetini durdurarak Azerbaycan SSC Âli Sovyeti’ne dönüştürülmüş ve 1937 yılından itibaren Âli Sovyet, yasama organı olarak faaliyet göstermiştir. Âli Sovyet tek partili sistem üzerine kurulmuş ve onun Riyaset Heyeti 1991 yılına dek devlet hâkimiyet organı olmuştur. Ancak uygulamada en yüksek hâkimiyet organı Moskova olmuştur (Demirli, Mehmetli, 2000: 329).

Yeni rejimin gerçekleştirdiği önemli değişikliklerden biri de Azerbaycan’da bütün sosyal tabaka ve dinî imtiyazların ortadan kaldırılması olmuştur. İnkılâp Komitesinin 12 Mayıs 1920 tarihli kararıyla sosyal ve millî unvanlar (zâdegân, bey, han, köylü vb.) kaldırılmış, Halk Eğitim Komiserliğinin 15 Mayıs 1920 tarihli kararıyla “vicdan hürriyeti” ilân edilmiş, devlet ve paralı okullarda din derslerinin, her türlü dinî ayinlerin yapılması yasaklanmış, din devletten ve okuldan ayrılmıştır (Gandilov ve Mehmetov 2000:101).

6 Mayıs 1921 tarihinde Bakü’de Azerbaycan SSC’nin I. Sovyetler Kurultayı toplanmıştır. Kurultay 19 Mayıs’ta Azerbaycan SSC’nin ilk anayasasını kabul etmiştir.

Anayasa, RSFSC Anayasası’na göre hazırlanmış ve anayasada, resmi olarak millîyetine, dinine, cinsiyetine bağlı olmadan bütün insanlara söz, basın, vicdan hürriyeti, seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Bu anayasayla, Azerbaycan’da Sovyet rejiminin hukukî ve siyasi temelleri atılmıştır (Aliyeva, 2005:202).

30 Aralık 1922 tarihinde I. Sovyetler Kurultayı ile SSCB resmen kurulmuştur. O dönemde SSCB’nin terkibine dört cumhuriyet; RSFSR, Ukrayna, Belorusya (Beyaz Rusya) ve ZSFSR (Zakafkasya (Transkafkasya) Sosyalist Federatif Sovyet Respublikası) dâhil edilmiştir. ZSFSR terkibinde olan Azerbaycan SSC de SSCB’ye katılmıştır. Kurultayda SSCB’nin Yüksek Organı olarak Merkezî Yürütme Komitesi seçilmiştir. Ocak 1924 tarihinde SSCB’nin ilk Anayasası kabul edilmiştir. SSCB’nin ilk anayasasında, sonraki (1936, 1956) anayasalara göre uygulamada olmasa bile millî meseleye, millî dile gibi konulara yer verilmiş; basın-yayının, eğitim-öğretimin millî dilde yapılması gibi haklardan bahsedilmiş; SSCB'de kabul edilen yasaların millî dillerde ilân hakkı tanınmıştır. Bu yasa 1924 Anayasası’nda şöyle yer almıştır:

“Madde 34. Merkezî Yürütme Komitesinin SSCB Halk Komiserleri Sovyeti tarafından kabul edilen bütün karar ve kanunlar birlik cumhuriyetlerinin kendi millî dillerinde basılır ve ilân edilir (Rusça, Türk-Tatarca, Ermenice, Gürcüce,). (İst. Sov. Kons. 1917- 1956:466).”

Fakat Stalin’in yönetime gelişiyle sonraki yıllarda hem diller hem milletler hem de onların adları, tarihleri tahrif edilmiştir.

Sovyet rejiminin siyasetinde Ruslaştırma önemli bir yer tutmuştur. Şöyle ki 1920’li yıllarda Azerbaycan’da devlet dili olarak Rus dili kullanılmıştır. Bu, özellikle o dönemlerde “uluslar arası” şehir ilân edilen Bakü’de daha çok hissedilmiştir. Nerimanov’un kesin itirazlarına rağmen basın ve yayın organlarında Rus dili önemli bir yer tutmaya devam etmiştir. Azerbaycan’daki Bolşevik yönetiminin Ruslaştırma siyaseti günlük yaşama ve sosyal ilişkilere de hâkim olmayı başarmıştır (Aliyeva, 2005:205).

SSCB hâkimiyetinde bulunan bütün Türk halklarında olduğu gibi, Azerbaycan Türklerinin de millî kimliğinin Türklükten Azerbaycanlılığa, millî dilleri olan Türk

dilinin Azerbaycan diline dönüştürülmesi süreci de Sovyet millîyetler politikasının en önemli parçası olmuştur. Bu dönemde dilin ismi resmen değiştirilmiş “Türkçe, Türk dili, Azerbaycan Türkçesi” yerine, “Azerîce, Özbekçe, Kazakça vb.” gibi isimler kabul edilmiştir. Azerbaycan’da 1936 yılında “Türk ve Türkçe” kelimeleri resmen kaldırılmış, üzerinde “Türk” yazan hüviyetler iptâl edilerek yerine “Azerbaycanlı” kelimesi getirilmiş, “Azerbaycan Türkçesi” yerine ise “Azerbaycan dili” ifadesi kullanılmaya başlanmıştır. Tarihlerden de anlaşılacağı üzere, bu siyaset özellikle “çelik adam” lâkaplı Stalin'in döneminde yoğun olarak sürdürülmüştür. 1924 Anayasası’nda kabul edilen 34. maddede geçen “Türk-Tatarca” ismi, 1936 Anayasası’nda Azerbaycanca, Özbekçe, Türkmence olarak değiştirilmiştir. 1931 yılında Tacikistan’ın SSCB’ye dâhil olmasıyla bu maddeye Tacik dili de eklenmiş ve bu karar “SSC Birliği Şûrasının ve UMİK’nin Haberleri (18 Mart 1931, Nu. 76)”nde yayımlanmıştır (Aliyeva, 2005:206).

1936 Anayasasının 40. maddesi aşağıdaki gibidir:

“Madde 40. SSCB Âli Sovyeti tarafından kabul edilen ve SSCB Âli Sovyeti Riyaset Heyeti Başkanı ve kâtibinin imzalamış olduğu bütün karar ve kanunlar birlik cumhuriyetlerinin kendi millî dillerinde (Azerbaycanca, Özbekçe, Türkmence, Ermenice, Gürcüce) basılır ve ilân edilir (İst. Sov. Kons. 1917-1956:733).”

Sovyet Döneminde, özellikle 1938 yılından itibaren Rus dilinin öğretimine ve yaygınlaştırılmasına da büyük önem verilmiştir (Gandilov, Memmedov, 2000:110).

Böylece, millîyetler politikasının sert bir biçimde uygulanması ile yavaş yavaş halkın millî, kültürel, tarihî özellikleri kaybolmaya başlamıştır. 1920-1921 yıllarında Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanları (Başbakan) Fathali Han Hoyski ve Nasib Bey Yusifbeyli; parlamento başkan yardımcıları H. Ağayev, C. Beybudov; hükûmet üyeleri H. Refibeyov, İ. Ziyadhanov; eğitimci, bilim adamı, dilbilimci Ferudin Bey Köçerli millîyetçi oldukları için öldürülmüşlerdir. Bundan başka, Azerbaycan’da Nisan 1920-Ağustos 1921 tarihleri arasında yüzlerce bilim adamı, aydın, tarihçi, şair, yazar, din adamı Sovyet terörünün kurbanı olmuştur (Gandilov, Memmedov, 2000:110).