• Sonuç bulunamadı

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mehmet Emin Resulzâde ve

4.2. XX Yüzyılın Başlarında Azerbaycan’da Eğitim-Öğretime Yönelik Çalışmalar

4.3.1. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Kurulması ve Faaliyetleri

4.3.1.2. Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin Kurucusu Mehmet Emin Resulzâde ve

Türk-İslam dünyasında ilk cumhuriyetin kurucusu, politikacı, gazeteci, yazar, edebiyat ve tarih uzmanı olan Mehmet Emin Resulzâde, 31 Ocak 1884 tarihinde Bakü’nün Novhanı köyünde dindar bir ailede doğmuştur. Babası Ahund Hacı Alekber, din adamı olsa da çağdaş eğitimin önemini anlamış ve oğluna dinî değil, dünyevi eğitim vermeye çalışmıştır.

Resulzâde, ilk önce S. M. Ganizâde’nin müdür olduğu ikinci Rus-Müslüman Okuluna d hil olmuş; oradan mezun olduktan sonra Bakü Teknik Okulunda eğitimini Rusça devam ettirmiştir. O, on yedi yaşındayken Müslüman Gençler Teşkilatı’nı kurmuş, 18 yaşında siyas hayata atılmıştır. Resulzâde, aynı zamanda “Müslüman Sosyal-Demokrat”, “Hümmet” teşkilatlarının; 1910 yılında ise İran Demokratik Partisi’nin kurucularından biri olmuştur. Rehberi olduğu Müsavat Partisi, Azerbaycan’ın bağımsızlık bayrağını yükseltmiş; kendisi ise Azerbaycan Mill Şûrası’nın başkanı seçilir seçilmez Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Mehmet Emin Resulzâde’nin Rusya’nın Ruslaştırma, Rusçuluk ve sömürgecilik siyasetine karşı itiraz içerikli ilk yazısı, 1903 yılında Tiflis’te Şahtahtlı’nın editörlüğünde yayımlanan "Şerg-i Rus" gazetesinde çıkmıştır. Resulzâde, 1905-1907 yıllarında "Füyûzât" dergisine, “Hayat”, "İrşad" ve "Terakki", “Yoldaş”, “İkbal” gibi gazetelere şiir ve makaleleri ile katılmış, bir süre "İrşad"ın başyazarlığını yapmıştır.

Resulzâde’nin Azerbaycan'da millî şuurun gelişmesini sağlayan, hürriyet ve bağımsızlık fikirlerini gündeme getiren "Garanlıgda İşıglar" draması 5 Aralık 1908

tarihinde sahneye konulmuştur. Aynı yıl, Çarlık Rusyasının hapis tehditlerinden korunmak için İran'a gitmek zorunda kalan Resulzâde, burada Settar Han'ın liderlik ettiği millî mücadeleye katılmış; 1910 yılında İran'ın aydınlarıyla birlikte İran Demokrat Partisi'ni kurmuştur. O, bu partinin yayım organları olan "İrane-Nou" ve "İrane-Ahet" gazetelerinin başyazarı olmuştur.

Bir süre sonra takip edildiği için İran'ı terk etmek zorunda kalan Resulzâde, 1911 yılında İstanbul'a gelmiştir. O, İstanbul’da iki sene S. H. Tagizâde’nin evinde kalmıştır. İstanbul’a geldiği zaman maddi durumu iyi olmayan Resulzâde, Fars dili dersleri vererek geçinmeye çalışmıştır. O, İstanbul’da Ahmet Ağaoğlu, Ali Bey Hüseyinzâde, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura ile birlikte çalışmıştır.

Resulzâde, 1913 yılında Rusya'daki genel aftan yararlanarak Azerbaycan'a dönmüş; burada iki yıl önce temeli atılmış Müsavat Partisi’ne başkanlık etmiş; 1915 yılında partinin yayım organı olan "Açıg Söz" gazetesini kurmuştur. Bu gazete bir çeşit gizli faaliyet gösteren Müsavat Partisi’nin organı gibi onun fikirlerini yaymıştır. Gazetenin ilk sayısındaki makalesinde Resulzâde şöyle yazmıştır:

“Dehşetlere şahit olduğumuz büyük savaş, büyük bir gerçeği yüzyılımızın millîyet yüzyılı olduğunu ispat etti. Kendilerini lüzumlu bilerek ve istikbâl için belli bir ideal, ülkü besleyen millet kuşkusuz ki büyük bir güç oluşturur. Ayrı ayrı milletler bir millet olarak yaşayabilmek için her şeyden önce kendilerini bilmeli, belli fikir ve amaçları etrafında birleşerek büyük bir ülküye, gaye-i hayale hedef olacak o ışıklı yıldıza sahip olmalıdırlar (“Açıg Söz” 1915, 2 Ekim, Nu.1).”

Resulzâde, bu dönemde yayımlanan yazılarında Türkçülük ideallerini devamlı şekilde tebliğ etmiştir. 1917 yılında Çarlık Rusyasının çöküşünden sonra Resulzâde, Azerbaycan Türklerinin Bakü'de toplanan kurultayında ve aynı yılın mayıs ayında Moskova'da düzenlenen Rusya Müslümanlarının kurultayında, Rusya'nın konfederatif devlet şeklinde yeniden kurulması fikrini ortaya atmış; Türk Birliği fikrini gerçekleştirmeye çalışmıştır. O, 1917 yılının sonbaharında, Rusya Kurucular Meclisi’ne, Azerbaycan'dan ve Türkistan'dan üye seçilmiştir.

Aralık'ta açılan Azerbaycan Parlamentosu'nun kurucusu Mehmet Emin Resulzâde olmuştur. 1919 yılında Bakü'de, Azerbaycan Üniversitesi'nin kurulması da Resulzâde’nin adıyla yakından ilgilidir.

1920 yılının Nisan ayında Azerbaycan yeniden Bolşevik istilasına uğrayınca, Mehmet Emin Resulzâde de Lahıç'ta tutuklanarak Bayıl cezaevine getirilmiştir. Fakat o, burada fazla kalmamış; kasım ayında gizlice trenle Bakü’ye gelen Stalin’in XI. Kızıl Ordu’nun özel şubesinin müdürü Pankratov’a verdiği talimatla hapisten çıkarılmıştır. Bu olaydan sonra Stalin, Resulzâde’yi Moskova’ya götürtmüştür. Böylece Resulzâde, Milletler Komiserliğinde basın vekili görevine atanarak göz önünde tutulmaya çalışılmıştır.

1922 yılında Müsavat Partisi’nin yeraltı Merkez Komitesi, Resulzâde'nin Rusya'dan taşınması kararını çıkarmıştır. Böylece Resulzâde, Tatar millî hareketinin liderlerinden olan, Petersburg imam-hatibi Musa Cerullah Bigiyev'in yardımıyla Finlandiya'ya kaçırılmıştır. Bir süre Berlin'de yaşadıktan sonra 1923 yılında İstanbul'a gelen Resulzâde’nin başyazarlığıyla "Yeni Kafkasya" dergisi yayımlanmaya başlamış ve "Azerbaycan Cumhuriyeti" kitabı basılmıştır. Sonraki yıllarda Resulzâde, "Azeri Türkü" (İstanbul, 1928-1931), "Odlu Yurt" (İstanbul, 1928-1930), "Bildiriş" (1929- 1931), "İstiklal" (Berlin, 1932-1934), "Kurtuluş" (Berlin, 1934-1938) gibi mecmua ve gazetelerin kurucusu ve başyazarı olmuştur. Resulzâde’nin İstanbul'da, Paris'te, Berlin'de, Varşova'da Azerbaycan millî mücadelesini anlatan kitapları Türk, Rus, Alman, Fransız, Polyak, İngiliz dillerinde yayınlanmıştır.

Resulzâde, Türkiye'de Türkçüler takip olununca ve dış Türkler problemi gündemden çıkarılınca, 1938 yılında Polonya'ya gitmiştir. 1938-1940 yıllarında Polonya'da, 1940-1943 yıllarında ise Romanya'da yaşamıştır. O, 1943-1944 yıllarında Hitler Almanya'sı yönetimiyle SSCB'nin çökmesi hâlinde, Azerbaycan Cumhuriyyeti'nin yeniden kurulması konusunda görüşmeler yapmış, bu arada Nazi esir kamplarını dolaşarak, binlerle Türk kökenli savaş esirinin hayatının kurtarılmasına ve onların Türkiye'ye gönderilmesine vesile olmuştur. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yeniden Türkiye'ye taşınan Resulzâde, Ankara’ya yerleşmiş, burada Azerbaycan Kültür Derneği’ni kurmuş, politik faaliyyetlerin yanında edebiyat ve tarih alanlarında araştırmalarına devam etmiştir. Ayrıca Resulzade, 1952 yılında günümüze kadar

yayımlanmaya devam eden “Azerbaycan” dergisini kurmuş ve hayatının sonuna kadar bu derginin başyazarlığını yapmıştır.

Sovyet Döneminde Azerbaycan’ın millî mücadele lideri Mehmet Emin Resulzâde'nin adı ve kitapları 70 yıl boyunca Azerbaycan'da yasaklanmıştır. Sovyet rejimi, onun intikamını ailesinden almış; 1937 yılında oğlu Resul kurşuna dizilmiş, akrabalarının bir kısmı öldürülmüş, bir kısmı ise Kazakistan'a sürülmüştür.

Resulzâde’nin edeb kişiliğinde medeniyet, eğitim, okul, vatana, halka hizmet, mill fedak rlık gibi meseleler çok önemli yer tutmuştur. O, eğitimin içeriği, demokratikleştirilmesi, hümanistleştirilmesi, öğretmenin şahsiyeti konularında değerli düşüncelere sahip olmuştur.

Resulzâde, “Nicat”, “Neşr-i Maarif”, “Sefa” gibi hayır kurumlarının, okulların, darülmuallimin açılması gerektiğine özellikle dikkat çekmiş ve bu hayır kurumlarının halkın bilinçlenmesinde çok önemli yerinin olduğunu vurgulamıştır.

Resulzâde, “Mill Dirilik” isimli makalesinde ana diline verdiği değeri şöyle dile getirmiştir:

“Cemiyetin esasını teşkil eden şey dildir. Dil her bir halkın hangi beşer destesine mensup olduğunu gösteren bir levhadır. Dil; halk, millet demektir. Millîyet gemimizin direksiyonunu sıkı sıkı tutarak dili amacına doğru yöneltmeliyiz (Resulzâde, Millî Dirilik, “Edebiyat” gazetesi, 1 Kasım, 1991).”

Resulzâde “Mill Dirilik” isimli makalesinde ulusal kaynaklara gidilmesi, sözlükler yazılması, halk arasında anlatılan hik ye ve efsanelerin derlenerek bilimsel açıdan incelenmesi, dine ve din değerlere değer verilmesi, halkın tarihini, gelenek göreneklerini genç nesle öğretilmesi gerektiğini vurgulamış ve bu konularda kıymetli düşünceler söylemiştir. Ona göre, bir milletin kendi tarihini bilmesi çok önemlidir, bunun yanı sıra âdet ananelerin bilinmesi gerekir çünkü bir milletin birleşmesi ve yaşaması âdet ananelere bağlıdır.

Resulzâde, eğitimin, ilmin yayılmasında basına, gazetelere de çok önem vermiş ve Türk basınının halkı eğitime çağırdığını söylemiştir. O, basının aydınlattığı eğitim, ilim, okul meselelerini şöyle sınıflandırmıştır:

1. Türkçenin okullarda yeni yöntemlerle öğretilmesi ve ders programlarına yeni derslerin ilave edilmesi;

2. Mill okulların açılması. Öncelikle mevcut olan mahalle, Göy Came okullarında Farsça yerine Türkçe okutmak ve yeni öğretim yöntemlerinin uygulanabileceği okullar açmak;

3. Hükûmet okullarında Türkçenin öğretilmesinin talep edilmesi vb.

Resulzâde, “Esrimizin Seyavuşu” isimli felsef , psikolojik, eğitime yönelik eserinde şöyle yazmıştır:

“ Azerbaycan Türkleri bir zamanlar Türk soyundan geldiklerini bilmeden kendilerini İranlı gibi hissediyor, İranlı gibi yaşıyor, İranlı gibi düşünüyorlardı. Sonra öyle bir zaman geldi ki Türk hilalinin parladığı ufuklara şimal bulutu geldi. İran aslanı gezen dağlara Moskova kartalı kondu. Kuzey Azerbaycan Rus idaresine geçti. Rus istilasının yararı şu oldu ki Azerbaycan Türkleri kendilerinin içtima bir vücut, özel medeniyet tohumlarını taşıyan bir cemiyet, yani Ruslardan farklı bir millet olduklarını hissetmeye başladılar (Resulzâde, 1991:33-34).”

Resulzâde, daha ilk yazılarında halkın bilgilenmesi ve okulların mill leşmesi konularına sık sık değinmiştir. O, Türk halklarının tek kültüre sahip olduğunu ve bu ilişkinin geliştirilmesinin gerekliliği savunmuştur. “Millî Birlik” makalesinde, Türk halklarının ve kültürlerinin parçalandığını ifade ederek bu olaydan duyduğu derin üzüntüyü şöyle dile getirmiştir:

“Müşterek Türk kültürü tarihin merhametsiz seyri sonucunda birbirinden uzak farklı alanlara dağılmıştır. Müşterek düşman da bu ayrı ayrı Türk kültürü parçalarını birbirinden uzaklaştırmak ve birbirine yabancı kılmak için elinden gelen her kötülüğü yapmış ve hâlâ durmadan yapmaktadır. İşte bu durum karşısında Türk gençliğine düşen asıl vazife bu sınırsız Türk kültürünü bütün özellikleriyle tanımak, onu öğrenmek, sevmek, benimsemektir (Resulzâde, 1952:7).”

Resulzâde “Gürcü Meslektaşlarımızla Bahsimiz” (1916) isimli makalesinde millî kültürün esasını üç faktörde; dilde, tarihî gelenekte ve dinde gördüğünü ifade etmiştir:

“ “Açıg Söz” beşeriyet kültürünü millî kültürlerin sonunu tasvir ediyor. Beşeriyet kültürü, millî kültürlerin herhangi bir tecavüz ve taarruzdan saklanmasını talep eder, millî kültürlerin kökünü dilde, tarihî gelenekte görür. Fakat dine de kültürel bir yol vermek ister. Dindarlar arasında kültürel bir enternasyonalizm oluşturur (Resulzâde, 1916, Açıg Söz, Nu. 99).”

Resulzâde’nin kültürle ilgili görüşlerinde dil; dinden daha önemli ve daha üstün olarak gösterilmiştir. Ancak Doğu ve Batı anlayışlarına karşı yaklaşımlarında Resulzâde’nin dini dilden daha üstün tuttuğu görülmüştür:

“Din her ne kadar dilden sonra gelen unsur ise de bazı ortamda dil, ondan daha etkili bir güç şeklini de alabilir, genel bir dil dil ehlinde ne kadar bazı özellikler ve idealler doğuruyorsa, genel bir dine sahip olmak da o derecede büyük bir etki gösterir (Resulzâde, 1914, “Millî Dirilik”, Dirilik, Nu. 7).”

Resulzâde, dil faktörüne de çok önem vermiş ve bunun üzerinde durmuştur:

“Dil kültürün hepsini oluşturmasa da yüzde doksanını vücuda getiren büyük bir unsurdur. Bir milleti mahvedip kasten ortadan kaldıran siyasilerin görevi de asimile ederken ilkin düşüncelerini dile verir ve ilk önce bir milletin dilini unutturmaya çaba harcar (Resulzâde, 1914, ”Millî dirilik“, Dirilik, Nu. 6).”

Resulzâde’ye göre, bağımsızlığını koruyamayan ve kaybedenler mill değerlerine yabancı kalır; yabancı bir dilde yazmaya mecbur edilir. O, bir millet bağımsızlığını koruyamıyorsa kültürünü; kültürünü koruyamayamıyorsa millî varlığını koruyamaz demiştir:

“Bizim muhitimizdeki Rusça okumuşlarımızı araştırırsak, üniversite diploması almış, yüksek eğitim görmüşlerimiz arasında yalnız Türkçe yazma okuma bilen ve kendi milletinin ne olduğunu bilenler beceriklidir ve mensup olduğu muhitin işleriyle ilgilenirler. Sırf Rusça ile büyüyen ve kendilerinden haberi bile olmayanlar ise çoğu zaman mensup oldukları muhitin ihtiyaçlarına karşı sorumsuzdurlar (Resulzâde, 1914, ”Millî dirilik“, Dirilik, Nu. 3 ).”

Resulzâde, 1913 yılında “Şelale” dergisinde yayımladığı birbirini takip eden “Asan Dil-Yeni Lisan”, ”Yeni Lisanlılar ve Türkçüler”, ”Dil İçtimai Mühim Bir Amil” adlı makalelerinde göz önünde bulundurduğu millî dil problemini “Millî Dirilik” makalelerinde daha ciddi şekilde ortaya koymuştur. O, daha sonraki yazılarında millî dil, ana dili, edebî dil problemlerini daha derinden araştırmıştır.

Resulzâde, Bakü çevresindeki köylerin okulsuz kaldığını üzülerek vurgulamış ve bu konuda “İkbal” gazetesinde 1914 yılında yayımladığı “Kent Mektepleri Hususunda”, “Yeni Köy Mektepleri Hakkında”, “Talim-Umumi Meselesi” isimli makalelerinde okulların olmaması, cinayetin çoğalması gibi konulara değinerek şöyle yazmıştır:

“Yaklaşık 1200 çocuk okul eğitiminden mahrum kalmıştır. Bunun neticesidir ki, Bakü’nün 42 köyünde 162460 caniden 140621’i okul yaşlı çocuklardır (Rüstemov, 1995:27).”

Resulzâde’nin Bakü Devlet Üniversitesi’nin açılmasında çok büyük emeği olmuştur. Bu konuda üniversitenin ilk rektörü Razumovski3 şöyle yazmıştır:

“Mehmet Emin Resulzâde’nin sayesinde, onun gücü, yardımıları ile Müsavat Partisinde üniversitenin açık vegili düşmanları partinin kararına tabi olmak mecburiyetinde kalmışlardır (Talıbov, 2000:378).”

Görüldüğü üzere, Resulzâde’nin asıl amacı bireyleri değil bütün toplumu bilgilendirmek olmuş ve o, eğitimin önemine dikkat çekerek bir milletin mesut olabilmesi ve başkalarının ayakları altında ezilmemesi için toplum olarak bilgili, okuryazar olmak gerektiğini vurgulamıştır. Resulzâde, dünyevi eğitim veren, daha çok gelişmiş olan Rus okullarına değil, millî ahlakımızı ve ruhumuzu ifade ettiği için millî

3 Vasiliy İvanoviç Razumovski (1857-1935) Rus limleri nesline mensup bir şahıstır. O, Samara din okulunda okurken Rus inkılâpçı-demokratlarının eserleri ile tanışmış; 1875 yılında Kazan Üniversitesi’nin tıp fakültesine d hil olmuş ve 1880 yılında oradan mezun olmuştur. Razumovski, Sovyetlerin kararı ile üniversitede kalmış ve bilimsel çalışmalar yapmıştır. 1884 yılında Razumovski, Petersburg harp-tıp akademisinde tıp bilimleri doktoru

limlik derecesi almak için tez savunmuş; 1887 yılında Kazan Üniversitesi’nin operatif-cerrahi kürsüsünün profesörü olmuş ve aynı zamanda Aleksandrovski Şehir Hastanesi’nde cerrahi şubesinin müdürü olarak çalışmıştır. Pirogov tarafından temeli atılan Rus cerrahisinin inkişafında Vasiliy İvanoviç Razumovski’nin önemli hizmeti olmuştur. O, meşhur lim ve cerrah olmanın yanı sıra eğitimcidir ve üç şehirde açılan üniversitenin- Saratov(1909), Tiflis (1918) ve Bakü (1919)- kurucusu ve ilk rektörü olmuştur.

okullara üstünlük vermemiz gerektiğini savunmuştur.