• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ULUSAL BĐR YÖNETĐM TARZINDAN BAHSEDEBĐLMENĐN TEORĐK DAYANAKLARI: ÖRTÜŞMECĐ VE AYRIŞMACI GÖRÜŞLER TEORĐK DAYANAKLARI: ÖRTÜŞMECĐ VE AYRIŞMACI GÖRÜŞLER

1.2. Ayrışmacı Görüş

1.2.3. Açık Sistem okulu

1.2.4.1. Kurum Tanımı

Kurum22 terimi, kelime anlamının çağrıştırdığı yasal organizasyon biçimlerini değil, daha çok geçmişten köklenen ve insan topluluklarını geleceğe taşıyan istikrarlı davranış tarzlarını ve düşünce alışkanlıklarını ifade etmektedir. Ancak, sosyal bilimlerdeki bütün kavramlarda olduğu gibi, kurum kavramınında akademisyenlerin ittifak ettiği net bir anlamı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bütün belirginleştirme çabaları daima bir belirsizlik marjı bırakmaktadır. Bu durum sosyal bilimlerdeki her kavramın çok az da olsa kendine has bir belirsizliği olmasından kaynaklanmaktadır (Demir, 1996:174). Kurum kavramı da sosyal bilimlerdeki diğer kavramlar gibi belirsizlikler taşımakta ve bu belirsizlikler de kavramın net bir tanımının yapılmasını engellemektedir. Ancak, kurumların nasıl ortaya çıktıklarını ifade etmesi bakımından Scott tarafından yapılmış olan tanım ayrı bir öneme sahiptir. Scott’a göre kurumlar, “toplumun bireyleri

tarafından sergilenen davranışlara bir anlam ve süreklilik kazandıran düzenleyici, algısal yapı ve hareketlerin bir kombinasyonundan” oluşur. Kurumlarla ilgili olarak

yapılan bu kavramsallaştırma göz önüne alındığında, kurumların sembolik sistemler, zihinsel yapılar ve düzenleyici kurallar gibi bir çok değişkenin bir araya gelmesi ile ortaya çıktıkları söylenebilir (Scott, 1995:33-34). Kurumlara ilişkin yapılan bu kavramsallaştırma çalışmalarından hareketle Scott (1995), çalışmasında kurumsal yapılar içinde düzenleyici, normatif ve zihinsel öğelerin varlığına dikkat çekmektedir. Scott (1995), kurumsal yapıların oluşumunda etkili olan düzenleyici, normatif ve algısal öğelerle ilgili bazı boyutlar belirlemiştir.

22 Kurum kavramı sıklıkla grup ve örgüt kavramları ile birbirine karıştırılmaktadır. Grup genelde belli bir amaç çevresinde toplanmış, üyelerin karşılıklı ilişkileri sonucunda ortaya çıkmış, çok işlevli somut bir sosyal olgudur. Örgüt ise bir grubun belli bir kategorisi ile ilgili rollerinin yönetmelik, tesis, teknik vb. gibi maddi bir dayanağa bağlı olarak düzenlenmesidir. Bu perspektifle örgüt, insan unsurunu taşıması yani somutluğu bakımından grupla benzerlik gösterir. Ama gruptan farklı olarak örgüt, genelde tek işlevlidir ve belli bir maddi dayanağa da sahiptir. Bu iki kavrama karşılık kurum ise, bir sosyal grup içinde belli temel işlevleri karşılayan süreklilik kazanmış, ilişki sistemleri ve davranış örüntüleridir. Yani kurumun içeriğini insanlar değil davranış sistemi oluşturur. Bu perspektiften bakıldığında bir toplumda, eğitimle ilgili işlevlerin düzenli şekilde yerine getirilmesini sağlayan bir ilişkiler sistemi vardır. Bu ilişkiler sistemine eğitim kurumu denir. Bu kurumun her hangi bir alt işlevini yerine getiren örgütler vardır (Aydın, 1997:14–15).

Tablo 2: Düzenleyici Normatif ve Algısal Öğelerin Belirli Boyutlar Bağlamında Karşılaştırılması

Düzenleyici Normatif Algısal

Uyumun temeli Yorum Toplumsal

sorumluluk

Genel Kabul

Mekanizmalar Zorlayıcı Normatif Öykünmeci

Mantık Araçsallık Uygunluk Geçerlilik

Göstergeler Kurallar Yasalar Yaptırımlar Belgelemek Yetkilendirmek Yaygın eş biçimlilik

Yasallığın temeli Yasal yaptırım Ahlaki yönetim Kültürel destek Kavramsal doğruluk Kaynak: (Scott, 1995: 35 aktaran Sargut, 2001:129)

Kurumsal kuramın tam anlamıyla kavranabilmesi için bu üç öğe arasındaki kurumsal farklıların bilinmesi gerektiği Sargut (2001) tarafından ifade edilmektedir.

Düzenleyici Öğeler

Kurumsal görüşçülerin tamamı, kurumların davranışlara zorlayıcı etkiler yapan düzenleyici yönlerine vurgu yapmaktadırlar. Kurumların düzenleyici yönünü ön plana çıkaran araştırmacıların kurumlar içindeki kural koyma ve çeşitli yaptırımlar uygulama gibi düzenleyici süreçlerin incelenmesine ve bunlar arasındaki farklılıkların ortaya konulmasına büyük önem verdikleri görülmektedir. Ödüllendirme ve cezalandırma ile gelecek davranış şekillerinin etkilenmesi, düzenleyici öğe yaklaşımı için önemlidir (Scott, 1995:35).

Kurumların toplumda oynadığı en önemli rol, insanlar arası etkileşim için istikrarlı bir yapı kurarak belirsizliği azaltmaktır. Kurumlar bir toplumda yaşayan insanların birbirleri ile olan etkileşimlerini ve çıkar ilişkilerini şekillendirmek, bir düzene koymak

için geliştirmiş oldukları bütün kısıtlamaları içerir23. Kaynağını kurumların oluşturmuş olduğu kısıtlamalar, toplumdaki kişilerin bireysel veya kolektif olarak yapmalarının yasaklandığı faaliyetleri tanımlarlar. Zaman zaman kurumlar kişilerin birey olarak veya kolektif olarak ne zaman hangi şartlar altında belli faaliyetleri yapabileceklerine izin verir24. Veya yapmaları gerektiği konusunda onları zorlar (North, 2002: 13 aktaran Özcan, 2004:25). Ekonomistler de kurumların düzenleyici yönünü ele alan ve buna öncelik veren açıklamalarda bulunmuşlardır. North, kuruma ilişkin yapmış olduğu kavramsallaştırmada kurumun bir kurallar sistemi olma özelliği üzerinde durmuştur. Bahsedilen kurallar formal yazılı kuralların yanında onların temelini oluşturan, yazılı olmayan yönetim kodlarından oluşur. Bu yüzden kurumların fonksiyonlarının temel bir kısmı cezanın önemi ve ihlalin doğruluğunun ortaya çıkartılmasıdır (North, 1990:4 aktaran Scott, 1995:36).

Normatif Öğe

Kurumları bu şekilde gören teorisyenler, sosyal yaşamın içinde olan zorlayıcı boyutlar ve sıkı yaptırım ortaya koyan normatif kurallar üzerine vurgu yapmaktadırlar. Normatif sistemler hem değerleri, hem de normları içine alırlar. Değerler, var olan yapı ve davranışların karşılaştığı standartları belirlerken; normlar bazı şeylerin nasıl yapılması gerektiğini belirlemektedir. Değerler anlamlı görünen sonuçlara ulaşmak için temel yasaları göstermektedirler. Bazı değerler ve normlar bir topluluğun bütün üyeleri tarafından kabul edilebilirken, bazıları sadece belli bir pozisyon veya kişi tipleri için seçilmiştir.

Normatif kurallar, sosyal davranışlar üzerinde zorlamalarda bulunan kalıplar olarak görülmektedir. Aynı zamanda normatif kurallar soysal hareketlere yetki vermekte ve onları muktedir kılmaktadır (Scott, 1995: 38). Kurumların normatif kavramını ilk olarak

23 Kurumsal görüşün insan davranışlarını belirleyen şeyin kurallar ve kurumsallaşmalar olduğu yönündeki iddialarına karşılık yorumlayıcı sosyolojik yaklaşım, kurumlar ve bunlar tarafından ortaya konulan kuralların bireylerin davranışlarını belirlemediğini iddia etmektedir. Yorumlayıcı yaklaşıma göre bireyler, davranış kurallarını ya da normları destekleyici bir uyumla davranırlar. Yani kurumsalcı görüşün iddia ettiği gibi normlar bireylerin davranışlarını belirlemez, bireyler davranış kurallarını ya da normları destekleyici bir uyumla davranırlar. Yani kurumsal görüşün kurumu ve kuralları öne çıkaran varsayımına karşılık yorumlayıcı yaklaşım bireyi ön plana çıkararak; toplumsal yapının etkileşimde bulunulan kişilerin bir sonucu olduğunu ileri sürer (Poloma,1993:227).

24 Kurumların bu belirleyicilik işlevleri, ileri boyutlarda olumsuz rollerde oynayabilir. Yazında kurumların işlevleri ile ilgili olarak “olumlu-olumsuz” şeklinde bir ayrımın olduğu görülmektedir (Aydın, 1997:17).

March ve Olsen ortaya atmıştır. Onların önermesine göre organizasyonlar kuralları takip eder. Bir organizasyon içindeki davranışların bir çoğu standart operasyon prosedürleri tarafından belirtilir (Scott, 1995:39).

Zihinsel Öğeler

Kurumlar, insanların kavrayış ve hissedişlerinin benzeşmesi sonucu gözlemlenebilir düzenlilikler gösteren unsurların bir araya getirilmesi ile tanınabilir ve ancak, bu yönleri göz önüne alınınca doğru biçimde anlaşılabilirler. Bu yönüyle bütün kurumlar birer zihinsel kurgu niteliğindedir (Demir, 1996:174-175). Kurumsallaşmanın üçüncü seti, zihinsel unsurları merkeze alarak bu unsurlar üzerine vurgu yapmaktadır. DiMaggio ve Powell gibi araştırmacılar açık bir şekilde gözlemlenen kurumların zihinsel boyutlarına odaklanarak bunların yeni kurumsallaşmanın ayırt edici bir özelliği olduğunu ifade etmişlerdir (DiMaggio ve Powel, 1983 aktaran Scott, 1995:40). “Bilişsel öğenin özellikle yeni kurumsal yaklaşım açısından önemi, simgesel boyutunda ön plana çıkmaktadır. Yeni kurumsalcıların bilişsel boyutları önemsemelerinin nedeni çevresel uyarılar ile bireysel tepki arasında dış dünyanın simgesel bir temsilini oluşturmasıdır. Başka bir ifade ile temelde bireyin yaptıkları ya da eylemleri büyük ölçüde çevresinin kafasındaki temsil ediliş biçimiyle ilişkilidir ( Scott, 1995:40 aktaran Sargut, 2001:131). Kurumsal kurama göre örgütler düzenleyici yapılar, yasalar, prosedürler, meslek grupları, çıkar grupları gibi farklı mekanizmalar tarafından ortaya konulan baskının sonucuyla neyin uygun olduğu veya uygun olmadığı ve anlamlı davranışların neler olduğu konusunda ortak bir davranış tarzı kazanmaktadırlar. Bahsedilen bu ortak davranışı doğuran anlayış örgütleri aynı şekilde yapılanmaya ve davranmaya zorlamakta bu da doğal olarak bir eş biçimlilik doğurmaktadır (Özcan, 2004: 43). Kurumsallaşmanın doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan bu eş biçimlilik mekanizmaları aynı zamanda sanayileşmiş toplumlardaki örgüt davranışlarının niçin birbirine benzediği sorusuna da açıklayıcı bir cevaptır25 (Özcan,2004: 43). Kurumsal baskılar

25 Kaynak bağımlılığı ve örgütsel ekoloji yaklaşımlarının vurguları da örgütler arasındaki benzerliklerin açıklanmasında bir başka bakış açısı sunmaktadır. Kaynak bağımlılığı bir örgütün başka bir örgüte bağımlılığı arttıkça örgüt yapıları ve örgüt davranışlarının birbirine daha fazla benzer hale geleceği yazında kabul gören bir görüştür. Kaynak bağımlılığı yaklaşımı perspektifli bu görüşe ek olarak örgütsel ekolojistlerin örgütsel formların sayısı ve çeşitliliğinin ulaşılabilir kaynaklar açısından çevredeki kaynaklara dağılımı ile ilgili olduğu yönündeki görüşleri benzerliklerin açıklanmasında ayrı bir dayanak noktası oluşturmaktadır. Eğer bir örgütsel alanda bir yada birden fazla kaynak çok önemli ise ve bunlara

olarak da bilinen bu eş biçimlilik mekanizmaları kurumsal değişme sürecinin temel öğelerini oluşturmaktadırlar. Bu öğeler zorlayıcı eş biçimlilik, öykünmeci eş biçimlilik ve normatif eş biçimliliktir (Sargut, 2001:132- 133).