• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3:TÜRK YÖNETĐM TARZININ ĐNCELENMESĐNE YÖNELĐK BĐR YÖNTEM ÖNERĐSĐ BĐR YÖNTEM ÖNERĐSĐ

3.4. Türk Yönetim Tarzının Đncelenmesinde Kullanılacak Yöntem

3.4.1. Çoklu metot yaklaşımı

Çoklu-metot yaklaşımı, sosyal bilimler içinde kullanılan ve bir olgunun araştırılmasında araştırmacıya tek bir metodun kullanılması ile karşılaştırıldığında önemli fırsatlar sunan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın temeli, bir olgunun araştırılmasında farklı veri toplama yöntemlerinin bir karmasının kullanılmasıdır. Buradaki amaç, bir teknikler karması ile metotların tek başlarına kullanıldıklarında ortaya çıkan eksikliklerin tamamlanmasıdır. Bir çoklu-metot yaklaşımında aynı anda hem nicel, hem de nitel yöntemler birlikte kullanılabilirler. Örneğin, Kaplan ve Duchon (1988) hem nicel, hem de nitel tekniklerin nasıl bir arada kullanılacağına yönelik sağlam bir bağlam sağlamışlardır. Bunun yanında Lee (1991), survey araştırmalarında hem nicel, hem de nitel yöntemlerin kullanılmasına yönelik bir çerçeve ortaya atmışlardır. Çoklu-metot yaklaşımı sadece nitel ve nicel yöntemlerin bir karması ile sınırlı değildir. Aynı zamanda farklı nicel yöntemlerin veya farklı nitel yöntemlerinde bir karması olabilir (Denzin, 1978:301). Çoklu metot yaklaşımında hangi yöntemlerin bir karması kullanılırsa kullanılsın buradaki temel kaygı, birden fazla metot kullanarak, araştırmanın geçerlilik derecesini yükseltmektir.

Bir yönetim tarzı incelenmesinde, çoklu-metot kullanım kararından sonraki soru hangi metotların kullanılabileceğidir. Bir araştırmacı buna karar verirken, araştırmayı gerçekleştirmiş olduğu ülke de seçmiş olduğu yöntemlerin sağlıklı bir şekilde uygulanabilirliğini göz önünde bulundurmalıdır. Bu durum, Türkiye’de Türk yönetim tarzının incelenmesi hususunda değerlendirildiğinde ise, gerek ülkemizde hakim olan bilim geleneği, gerekse ülkemizdeki işletmelerin ve uygulamacıların araştırmacılara karşı tutumu ve üniversiteler ile iş dünyası arasında büyük bir anlayış farkının olması konunun araştırılmasında hangi veri toplama yöntemlerinin kullanılabileceğine dair temel kaygıları oluşturmaktadır.

Yapılmış olan çalışmalarda sıklıkla kullanılan veri toplama yöntemleri ile ilgili olarak yapılmış olan değerlendirme sonucunda, örnek olay yönteminin sağlıklı uygulanabilirliği konusunda önemli sıkıntılar ve kısıtlar olduğundan bu çalışmada kullanılmamasına karar verilmiştir. Anket ve mülakat, daha önce ifade edilen

üstünlükleri ve uygulanabilme olanaklarından dolayı çoklu-metot yaklaşımında kullanacağımız yöntemler arasındadır.

Bu yöntemlerin dışında yapılmış olan çalışmaların birçoğunda net olarak ifade edilmese de, bir yönetim tarzının araştırılmasında ikincil verilerin kullanılması oldukça önemli yere sahiptir. Özellikle sahiplik, stratejik kararlar parametrelerinin incelenmiş olduğu çalışmalarda((örneğin; Carr, (2005); Carr ve Tomkins, (2005), Bernotas, (2005))) bu duruma sıklıkla rastlanmaktadır. Bu durumda ikincil verilerin bir araştırmacı için önemli bir veri kaynağı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu bağlamda çalışmada, birincil veri toplama yöntemlerine ek olarak bol miktarda ikincil veri kullanılacaktır. Bu noktada “Bir yönetim tarzının incelenmesinde kullanılabilecek olan ikincil veri

kaynakları nelerdir?”sorusunun cevaplandırılması oldukça önemli olmaktadır.

Đşletme sistemleri ve yönetim tarzlarının tarihsel analizi her ulusun yönetim mirasının bir parçasıdır68 (Chandler, 1986, 1900; Barlett ve Ghoshal, 1989). Bu ifade, Türk yönetim tarzı için de geçerlidir. Özellikle liderlik, karar alma, motivasyon, kriz yönetimi ve insan kaynağının eğitimi-geliştirilmesi olmak üzere, bir çok yönetim tarzı parametresinin tarihsel bir arka planı olduğu görülmektedir. Bu durumda temel soru,

“bize bahsedilen boyutlar ile ilgili olarak veri sağlayacak olan ikincil veri kaynakları neler olabilir?” dir. Yapılan incelemeler sonucunda, tarihsel süreç içinde gerek

dönemin alimleri, gerekse yöneticiler tarafından yazılmış olan, yönetimle ilgili kitaplarda, bahsedilen parametrelere ilişkin veriler bulmak mümkündür. Bu sebeple hem Türk yönetim biçiminin tarihsel arka planını ortaya koymak, hem de günümüze ilişkin varsayımlarda bulunmak amacıyla tarihi kaynaklardan yararlanılarak Türk yönetim biçiminin tarihsel arka planı ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Çalışmada bu kısım ayrı bir bölüm olarak tasarlanmıştır.

68 Bu durum Japon, Alman, ABD ve Fransa gibi birçok yönetim tarzı incelendiğinde belirgin bir şekilde görülmektedir. Japon işletmelerinin örgütlenme biçimleri ve insan kaynakları yönetimlerinin kökenlerini Japonların tarihsel geçmişi içinde bulmak mümkündür. Yine Alman yönetim tarzının disipliner ve teknik uzmanlık bilgisini öne çıkaran yönetim tarzının özelliklerinin ortaya konulmasında ve niçin böylesi bir yönetim tarzının olduğuna tarihsel bir inceleme ile açıklamalar getirmek mümkündür. Ayrıca ABD yönetim tarzının Taylorist yapının etkisinde Fransa işletmelerinde hakim olan katı hiyerarşi, yönetim tarzlarının boyutlarının tarihsel arka planlarının olduğunun bir diğer göstergesidir.

Türk yönetim tarzının bazı parametreleri ile ilgili diğer önemli bir veri kaynağının da önemli Türk holdinglerinin kurucularının yazmış oldukları ve kendi hayat hikâyelerini anlattıkları kitaplardır. Bu eserlerin incelenmesi iki nedenden dolayı oldukça önemlidir. 1. Önemli Türk holdinglerinin kurucuları olan Sakıp Sabancı, Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Selçuk Yaşar gibi isimlerin günümüz yönetim anlayışlarının oluşmasında önemli etkileri olmuştur. Bu kişiler tarafından oluşturulan yönetim normları hala daha işletmelerde geçerliliğini korumaktadır. Ayrıca, daha önce de ifade edildiği gibi, Türk toplumu geleneklerinde lidere bağlı olma, liderin normlarına sahip çıkma gibi bir durum vardır. Lider çoğunlukla her fikrin ve her davranışın kaynağıdır. Bu geleneksel anlayış göz önünde bulundurulduğunda, kurmuş oldukları holdinglerin lideri kabul edilen bu kişilerin hayatlarını anlatırken yönetim zihniyeti ile ilgili önemli ip uçları verdikleri görülmektedir. 2. Adı geçen kurucuların hayat hikayelerini anlatmış oldukları kitaplarda başta

sahiplik, profesyonelleşme yönelimleri, büyüme ve uluslar arasılaşma gibi bir çok yönetim tarzı parametresi ile ilgili verilere rastlamak mümkündür. Bunlar, hem bahsedilen boyutlar ile ilgili günümüz uygulamaları ile ilgili veriler sunarken, hem de bu parametrelere ait özelliklerin arka planları hakkında da bize önemli açıklamalar sunmaktadır.

Bu tespitlerden sonra Türk yönetim tarzının incelenmesinde kullanılacak bir diğer yöntemin, hayat tarihi yöntemi olmasına karar verilmiştir69. Bu durum da bu çalışmada Anket, mülakat, ve hayat tarihinin bir karmasından oluşan çoklu-metot yaklaşımı benimsenmiştir. Çalışmada izlenecek olan yöntem ve aşamalar, Şekil 4 izlendiğinde görülmektedir. Đkincil veriler ve mülakatlarla toplanan verilerin analiz edilmesinde içerik analizi yöntemi kullanılmasına karar verilmiştir. Đçerik analizi yapılırken hangi aşamaların izleneceği şekil 5 incelendiğinde görülmektedir.

69 Hayat tarihi bir bireyin hayatının temelini teşkil eden birey aktivitelerinin organize olduğu yönü ve bunun nedenlerinin ne olduğunun ortaya çıkartılmasında kullanılan en uygun yöntemlerden bir tanesidir. Hayat tarihi aynı zamanda bir kişinin hayat deneyimlerinin içinde bulunduğu sosyal tarih ve kültür çerçevesinde değerlendirilmeye çalışıldığı bir yaklaşımdır. Hayat tarihi çalışmasında kullanılabilecek kaynakları iki grupta toplamak mümkündür. Bunlardan bir tanesi hayatı incelemeye alınan kişi ile yapılacak olan derinlemesine mülakatlardır. Bu her zaman mümkün olmayabilir. Hayatı incelemeye alınan kişi çalışmanın yapıldığı dönemde yaşamıyor olabilir. Yaşasa bile o kişi ile derinlemesine bir mülakat yapma imkanı bulunmayabilir. Böylesi bir çalışmada kullanılabilecek diğer kaynak biyografilerdir. Ootbiyografiler ile ilgili gerekli olan mayeryaller, fotograflar, videolar, gazete haberleri, araştırılan kişinin kendi yazmış olduğu eserler vb. gibi çok çeşitli kaynaklardan toplanabilir.

Şekil 4: Araştırmanın Tasarımı ve Süreci

Araştırma soruları

Örgütlenme biçimi, ĐKY, yönetim süreci, Stratejik yönetim ve organizasyon yapısı boyutları göz önüne alındığında Türk işlemelerinin kendine özgü bir

yönetim anlayışı olduğundan bahsedilebilir mi?

Belirlenmiş olan boyutların ölçümünde kullanılacak değişkenlerin saptanması

Veri toplama yöntemlerinin belirlenmesi

Anket Hayat Tarihi

Mülakat

Veri analiz yöntemlerinin belirlenmesi Đstatiksel Analizler

Đçerik Analizi

Bir pilot uygulama gerçekleştirilmesi ve genel

kontrolün yapılması

Nihai çalışmanın gerçekleştirilmesi

Şekil 5: Đçerik Analizi Süreci ve Aşamaları Araştırma sorularına odaklanma Kod listesi oluşturma Temaları Oluşturma Temaların Araştırma soruları ile uygunluğunun kontrol edilmesi Temaların araştırma soruları ile ilişkilendirilmesi Yorumlama

Araştırma sonuçları ile ilgili raporlamanın

yapılması Belirlenen kaynakların yönetim tarzının

boyutları ve boyutların ölçümünde kullanılacak değişkenler göz önüne alınarak

okunması ve ilgili kısımların yazıya geçirilmesi.

Đçerik analizine başlama

Sonuç

Bir yönetim tarzı neredeyse her biri ayrı bir çalışma konusu olacak boyuttan ve bu boyutlara ilişkin çok sayıda parametreden oluşmaktadır. Bundan dolayı bir yönetim tarzının incelenmesinde, bir veri toplama ve analiz yönteminin tek başına kullanılması bir araştırma için önemli kısıtlar olabilmektedir. Bu nedenle, hem veri toplama yöntemlerinin üstünlükleri ve zayıflıkları, hem de bu yöntemlerin ilgili ülkelerdeki sağlıklı bir şekilde kullanılabilirlikleri dikkate alınarak, bir yönetim tarzının incelenmesinde farklı yöntemlerin karmasından oluşan çoklu metot kullanımı uygun olacaktır. Türkiye ölçeğinde konu değerlendirildiğinde ise, ülkemiz de gerek üniversite sanayi arasındaki ilişkinin niteliğinin, gerekse Türk Bilim anlayışının başka ülkelerde kullanılan veri toplama ve analiz yöntemlerinin ülkemizde sağlıklı bir şekilde kullanımına pek müsaade etmediği görülmektedir. Araştırmacıların veri toplama yöntemlerini belirlerken bu durumu göz önüne almaları gerekmektedir.

BÖLÜM 4:TÜRK YÖNETĐM BĐÇĐMĐNĐN VE YÖNETĐM BĐÇĐMĐNĐ

ŞEKĐLLENDĐREN KURUMSAL VE KÜLTÜREL YAPININ TARĐHSEL ARKA

PLANI

Giriş

Çalışmanın bu bölümünde hem Türk yönetim tarzının, hem de yönetim biçimini

şekillendiren kurumsal ve kültürel yapının tarihsel arka planına ilişkin bir inceleme yapılmıştır. Belirlenen amaç çerçevesinde bir incelemeye başlamadan önce böylesi bir çalışma ile ilgili yöntemsel sorunlar üzerinde durmak gerekir. Konu ile ilgili olarak karşımıza çıkan birinci sorun belirlenen boyutlar bağlamında günümüz Türk işletmelerindeki yönetim uygulamalarını ortaya çıkarmak için böylesi bir çalışma yapmanın gerekli olup olmadığı bir başka ifadeyle, tasarlanan şekli ile bir çalışmanın tez çalışmasının bütünü içinde ne tür bir katkısının olacağıdır. Tarihin geleceği aydınlatan bir ayna olduğu yazında sıklıkla dile getirilen bir söylemdir. Bu açıdan bakıldığında tarihsel nitelikte bir araştırma, hangi disiplin içinde yapılırsa yapılsın önemli bir işleve sahip olabilir. Nitekim Makal (1997), tarihçi Carry’ya atıfta bulunarak geçmişin bizim için bugünün ışığında anlaşılabileceğini ve bugünün tümüyle ancak geçmişin ışığında anlaşılabileceğini ifade etmektedir. Buradan hareketle tarihsel bir araştırmanın herhangi bir durumun arka planının öğrenilmesi veya herhangi bir sorunsalın detaylı bir şekilde incelenmesinde ve şimdinin anlaşılmasında son derece önemli olduğunu söyleyebiliriz.

Tespit edilen ikinci sorun ise özel olarak çalışmanın belirlenen amacı ile ilgilidir. Türk yönetim tarzının tarihsel arka planına ilişkin yapılan incelemenin önemli bir bölümünün temelini makro boyuttaki yönetim uygulamalarından hareketle yapılmak zorundadır. Bu doğrudan “bürokratik yönetim uygulamalarından hareketle işletme yönetimine ilişkin

bir söylemin geliştirilip geliştirilemeyeceği” sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Yönetim

tarzları ile ilgili olarak yapılan literatür incelemesinin, günümüz yönetim tarzlarının bazı boyutlarının eski dönemki yönetim geleneklerinin bir uzantısı olduğuna ilişkin imalarda bulunması, böylesi bir söylemin geliştirilebileceğini göstermektedir. Örneğin, Japon yönetim tarzının öne çıkan iki önemli boyutu olan insan kaynakları yönetimi ve örgütlenme biçimi boyutunda geçmiş dönemki uygulamaların günümüzü nasıl etkilediği ve bugün için ilham kaynağı olduğu görülmektedir (Arabacıoğlu, 2000). Ayrıca,

araştırmanın birinci bölümünde detaylı bir şekilde ele alınan kurumsal kuramın kurumların düzenleyici yönüne yapmış olduğu vurgu da bu konuda bir dayanak noktası oluşturmaktadır. Kurumlar davranışları sınırlandıran ve onlara şekil veren düzenlemeleri ile örgüt biçimlerini ve süreçlerini derinden etkilemektedir. Böylesi bir etkileme bir anlamda makro boyuttaki yönetim uygulamaları ile işletme yönetimi arasında bir ilişkiye işaret etmektedir. Hem bu kuramsal dayanaklar, hem de pratikteki örnekler çalışmada tarihsel bir araştırma paradigmasının kullanılması anlamlı kılmaktadır. Bahsedilen bu anlamlılığın yanında karşı karşıya kaldığımız veri sorunu da bizi makro yönetim uygulamalarına yöneltmektedir. Nitekim Makal (1997), Osmanlı Devletinde 1850-1920 yılları arasındaki çalışma ilişkilerini incelemiş olduğu çalışmasında bir kısıt olarak, 150 yıl öncesine yönelik bir çalışma yapma da veri sorunun önemli bir sorun olduğuna değinmektedir. Yine Türkiye’de bürokratik kültür yönetsel değerlerin toplumsal temelleri üzerine bir araştırma yapan Özen (1996), Türk bürokratlarının yönetsel eğilimlerini betimlemek ve açıklamak için ihtiyaç duyulan bilgi birikiminin doyurucu düzeyde olmadığını ifade etmiştir. Konuya ilişkin dile getirilen bu kısıt gerek Osmanlı ve gerekse önceki dönemlerde bu konularla ilgili veri üreten kuruluşların yokluğu ile birleştiğinde makro yönetim uygulamalarına yönelik bir araştırmayı zorlaştırırken, mikro uygulamaları ilişkin bir araştırmayı da neredeyse imkansızlaştırmaktadır.

Üçüncü sorun ise yönetimle ilgili tarihsel bir araştırma da yaşanılan dönemselleştirme sorunudur. Bu durum çalışma ile ilgili olarak “belirlenen boyutlar bağlamında Türk

yönetim tarzının tarihsel arka planının incelenmesinin hangi dönemler dahilinde yapılabileceği” sorusunu ortaya çıkarmaktadır. Bir kavram olarak dönemselleştirme

incelenen konu veya konular açısından göreli olarak homojen bir karakter taşıyan zaman dilimlerinin ayrıştırılmasıdır (Makal, 1997:106). Türk yönetim tarzının tarihsel arka planının incelenmesinde böylesi bir ayrıştırılmanın yapılmasında karşımıza çıkan birincil sorun, bahsedilen araştırmanın hangi dönemden başlaması gerektiğidir. Türklerin çok geniş bir tarihsel geçmişe sahip olması ve birçok toplumla etkileşim içine girmiş olmaları bu ayrımı zorlaştırmaktadır. Türk tarihine ilişkin yapılmış olan inceleme konu ile ilgili ilk kırılma noktasının Türklerin Đslamiyet’i kabulü olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla burada yapılacak ilk ayrım Đslamiyet öncesi yönetim uygulamaları ve Đslamiyet sonra yönetim uygulamaları şeklinde yapılmıştır. Đslamiyet

öncesi yönetim uygulamalarına yönelik incelemenin o döneme ait kaynakların kısıtlı olması nedeniyle Göktürk ve Uygur devletlerindeki uygulamalarının ele alınması ile tamamlanabileceği düşünülmüştür. Buradaki en önemli sorun Đslamiyetin kabul edilmesinden sonraki döneme ait ayrımın ne şekilde yapılacağıdır. Çünkü, bu dönemde hem Đslam dininin yönetim uygulamalarına olan etkisi devreye girmiş, hem de Türk devletleri sırasıyla Fars, Arap ve Bizans kültürleri ile etkileşime girmiş ve bu etkileşim doğal olarak yönetim uygulamalarını etkilemiştir. Bu durum yönetim uygulamalarının tarihsel süreç içinde bir bütünlük arz etmeyebileceğine dair imalarda bulunmaktadır. Dolayısıyla bu dönemle ilgili olarak farklı dönemselleştirmelerin yapılmasını gerektirmektedir. Burada kuramsal ve kültürel yapıyı şekillendiren etkileşimlerin kaynağı ve derecesi baz alınarak Karahanlılar dönemi, Selçuklular dönemi ve Osmanlı imparatorluğu dönemi olmak üzere üç dönem belirlenmiştir. Osmanlı imparatorluğu dönemi ise yine kurumsal ve kültürel değerlerdeki değişime ve dünya genelinde yaşanan gelişmelere bağlı olarak kendi içinde üç kısımda incelenmiştir. Daha sonra 1923’den başlaryarak günümüze kadar gelen dönem Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırılmıştır. Ancak bu döneme ilişkin incelemede her hangi bir dönemselleştirme yapılmamıştır. Çünkü, beşinci bölümünde Türkiye’ye ilişkin yapılmış olan kurumsal analizler her ne kadar net bir dönemselleştirme şeklinde olmasa da 1923’den başlayarak günümüze kadar gelen dönemi içerecek şekildedir. Bu bölümde Cumhuriyet Dönemi başlığı altında Devletin iş dünyasına ilişkin uygulamalarının ortaya çıkardığı durumun kısa bir analizi yapılmıştır.

Burada planlanan tarihsel incelemenin yapılmasında ulaşılmış kaynakların niteliğinin, yapılacak dönemselleştirme ne olursa olsun her döneme ilişkin araştırmada aynı boyutların tamamı bağlamında ve aynı derinlikte bir inceleme yapılmasına pek olanak tanımadığını ifade etmek gerekir. Ancak, ifade edilen bu kısıt Türk yönetim tarzının tarihsel arka planını belirlemeye yönelik böylesi bir araştırmanın yapılmasını anlamsızlaştırmamakta, aksine aydınlatılamayan noktalara ilişkin Tarih, Kamu Yönetimi ve Đşletme disiplini içindeki bilim insanlarının bir araya gelerek tespit edilen eksikliği gidermek adına araştırmalar yapma gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.