• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3:TÜRK YÖNETĐM TARZININ ĐNCELENMESĐNE YÖNELĐK BĐR YÖNTEM ÖNERĐSĐ BĐR YÖNTEM ÖNERĐSĐ

4.2. Đslamiyet Sonrası Dönem

4.2.1. Karahanlılar Dönemi

4.2.1.2. Karahanlılar Dönemi Yönetim Anlayışı

Göktürkler döneminde var olan danışmanlar ve profesyonel yöneticiler ile çalışma geleneği bir yönetim gerekliliği olarak Karahanlılar döneminde de devam etmektir. Profesyonel yöneticiler ve danışmalar ile çalışma eğilimi ve yönelimi konusunda Kutadgu Bilig’de de önemli bulgulara rastlamak mümkündür. Kitapta yer alan diyaloglar bize bu durumla ilgili olarak önemli ipuçları vermektedir. Kitapta, Aytoldi’nin hükümdara vezir olarak atanması ve o hastalandığında oğlunu hükümdara tanıtması ve oğlunun onun yerini alması, hükümdarın bir yardımcı daha istediğinde ise Aytoldi’nin yakını Öğüdülmüş’ü hükümdara yardımcı olarak önermesi bize profesyonel yönetici ve danışmanların seçilmesinde en önemli ölçütün seçilecek kişiye duyulan güven olduğunu göstermektedir. Türklerin güven sorunu, uzun süredir tanıdıkları kişileri veya yakınlarını seçerek çözmeye çalıştıkları görünmektedir. Nitekim Kutadgu Bilig’de yer alan,

“Tecrübe edilmiş ve güvenilir insana iyice yapış, böyle insandan sen zevk

duyarsın”(Hacib, 1994:103).

“Hükümdar kendine bir vezir aradığı zaman...Ara akrabaların arasında senin yolunu takip edebilecek biri var mı?” (Hacib, 1994:230).

ifadeleri söz konusu döneme ilişkin profesyonelleşme ve danışmanlarla çalışma yönelimleri parametresinde güven ve tecrübeye dayalı bir karaktere işaret etmektedir.

Güven olgusu şüphesiz ki bütün yöneticiler için önemlidir. Ancak güvenin sağlanma

şekli ve güven oluşumunu sağlayan göstergeler toplumdan topluma değişmektedir. Sultanın vezir aradığında kişiye akrabaları arasında böyle bir kişinin olup olmadığı

şeklinde bir tavır sergilemiş olması söz konusu döneme ilişkin güven olgusunun tanışıklık düzeyinde sağlandığına ilişkin imalarda bulunmaktadır. Yine Kutadgu Bilig’de yer alan

“…beyin bilgili akıllı ve uyanık olması lazımdır”

“Đl ve şehirleri idare sulh ve sukuneti temin etmek için hükümdar iyi tabiat ve binlerce fazilet sahibi olması lazım gelir72” (Hacib, 1994:148-149-150) yönündeki ifadeler yöneticiler ile ilgili olarak bilgi, akıl ve uyanıklığa vurgu yapmaktadır. Bu niteliklerde şüphesiz ki evrenseldir. Ancak, bilginin, aklın ve diğer faziletlerin ortaya çıkartılması, kullanılmasına olanak sağlanması ancak uygun kurumsal çevre ve kültürel değerlerin bu nitelikleri meşru kılması ile mümkündür. Söz konusu döneme ilişkin incelemeler ve sultan, meclis ve halk arasındaki uyum bir anlamda bu uygunluğun göstergesidir.

Karahanlılar döneminde de insan kaynakları yönetimine ilişkin öne çıkan bulguların olduğu görülmektedir. Göktürkler dönemindeki meritoratik anlayışın bu dönemde de devam ettiği yönündedir. Kutadgu Bilig’de bir bey de olması gereken özelliklerin açık bir şekilde belirlenmesi meritokratik anlayışın devam ettiğinin belirgin bir göstergesidir. Eserde bey de bulunması gereken özelliklere ek olarak saray teşkilatında ve devletin diğer kademelerinde görev yapacak olanların hangi niteliklere sahip olması gerektiği ve ayrıntılı görev tanımları net bir şekilde verilmiştir. Açık ve net bir şekilde yapılmış olan görev tanımları ve bu görevleri yerine getirecek kişilerin nitelikleri üzerinde durulması, meritokratik bir yönetim zihniyetin yansıması olan işe göre adam alma düşüncesinin önemli bir göstergesidir. Söz konusu dönemdeki insan kaynakları yönetimine ilişkin öne çıkan diğer önemli bir nokta da terfilerde kıdem ve tecrübenin esas alınmasına yönelik yapılan vurgudur. Kutadgu Bilig’de yer alan

“Kulu önce hizmette pişirmeli ve iyice denemeli ondan sonra kendisini yükseltmeli” (Hacib, 1994:56).

şeklindeki ifade tarafımızdan yapılan bu tespiti desteklemektedir. Söz konusu dönemde performans değerleme üzerine de vurgular yapılmış olduğu görülmektedir. Nitekim Kutadgu Bilig’de yer alan

“Beyler hizmetkarların nasıl olduğunu işe yarayıp yaramadığını her vakit dikkat etmelidirler” (Hacib, 1994: 219).

şeklindeki ifade (buna benzer ifadeler Kutadgu Bilig’de sıklıkla yer almaktadır). Performans değerleme üzerine yapılan vurguya bir kanıt olarak gösterilebilir. Söz konusu dönemdeki insan kaynakları yönetimi ile ilgili olarak öne çıkan diğer bir noktada ödüllendirme üzerine yapılan vurgudur. Kutudgu Bilig’de

“Đşe yaradığı nispette ona ihsanda bulunmak ve hizmet nispetinde ona hakkını ödemek lazımdır” (Hacib, 1994:219).

ifadesi bize performansa dayalı ödüllendirmeyi hatırlatmakla birlikte ödüllendirmenin yapılmasının önerildiğini göstermektedir.

Karahanlılar döneminde en fazla öne çıkan diğer bir durum ise hiyerarşi ve hiyerarşinin korunmasına ilişkin yapılmış olan yüksek vurgudur. Nitekim Kutadgu Bilig’de yer alan,

“Küçük rütbeli kimseler büyükler arasına girmemeli…”

“Herkesin saray kapısındaki mevki ve yeri ne ise, bu hareket esnasında da olduğu gibi muhafaza edilmelidir” (Hacib,1994:192).

ifadeler hiyerarşinin hem kurulması, hem de her koşulda korunması gerektiğini açık bir

şekilde göstermektedir. Gerek Kutadgu Bilig’de, gerekse döneme ilişkin az sayıdaki diğer kaynaklarda Göktürkler döneminde önemli bir organizasyon yapısı parametresi olarak öne çıkan merkezileşmeye ilişkin bir vurguya ya da bunun için baskı yapan bir kurumsal baskıya rastlanmamıştır. Devletin sınırlarının Göktürk imparatorluğunun sınırları ile karşılaştırıldığındaki küçüklüğü böylesi bir tartışmayı ortadan kaldırmış olabilir.

Dışsal motivasyon faktörlerine verilen önem Karahanlılar döneminde de ön plana çıkmaktadır. Yine döneme ilişkin önemli bilgiler veren Kutadgu Bilig’de yer alan

“Onlara güler yüz göster, tatlı söz söyle, mal ve mülk dağıt serbest ve hür insanlar bu üç şeyin etrafında toplanır” (Hacib, 1994:179).

“Hazineni aç ve servet dağıt, adamlarını sevindir. Onlar senin her

arzunu yerine getirirler”

“Düşmana karşı cesur insan ne deri, dinle altın ve gümüş veren düşmanını mağlup eder”

“Adamlarını önce memnun et, sonra onlardan iş bekle, bütün arzuların yerine gelir, düşman önünde boyun eğer” (Hacib, 1994:393).

“Hizmette bulunan kimse bir şeyler ümit eder. Hizmetkâr ümidini keserse, durmaz gider” (Hacib, 1994:394).

“Ey hükümdar altın ve gümüş dağıt, hangi memleketi istersen oraya hakim olursun” (Hacib, 1994: 223).

ifadeleri yapılan tespiti desteklemektedir.

Bu anlatılanların yanı sıra karar verme uygulamalarında Göktürkler döneminde olduğu gibi istişare mekanizmasının etkili bir şekilde işlediği görülmektedir. Ancak, bu dönemde Đslamiyet’in kabulü ile birlikte istişare mekanizmasının işleyişinin değiştiği görülmektedir. Bunun yanı sıra Genç, (2000) ve Taneri (2004) tarafından söz konusu döneme ilişkin yapılan vurgular karar almada nihai söz hakkının Göktürk Devletindeki ile karşılaştırıldığında sultana daha fazla yaklaştığı yönündedir.

Karahanlılar döneminde de liderlik önemli bir yönetim tarzı parametresi olarak ön plandadır. Liderlik anlayışına ilişkin yapılan inceleme Göktürklerde olduğu gibi yüksek bir liderlik profiline işaret etmektedir. Bunun yanı sıra Göktürkler zamanında ilahi güç kaynağına yapılan vurgunun da kısmen form değiştirse de bu dönemde de devam ettiğini göstermektedir. Nitekim Kutadgu Bilig’de yer alan

“Tanrı kime beylik işini verirse, ona iş ile münasip akıl ve gönülde verir”

“Tanrı kimi bey olarak yaratmak isterse, ona önce münasip tavır ve hareket ile akıl ve kol kanat verir” (Hacib, 1994:147).

“Bu beyler memleketi tanzim ve idare etmek, halkı düzene sokmak ve dünyayı

temizlemek için nasbedilmişlerdir” (Hacib, 1994:291).

“Bu beylik mesnedine sen isteyerek gelmedin onu Tanrı kendi fazlı ile sana ihsan etti”

“Lütfederek sana bu beyliği verdi, ey bilgisi geniş olan insan buna şükür et”

(Hacib, 1994:392).

şeklindeki ifadeler liderin güç kaynağı ile ilgili olarak ilahi bir güç kaynağına vurgu yapmakla birlikte, Göktürkler döneminde sıklıkla zikredilen Kut kelimesinin bu dönemde pek kullanılmadığı görülmektedir. Bununla birlikte Göktürkler döneminde liderin üzerinde var olan meclis ve töre mekanizmaları ile sağlanan denetimin ve gerektiğinde liderin hesaba çekilmesine yönelik anlayışın bu dönemde Đslam dinin de etkisi ile kesin itaate bıraktığı görülmektedir. Kutadgu Bilig’de yer alan

“Ey beylerin diğer verip yükselttikleri kimse beyine karşı gelme onu büyük bil ve ona hürmet et”73 (Hacib, 1994:392).

ifadeler ve Kutadgu Bilig’deki genel konsept tarafımızdan yapılan tespiti desteklemektedir.

Karahanlılar dönemi yönetim anlayışına ilişkin yapılmış olan tespitler Đslamiyet’in kısmen Türk toplumunu etkilemeye başladığını göstermektedir. Daha öncede ifade edildiği gibi Türklerin Đslamiyet’i kabulünün yeni ve Đslam toplumu ile kurulan etkileşimin henüz düşük olması bu etkinin şiddetini azaltmaktadır. Ancak, etkilemeye ilişkin göstergeler bundan sonrası dönemler için Đslam dininin kurumsal çevre ve kültürel değerlerin şekillenmesinde daha belirleyici olacağına dair ip uçları vermektedir.

73 Yusuf Has Hacib’e göre hükümdarın halk üzerinde üç önemli hakkı vardır. Bunlardan birincisi ve en önemlisi halkın hükümdarın emirlerine hürmet etmesi ve emir ne olursa olsun onu yerine getirmesidir. Diğer taraftan Yusuf Has Hacib hükümdarın emrini yerine getirmenin halk için vacip olduğunu ifade etmektedir. Eserde “büyük ve küçük, onu duyan herkes bu emre riayet etmelidir”şeklinde bir atasözüne yer verilmiş olması, Türk düşüncesinde fermanlara mutlak itaat anlayışının köklerinin tarihi derinliğini gösterdiği gibi, aynı anlayışın fermana itaate ne kadar büyük önem verdiğini de ayrıca doğrulamaktadır (Genç,2002:71).