• Sonuç bulunamadı

2.3. REFAH EKONOMİSİ

2.3.1. Klasik Refah Ekonomisi

Refah ekonomisi ekonomi biliminin daima en temel konusu olmuştur.

Ekonominin en temel konusu olan refah ekonomisinin klasik refah ekonomisi dalı, Pigou’nun orijinalini 1920 yılında yayınladığı ve 1962 yılında son halini verdiği The Economics of Welfare adlı eserine dayandırılmaktadır (Holcombe, 2009:210). Klasik refah ekonomisi faydanın ölçülebildiğini ve farklı bireylerin faydalarının toplanabileceğini savunan kardinal fayda teorisini kullanmaktadır (Lange, 1942: 215).

Pigou (1962)’nun öncülüğünü yaptığı klasik refah ekonomisi yada Pigoucu refah ekonomisi, refahın kaynağı olan faydayı mutluluk ya da zevk olarak tanımlayarak Bentham’ın faydacı felsefisini temel almaktadır (Harsanyi, 1955; Sen, 2000).

Faydanın ölçülebilir ve karşılaştırılabilir olduğunu savunan Bentham’a göre, toplumdaki en çok bireye en fazla mutluluğun sağlanması toplumsal refah ilkesini ifade etmektedir (Little, 1951: 79). Toplumsal refah ilkesine göre sosyal fayda iki şekilde arttırılabilir:

• Toplumdaki bireylerin faydasında bir azalma olmadan en az bir bireyin fayda düzeyinin yükselmesi durumunda.

• Toplumdaki bireylerden bazılarının faydası azalsa bile, bu fayda azalışı, bireylerin artan faydasından az olması durumunda.

Faydacılık felsefesine göre, toplum tarafından üretilen ve zenginlik olarak

adlandırılan her bir değer, toplumun her bir üyesinin faydasını maksimum yapacak biçimde dağıtılmalıdır (Barr, 1987). Değer etkin bir şekilde üretilip her bir bireye eşit şekilde dağıtılırsa toplumun faydası da maksimum olmaktadır. Sen (2000)’e göre faydacılık üç kavram üzerinde yoğunlaşmaktadır; refahçılık, sonuççuluk ve toplam-sıralama. Bu kavramlardan refahçılık ve sonuççuluk bireyin yaptığı her bir tercihin, o tercihe ait faydanın değerine bağlı olduğunu ifade eder. Çünkü refah kavramı birey tercihlerinin faydalarını dikkate alırken, sonuççuluk her bir tercihin sadece neden olduğu sonuca göre değerlendirilmesini ifade etmektedir. Üçüncü kavram olan toplam-sıralama ise birey tercihlerinin toplanmasında kullanılan yöntemi ifade etmektedir. Bu yönteme göre her birey tercihinin neden olduğu faydalar toplandığında, toplam fayda yani sosyal fayda elde edilmiş olmaktadır.

Faydacılık Bentham’dan sonra John Stuart Mill, Henry Sidgwick, Francis Edgeworth, A. Marshall, A. C. Pigou gibi isimler tarafından geliştirilen bir felsefedir.

Bentham’ın faydacılık felsefesini devralan Pigou (1962), ekonomi politikasına uygulanabilir olan genel bir refah kuramı oluşturmak amacı taşımaktadır. Pigou’nun öncülüğünde gelişen klasik refah ekonomisi, özellikle Pareto ile birlikte, değer yargılarından uzaklaşarak daha bilimsel bir yapıya kavuşma çabası içine girmiştir.

Çünkü Pigou (1962) da faydanın veya tatminin ölçülemez olduğunun farkındadır. Bu yüzden sosyal refahı, parayla ölçülebilen değerlerle sınırlamış ve buna ekonomik refah adını vermiştir. Ekonomik refah ancak uygulanabilir bir durumda ise refah ekonomisi geçerli olacaktır. Refah ekonomisine önemli katkıları olan Scitovsky (1951)’ye göre, Pigou (1962)’nun bu kaygıları Pareto’nun katkıları sayesinde giderilmiştir. Scitovsky’ye göre, Pareto sayesinde, refah ekonomisi sosyal refah artışı için eşitlik ilkesinin yerine etkinlik ilkesinin benimsenme sonucu, refah ekonomisi toplumun refahına katkıda bulunmaktadır. Böylece refah ekonomisi daha bilimsel bir yapıya bürünmektedir.

Pareto’nun refah ekonomisine katkısının temeli Robbins (1932)’in Pigou’nun düşüncelerine karşı çıkışına dayanmaktadır. Robbins, Pigou’nun kardinal fayda ve karşılaştırılabilir bireysel fayda yaklaşımına itiraz etmiştir. Robbins’e göre fayda karşılaştırılabilir ve ölçülebilir bir kavram değildir (Scitovsky, 1951: 304). Robbins’in bu düşüncesinden hareketle, faydanın ölçülemez ve toplanamaz olduğunu savunan ordinal fayda yaklaşımı ağırlık kazanmış ve yeni refah ekonomisi yani Paretocu refah

ekonomisi ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla Pigou klasik refah ekonomisinin temellerini atarken, Robbins refah ekonomisinin klasik refah ekonomisinden yeni refah ekonomisine geçişinde çok önemli rol oynamıştır.

2.3.1.1. Klasik Refah Ekonomisine Katkılar

Klasik refah ekonomisi Pigou (1962) ve Robbins (1932)’in katkıları ile şekillenmiştir. Pigou (1962)’nun refah ekonomisine ilişkin görüşleri iktisat bilimine önemli katkılar yapmıştır. Pigou’nun görüşlerini eleştiren Robbins (1932) ise, iktisatçılara yeni bir bakış açısı kazandırarak, refah ekonomisinin mantıksal turtasızlıklarını çözmek isteyen iktisatçılara yol göstermiştir. Aşağıda, sırasıyla Pigou ve Robbins’in klasik refah ekonomisine olan katkılarına yer verilmektedir.

2.3.1.1.1. A. C. Pigou

Klasik refah ekonomisinin öncüsü Pigou (1962)’ya göre, toplumun refahı olan sosyal refah, istenebilecek her bir iyi şeyi kapsadığı için çok geniş bir alana sahiptir. Bu nedenle bireyin ve toplumun refah açısından incelenebilmesi için refah kavramının daraltılması gerekmektedir. Bu yüzden Pigou sosyal alanda refahın ölçüm birimi olarak parayı kullanmış ve refahı parayla ölçülen ekonomik refahla sınırlandırmıştır (Hicks, 1939). Pigou, Marshall’ın refahı açıklamak için kullandığı tüketici rantı yaklaşımını da kabullenerek, refaha ilişkin görüşlerini açıklamaktadır. Buna göre sosyal refah, faydacı felsefede olduğu gibi birey refahlarının toplamından oluşmaktadır. Bu toplamın sağlandığı sosyal refah fonksiyonu, toplumu oluşturan tüm birey faydalarının maksimum edilmesini amaçlamaktadır. Pigoucu refah ekonomisi üç varsayıma dayanmaktadır (Nath, 1975: 14):

• Karşılaştırılabilir bireysel fayda,

• Azalan marjinal fayda kanunu ve gelir ile ilişkisi,

• Eş tatmin kapasitesi.

Pigou (1962: 47)’ya göre sosyal refah artışının sağlanabilmesi iki duruma bağlıdır ve bunlara Pigou optimumu önermeleri denmektedir. Buna göre;

• Tercihleri için bireyleri daha çok çalışmaya zorlamadan üretimi artıran her bir durum sosyal refahı arttırır,

• Toplam üretim artışını etkilemeden ve hacmini daraltmadan, göreceli olarak geliri düşük olanların, ulusal gelirden aldığı payı arttıran her bir neden sosyal refah arttırır.

Bu önermelerden ilki üretim ikincisi ise üretilen değerin dağıtılması ile ilgilidir. İkinci önerme azalan marjinal fayda kanunun gelire uygulanmasını ifade etmektedir. Pigou’ya göre gelir dağılımının daha eşit bir yapıya kavuşması sosyal refahı arttıracaktır. Burada kastedilen zenginlerden yoksullara bireylere gelir veya satın alma gücünün transferi edilmesidir. Çünkü Pigou’ya göre ekonomik refah bireyin sahip olduğu gelire değil, tüketimine bağlıdır. Bu nedenle zengin bir bireyin gelirinin çok az bir miktarını tüketiyor olabilir. Görece zengin olan bir bireyden, tercihleri aynı olan görece fakir bir bireye gelir transfer edilmesi, gereksinim şiddeti daha yoğun olan tercihlerin tatminini sağlayacağı için sosyal refah artacaktır. Bu Pigoucu refah ekonomisinin eş tatmin kapasitesi varsayımının gereğidir. Diğer yandan Pigou’ya göre zengin bireylerin tükettiği malın teknolojisinde bir gelişime olmaksızın, fakir bireylerin tükettiği malın teknolojisinin gelişmesi gelir transferinden daha etkin bir bölüşümün ortaya çıkmasını sağlayacaktır (Pigou, 1962, 89).

Pigou, dışsallıkların geliştirilmesinde önemli yer tutan fayda ve maliyetler arasındaki olası farklılıkları da fark etmiştir. Pigou’ya göre herhangi bir ekonomik faaliyet sonucu ortaya çıkan bireysel faydalar, sosyal faydadan farklı olabilmektedir.

Diğer bir anlatımla bireysel maliyetler sosyal maliyetten farklı olabilmektedir. Çünkü malların üretimi sırasında piyasa aksaklıkları ortaya çıkabilmektedir. Örneğin eğitimli ve sağlıklı bireylerin yetiştirilmesi için harcanan kaynaklar, o eğitimli bireylerin topluma sağlayacağı faydayı arttıracaktır. O halde eğitim ve sağlık hizmetleri gibi malların sosyal faydası, bireysel faydalardan yüksektir. Dolayısıyla eğitim ve sağlık harcamaları sosyal refahın artmasına neden olmaktadır. Diğer yandan bir firmanın karını maksimum yapmak için üretim yapması çevre kirliliğine yol açabilmektedir. Bu durumda sosyal maliyetler artacağı için bireysel maliyetler daha düşük kalacaktır (Başoğlu vd., 2012: 215-216). Bu durumda devlet vergileme yoluyla sosyal maliyeti azaltma yoluna gidebilmektedir. Pigou böylece dışsallıklara vurgu yaparak, Paretocu

yaklaşım ile olan farklılığını ortaya koymaktadır (Nath, 1969: 37).

Robbins (1932), Hicks (1939) gibi iktisatçılar Pigou’nun klasik refah ekonomisine katkılarını vurgulamakla birlikte, O’nun düşüncelerini eleştirmektedir.

Hicks (1939), ekonomik ve sosyal refah arasında bir korelasyon kurarak, bireyler arası faydayı ölçen Pigou’ya karşı çıkmıştır. Hicks (1939), refahı iki kritere göre açıklamaktadır. Bunlardan ilki bireylerin bilinçlilik durumu ile bireysel refah ilişkisi, ikincisi ise refahın daha çok veya daha az diye kategorilendirilmesi düşüncesidir.

Pigou’nun ekonomik refah ölçümüne yakın duran Hicks, Marshall ve Pigou’nun ölçüm aracı olarak parayı kullanmasını eleştirmektedir. Hicks’e göre, zengin ve fakir bireyler için paranın marjinal faydası arasında fark vardır ve buna dikkat edilmelidir. Pigou’nun düşüncelerini eleştirerek klasik refah ekonomisine önemli katkılar yapan Robbins (1932)’in düşüncelerine ise aşağıdaki bölümde yer verilmektedir.

2.3.1.1.2. L. Robbins

İktisadın Doğası ve Anlamı Üzerine Bir Deneme (1932) adlı çalışmasıyla, Robbins iktisat bilimine en az üç önemli katkıda bulunmuştur. Bunlardan ilki, çağdaşlarına göre daha modern ve hedefleri daha iyi belirlenmiş bir genel iktisat tanımı yapmasıdır. İkinci katkısı, bireyler arası faydanın karşılaştırmasının yapılamayacağını savunarak, Hayek’in sosyal adalet görüşünün temellerini atmasıdır. Üçüncü katkısı ise, iktisadın bilimsel analiz yöntemleri kullanarak daha meşru bir yapıya kavuşacağını keşfetmesidir. Böylece, iktisatçılar Keynes’in Genel Teori (1936) çalışmasına olan ilginin arttığı döneme kadar, bilimsel olma kaygıları nedeniyle refah iktisadından uzaklaşmıştır (Scitovsky, 1951: 305).

İktisatçıların refah iktisadından bir süre uzaklaşmasına neden olan Robbins (1932), Pigou’nun özellikle bireylerarası fayda karşılaştırması yapılabileceğine ilişkin görüşüne karşı çıkarak, farklı bireylerin benzer zevklere sahip olamayacağını savunmuştur. Bu sayede Robbins, refah ekonomisinde öne çıkan ve özellikle Edgeworth ve Cannan tarafından geliştirilen, azalan marjinal fayda kanuna göre gelirin yeniden dağıtılması sonucu daha yüksek bir sosyal refah düzeyine erişileceği tezine önemli bir karşı duruş geliştirmiştir. Robbins’e göre, gelirin yeniden dağıtılması ile daha yüksek

bir sosyal refah düzeyinin elde edilebilmesinin önündeki en önemli engellerden biri değerlemedir. O’na göre geliri artan bireylerin, bu gelir ile zevklerini tatmin etmesi sonucu oluşcak fayda değerlemesi objektif değildir. Çünkü değer objektif değildir. Bu yüzden gelirin yeniden dağıtılması ile elde edilen sosyal fayda bilimsel değildir.

Robbins’in bu görüşü nedeniyle, refah iktisatçıları güçlü Pareto etkinliğine olan itirazlarını önemli ölçüde azaltmak durumunda kalmışlardır.

Robbins, Pareto etkinliğine olan bakışı ve değere ilişkin görüşleri nedeniyle, iktisatçılar tarafından eleştiriye de uğramıştır. Diğer yandan sosyal tercih teorisine önemli katkıları olan Little (1950) gibi iktisatçılar, Robbins’in değere ilişkin görüşünü reddetmekle beraber, Robbins’in yolunu takip etmeye çalışarak refah ekonomisinin mantıksal tutarsızlıklarını çözmeye çalışmıştır. Little (1950)’a benzer şekilde, Arrow (1963)’un imkansızlık teorisi geliştirmesinde de Robbins’in görüşlerinin payı vardır.

Robbins’in sosyal refah fonksiyonun kullanan Arrow (1963), belirli koşullar altında, bireysel tercihlerden kolektif tercihe geçişi sağlayacak olan ve bireylerin değer yargılarını dikkate alan bir sosyal refah fonksiyonunun gerçekleşme olasılığı üzerinde durmuştur.