• Sonuç bulunamadı

Ödetme teorisinin savunucularına göre ceza bizzat amaçtır, başka bir amacın aracı olarak kullanılmaz. Bu yüzden suçla mücadelede bir araç olarak da düşünülemez.389 Bu yaklaşımın mutlak adalet olarak adlandırılması da mümkündür.390

Cezanın amacının mutlak adaleti sağlamak olduğunu savunanların başında Kant gelir. Kant’a göre cezanın toplumsal savunma gibi bir amacı yoktur. Ceza, kanunun mutlak emridir.391 Bir adada yaşayan halk oybirliğiyle toplumu sonlandırmaya karar verse bile, ada terk edilmeden önce hapisteki son katilin idam cezasını infaz edilmesi gerekir. Böylece “her birey davranışının toplum içindeki değerini anlamış ve üzerinde başkasının kanını taşımamış olur”.392 Hegel ise suçun hukukun inkarı, cezanın da bu inkarın inkarı olduğunu ve bozulan düzenin

387 MOORE: Placing, s. 24.

388 HAFIZOĞULLARI: Ceza Normu, s. 181.

389 ÖNDER: s. 8.

390 AKTAŞ, Sururi: “Cezalandırmanın Amacı Üzerine”, EÜHFD, C. 13, S. 1-2, 2009, s. 1.

391 ÜZÜLMEZ, İlhan: “Ceza Sorumluluğunun Esası ve Cezalandırmanın Amacına Dair Düşünce Hareket-leri (Ceza Hukukunda Okullar Mücadelesi)”, AÜEHFD, C. V, S. 1-4, 2001, s. 265.

392 DEMİRBAŞ: Genel, s. 559.

88

düzeltilmesini sağladığını ifade eder. Kısaca ceza gelecek için değil, failin toplum düzenini bozan fiili nedeniyle uygulanır.393 Bu yaklaşımlar cezaya tamamen ahlaki açıdan bakar ve onu suçluyla toplum arasındaki hesabın kapatılması vasıtası olarak görür. Devlet hiçbir yararı olmasa bile suçluyu cezalandırmalıdır.394

Ödetmenin cezanın amacı olarak nitelendirilemeyeceği de ifade edilmiştir. Bu yaklaşıma göre “ceza, bir kötülüğün yine bir kötülükle ödetilmesidir. Ödetme, cezanın kendisidir. Bir şeyin kendisi o şeyin amacı olamaz. Bu demektir ki, ödetme, cezanın amacı değildir”. Cezanın amacı ıslahtır.395 Ödetme; cezanın esası, özü varlık nedenidir ve topluma ait bir ihtiyacın giderilmesinin aracıdır.396 Görüldüğü üzere bu yaklaşım cezanın ödetici niteliğini kabul eder, ancak bunu bir amaç olarak görmez, cezanın içkin bir özelliği olarak tanımlar.

Ödetme, cezanın amacının mutlak teorileri altında incelenir. Bu teorilere göre ceza gelecek için değil, toplum düzeni bozulduğu için verilir ve cezanın uygulanması bizzat amaçtır. Ödetmeyi suç işleyen kişinin gerçekleştirdiği kötülüğün karşılığını alması olarak gören yaklaşım, “kefaret” teorisidir. Toplumun bozulan adalet duygusunun yeniden inşası olarak gören yaklaşım ise, “adalet” teorisi olarak adlandırılır.397

393 ÖNDER: s. 478-479.

394 DEMİRBAŞ: Genel, s. 558.

395 HAFIZOĞULLARI/ÖZEN: s. 431-432.

396 HAFIZOĞULLARI: Ceza Normu, s. 186.

397 CENTEL, Nur: “Cezanın Amacı ve Belirlenmesi”, Prof. Dr. Turhan Tufan Yüce’ye Armağan, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayını, İzmir 2001, s. 338.

89

Yani cezanın ödetme amacının bir taraftan suç işleyen bireye başkasına verdiği acıyı çektirme boyutu, diğer taraftansa suç sebebiyle acı çeken toplumun bu acısını dindirme boyutu vardır. Bunların ilkinin suçlunun “hak ettiğini bulması”, ikincisinin ise toplumun bunu görmesi ve “kamu vicdanının rahatlatılması” anlamına geldiği söylenebilir.

Bu yaklaşım “düzeltici” (denkleştirici) adalet anlayışını yansıtır. Bu adalet anlayışı pozitif hukukun uygulanması vasıtasıyla hukuki ilişkilerde objektif ve genel standartlara ulaşılmasını ifade eder. Bu bağlamda ceza, suçun etkisini ortadan kaldırır.398 Yani suçun yarattığı kötülük, ceza kötülüğü ile denkleştirilir.399

Ödetici ceza yanlılarının cevaplaması gereken bir soru, kişinin cezayı, seçimleri yüzünden mi, yoksa seçimleri vasıtasıyla ortaya koyduğu karakter yüzünden mi hak ettiğidir. Buna “seçimleri” cevabı verilmelidir. Kişinin karakteri ne ceza alması ne de cezadan muaf tutulması için sebep olabilir.400

Kişiye ceza verilirken onun irade hürriyetine sahip olduğunun kabul edildiği, özellikle ceza hukuku alanında belirgindir. Kişi akli melekelerinin yerinde olduğu kabul edildiği için, suçlu görülüp cezalandırılır; aksi şekilde davranıp suç işlememesinin mümkün olduğu varsayılır.401 Ödetme amaçlı ceza devletin, failin fiilini ahlaki-hukuki anlamda kötü olarak nitelendirdiğine ilişkin bir değer yargısıdır.

Böyle bir yargının verilebilmesi için kişinin ahlaki kınanabilirliğe ve isnat yeteneğine sahip olması gerekir. Kişinin ahlaken kınanabilmesi içinse irade serbestisine sahip

398 GÜRİZ: s. 68.

399 CENTEL: s. 339.

400 ALEXANDER / FERZAN / MORSE: s. 16.

401 GÜRİZ: s. 66.

90

olması zorunludur. Bu yüzden ödetici ceza ve indeterminizm bir arada olmak durumundadırlar.402 Ceza hukukunda Klasik Okul, insanın hareketlerini seçerken tamamen özgür olduğunu kabul eder. Bu yüzden cezanın etik-ödetici olduğunu ve failin manevi sorumluluğuna dayandığını savunur. Klasik Okul ceza hukukunu üç temel ilke üzerine oturtur: Kusurlu irade, isnadiyet, ödetici ceza.403

Ödetici adalet cezayı hak edenlerin cezalandırılması gerektiğini savunur.

Cezanın hak edilmesi içinse iki şart arar: Haksız bir fiilin gerçekleştirilmiş olması ve bu fiilin kusurlu olarak gerçekleştirilmiş olması.404 Tüm ödetici teorilerin ortak noktası haksızlık kavramını temel almaları ve cezanın haksızlığın oranını aşamayacağını savunmalarıdır. Buna karşın cezanın kusurluluğu azaltan nedenler sebebiyle indirilmesi veya kusurluluğu kaldıran nedenler sebebiyle ortadan kalkması mümkündür.405

Kusurluluğu kaldıran nedenler, failin ahlaki kınanabilirliğini, dolayısıyla kusurunu ortadan kaldırdıkları için, onun cezayı hak etmez duruma gelmesini sağlarlar.

Görüldüğü üzere cezanın ödetme amacı, hareketin özgür iradenin eseri olduğu düşüncesine dayanır. İnsanlar kötü davranışı gerçekleştirmeyi kendi iradeleriyle seçerler, bu yüzden de çarptırıldıkları cezayı hak ederler. Buna karşın, tüm eğitimli psikologlar davranışın bu kadar bağımsız olmadığını bilirler. Hem

402 HONIG, Richard: “Ceza Gayeleri Nazaryesinin Tarihine Dair”, İÜHFM, (Çev.: ABADAN, Yavuz), C. 2, 1936, s. 415.

403 TOROSLU: Okullar, s. 368-369.

404 MOORE: Placing, s. 33.

405 FLETCHER: The Right, s. 961.

91

genetik yapı hem de yaşam deneyimleri kişilerin davranışları üzerinde belirleyici rol oynar.406

Toplumsal savunma hareketi de cezanın bu amacına karşı çıkar. Söz konusu anlayışın suçun altında yatan sebepleri göz ardı ettiğini ve failin iyileşmesine imkan tanımadığını savunur.407

Sorumluluk ve sorumlu tutulabilirlik birbirinden ayrılmalıdır. Başkalarına zarar verenler bunu genleri veya çevreleri sebebiyle yapsalar bile sorumlu tutulmalıdırlar. Herkesin tehlikeden korunmaya hakkı vardır. Başkalarına zarar veren kişileri toplumdan tamamen soyutlamak bu anlamda uygun bir yaklaşımdır. Ancak bu kişilerin nefret dolu bir ödetmeyi hak ettikleri söylenemez. Ödetici ceza kurumsallaşmış intikamdır ve modern bir toplumda kabul edilmesi mümkün değildir.408

Ödetme düşüncesi, insanların birbirlerine karşı pek çok kusurlu hareket gerçekleştirdikleri, ancak bu hareketlerin hepsinin cezalandırılmadığı söylenerek eleştirilmiştir. Cezalandırılan hareketlerin hangi kıstaslara göre belirleneceği açık değildir ve bu, devlete kanunları hazırlarken sınırsız bir yetki verilmesi anlamına gelir.409

İngiliz doktrini Bentham ve Beccaria’nın çalışmalarından beri haksızlığın ödetilmesini başlı başına bir amaç olarak görmez. Suçluyu cezalandırmanın amaç

406 BERSOFF: s. 84.

407 TÜMERKAN, Sonay: “Klasik, Pozitivist Okullarda ve Toplumsal Savunma Hareketinde Ceza Sorumlu-luğunun Esası”, İÜHFM, C. 48, S. 1-4, 1982-1983, s. 60.

408 BERSOFF: s. 85.

409 ÖNDER: s. 479.

92

olarak görülmesi, Anglo-Amerikanların tüm sosyal etkinliklerin üretken bir amaca hizmet etmesi ilkesine de uymaz.410