• Sonuç bulunamadı

Kazan›n Münhas›ran Alkolün Etkisi ile Meydana Geldi¤i Saptanmad›kça Alkollü Araç Kullanma Tek Bafl›na Hasar›n

ZMSS Teminat› Kapsam› D›fl›nda Kalmas›n› Gerektirmez

ÖZET: Davacı sigorta şirketi vekili, ZMSS sözleşmesine dayalı rücuen tazmi-nat talebinde bulunmuştur. Hasarın temitazmi-nat dışında kalabilmesi için kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması gerekir. Sürücünün alkollü olması tek başına hasarı teminat kapsamı dışında bırakmaz. Hasarın teminat kapsamı dışında olduğunu ispat

yü-●

kü sigortacıya aittir. Sürücünün aldığı alkol oranının doğrudan doğru-ya sonuca etkisi bulunmadığından mahkemece, nöroloji uzmanı, hukuk-çu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla kazanın salt alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediğinin araştırılması gerekir. Yapılan araştırma sonucu kazanın tek başına al-kolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması halinde hasar teminat kapsamı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmelidir.

➣ 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu m. 48.

➣ Karayolları Trafik Yönetmeliği m. 97.

T

araflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi için-de davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği dü-şünüldü:

Karar

Davacı vekili, müvekkili şirkete trafik sigortalı davalıya ait aracın olay anın-da alkollü olan anın-davalı yönetiminde iken karıştığı trafik kazasınanın-da 3. kişiye ait aracın hasarlandığını, zarar gören 3. kişiye 4.061,37.-TL hasar bedelinin öden-diğini, olayın münhasıran alkolün etkisi altında meydana geldiğini belirterek 4.061,37.-TL’nin ödeme tarihinden (21.01.2010) işleyecek yasal faizi ile davalı sigortalıdan tahsilini talep etmiştir.

Davalı vekili, kusuru, hasarı, kaza tespit tutanağını alkol oranını kabul et-mediğini, olayın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmediğini belir-terek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulü ile 4.061,37.-TL alacağın 05.03.2010 tarihin-den işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ve-kili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2- Dava, ZMSS sözleşmesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine iliş-kindir.

2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde; alkollü içki alması nedeniyle güven-li sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “ Uyuşturucu ve Ke-yif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97/1.

maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kay-betmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan son-ra bu konu ile ilgili olan “b-2” bendinde; alkollü içki almış olason-rak ason-raç kullan-dığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üs-tünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.

Öte yandan, ZMSS genel şartlarının B.4.d maddesinde; tazminatı gerektiren olay işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniy-le aracı güvenli sürme yeteneknedeniy-lerini kaybetmiş bulunmalarından inedeniy-leri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır. Bununla birlikte ZMSS genel şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48.

maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında alkollü içki almış olması ne-deniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzen-lenmesine olanak tanıyan hükümde; yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde yukarıda anı-lan yasa hükmü tekraranı-landıktan ve mütakip uyuşturucu veya keyif verici mad-deler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten son-ra yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan al-kol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunma-dığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya ay-kırı bir şekilde genel şart olarak kabulüde mümkün değildir.

O halde hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olma-sı gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olmaolma-sı tek başına hasa-rın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik böyle bir durumda hasahasa-rın temi-nat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigor-tacıya düşmektedir.

Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından makemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu

aracı-lığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışın-da başka unsurların dışın-da olayın meydışın-dana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin be-lirlenmesi durumunda oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından dava-nın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsen-mektedir (YHGK’nun 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK’nun 07.04.2004 gün ve 2004/11-257-212, YHGK’nun 02.03.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK’nun 14.12.2005 gün ve 2005/11-624,713 sayılı ilamları).

Somut olayda; davalı araç sürücüsü 0.52 promil alkollü olarak araç kulla-nırken kavşaklarda geçiş önceliğine uymayarak dava dışı 3. kişiye ait araçla çar-pışmıştır. Olayla ilgili düzenlenen kaza tespit tutanağı ile nöroloji uzmanı ve makine hühendisi bilirkişi kurulundan alınan 08.06.2010 tarihli raporda ve ma-hallinde yapılan keşiften sonra ibraz edilen makine mühendisi ile trafik polis memurundan alınan raporda davalı sürücünün kavşakta geçiş önceliğine uyma-dığından % 100 kusurlu olduğu 0.52 promil alkollü olması nedeniyle zihinsel et-kinlikte ve yeneklerinde azalma ortaya çıktığından alkolün verdiği cesaretle ge-çeceği yolun uzunluğunu hesaplayamayıp anayola kontrolsüz giriş yaparak ana-yoldan geçen 3. kişiye ait araca çarptığı kazada davalının alküllü olmasının salt kararın oluşmasında etkisi olduğu bildirilmiştir. Davalı tanığı Mesut duruşmada dinlenmiş, daha sonra Adli Tıp Kurumu’ndan aldırılan 28.10.2010 tarihli rapor-da rapor-davalı sürücünün ilk geçiş hakkını anayolrapor-dan gelmekte olan diğer sürücü irapor-da- ida-resindeki araca vermeden kavşağa giriş yaparak kavşaklarda ilk geçiş hakkı ku-ralını ihlal nedeniyle % 75, 3. kişiye ait aracın sürücüsü Hasan’ın kavşağa gel-meden önce hızını asgari düzeye düşürüp müteyakkız olması, kavşağa giren da-valı aracını fark ettiğinde etkin fren ve direksiyon tedbiri olarak kazayı önleme-ye çalışması gerektiği halde bu hususlara riaönleme-yet etmediğinden % 25 oranında ku-surlu olduğu belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan ilkelere göre sürcünün alkollü ol-ması yalnız başına hasarın teminat dışında kalol-masını gerektirmez. Hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir. Kazaya karışan 3. kişiye ait aracın sürücüsünün kusurlu olması alkolün münhasıranlığını orta-dan kaldırır. Mahkemece dosyada mevcut bilirkişi raporlarının içeriği yazılmış ancak hangi rapora neden itibar edildiği gerekçelendirilmeden davanın kabulü-ne karar verilmiştir.

Bu durumda mahkemece bilirkişi raporları arasında kusur durumu yönün-den farklılık olduğu da gözetilerek hangi bilirkişi raporuna neyönün-den üstünlük ta-nındığı hususunda gerekçesi de gösterilmek suretiyle sonucuna göre karar veril-mesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı Hüseyin vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı Hüseyin’e geri verilmesine 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ

Tarih: 05.12.2011 Esas: 2011/8536 Karar: 2011/12459