• Sonuç bulunamadı

Heyete Dahil Hakimlerden Birinin K›sa ve Gerekçeli Kararlardaki ‹mzas› Farkl› Olan Karar Hukuken Geçerli

Bir Karar Olarak Kabul Edilemez

ÖZET: Duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başka-nı ile zabıt katibi tarafından imzalanması yeterlidir. Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip okunan son kararın ise, karara katılan tüm hakimler ve tutanağı hazırlayan katip tarafından imzalan-ması zorunludur. Uygulamada kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, aslında hükmün esasını oluşturmaktadır. Duruşma tutanağına geçirilip açıklanmakla da geçerlilik kazanır. Kısa karar, hüküm sonucunu ihtiva etmelidir. Kısa karar ve gerekçeli kararın tüm sayfalarının mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından birlikte imzalanması gerekir. Heyete dahil hakimlerden birinin kısa ve gerekçeli kararlarda-ki imzası farklı olan karar hukuken geçerli bir karar kabul edilemez.

İmza noksanlıkları ve farklılıklarından kaynaklanan sorunun mahallin-de yapılacak araştırma ile tespit ve gimahallin-derilmesinmahallin-de zorunluluk vardır.

Bu eksiklikler giderilip, tutanakların yöntemince düzenlenip imzalandı-ğı tespit edildikten sonra temyiz incelemesi yapılabilir.

➣ 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 219, 232.

K

asten öldürme suçuna teşebbüsten sanık Yaşar’ın 5237 sayılı TCY’nın 81/1, 35/2, 29, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalan-dırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 12.11.2009 gün ve 115-246 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza

Dairesi’nce 22.09.2011 gün ve 3821-5416 sayı ile;

“Hüküm esasını oluşturan kısa kararın verildiği son celseye katılan 25393 sicil nolu üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzanın ay-nı olmaması, şayet ayay-nı hakime ait ise bunun nedeninin denetime olanak verme-si bakımından tutanağa bağlanmamış olması” isabetverme-sizliğinden bozulmasına ka-rar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.10.2011 gün ve 104855 sayı ile;

“…Duruşma tutanaklarının ancak sahteliğinin iddia edilebileceği hususu gözden kaçırılmamalıdır. Esasen, temyiz incelemesinde bir sahtecilik iddiası da bulunmamaktadır. Sadece hukuki yönün temyize konu edilebileceğine dair CMK’nun 294/2. maddesi esas alındığında, sahtecilik iddiasının bulunmaması halinde, duruşma tutanağının şekline ilişkin itirazlara temyiz incelemesi sırasın-da bakılmamalıdır. Zira, bozma kararı verilmesi halinde, itirazlara konu olgula-ra ilişkin yeni işlemlerin yapılabilir olması gerekir. Yargıtay, CMK’nun 302/2.

maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, temyiz edilen hükmü, hükmü etkileye-cek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozmalıdır. Yoksa CMK’nun 304/2. maddesinin uygulanma olanağı bulunmayacaktır. Gerçekten de, CMK’nun 304/2. maddesi uyarınca, bozma sonrasında mahkemece yeniden in-celeme yapılması ve yeniden hüküm verilmesi gerekmektedir. O halde Yargıtay, öncelikle fark edilen belirtilen nitelikteki şekli içerikli eksiklik ve yanlışlıklar için, öncelikle eksikliğin giderilmesini istemelidir. Yani, duruşmada bulunan ha-kim üyenin yerine başka haha-kim üyenin imza attığı fark edilmiş, duruşma tutana-ğı başlıtutana-ğındaki ad-soyad, sicil numarası ile tutanatutana-ğın altındaki belirtilen bilgile-rin birbibilgile-rine uymaması veya imzalar arasında duraksamaya yol açabilecek şekil-de bariz farklılıklar tespit edilmiş olması halinşekil-de, öncelikle bu yanlışlığa ilişkin gerçek durum yerel mahkemeden sorularak tutanağa bağlanmalıdır. Yoksa bu şekli yanlışlıklar bozma konusu yapılmamalıdır.

Öte yandan, temyiz incelemesinin ancak hukuka aykırılık hallerine özgü ol-duğu da gözden kaçırılmamalıdır. CMK’nun 288. maddesine göre hukuka aykı-rılık, bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanmasıdır. Bozma konusu duruşma işlemi incelendiğinde, CMK’nun 289. madde uyarınca mahke-me doğru şekilde oluşturulmuş, sadece tutanaktaki şekli unsurlarda bir uyum-suzluk meydana gelmiştir.

Sonuç itibariyle, belirtilen hükümler muvacehesinde, Yargıtay temyiz ince-lemesinin hukuka aykırılıklara özgülendiği, yeniden incelenmesi gereken bir durumun söz konusu olmaması halinde, şekli eksiklikler nedeniyle hükmün

bo-zulmaması ve eksiklikler giderildikten, gerektiğinde elektronik imzalarla yapı-lan işlemler de belirtilmek, bu suretle duraksamaya yol açan yanlışlıklar açıkla-nıp tutanağa bağlandıktan sonra esastan karar verilmesi gerektiği düşünülmek-tedir. Maddi gerçekliği esas alan Ceza Hukukunda, bir üyenin veya katibin adı-nın veya sicil numarasıadı-nın yanlış yazılması, tutanağın altındaki bilgilerle başlı-ğındaki bilgilerin birbiriyle uyumlu olmaması, duruşmaya gerçekte iştirak etme-yen üetme-yenin yanlışlıkla duruşma tutanağına imza atması, maddi gerçekliği değiş-tirmez. Belirtilen işlemler, sadece yapılan işlem yönünden sakat işlem olarak ka-lırlar. Esas olan, adı yanlış yazılsa da, mahkemenin hukuka uygun olarak oluş-turulması olmalıdır. O halde, duruşma tutanağının şekline ait eksiklik ve aksak-lıklar, maddi gerçekliği değiştirmediği cihetle, ancak yanlışlıkların düzeltilme-sine konu edinebilirler. Gerçekten de, yapılmış bir duruşmada ileri sürülen de-liller, sırf hakimin adının yanlış yazılması nedeniyle yenilenemeyecektir. Sonra-ki duruşma, başka bir duruşma olacaktır. Oysa sakat olduğu iddia edilen ilk du-ruşmada her şey usulüne uygun olarak yapılmış, duruşma tutanağı sonlandırılır-ken istenmeden bir yanlışlık yapılmıştır. Bu yanlışlık, yapılan duruşmayı huku-ka aykırı kılmamalıdır.

İzah edilen nedenlerle itirazın kabulü ile Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 22.09.2011 tarih ve 2010/3821 Esas, 2011/5416 Karar sayılı bozma kararının kaldırılarak, esastan görüşmeye esas ve usuli işlemlerin tamamlanmasının sağ-lanması ve gereği için dosyanın özel dairesine gönderilmesi” gerektiği görüşüy-le itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI

İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık Yaşar hakkında kasten öldürme su-çuna teşebbüsten kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Yargıtay C.Başsavcılığı ile özel daire arasında oluşan ve Ceza Genel Kuru-lu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme heyetinde yer alan bir üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının farklı ol-masının bozma nedeni oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Yerel mahkemece hükmün açıklandığı 12.11.2009 günlü oturuma katılan ... sicil numaralı üye hakim B.’nin de dahil olduğu mahkeme heyeti ve zabıt

katibinin duruşma tutanağının kısa kararın yazılı olduğu iki sayfasının altını im-zaladıkları, yine beş sayfadan oluşan gerekçeli karardaki tüm sayfaların da mah-keme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalandığı, ancak ...

sicil nolu üye hakimin kısa karardaki imzası ile gerekçeli karardaki imzasının ilk bakışta açıkça anlaşılabilecek şekilde farklı olduğu, anlaşılmaktadır.

Ceza Yargılaması Yasası’nın “Duruşma tutanağı” başlığını taşıyan 219.

maddesinde; duruşma için tutulan tutanağın mahkeme başkanı veya hakim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanacağı, mahkeme başkanının mazereti olduğunda, tutanağın en kıdemli üye tarafından imzalanacağı,

231/1. maddesinde; duruşmanın sonunda, 232. maddede belirtilen esaslar dahilinde hazırlanmış bulunan hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirilece-ği ve bunun duruşmada okunacağı,

“Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar” başlığını taşı-yan 232. maddesinin ilk iki fıkrasında; hükmün başlığında bulunması gereken unsurların neler olduğu, üçüncü fıkrasında; duruşma sırasında tutanağa geçiril-meyen hüküm gerekçesinin hükmün açıklanmasından itibaren onbeş gün içinde yazılarak dava dosyasına konulacağı, dördüncü fıkrasında; karar ve hükümlerin, bunlara katılan hakimler tarafından imzalanacağı, yedinci fıkrasında da; hüküm-lerin nüshaları ve özethüküm-lerinin mahkeme başkanı veya hakim ile zabıt katibi tara-fından imzalanıp mühürleneceği,

Anılan yasanın “Duruşma tutanağının ispat gücü” başlıklı 222. maddesinde de; duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığının ancak tutanakla ispat olunabileceği, tutanağa karşı yal-nız sahtecilik iddiasının yöneltilebileceği belirtilmektedir.

Sözü edilen yasal normlar birlikte değerlendirildiğinde; duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından imzalanmasının yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Duruşma sürecinin sonunda ve-rilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm hakimler ve tutanağı yazan kâtiplerce imzalanması zorunludur. Uygulamada kı-sa karar diye adlandırılan bu hüküm, aslında hükmün ekı-sasını oluşturmakta, du-ruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır.

Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün duruşma tutanağına geçirilmesi sı-rasında, hükmün gerekçesinin de tutanağa yazılmasıdır. Böyle yapıldığında, du-ruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının CYY’nun 232/4. madde-si uyarınca karara katılan tüm hakimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanma-sı, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise CYY’nun 219. maddesi

uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak katibi tarafından imzalanması yeterli ola-caktır.

Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 28.09.2010 gün ve 174-176 sa-yılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da belirtildiği üzere; ceza yargıla-ması işlemleri, onlara belge kanıtı değerinin tanınyargıla-ması amacıyla duruşmada tuta-naklara yansıtılmakta ve yetkililerce imzalanarak resmi belge niteliğine kavuşrulmaktadır. Yasanın buyurucu hükmü uyarınca duruşma safhalarını gösteren tu-tanakların her sayfasının hakim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanması bu neden-le zorunludur. Bu şeklî düzenneden-lemenin amacı, tutanaklara güven duyulmasını sağ-lamaktır. İmza hususunda kuşku bulunan duruşma tutanağı, içeriğine duyulması gereken güven yönünden duraksamaya yol açar ve resmi belge niteliği zafiyete uğrar. Böyle bir belgeye dayanılarak hüküm tesis olunamayacağı gibi, bu nitelik-teki bir usulü aykırılığı taşıyan hükmün esası da özel dairece incelenemez.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Kısa ve gerekçeli kararın tüm sayfalarının mahkeme başkanı, üye hakimler ve zabıt katibi tarafından imzalanmış olduğu, ancak ... sicil nolu üye hakimin kısa ve gerekçeli karardaki imzaları arasında ilk bakışta açıkça fark edilecek de-recede farklılık bulunduğu görülmektedir.

5271 sayılı CYY’nun 222. maddesi de gözetildiğinde, ortada hukuken ge-çerli ve temyiz denetimine elverişli bir kararın bulunduğunun kabul edilebilme-si için, öncelikle imza noksanlıkları ya da farklılıklarından kaynaklanan sorunun mahallinde yapılacak araştırma ile tespit ve giderilmesinde zorunluluk bulun-maktadır. Bu eksiklik giderilip, tutanakların yöntemince düzenlenip imzalandı-ğı kesin olarak belirlendikten ve bu konudaki kuşkular giderildikten sonra esas-tan temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, özel dairenin bozma kararında isabetsizlik bulunmadığından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılı-ğı’na TEVDİİNE, 13.03.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

Tarih: 15.11.2011 Esas: 2011/7-312 Karar: 2011/225

Di¤er Koflullar Yan›nda Yasada Belirtilen Süre Geçmifl