• Sonuç bulunamadı

ÖZET: Mahkemece verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, baş-vurunun yapılacağı merci, başvuru yöntemi ve süresinin hiçbir duraksa-maya yer olduraksa-mayacak şekilde belirtilmesi gerekmektedir. Aksi durum eski hale getirme nedenidir. Yasa yolu bildirimindeki eksiklik hak kaybına yol açacak nitelikte değilse ve bundan doğan bir hak kaybı bulunmamakta ise bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmaz. Somut olayda sanığın yokluğunda tefhim edilen hükümde başvurulacak yasa yoluna ilişkin bil-dirimde temyiz süresi “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” şeklin-de belirtilmiştir. Hüküm usulüne uygun sanığa tebliğ edildikten sonra sa-nık hükmü temyiz süresi geçtikten sonra temyiz etmiştir. Sanığın yoklu-ğunda karar verilmesi halinde temyiz süresinin tebliğ ile başlayacağı açıktır. Bu durumda temyiz bildirimde “tefhim” kelimesine yer verilmesi sürenin tebliğ ile başlayacağı gerçeğini değiştirmez. Açıklanan nedenler-le, yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz isteminin reddi gerekir.

➣ 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 34, 40, 231.

➣ 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu m. 310, 317.

H

ırsızlık suçundan TCY’nın 142/1-b, 143/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve aynı yasanın 51/1.

maddesi uyarınca cezasının ertelenmesine,

Mala zarar verme suçundan anılan yasanın 151/1, 62 ve 52. maddeleri uya-rınca 2000.-YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına,

İşyeri dokunulmazlığını ihlal etme suçundan TCY’nın 116/4, 62, 50/1-a ve 52 maddeleri uyarınca 6000.-YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Afyonkarahisar 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 08.05.2008 gün ve 50-213 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nce 26.09.2011 gün ve 782-40048 sayı ile;

“...Sanık Yaşar’ın yokluğunda kurulan 08.05.2008 günlü kararda, yasa yolu başvuru süresinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacağının belirtil-mesi gerekirken, ‘tefhimden ve tebliğden itibaren’ başlayacağının belirtilbelirtil-mesi suretiyle yanıltıcı ifadenin kullanıldığı ve bu haliyle tefhimin T.C. Anayasa-sı’nın 40/2, 5271 sayılı CMK’nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde öngörü-len yöntemlere uygun olarak yapılmadığı anlaşıldığından, adı geçen sanığın temyiz isteminin süresinde ileri sürüldüğü kabul edilerek yapılan incelemede:

A- Mala zarar vermek suçu için kurulan hükmün incelenmesinde:

5237 sayılı TCK’nın 50/5. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hük-molunan cezaların tür ve miktarına göre, 1412 sayılı CMUK’nun 5219 Sayılı Yasa ile değişik 305/1. maddesi gereğince hükmün temyizi olanaklı bulunmadı-ğından, 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca sanıklar Yaşar ve Selami’nin temyiz istemlerinin tebliğ-nameye kısmen aykırı olarak reddine,

...C- Sanık Yaşar için işyeri dokunulmazlığını bozmak ve hırsızlık suçları yönünden kurulan hükmün incelenmesinde:

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken ge-çerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulun-madığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- İşyeri dokunulmazlığını bozmak suçunun birden fazla kişi tarafından bir-likte işlendiği anlaşılıp kabul edildiğine göre, 5237 sayılı TCK’nın 119/1-c.

maddesi ile cezada arttırma yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

2- Kayden 02.01.1990 doğumlu olan ve suçların işlendiği 09.12.2007 günü 15 yaşını bitirmiş 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında, her iki suç için yapılan uygulamada 5237 sayılı TCK’nın 31/3. maddesinin uygulanması gerek-tiğinin düşünülmemesi,

3- Hırsızlık suçu için kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi-nin 1. fıkrasında öngörülen belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbir-lerinin, aynı yasa maddesinin 4. fıkrası gereğince, fiili işlediği sırada 18 yaşını tamamlamamış olan sanık hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi,

4- Diğer sanıkla birlikte suçları birlikte işleyen sanık Yaşar’ın neden olduğu yargılama giderinden ‘ayrı’ yerine, ‘müteselsilen’ sorumlu tutulmasına hükme-dilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 326/2. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık Yaşar’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak bozulmasına, işyeri dokunulmazlığını bozmak suçu için 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinin gözetil-mesine” karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 25.10.2011 gün ve 240156 sayı ile;

“Yargıtay 6. Ceza Dairesi ile Cumhuriyet Başsavcılığımız arasındaki uyuş-mazlık sanık Yaşar’ın, hakkında verilen hükmü süresinde temyiz edip etmediği ve davanın esasının incelenip incelenmeyeceğine ilişkindir.

Tebliğnamemizde açıkladığımız üzere Cumhuriyet Başsavcılığı olarak sanı-ğın yokluğunda verilen hükmü, kendisine tebliğ edilmesinden itibaren 7 günlük yasal süreden sonra temyiz etmesi nedeniyle temyiz isteğinin reddine karar ve-rilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.

Şöyle ki; hüküm fıkrasında kararın tefhim ve tebliğinden itibaren 7 gün içinde mahkemeye verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt kâti-bine beyanda bulunmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabileceği açıkça belir-tildiğinden, yanıltıcı bir ifadenin kullanılmadığı kanaatindeyiz.

Bilindiği üzere kararlar son oturumda hazır bulunanlar yönünden tefhim ta-rihinden, yokluğunda karar verilenler yönünden ise, tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde temyiz edilebilmektedir. Karar sanığın yokluğunda ve kendisine usulüne uygun olarak 17.05.2008 tarihinde tebliğ edilmiştir. Hüküm ise sanık ta-rafından 7 günlük yasal süresinden sonra 05.06.2008 tarihinde temyiz edilmiştir.

Sanığın lehine olan durum hükmün tebliğ edilmesidir. Hak ihlali söz konu-su değildir. Bu hale göre temyiz isteminin süresinde olmaması nedeniyle CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddi gerekmektedir.

Bu itibarla sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek esasa giril-mesinin ve mala zarar verme suçundan red, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından dolayı hükmün bozulmasına karar verilmesinin isabetli

olma-dığı” düşüncesiyle itiraz yasa yoluna başvurarak, özel daire kararının her üç suç yönünden de kaldırılmasına ve sanığın temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nun 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sa-nık Yaşar hakkında kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kuru-lu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yo-lu bildiriminin yasal ve yeterli oyo-lup olmadığı ile buna bağlı olarak sanığın tem-yizinin süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden:

Yerel mahkemece sanığın yokluğunda tefhim edilen kararın yasa yolu bil-diriminin; “sanıkların ve müştekilerin yokluğunda, kararın tefhiminden ve teb-liğinden 7 gün içinde mahkememize verilecek dilekçe veya tutanağa geçirilmek üzere zabıt katibine beyanda bulunulmak suretiyle Yargıtay yoluna başvurabile-ceği, 5320 sayılı CMK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’un 8. maddesi gereğince Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça oku-nup usulen anlatıldı” şeklinde olduğu, gerekçeli kararın 17.05.2008 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, sanığın da 05.06.2008 tarihli dilekçe ile yasal süresinden sonra hükmü temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde yasa yolu bil-diriminde yanıltıldığına ilişkin herhangi bir anlatımda bulunmadığı anlaşılmak-tadır.

5320 Sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nun 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen karar-larda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçe ile veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdir-de, beyanın tutanağa geçirilerek hakime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen ka-rarlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.

5271 sayılı CYY’nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde de hüküm ve ka-rarlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru yönte-mi ve süresinin hiçbir duraksamaya yer vermeksizin açıkça belirtileceği hüküm-lerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık, anılan yasanın 40. maddesi

uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edi-lecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bil-dirim nedeniyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belir-lenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.

5271 sayılı CYY’nun 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir yasa yolu başvurusunda yasa yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını orta-dan kaldırmayacağı, bu halde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun der-hal görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süre-sinde verilen bir dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde C.Savcılığı’na ya da bir başka mercie is-temde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide ya-nılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıl-dığı merci tarafından, istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine ay-nı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluştu-rarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak ka-yıpları önlenecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın yokluğunda verilen hükümde başvurulacak yasa yoluna ilişkin bil-dirimde temyiz süresinin “tefhiminden ve tebliğinden 7 gün içinde” biçiminde yazıldığı, usulüne uygun olarak tebliğ edilen bu hükmü sanığın süresinden son-ra temyiz ettiği, temyiz dilekçesinde bildirimde yer alan bu ifade nedeniyle tem-yiz süresinin ne zaman başlayacağı hususunda bir duraksama yaşadığına ilişkin herhangi bir anlatımın yer almadığı gibi, temyiz süresinden sonra dilekçenin ve-rilmesine ilişkin de herhangi bilginin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

5320 Sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan CYUY’nun 310. maddesi uyarınca, yokluğunda verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tebliğden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte

olup, sanık 17.05.2008 tarihinde tebliğ edilen hükme karşı bir haftalık süreden sonra 05.06.2008 günü temyiz başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar karar-da başvurulacak yasa yollarına ilişkin bildirimde, sürenin başlangıcının “tefhim ve tebliğ” şeklinde gösterilmesi nedeniyle bildirimin eksik ve yanıltıcı olduğu, bu durumun eski hale getirme nedeni olarak kabulü ile temyiz başvurusunun sü-resinde yapıldığı ileri sürülebilirse de, yoklukta verilen hükme ilişkin olarak temyiz süresinin, sanığın bu hükmü usulüne uygun olarak öğrenmesi yani teb-liğle işlemeye başlayacağı açık olduğundan, bildirimde ayrıca “tefhim” kelime-sine de yer verilmesinin, sanık açısından yasa yolu süresinin tebliğ ile işlemeye başlayacağı gerçeğini değiştirmeyeceği, kaldı ki sanık süresinden sonra verdiği temyiz dilekçesinde, bu ifadenin kendisini temyiz süresinin başlangıcı konusun-da yanılgıya düşürdüğüne ilişkin bir iddiakonusun-da konusun-da bulunmamıştır.

Diğer taraftan, belirtilen sürede yanlış mercie, yanlış şekilde bir başvuruda bulunulması halinde yanılmanın CYY’nun 264. maddesi kapsamında değerlen-dirileceği hususu da göz önüne alındığında, başvuranın hakları ortadan kalkma-yacaktır

Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile özel daire bozma kararının sanık Yaşar’ın her üç suçu yönünden de kaldırılmasına, sanığın temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nun, 5320 Sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince ha-len yürürlükte bulunan 310. maddesinde belirtiha-len bir haftalık süre içinde yapıl-maması nedeniyle, aynı yasanın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmeli-dir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan altı kurul üyesi; “yasa yolu bildirimindeki yanıltıcı ifade nedeniyle temyiz süresinin sanığa açıklamalı tebligat yapılıncaya kadar işlemeye başlamayacağı ve sanığın temyizinin süresinde olduğundan iti-razın reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 26.09.2011 gün ve 782-40048 sayılı bozma kararının sanık Yaşar’ın mala zarar verme, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları yönünden KALDIRILMASINA,

3- Sanık Yaşar’ın yasal süreden sonra gerçekleşen temyiz isteminin 1412 sa-yılı CYUY’nın 5320 Sasa-yılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bu-lunan 310 ve 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılı-ğı’na TEVDİİNE, 06.03.2012 günü yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 13.03.2012 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

Tarih: 13.03.2012 Esas: 2011/1-391 Karar: 2012/91

Heyete Dahil Hakimlerden Birinin K›sa ve Gerekçeli