• Sonuç bulunamadı

Kayseri ve Kırşehir çevresinde meydana gelen göç dalgaları

XIII. YÜZYILDA ORTA VE DOĞU ANADOLUDAN

2.3. Kayseri ve Kırşehir çevresinde meydana gelen göç dalgaları

2.3.1. Moğol istilası öncesinde bölgenin siyasi, iktisadi, kültürel durumu Anadolu toprağı en eski devirlerden itibaren değişik toplulukların geçiş yeridir. Bu yüzden değişik zamanlarda bir takım güçlerin işkal ve iskanına sahne olmuştur. Anadolu’da İstanbul’dan başlayarak İznik, Eskişehir güzergahından Konya’ya varıldıktan sonra ikiye ayrılan ticari ve askeri yol bulunmaktadır. Bu yolun kollarından birisi Toros geçitlerinden ve Fırat vadisinden Hindistan’a uzanmaktadır. Diğeri ise Kayseri, Kızılırmak vadisi ve Erzurum üzerinden Doğu Anadolu’ya uzanmaktadır. Bahsimize konu olan bu güzergah bu açıdan değişik iskanları bünyesinde barındırarak siyasi, ticari, dini ve kültürel anlamda önemli bir merkez haline gelmiştir. Bu özelliği ile Kayseri, daha eski devirlerde olduğu gibi Bizans döneminde de dünya ticaretinde esaslı bir rol oynamış, İslam fütuhatı ve diğer istilalar karşısında Bizans burayı devamlı savunmak zorunda kalmıştır.

Danişmend Oğulları tarafından XI.asrın sonlarında fethedilen Kayseri, 1160 yılına kadar onların idaresinde yönetilmiştir. II. Kılıçarslan’ın ele geçirmesinden sonra devletin önemli bir yerleşim merkezi haline gelen şehir iskan için en cazip yerlerden birisi olmuştur. İlim, sanat ve ticaret alanlarında eski devirlerdeki seviyesi Türk fütuhatıyla birlikte daha da artmıştır. Kayseri, Danişmend Oğullarıyla kazandığı ivmeyi Selçuklular döneminde daha da yükseltmiş, devletin başkenti olmuştur.

Bölgenin her bakımdan önemli mevkilerde bulunmasını kolaylaştıran yegane sebeplerinden birisi bu şehirlerin, Anadolu’nun ortasında doğudan batıya, kuzeyden güneye uzanan yollarla çevrili olmasıdır. Bu durum bölgeyi uluslar arası pazar yeri durumuna getirmiştir. XIII. yüz yılın bir çok yerli yabancı yazarlarının hakkında bilgi verdiği Yabanlu Pazarı burada meydana getirilmiştir. Bu pazar senenin belli bir

zamanında kurulur Bizans, Kırım, Suriye ve İran’dan insanlar buraya ticaret için gelmişlerdir329.

Kayserinin ilmi ve kültürel performansı Anadolu’da ilk ilmi eserlerin meydana getirilmesini sağlarken330, aynı zamanda şehrin ilmi cazibesi, ilim adamlarının burada iskanını ve ilmi müesseseler meydana getirmelerini sağlamıştır.

Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci tahta geçişi sonrasında Malatya’lı Şeyh Mecdü’d-din İshak’ın çabalarıyla Anadolu’ya gelen ilim adamları arasında Ahi Evren Şeyh Nasıru’d-din Mahmud’da bulunmaktadır. Anadolu’ya geldikten sonra hocası Evhadü’d-din ile birlikte Kayseri’ye yerleşen Ahi Evren, burada Ahilik teşkilatını kurmuştur331. Bu şehrin sahip olduğu coğrafi, ticari ve ilmi önemden dolayı devrin en dikkat çekici kültürel, iktisadi, sınai kuruluşları burada oluşturulmuş ve bu anlamlarda iskanlar meydana getirilmiştir.

2.3.2. Türkmenlerin Kırşehir’de himayesi, Moğol istilasının Kayseri ve Kırşehir’de meydana getirdiği korku ve neticesinde meydana gelen göçler

I. Alâü’d-din Keykubad’ın tahta geçmesi sonrasında Kayseri’de, Sultana muhalif olan yöneticiler, Ahi ve Türkmenler üzerinde yoğun bir baskı uygulamış, mallarını müsadere etmişlerdir. Bu ise baskıdan uzak yerlere kaçışmaları başlatmıştır. Bu göçler aynı zamanda Ahilik teşkilatının ilk olarak etrafa yayılmaya başlaması olarak ta gösterilebilir.

Ahilik teşkilatının Kayseri’de kurulmasından sonra Anadolu’nun değişik yerlerinde yayılması daha çok I. Alâü’d-din Keykubad’ın Ahiliği himayesi ile mümkün olabilmiştir332. Selçuklu Sultan’ının bu maksatla meydana getirdiği düzenlemeler çerçevesinde Ahi Evren, müderrislik vazifesiyle Konya’ya

329 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 501.

330 Danişmend Oğullarının Kayseri muhafızı İlyas b. Ahmed bu şehirde meydana getirdiği “Keşfu’l-

Akabe”adlı eserini Danişmend oğullarının kurucusu Gümüştekin Melik Ahmed Gazi’ye sunmuştur. Diğer taraftan II. Kılıçarslan’a eserlerini sunan Hubeyş b. İbrahim et-Tiflisî’de Kayseri’de yaşamış Astronomi,Tıp ve Dil bilimleriyle meşgul olmuştur. Bknz. Bayram, Mikâil, Anadolu’da Te’lif Edilen İlk Eser “Keşfu’l-Akabe”, Konya, 1981, s. 10-15.

331 1216 yılında Kayserili Ahi Eminü’d-din adlı bir zatın, bir vakfiyeye imza koymuş olması ( bknz.

Sur les Traces des premiers Akhis , Köprülü Armağanı, s. 83.), Ahiliğin bu tarihten Kayseri’de kurulmuş olduğunu göstermekedir. Naklen; Bayram, Mikâil, Siyasi ve Sosyal Boyutlarıyla Ahi Evren Mevlana Mücadelesi, Konya, 2006, s. 35.

getirilmiştir333. Zorunlu olarak kaçışların dışında gerçekleşen bu hareketlilikler Ahi Evren ve muteber talebeleri tarafından gönüllü olarak gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.

I. Alâü’d-din Keykubad zamanında Ahi ve Türkmenler’e karşı yürütülen ılımlı siyaset, onun öldürülmesinden sonra sona ermiştir. II. Gıyasü’d-din Keyhüsrev ve Veziri Sadü’d-din Köpek kendi iktidarlarının karşıtı oldukları gerekçesi ile Ahi ve Türkmenler’i cezalandırmaya başlamışlardır. Ahi ve Türkmenler üzerindeki baskılar onların merkezden yeniden uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Bu süreçte başta Ahi Evren olmak üzere pek çok Ahi ve Türkmen tutuklanmış, bazıları ise öldürülmüşlerdir. Ahi ve Türkmenler’in şiddetli bir şekilde cezalandırılmaları onların devlete karşı ayaklanmalarına sebep olmuştur.

Bu arada, Anadolu’da hızla ilerlemeye devam eden Moğol orduları bölgedeki Ahi ve Türkmenler’in yer ve yurtlarını terk edip başka yerlere gitmelerinde en önemli etkenlerdendir. Nitekim Moğollar, Tokat ve Sivas şehirlerine savaş yapmadan sahip olurlarken, Kayseri şehrinde ise Ahi ve Türkmen savunmasıyla karşılaşmışlardır. Moğol istilasına karşı on beş gün boyunca mücadele veren Ahiler, Kayseri Subaşısı Ermeni asıllı Hacok oğlu Hüsameddin’in ihanetine uğramışlar, şehri teslim etmek zorunda kalmışlardır. Baycu komutasında ve Hacok oğlu Hüsameddin’in mihmandarlığında Kayseri’ye giren Moğollar, şehirde büyük tahribat ve katliam meydana getirmişlerdir. On binlerce Ahi esir edilmiş, pek çoğu katledilmiş, ev ve iş yerleri ise yakılıp yıkılmıştır.

Bu yağma, esaret, ve katiller Ahi ve Türkmenler’i Kayseri’den ayrılmaya zorlamıştır. Kayseri’nin siyasi ve ekonomik gücü Moğol istilasıyla yıkılmış, şehrin nüfuzu farklı yönlere kaymaya başlamıştır. Bu süreçte On binlerce Ahi, esir edilmiş veya öldürülmüştür. Siyasi ve idari anlamda Konya yükselmeye başlarken, ev ve işyerleri yakılıp yıkılan Ahi ve Türkmenler ise, Uç’lara doğru kaçışmaya başlamışlardır. Bunların dışında kalanlar ise Kayseri’den kaçtıklarından şehirdeki Ahi nüfusu büyük oranda sona ermiştir. Ahi ve Türkmenler üzerindeki baskılar II. Gıyasü’d-din Keyhüsrev’in ölümüne kadar devam etmiştir. Ahi ve Türkmenler

üzerinde meydana getirilen tarassut, müreffeh ve ma’mur haldeki şehri terk edilmiş bir görünüme dönüştürmüştür.

Kayserinin işgalinde çok sayıda Ahi ve Bacı, işgal karşısında şehri savunmak için büyük mücadele vermişler, fakat netice alınamayınca pek çoğu öldürülmüş, kalanları ise malları yağmalandığından şehirden kaçmak zorunda kalmışlardır. Özellikle Fatma Bacı’nın Moğollara esir düşmesi sonrasında merkezi Kayseri olan Bacı teşkilatının tamamen dağıldığı, müntesiplerinin ise merkezden uzaklaştığı şeklinde bilgiler bulunmaktadır334. Baskılar karşısında tutunamayan Ahi ve Türkmenler’in, Kayseri ve çevresinden hangi yönlere gittikleri henüz tam olarak izah edilememekle birlikte, ilk akla gelen merkezden kaçıp ulaşılmayacakları köylere yerleşmeleri şeklinde olacaktır. Şehirlerdeki iskan yerlerinin seçimlerinde ise en önemli tercih sebeplerinden birisi, gidecekleri yerlerde himaye edilebilmeleri konusudur.

Bu durumda Türkmenler’in himaye görecekleri yer olarak ilk akla gelen Kırşehir olmaktadır. Ahi Evren’in, Şems-i Tebrizi’nin öldürülmesinden sonra Kırşehire yerleşmesi335, Türkmenler’in burada belli bir siyasi ve askeri güç oluşturabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Nitekim daha önceki süreçte burada Türkmenler’in yoğunlaştığını dönemin kaynakları haber vermektedirler. Kırşehir’de şehir Emiri Seyfü’d-din Tuğrul Türkmen iskanlarına gerekli zemini hazırlayabilmiştir. Daha önceki dönemde Kırşehirde Türkmen iskanının artmasını sağlayacak en önemli hadise Babai isyanlarıdır. Baba İshak hadisesinin şiddetlenmesiyle Türkmenler büyük bir heyacanla etrafa yayılmışlardır. İbn Bibi bu süreçte büyük bir Türkmen kitlesinin Kırşehire heyacanla yürüdüğünden bahsetmektedir.

Fakat Kırşehirdeki Türkmen yoğunluğu Moğol istilasının ağırlığı ile sona ermiş, uygulanan baskı ve şiddet buradaki Türkmenler’inde kaçışmalarına sebep olmuştur. Kırşehirdeki Ahi ve Türkmenler’in Uç’lara doğru hareketlenmesinde en önemli etken buradaki Türkmen direnişidir. IV Kılıçarslan iktidarı ele geçirdiğinde bir takım görevlendirmeler yaparak nüfuzunu onlara kabul ettirmeye çalışmıştır. Bu

334 Menâkib-i Evhadü’d-din, s. 71. Naklen; Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının

Kuruluşu, s. 84.

süreçtede Kırşehir Emirliğine Nureddin Caca tayin edilmiş, Türkmenler bu atamalara karşı çıkmışlar ve büyük bir direnişi başlatmışlardır. Nihayetinde şehir kuşatılmış ve Türkmenler kılıçtan geçirilmişlerdir. İbn Bibi, bu harekatta dört bin Türkmen’in öldürüldüğünü, sağ kalanların ise kurtlara, çakallara, akbabalara ve yırtıcı kuşlara yiyecek ve yem yapıldığından bahsetmektedir336. Kırşehirdeki bu baskı ve zulüm Ahi ve Türkmenler’in Uç’lara doğru kaçışmalarını başlatmıştır. Esterebadi, Ahi ve Türkmenler’in uygulanan baskıdan dolayı buradan Osmanlı ülkesine ve Akşehir taraflarna göç taleblerinden bahsetmektedir.

Moğol istilası Kayseri ve Kırşehir bölgesinde çok ciddi anlamda bir sarsıntı meydana getirmiş can ve mallarını koruyamayan insanlar uç’lara doğru kaçmak zorunda kalmışlardır. Fakat istila öncesinde özellikle Ahiliğin etkili bir örgüt haline gelmeye başlaması, kurumun siyasi iktidarların rekabet alanına girmesi sonrasında, bölgede farklı mahiyetlerde de olsa bir takım nüfus hareketliliklerini başlatmıştır.

Ahi ve Türkmenler’in Kayseri’den göç etmek zorunda kaldıktan sonra himaye gördükleri yerleşim yerlerinden diğeri tahminen Denizli ve çevresidir. Muhtemelen bu şehirde siyasi otorite onların yanında olmuş, eskiden gelenlerin muhafazası sağlanırken yeni iskanlara da zemin hazırlanmıştır. Denizli’de Uç Beğlerbeği Mehmed Bey onlara daha güvenilir bir zemin hazırlamaktadır.

Ahi ve Türkmen göçünün Denizli ve çevresine yöneldiği ile ilgili kaynaklarda geçen delillerden birisi, Ahi Evren Hace Nasıru’d-din’in burada iskanıdır. Nitekim I. Alaü’d-din Keykubad’ın isteği ile Konya’ya yerleşen Ahi Evren Hace Nasıru’d-din, Sultan’ın ölümünden sonra II.Gıyasü’d-din Keyhüsrev tarafından burada tutuklanmıştır. II. Gıyasü’d-din Keyhüsrev’in ölümünden sonra, saltanat naibliğine getirilen Celalü’d-din Karatay, af ilanından sonra tutuklu bulunan Ahi ve Türkmenler’i serbest bırakmıştır. Velâyetnamede, Ahi Evren’in hapisten çıktıktan sonra Denizli’ye gittiği bildirilmektedir337. Ahi Evren ve Ahilerin Denizli ve çevresinde, Denizlili Uç Beğlerbeği Mehmed Bey’in himayesinde bulundukları kaynaklarda belirtilmektedir. Uç’lara Moğol baskılarının ulaşamaması buralara göçleri hızlandıracağı gibi, Denizli ve çevresinde siyasi ve idari nüfuza sahip Uç Beğlerbeği Mehmed Bey’in Ahi ve Bacıları himayesi ise daha da artırmıştır. Evleri,

336 İbn Bibi, El-Evamirü’l- Ala‛iye C.II, s.52.

iş yerleri, yakılıp yıkılıp yağmalanan Ahiler ve Bacılar, Denizli ve çevresinde yerleşerek mesleklerini burada devam ettirmişlerdir. Muhtemeldir ki Ahi Evren Denizli ve çevresinde yoğun olarak bulunan Ahi ve Bacıların yoğun isteklerine karşı koyamamış, Konya’daki tutukluluk halinin sona ermesinden sonra Denizli’yi ziyaret etmiştir.

2.4. Aksaray ve Ereğli çevrelerinde meydana gelen göç dalgaları

Benzer Belgeler