• Sonuç bulunamadı

XIII. YÜZYILDA ORTA VE DOĞU ANADOLUDAN

1.3. Sosyal ve dini sebepler

1.3.4. Sosyal zümrelerin ve ilmi çevrelerin Batı Anadolu’ya göçleri

1.3.4.1 Ahilerin Batı Anadolu’ya göçleri

XIII. y.yılın başlarında Fütüvvet teşkilatının Anadolu uzantısı olarak kurulan Ahilik, Anadolu’ya siyasi, sosyal, kültürel, sanayi ve ticaret anlamında geniş açılımları sağlayan esnaf ve sanaatkarlar kuruluşudur. Teşkilat içerisinde iş, iş ahlakı, usta- çırak ilişkisi ibadet ruhu içerisinde verildiğinden azami bir disiplini gerektirmiştir.

Şeyh Mecdü’d-din İshak, I. Gıyaseddin Keyhüsrevin ikinci saltanatının Abbasi halifesine bildirilmesi için görevlendirilmiştir. Kendisi Bağdat dönüşünde Ana doluya bir çok ilim adamını beraberinde getirmiştir. Ahi Evren Şeyh Nasırü’d- din Mahmud’da muhtemelen bu gelen kafile arasındadır129.

Fütüvvet teşkilatına mensup bu seçkin sınıf Anadolu’da ilmi ve fikri hareketliliği artırmıştır. Selçuklu Sultanları’nın bu seçkin sınıfı himayesi Fütüvvet ülküsünün Anadolu’da yayılmasını sağlamıştır. Özellikle büyük şehirlerde, bu şeyhlere tekke ve zaviye tahsisi, Anadolu’da yer edinmelerini kolaylaştırmıştır. Bu dönemde Anadolu’yu her yönüyle tanzim eden bu oluşumlar Türkmen halkın rehberi olmuş, beraberce çeşitli sosyal ve kültürel kurumlar meydana getirmişlerdir.

Anadolu’da Ahilik teşkilatının kurulmasını sağlayan kişi olarak kabul ettiğimiz Ahi Evren Şeyh Nasırü’d-din Mahmudun, Anadolu’ya geldikten sonra Kayseri’ye yerleştiğini ve Ahilik teşkilatını burada kurduğunu Vilâyetnâmede

128 Eflâkî, age, s. 180-182.

görmekteyiz130. Teşkilatın Anadolu’da yayılması ise I. Alâü’d-din Keykubadın Ahiliği himayesi ile mümkün olabilmiştir. I. Alâü’d-din Keykubadın bu düzenlemeleri çerçevesinde Sultan’ın isteği ile Konya’ya gelen Ahi Evren burada müderrislik vazifesini yürütmektedir. Eflâkinin Mevlana zamanındaki büyük şeyhten kastı muhtemelen Ahi Evren’dir. Nitekim Ahi Evren Hanikâh-ı Ziya ile Hânikâh-ı Lâla’nın şeyhidir. Bilindiği üzere bu eğitim kurumlarının kontrolü Ahilerin eliyle gerçekleştirilmektedir131.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in iktidar mücadelesine girip babası Alâü’d-din Keykubadı öldürtmesi Ahi ve Türkmenler’in tepkisini çekmiştir. II. Gıyaseddin ise 1240 yılında iktidara tam olarak sahip olduktan sonra nüfuzuna engel olan Ahi ve Türkmenler’i cezalandırmaya başlamıştır. Ahi Evren ve pek çok Ahi ileri gelenleri, bu kargaşada tutuklanmışlardır. Elvan Çelebi, Baba İlyasın da bu esnada tutuklandığını belirtmektedir.

II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in iktidar mücadelesi Ahilerin ve Türkmenler’in devlete karşı isyanlarını başlatmıştır. Ahi ve Türkmen isyanları bastırılmaya çalışılırken, 1243 yılında Baycu komutasındaki Moğol ordusu Anadolu’ya girmiş ve Kayseri’ye kadar ilerlemiştir. Moğol ordusu Kayseri’de on beş gün Ahi direnişi ile karşılaşmış sonunda şehre girmeyi başarmıştır. Moğollar Kayseri’de Ahilere ait ev işyerlerine saldırıp yağmaladılar. Pek çok Ahi’yi katlettiler veya esir alıp götürdüler132. Muhtemelen Baba İlyas’ın müridlerinden bazı ileri gelenler bu süreç içerisinde uç’lara doğru göçenler arasındadır. Menâkıbnâmede Muhlis Paşanın halifesi Şeyh Affan ile birlikte bir cemaatin Bergama dolaylarına yerleştiği anlaşılmaktadır133. Vilayetnameden Hacim Sultan ve müridanının iskanı için 1277 sonrasında Germiyan Bey’inden yer taleb edildiği ve kendilerine de Susuz ismiyle

130 Ahi şecere-nameleri ve fütüvvetnameleri’nin aksine M.Bayram Ahi teşkilatının kuruluşunun

Kayseri’de gerçekleştiğini belirtmektedir. Bayram, Baycu komutasındaki Moğolların Kayseri’de gerçekleştikleri katliamı ve yağmayı belirterek Moğolların baskıları hiçe sayılarak Selçuklu yönetiminin Ahileri himayesinin mümkün olmadığını belirtmektedir. Bu açıdan Bayram’ın ifadeleri daha akla yatkın gelmekte ve teşkilatın kuruluşu biraz daha eskiye ve kurulduğu şehir ise Kayseri olarak kabul etmekteyiz. Bkz. Hacı Bektaş Velâyetnâmesi, s. 30, Naklen; Mikail Bayram, Age, s. 82.

131 Ahmed Eflâkî, Age, II, s. 133.

132 Menâkıb-ı Şeyh Evhadü’d-din, s. 158, Naklen; Mikail Bayram, age, s. 84.

133 Manzum Hacı Bektaş Veli Menâkıbnâmesi, Hacı bektaş Ktp. Yp.108b.Yp.183b-187b. Naklen;

anılan yerin verildiği anlaşılmaktadır134. Ayrıca manzum vilayetnâmede, Batı Anadolunun değişik yerlerinde Hacı Bektaşın Halifelerinin müritleri ile yerleştiklerinden bahsedilmektedir135.

Bu yağma, esaret ve katiller Ahi ve Türkmenler’i Kayseri’den ayrılmaya zorlamıştır. Moğollar bu şekilde Kayseri’de mevcut bulunan askeri ve ekonomik gücü yıkmışlardır. Bu durum Ahiler açısından büyük bir felaketin başlangıcı olmuş ve teşkilatları tamamen dağıtılmıştır. Buradan kaçan Ahi ve Türkmenler Uç’lara doğru kaçmaya başlamışlardır. Böylece Kayserideki Ahi nüfusu büyük oranda dağılmış ve azaltılmıştır. Özellikle Denizli civarlarına yoğun bir Ahi ve Türkmen göçü yaşandığı söylenebilir. Bu durum II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümüne kadar devam etmiş, Ahi ve Türkmenler’e karşı hasımane yaklaşımlar II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra bir müddet sonra sona ermiştir. Hapiste olan Ahi ve Türkmenler serbest bırakılırken; Vilayetnâme’de Ahi Evren’in Denizli’den Konya’ya çağrıldığı hakkında bilgiler verilmektedir136. Tahminen Ahi Evren, tutukluluk süresi sonrasında Ahilerin yoğunlukta bulunduğu Denizli’ye davet edilmiş ve bir müddet burada kalmıştır.

Ahi nüfusunun yoğunlukta olduğu merkezlerden biriside Kırşehir’dir. Bu yoğunluk saltanat rekabetlerinde belirelyici unsur olarak bazı durumlarda kullanılmıştır. II. İzzü’d-din ile IV. Rüknü’d-din Kılıçarslanın iktidar mücadelelerinde II. İzzü’d-din, Ahilere güvenerek mücadeleyi başlatmıştır. Ancak Sultanhanı yenilgisiyle yeni bir süreç başlamış, IV. Rüknü’d-din Kılıçarslan tek başına iktidarı ele geçirmiştir. II. İzzü’d-din taraftarı olan, Ahi ve Türkmenler’i destekleyen devlet adamları Alıncak Noyan tarafından öldürülmüşlerdir. Sultanhanı yenilgisi sonrasında ortaya çıkan bu durum birçok Ahi ve Türkmen’in Uç’lara doğru gitmesini sağlarken Memluk-Türkmen ilişkilerinin iyi derecede olması Memluk ülkesinin de Türkmen göçlerine ev sahipliği yapmasını kolaylaştırmıştır.

Ahilere ve Türkmenler’e karşı meydana getirilen öldürme ve yağma hareketleri onların yönetime karşı ayaklanmalarına sebep olmuştur. Nureddin

134 Hacı Bektaş-ı Veli Manzum Vilâyetnamesi, Çev. B. Noyan, İstanbul, 1996, s. 392.

135 Bergama civarlarında, Sandıklı Honaz arasında Homa dağlarının kenarlarında, Akşehir merkez ve

köylerinde, Balıkesir ve çevresinde, Uşak ve çevresinde, Eskişehir çevresinde, Kütahya Hisarcık, Altıntaş çevrelerinde yerleşmelerinin olduğu söylenebilir. Bkz. Hacı Bektaş-ı Veli Manzum Vilâyetnamesi, s. 214-427.

Caca’nın şehre sokulmamasıyla başlayan bu ayaklanma Ahi ve Türkmenler’in kılıçtan geçirilmeleriyle son bulmuş ve Kırşehir Emirliği Nuru’d-din Caca’ya verilmiştir137. Bu isyanlar sırasında öldürülenler arasında muhtemelen Ahi Evren Şeyh Nasıru’d-din Mahmud’da bulunmaktadır.

Başta Ahi Evren olmak üzere pek çok Ahi’nin Kırşehirde öldürülmesi büyük kitlelerin “ Uç”’lara doğru yönelmelerini sağlamıştır. Muhtemelen bu esnada Kırşehir’den Uç’lara göç edenler arasında Edebali, Geyüklü Baba, Abdal Musa’da bulunmaktadır138. Ahi Evren’in ölümünden sonra Uç’lara doğru gerçekleşen bu göçlerin sonucu olarak Ahilik kurumu Kırşehirde önemini yitirirken, meslekle özdeşleşen “tabaklık” sanatıda bu şehirde sona ermiştir139. Mesleğin şehirde tamamen yok olması göçün ne denli tesirli olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Moğol hakimiyeti Anadolu’da Ahi ve Türkmenler’le Selçuklu idaresini karşı karşıya getirmiştir. Ahi ve Türkmenler’in yoğunlukta olduğu Kayseri ve Kırşehir ‘den başka Aksaray ve Niğde bölgesindede halka acımasız bir tavır takınılmıştır. Niğdeli Kadı Ahmed bölgede Taptuk Emreye bağlı dervişlerin tamamen öldürüldüklerinden bahsetmektedir140. Bölgede bu olayın meydana getirdiği infial Ahi ve Türkmenler üzerinde çok büyük bir tesir meydana getirmiş olmalıdır ki, Uçlara doğru belli bir hareketlenmeyi sağlamasının yanında uzun müddet bölgenin asayişi düzene sokulamamıştır.

Kayseri, Aksaray, Kırşehir bölgelerinde yoğun olarak bulunan Ahi ve Türkmenler, baskılar neticesinde şehirlerde barınamamışlar ve Uç’lara yönelmek zorunda kalmışlardır. Ahiler, yeni yerleşim bölgeleri olan Uç bölgelerinde sistemlerini yeniden ve gecikmeden meydana getirerek Batı Anadolu’daki yeni oluşumlara katkı sağlamışlardır. Batı Anadolunun en ücra yerlerinde dahi Ahilik teşkilatından söz etmek bu vesile ile mümkün olabilmiştir. Ahilik Batı Anadolu’daki oluşumların en güçlülerindendir. Nitekim XIV. yüzyılın ilk yarısında batı

137 Aksarayi, Müsameretü’l ahbar, s. 56.

138 Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının Kuruluşu, s. 122.

139 W. Ruben, “ Kırşehir’in Dikkatimizi Çeken Sanat Abideleri”, Çev. A. İtil, Belleten, C. XI, Sy. 44,

Ankara, 1947, s. 637.

140 El-Veleledü’ş-şefik, yp. 103 a, Naklen; Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının

Anadolu’yu gezen İbn-i Batuta Ahi zaviyelerinde misafir edilmiştir141. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda da Ahilerin desteklerinin olduğu muhakkaktır142.

Benzer Belgeler