• Sonuç bulunamadı

KAVRAM KATEGORİSİ ÖNERİSİ: PLANLAMA SİSTEMİ VE PLANLAMA POLİTİKASI

B. KAPİTALİZMDE PLANLAMA KAVRAMI: POLİTİKA OLARAK PLANLAMA

VI. KAVRAM KATEGORİSİ ÖNERİSİ: PLANLAMA SİSTEMİ VE PLANLAMA POLİTİKASI

Planlama olgusunun SSCB ve ABD örneklerinde olduğu gibi birbirlerine yaklaşmayacak derecede farklı özellik ve biçim taşıdıkları, bazı örneklerde ise büyük benzer özellikler taşıdıkları ve tarihsel uğraklarda kırılma ve değişime uğradığı açıktır. Bu nedenle, planlama kavramının tüm tarihsel deneyimleri karşılaması düşünülemez. Kavramlar, nesnel gerçekliğin zihindeki yansımasıdır. Bu nedenle, nesnel gerçeklik gibi kavramlar da gelişip değişmelidir. Nesnel gerçeklikteki gelişim, değişim ve kırılmalar, kavramlarda karşılık bulamadığı takdirde ise bir kavram karmaşasına sürüklenilecektir.

Planlama da kökeni çok eskilere dayanan bir gerçeklik ve kavramdır. Bu doğrultuda, tarihsel deneyimlerin tümünü karşılama iddiasındadır. Yalnızca tarihsel değil, farklı düzeylerdeki planlama deneyimlerini de içerir. Bir yandan askeri, ekonomik, siyasal, sosyal, yönetsel, kentsel, vb. alanlardaki deneyimleri bir yandan

“Antik Çin, Columbus öncesi Amerika ve modern Kameralist Avrupa’daki”

planlama (Lepawsky, 1971:297) olgularını yansıtmak üzere kullanılmaktadır. Ne var ki, sayılan tarihsel olgular ve planlama düzlem/alanları tek bir kavramda toplanarak birbirlerine indirgenemeyecek farklı genel ve temel özelliklere sahiptir. Söz konusu tarihsel olguların, “doğuş nedenleri, varoluş yasaları, içinde barındırdığı iç çelişkiler ve gelişme eğilimleri ve o nesneye özgü belirleyici özellikler” yani “[b]elli bir nesneler sınıfının özünü oluşturan şey, [ki] aynı zamanda o nesnelerde genel olan yandır” (Malinin, 1979:161), farklıdır.

Nesnel gerçekliğin en genel ve temel özellikleri, yani özü kavram kategorileri ile dile getirilir (Hançerlioğlu, 2006:424). Kavram kategorilerinin oluşturulması, bilimsel araştırma için zorunludur çünkü “kategoriler, düşüncenin düzenleyici ilkeleri, nesnelerin ve fenomenlerin tüm zenginliğini sınıflandırmamızı sağlayan, özne ile nesne arasındaki bağıntının düğüm noktalarıdır” (Malinin, 1979:137). Bu nedenle, planlama gerçekliğine özgü zenginliğin tek bir kavramda toplanarak

61

karmaşaya sürüklenilmesi yerine söz konusu zenginliğin sınıflandırılması gereklidir.

Bu sınıflandırma ile 1930’lu yıllar SSCB plancılığı ile 1960’lı yıllar kalkınma plancılığının, “ekonomik sistemin serbest işleyişine yönelen devlet müdahalesi”nin (Kapp, 1939:761) farklı ölçekleri olmadığı görülecek; söz konusu tarihsel olguların genel ve temel özelliklerinin belirlenerek sınıflandırılması ile gerçekliğin özünün kavranması sağlanacaktır.

Bu amaçla, somut tarihselliği içerisinde ele alınarak “doğuş nedenlerinin, varoluş yasalarının, içinde barındırdığı iç çelişkilerin ve gelişme eğilimlerinin ve o nesneye özgü belirleyici özelliklerin” (Malinin, 1979:161) kavranmasına çalışılmıştır. Bir sonraki aşamada ise, nesnel gerçekliğin söz konusu parçaları, bütünden koparılmadan ayrıntılardan temizlenip genel ve temel özelliklerinde soyutlanarak30 kategorize edilmiştir. Bu çabayla inceleme nesnesi olarak planlamayı bilimsel olarak cazip kılarak bilimsel çalışmaların derinleşmesine ön ayak olmak amaçlanmıştır.

Çalışmada kurulan kategorizasyona geçmeden önce, alanyazındaki birikime değinmekte fayda vardır.

Alanyazında genel eğilim, planlamanın ABD yönetim bilimi disiplininin popülarize ettiği gibi evrensel olduğuna dayanır. Özellikle kamu yönetimi kitaplarında, planlama çeşitleri uzun ve kısa dönemli, emredici ve yönlendirici, vb.

gibi sınıflandırmalara tabi tutulmaktadır.31 Bu sınıflandırmalar, sosyalist ve kapitalist özü göz ardı ederek, farklı sistemlerde planlamayı ölçek, kapsam sorununa indirgemektedir.

Buna karşın, planlamayı toplumsal ve ekonomik yönetim süreci olarak yönetsel eylem ve yapı gibi toplumsal – ekonomik sistem tarafından belirlenmesinden yola çıkılarak sosyalist ve kapitalist sistemlerde niteliksel olarak farklılaştığı kabulü ile başlayan birçok çalışma da vardır:

 Sosyalist sistemlerde planlama

 Kapitalist sistemlerde planlama

30 Soyutlama, temelli ögeleri, ikinci üçüncü derecedeki ögelerden arındırmak, can alıcı ögeleri, ilişkileri, diğerlerinden ayırmaktır (Küçük, Planlama, Kalkınma ve Türkiye Ekim 1975, 103).

31 Bu kanıya dair Esra Kilim’in çalışmasına mutlaka göz atılmalıdır (Kilim, 2011). Planlama konusunda temel kitaplardan Seriye Sezen’in eserinde de aynı sınıflandırmalara yer verilmiştir (Sezen, Mayıs 1999).

62

Alanyazında birçok çalışma söz konusu sınıflandırmayı temel almaktadır.

F. Pollock’e göre, sosyalist ve kapitalist planlama olarak iki kategori vardır, diğer planlama alternatifleri bu iki planlama arasında bir yerde durmaktadır. Bu iki kategorinin kurulmasındaki ölçüt ise üretim araçları üzerindeki mülkiyetin biçimidir:

özel mülkiyet ile kolektif mülkiyet (F. Pollock, 1932’den akt. Kapp, 1939:762).

Kapp ise devlet müdahalesinin piyasa ile uyumlu olup olmadığına bakarak bir sınıflandırma yapmaktadır. Devletin doğrudan kantitatif kontrolleri32 arttıkça, piyasa çalışamaz hale gelmektedir. Hatta, bu kantitatif düzenlemeler özel mülkiyeti zayıflatabilecek bir ölçeğe gelebilecektir (Kapp, 1939:769). Bu, serbest piyasanın düzenleyici etkisinin tasfiyesi anlamına gelir çünkü kantitatif kontrol ile üretim devlet ya da plan tarafından belirlenmektedir, fiyat mekanizması ile değil (Kapp, 1939:767-768). Buna göre, Kapp şu ayrımı yapmaktadır:

 Serbest Piyasa Ekonomisi (Free market economy)

Güdümlü Ekonomi (Regulated economy): Piyasa mekanizmasının kalkmadığı ama belli sektörlerde doğrudan kantitatif düzenlemeler hüküm sürdüğü ekonomi (Kapp, 1939:770).

Planlı Ekonomi (Planned economy): Tüm ekonomik süreçlerin plana tabi olduğu ekonomi (Kapp, 1939:770-771).

1989 tarihli kitabında Ellman ise, devletin ekonomiye müdahalesi ölçütü üzerinden iki kategori ortaya koymaktadır: liberal ve Marksist. Bu iki kategori, ademi merkezi piyasa ekonomisi ile güdümlü ekonomi olarak tanımlanmakta ve verimlilik açısından karşılaştırılmaktadır (Ellman, 1989:12-17).

Türkçe alanyazında da genel olarak söz konusu kategoriler benimsenmiştir.

Boratav, Küçük’ün 33 başını çektiği yazarlar, sosyalist planlama kavramını kullanmaktadır (Boratav, 1973).

32 Kantitatif müdahaleler, üretim sürecinin doğrudan devlet tarafından belirlendiği önlemlerdir.

Örneğin, gümrük vergilerinin artırılması piyasanın işleyişine müdahale etmezken; “ihracat kotaları”nda üretim miktarının piyasa tarafından değil plan tarafından belirlenmesi kantitatif bir müdahaleyi işaret etmektedir (Kapp, 1939:767-768).

33 Yalçın Küçük de “Kalkınma, Planlama ve Türkiye” başlıklı kitabında sosyalizmde planlamadan hareket etmekte, kapitalizmde bu anlamda bir planlama olamayacağını iddia etmektedir (Küçük, Ekim 1975).

63

Yukarıda aktarılan kavramlarda, planlamanın üzerinde yükseldiği ekonomik sistemler işaret edilmektedir. Bunların dışında, planlama kavramının kapitalizmde olmayacağını savunan bir yaklaşım da bulunmaktadır. Kapitalizmde planlamanın sosyalist bir karakter taşımaması nedeniyle, kapitalizmde planlama alanyazında farklı kavramlarla yansıtılmaya çalışılmıştır. Örneğin, Pokrovski, kapitalist sistemlerde ekonomik etkinliklerin planlanmadığını ancak programlanabileceğini belirtir ve programlamayı, “planlamadan farklı olarak, … egemen grupların karşılaştığı belli başlı sorunları çözmek amacıyla tekelci özel üretim sistemine uygulanan ve ekonominin belirli kesimlerinin makro-ekonomik düzeyde uyumlu olarak uyarılması için hükümetçe izlenen bir siyaset biçimde tanımlanabil[eceğini]” belirtmektedir (Pokrovski, 1969:476; Çelebican, 1974:589). Kapitalist sistemlerde planlama yerine ekonomik programlama olduğunu savunan diğer bir yazar da M. Bor’dur. Bor’a göre, “iktisadi programlama, temelinde özel – kapitalist ilişkiler yatan ve egemen kapitalist grupların karşılaştığı öncelik sıraları sorununun çözümüne yardım etmek üzere ulusal üretimin bazı kesimlerinin, -genel bir çerçeve içinde uyumlulaştırılmış olarak,- devlet eliyle uyarılması siyaseti”dir (Bor, 1967’den akt. Çelebican, 1974:589).

Tez çalışmasında da benzeri bir yaklaşım benimsenmiştir, ancak yönetsel süreç içerisinde planlamayı merkeze alan ve işlevi üzerinden soyutlayan bir kategorizasyona gidilmesi tercih edilmiştir: kurucu bir işlev olarak ve düzenleyici bir işlev olarak planlama.

Planlamanın kurucu bir işlev gördüğü SSCB planlama deneyimi planlama sistemi olarak kavramsallaştırılmışken; planlama politikası kapitalist sistemde planlamanın genelleştirilmiş ve soyutlanmış özelliklerini işaret etmektedir.

Sosyalist sistemlerde, toplumsal ve ekonomik alanın yönetimi, planlama biçimini alır, çünkü planlama, hem ekonomik ve hem toplumsal etkinliğin temelidir.

Ekonomik etkinlik, kaynak tahsisi ve bölüşüm ilişkilerini kapsar. Geleneksel sosyalist model, tüketim ve istihdamda piyasa kategorilerini tamamen reddeder.

Burada, yapılan kaynak tahsisi para akımını doğurmaz ve bölüşüme temel oluşturmaz. Kaynak tahsisi işletmeler arasında kalır (Boratav, 1973:330). Tekil işletmelerin üretim fonksiyonları doğrudan plan tarafından belirlenir (Pokrovski, 1969:475). Bu doğrultuda, sosyalist sistem, gerçek bir piyasada arz-talep dengesi

64

sonucunda oluştuğu varsayılan fiyatlar üzerinden değil, yakıştırma piyasada oluşturulan hesabi fiyat üzerinden hareket eder. Bu nedenle, sistem, kaynak tahsisi ile bölüşümü ayırır. Planlama ile işleyen üretim sürecinde oluşan toplumsal ilişkiler de, bu doğrultuda planlama ile kurulmaktadır. Bu nedenle, toplumsal ve ekonomik alan planlama sistemi içerisinde birbirine bağlanır.

Buna ek olarak, sosyalist sistem, komünist topluma geçiş amacını içsel olarak barındırır. Komünist toplumun üretim biçimi, sosyalist sistem içerisinde planlama ile kurulacaktır. Planlama, sosyalizmden komünizme geçişi sağlayacaktır. Sosyalizmden komünizme geçiş, sosyalist devletin başlıca işlevlerindendir ve bu geçiş kendiliğinden bir geçiş değildir aksine “devletin yönlendiriciliğini gerektiren hızlandırılmış bir sınai ve tarımsal bir kalkınma”dır (Churchward, 1961:413). Bunun da ötesinde, planlama kapitalist üretim biçimi ve ilişkilerinin tasfiyesi ve komünist üretim biçimi ve ilişkilerini kurmayı amaçlar. Bu doğrultuda, sosyalist sistemlerde planlama, üretim biçimini kurucudur, sosyalist yönetim uygulamasının kendisidir (Güler, 2010b). Sosyalist sistem planlı ekonomi ya da planlı toplum olarak adlandırılır.

Kapitalist sistemlerde ise, piyasa temel kurucu öğedir. Diğer bir deyişle, plansızlık, kendiliğindenlik olarak anılan piyasa, toplumsal – ekonomik etkinliğin temelidir.

Kapitalist üretim biçiminde, kaynak tahsisi ile bölüşüm birbirinden ayrılamaz.

Gerçek piyasada, kaynak tahsisi ile başlayan istihdam ve tüketimin gerçekleştiği parasal akım, bölüşümü gerçekleştirir. Gerçek piyasada oluşan fiyat üzerinden üretim etkinliği gerçekleşmektedir. Söz konusu, üretim sürecini yönlendiren piyasa, üretimin toplumsal (mülkiyet) ilişkilerini de kurucudur. Piyasa sisteminde, yönetsel etkinliğin planlanması, düzenleyici bir işlev üstlenmektedir. Bu nedenle, kapitalist planlama, “kapitalist üretimi düzenleyen mekanizmayı ortadan kaldırmamakta, dolayısıyla iktisadî kalkınmayı ve gelişmeyi büyük ölçüde piyasadaki dalgalanmaların etkisi altında bırakmaktadır” (Çelebican, 1974:591).

Özet olarak,

“Kapitalist sistemler içinde rasyonel hesaplama ve kontrol sürecinin piyasa mekanizması (fiyat sistemi) tarafından yerine getirildiği varsayılır. Sosyalist sistemlerde ise rasyonel hesaplama ve kontrol sürecinin sağlanmasında piyasa

65

mekanizmasının yerini, planlama bir müessese olarak almıştır. Sosyalist planlama sürecinde de bir kısım ihtiyaçların öneminin değerlendirilmesi mekanizmasına bırakılabilir fakat bu da planlanmıştır” (Bettleheim, 1965’den akt. Tekeli, 2009:35).

Görüldüğü gibi, piyasa ve planlama kavramları, toplumsal ve ekonomik sistemleri temsil etme gücüne sahiptir ve bu nedenle karşılıklı ilişkileri bağlamında anlam kazanmaktadır. Gerçekten “[ö]zel bir kategori, yalnızca kendi başına analiz edilerek, yani diğer kategorilerden yalıtılarak doğru bir şekilde kavranılamaz. Nesnel gerçekte her şey karşılıklı bağıntı ve etkileşim halindedir” (Malinin, 1979:137).

Bu doğrultuda, sosyalist ve kapitalist sistemlerde, yönetsel sürecin bir işlevi olarak planlamanın niteliksel farklılaşmasının düzenleyici ve kurucu işlevler üzerinden soyutlanabileceği saptanmıştır. Kurucu bir işlev olarak planlama, yönetsel sürecin ve sistemin kendisidir, planlama sistemi kategorisini oluşturmaktadır. Piyasa sisteminde düzenleyici bir işlev üstlenen planlama ise siyasal iktidarın düzenleyici etkinliği olarak bir politikadır.