• Sonuç bulunamadı

Kara Savaşları

İtilaf devletleri bütün zorlamalarına karşın boğazdan geçemeyince geri çekilme akıllılığını göstermişlerdir. Bu sefer karadan harekete geçip Gelibolu’nun işgaline karar

49 Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde, Çanakkale Cephesi Harekâtı, V/1, Ankara 1993,

s.115-117; Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, I II/2, s. 62.

50 Osmanlı tabyalarındaki topların menzillerinin İtilaf devletleri donanmasının toplarına nispetle kısa olması savaş

gemilerinin Osmanlı tabyalarının menzili dışından yoğun bombardıman yapabilmesini mümkün kılıyordu. Osmanlı tabyaları ancak itilaf donanması tabyaların devre dışı kaldığından emin olarak boğazdan geçmek üzere atış menziline girdikten sonra ayakta kalabilen erleriyle savaşın kaderini değiştirecek atışları gerçekleştireceklerdi. Saatler ve günler boyu süren bu ateş cehennemine dayanmanın ne kadar insanüstü bir sabır istediği ise bizzat yabancı askeri uzmanlar tarafından ifade olunmuştur. Çanakkale Cephesi, s. 195-208; Bayur, a.g.e., III/2, s.69.

37

vermişlerdir. Mısır’dan tümenler getirip Limni ve İmroz adalarına yığınak yapmışlardır. Nisan 1915 başında 100.000 kişilik bir kuvvet toplanmıştır. İngiliz General Sir Hamilton’un komutasındaki kuvvetlerde ağırlıklı olarak Avustralya – Yeni Zelanda Tümenleri yer alıyor, Fransız sefer kuvvetleriyle destekleniyordu. İlk saldırı aşamasında toplam 75.000 kişi olan insan gücü çarpışmalar boyunca artacaktı.

Osmanlı askeri yönetimi de Eğitim Kurulu Başkanı sıfatıyla görev yapan Liman von Sanders’i 5. Ordu komutanlığına getirmiş, 19 Nisan da teşkilatını tamamlamıştır. Buna göre, 3. Kolordu (7,9,19.tümenler), 15.Kolordu (3. ve 11.Tümenler), bağımsız süvari tugayı ve 5. Tümen ile Gelibolu’dan bağlı birlikler ile ordu karargâhı oluşturulmuştur. Burada Osmanlı Genelkurmayı ile Çanakkale cephesi kumandanı Sanders Paşa arasında görüş farkları söz konusudur. Alman generali düşman karaya çıktıktan sonra mukabele edilmesini savunurken genelkurmay ise sahile yerleşmelerine dahi engel olunmasını istiyordu. Ancak ordu komutanının düzenine de karışmamayı tercih etmişti.

İtilaf güçlerinin hedefi Kilitbahir’i ele geçirdikten sonra Çanakkale Boğazındaki tabyalara hâkim olmak ve böylece İtilaf devletleri donanmasının Boğazlardan geçmesini sağlamaktı. Bunun için asıl kuvvetlerle Gelibolu yarımadasının güneyine çıkarma yapılarak önce Alçıtepe ve sonra da Kilitbahir’i ele geçirmek amacındaydılar. Bu esnada daha küçük bir kuvvetle Kabatepe’nin kuzeyine çıkılarak Çanakkale boğazının en dar kesiminde (Bolayır hizasına) yapılacak bir hücumla ana kuvvetler desteklenecekti. Seddülbahir, Tekeburnu ve Saroz Körfezinin yukarı kısımlarına yapacakları çıkarma planları Çanakkale cephe komutanı Liman von Sanders’in beklentilerine uygundu.

1. Arıburnu Çıkarması ve Mustafa Kemal’in Sahneye Çıkışı:

Büyük kayıplar bahasına püskürtülen çıkarma, aslında Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsala gün doğmadan baskın halinde sessizce yapılacaktı. I. Avustralya Tümeni önce Kabatepe Topçular sırtı-Conkbayırı, Kocaçimen Tepesi hattını ele geçirecekler, 2. Avustralya-Yeni Zelanda tümeninin desteğiyle ilerleyerek Maltepe kesimine devam ettirilecek, kuzeydeki Türk kuvvetlerinin Seddülbahir bölgesine kuvvet ulaştırması engellenecekti. Ancak bu plan daha baştan değişmek zorunda kalacaktır. Zira Anzak kolordusunun çıkartma botlarının akıntıya kapılması sonucu Arıburnu sahillerine çıkmak zorunda kalmıştır. (Bu noktada şamandıraların akıntının etkisiyle sürüklendiği de söz konusu edilmektedir.) Bu noktayı gözetleyen iki mangalık küçük bir Türk birliğinin kıyıya çıkan düşman askerlerine ateş açması çıkarmayı zorlaştırsa da düşman filosunun bombardıman desteğindeki Anzaklar, Haintepe’deki 2.takımın hemen tamamını şehit ederken Kabatepe ve Palamutluk sırtlarından yapılan Türk batarya ateşleri neticeye etki edememiştir. Bu çatışma 5.Ordu ihtiyatı olarak Bigalı köyünde bulunan 19. Tümen komutanı Kaymakam (Yarbay) Mustafa Kemal tarafından da duyulmuş, aynı zamanda Kabatepe sahillerinin bombardıman edildiği telefonla da haber alınmıştı. Bunun üzerine harekete geçen Mustafa Kemal, kolordu komutanlığından gelecek emri beklemeden emrindeki 57. Alayı bir dağ bataryası ile Kocadere’nin batı sırtlarına göndermiş, kendisi de durumu bizzat görmek için Conkbayırı’na çıkmıştı.

38

Burada 19. Fırka Kumandanı Yarbay Mustafa Kemal’in Conkbayırı’nda düşmanı durdurması savaşın kaderini belirleyen önemli anlardandır. Sahilin gözlemlenmesiyle görevli 27 alayın bir müfrezesinin bir İngiliz keşif birliğinin karşısında Conkbayırı’na doğru kaçmakta olduklarını görünce bizzat bu efradın önüne çıkarak “niçin kaçıyorsunuz?” Diye sormuş, “Efendim düşman” diyen erlere “nerede” diye sorduğunda, 261 rakımlı tepeyi göstermişlerdi. Hakikaten düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, tam bir serbestlikle ileriye doğru yürüyordu. O zaman bu kaçan askerlere bağırarak “düşmandan kaçılmaz” diyen Mustafa Kemal, “cephanemiz kalmadı” cevabını alınca, “cephaneniz yoksa süngünüz var” diyerek süngü taktırmış ve mevzi almalarını emretmişti Türk askerlerinin yattığını gören düşman askerlerinin de yatması, geriden yetişecek 57. Alayın öncü birliklerinin çatışmaya girebilmesi için gereken zamanı sağlamıştır52. Cephanesi biten askerin takviye edilmesiyle başlayan, düşmanla göğüs göğüse yapılan dövüşün sonunda %50 kayıp veren Mehmetçiğin düşman çıkarmasını “kanla söndürüp bastırdığını” söylemek mübalağa olmayacaktır. Conkbayırı ve Sarıbayır’ın bu suretle muhafaza edilmesi bölgedeki Türk tabyalarının da muhafazasını sağlamış, savunma sisteminin çökmesine engel olmuştur. Düşmanın geri çekilmesi ile yetinmeyen Mustafa Kemal, emrindeki 27., 57., ve 77. Alaylarla birlikte Conkbayırı’ndan Arıburnu yönünde düşmana taarruzlarına devam etmiş, düşmanı tamamen denize dökmek için yapılan gece hücumlarının askerlerin alışkın olmamaları dolaysı ile neticelenmemesi, çatışmaların Nisan ayı sonuna kadar devam etmesine yol açmıştır. Bu çarpışmalarda gösterdiği başarı üzerine “hidemat-ı faalâne ve fedakârinize bir mükâfat olmak üzere nam-ı nâmi-i hazret- i padişahiye izafetle” Mustafa Kemal Bey, önce Nisan ayı sonunda Gümüş İmtiyaz Madalyası ile taltif edilmiştir. 17 Mart’ta ise Arıburnu cephesini yeniden tanziminden sonra “umum kıtaatın mümessili sıfatıyla bir kıt’a Muharebe Altın Liyakat madalyası verilmiştir.

İtilaf devletleri 25 Mayıs 1915’de 12 taburluk bir kuvvetle Seddülbahir kıyılarına çıkmışlardır. 1 gün sonra sayılarını 40’a çıkardıkları taburlarıyla sahilde ancak tutunabilmişlerdi. Türk kuvvetlerinin ancak 9 taburluk bir güçle verdiği mücadele iki taraf için de önemli kayıplara sahne olmuştur. Nitekim 28 Nisan’daki I. Kitre savaşında İngilizlere ağır kayıplar verdirilmiştir. Mayıs başında yeni asker sevkiyatı devam etmiştir. 6 Mayıstaki II. Kitre savaşı 50.000 kişilik İngiliz-Fransız ordusuyla yapılmıştır. Türkler büyük gayretler ve kahramanlıklar yaratarak başarılı olmuşlardır. Buradaki çatışmalar Temmuz sonuna kadar zaman zaman süngü hücumlarıyla göğüs göğüse geçmiş, özellikle 28 Haziran –5 Temmuz tarihleri arasında geçen Zığındere muharebelerinde 16.000 kayıp verilmesine karşın düşmanın yerinden atılması mümkün olmamıştı. Buraya Şehitler sırtı adı verilmiş, Ağustos ayından itibaren de çarpışmalar mevzi muharebeler şeklinde devam etmiştir.

2. Anafartalar Çıkartması

İtilaf devletleri bunun üzerine Gelibolu’ya asker sevk etmişlerdir. İkinci çıkarma hamlesi Anafartalar’a yapılmış ve ağırlıklı olarak İngiliz kuvvetleri tarafından gerçekleştirilmiştir. General Hamilton’un Türk savunma kuvvetlerinin gerilerine sarkarak çembere almak ve İstanbul ile bağlantısını kesmek amacıyla Suvla sahillerine çıkmak istediği görülmekteydi.

39

Bunun için de Anafartalar bölgesine yapılacak saldırı ile Kocaçimen tepe ele geçirilecekti. Bu hareket tarzı Mustafa Kemal tarafından da “Arıburnu cephesini kuzeye doğru uzatarak Kocaçimen silsilesine hâkim olmak” şeklinde değerlendirilmekteydi. Ancak ordu yönetimi bu konuda farklı düşüncelere sahip olduğu için gereken hazırlık tam olarak yapılamamıştır. Düşmanın şaşırtma amacıyla 6 Ağustos’ta Seddülbahir’e de bir saldırı yaptığını belirtirsek bu son aşamaya ne kadar önem verdikleri iyice ortaya çıkacaktır. 6 Ağustos’ta başlayan çıkartma bir karışıklık yaratmış, düşmanın şiddetli hücum kuvvetli direniş karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştır. Asıl saldırı 7-8 Ağustos’ta Anafartalar bölgesine yapılmış, buradaki Türk kuvvetlerini ezdikten sonra Ağıldere ve Şahinsırt üzerinden Conkbayırı’na sarkmak isteyen İngilizler 9. Kolordu’da çözülmelere yol açmışlardı. Türk kuvvetleri arasında başlayan dağınıklık üzerine Cephe komutanı Liman von Sanders Anafartalar grup komutanı Ahmet Fevzi’ye 7. Ve 12 Tümenler ile bölgeye gitmesini ve düşmana saldırmasını emretmiştir. Zamanında bölgeye varmasına karşın askerin yorgunluğunu dikkate alarak taarruz etmeyen Ahmet Fevzi görevden alınarak yerine Mustafa Kemal Anafartalar grup komutanlığına atanmıştır. Elindeki kuvvetlerin durumunu yerinde inceleyerek taarruzun yapılabileceğine kanaat getiren Mustafa Kemal, 9 Ağustos’ta hücuma geçmişti. Bu beklenmeyen taarruz düşmanı şaşırtmış ve ilk anda stratejik kazanımlarından edilen düşmana 10 Ağustos’a kadar büyük kayıplar verdirilmiştir (18.000 kişi) 15 Ağustos’ta Kireçtepe’den yine üstün kuvvetlerle yapılan saldırılarda ilk andaki başarılarına rağmen Gelibolu Jandarma Alayının neredeyse tamamen yok olma bahasına verdikleri mücadele ile durdurulmuşlardı. İngilizlerin 21, 22 ve 27 Ağustos tarihlerindeki saldırıları da kendilerine zikre şayan bir kazanç sağlamamıştır. Bu çarpışmalardan sonra İtilaf devletleri yönetiminin dikkatini başka gelişmelere yöneltmesi buradaki çarpışmaları çekilmeye kadar devam edecek mevzi vuruşmalara döndürmüştür.

Yaklaşık 8 aylık Çanakkale Savaşlarında Türk askeri, cesur, akıllı ve atak bir komutanın idaresinde neler yapmağa gücünün yeteceğini göstermiştir. 8 Ağustos’ta 1915’de Anafartalar grubu komutanlığına atanan Mustafa Kemal’in bilhassa Anafartalar savaşında (9 Ağustos 1915) askere “taarruzu değil ölmeyi emretmesi” savaşın kaderini etkilemiştir. Churchill’in anılarında “kaderin adamı” olarak tanımladığı M. Kemal, Conkbayırı ve Kocaçimen’de ilerleyen Anzak kolordusunu geri çekilmeye zorlayarak istila edilen noktaları kurtarmıştır. Çanakkale cephesinin düşmesini engellemiş, Boğazları kurtarmıştır.

Cephedeki savaşlar İngilizlerin 19/20 Aralık 1915’de Arıburnu ve Anafartaları, 8/9 Ocak gecesi Seddülbahir bölgelerini boşaltmasıyla sona ermiştir53.

Çanakkale savaşları içerisinde Mustafa Kemal’in görevlendirme sürecine bakacak olursak, Kurmay Yarbay olarak 20 Ocak 1915’de 19. Tümen komutanlığına atanmasıyla başlayan süreç, 25 Temmuz 1915’de Onbeşinci kolordu komutanlığına atanması ile gelişmiş, 17 Ağustos’ta 16. Kolordu komutanlığına getirilmiştir. Çanakkale savaşlarının bitiminden sonra “Onaltıncı Kolordu kumandanı Albay Mustafa Kemal Bey’in cereyan eden savaşlardaki faydalı ve olağanüstü hizmetlerinden dolayı kendisine bir yıl kıdem verilerek rütbesinin

53 Kara savaşları ile ilgili geniş bilgi için bkz. Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Birinci Dünya Harbinde -

40

Tuğgeneralliğe yükseltilmesi” Başkomutan vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın 30 Mart 1916 tarihli arzı üzerine 1 Nisan 1916 tarihinde Padişah tarafından onaylanmıştır54.

Çanakkale Savaşlarının Sonuçları

Dünya Savaşında Türk ordusunun destanımsı mücadelesine sahne olarak, Sami Paşazade Sezai Bey’in ifade ettiği gibi: “Hali kurtaran, maziye hamaset ve azametini iade eden, vatanımızı ebedi vatan yapan” Çanakkale savaşları, şehit ve yaralı yaklaşık 250.000 civarında vatan evladının kaybedilmesiyle kazanılmıştır. İngiliz ve Fransızların mukabil kayıpları da bu civardadır55. Çanakkale’de uğradıkları yenilgi İtilaf devletlerine pahalıya mal olmuş, savaşın iki yıl daha uzamasına yol açmıştır. Savaş sırasında Almanya ve Avusturya Sırpları ezmiştir. İtilafçıların hayal kırıklığı yaratması Bulgaristan’ı II. Balkan savaşında kaybettiği büyük Bulgaristan’ı kurmak emeli ile müttefikler safına dâhil etmiştir. 6 Eylül’de ittifaka dahil olan Bulgaristan 12 Ekim’de Sırbistan’a savaş ilan etmiştir.

Savaşın uzaması ve Rusların yardım alamaması Rusya’daki sefalet ve açlığı arttırmış ve İhtilâlin zeminini hazırlamıştır. Müttefikler Rus buğdayından istifade edememişlerdir. İngiltere bilhassa sömürgelerinde büyük nüfuz kaybına uğrarken, uzayan savaşla 1.600.000’den fazla insan kaybına maruz kalmıştır. Fransa’nın kaybı da ondan az değildir. İtilaf devletleri cepheye sürdüğü askerlerin çok büyük bölümünü sömürgelerden getirdiği için kayıplardan pek etkilenmemiştir.

Ancak Osmanlı Devleti bu kayıplarını telafi edememiştir. Bunun en büyük etkisini ise Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda görmüştür. Zira Çanakkale’deki kayıpların pek çoğu yüksek öğrenim görmüş, kalifiye insanlardır56. Cumhuriyetin ilk yıllarında had safhaya ulaşan yetişmiş eleman sıkıntısı planlanan pek çok atılımın gerçekleşmesinin önündeki en büyük engel olmuş, bu durum Atatürk’ün sözlerinde ve dönemin diğer devlet adamlarının anılarında açıkça ortaya konmuştur.