• Sonuç bulunamadı

Küreselleşmenin Öznesi Olarak Batı:

Belgede Küreselleşme ve eleştirileri (sayfa 44-46)

2. Öznesiz bir süreç olarak küreselleşme

3.1 Küreselleşmenin Öznesi Olarak Batı:

KüreselleĢme üzerinde yapılan değerlendirmelerdeki eksikliklerin baĢında küreselleĢmenin öznesiz bir süreç olarak görülmesi gelir. Çünkü küreselleĢme failsiz düĢünülmeyecek bir sürece iĢaret eder. Çünkü küreselleĢme bir olgu olarak gizli olarak küreselleĢtiren öznelere gönderme yapar. Böyle bir öznenin açığa çıkartılması küreselleĢmenin tarihsel ve düĢünsel temellerini sorgulamaktan geçer. Doğrusu küreselleĢme, küreselleĢtirmeyi harekete geçiren onu düĢünsel, kültürel ve ekonomik bir proje olarak hayata geçirenlerin eseridir. ĠĢte küreselleĢmeyi ekonomik, düĢünsel ve sosyal yönden Ģekillendiren, yönlendiren ona ivme kazandıran Batıdır. Batının küreselleĢme ile olan tarihsel iliĢkisini 15. Yüzyıldan baĢlayan coğrafi hareketlerle baĢlatmak akademi dünyasında sık rastlanan bir düĢüncedir. Oysa Batı ile küreselleĢme iliĢkisi yeni değildir. Bu iliĢkinin kökeninde batının küreselleĢmeye dair ciddi bir yatkınlığı bulunmaktadır. Batının özündeki evrenselci düĢünce ile küreselleĢme potansiyelini kendi içinde kadim bir gelenek olarak taĢımıĢtır. Bu bakımdan Batının küreselleĢtirici doğası Antik Yunan‟a kadar götürülebilir. KüreselleĢmenin ekonomik boyutuyla birlikte asıl dinamiğini düĢünsel bir kaynak oluĢturmaktadır. Bu kaynak, felsefenin baĢlangıcı ile noetik öznenin tarihsel olarak buluĢtuğu yerde yani Antik Yunan‟da ortaya çıkmıĢtır. Sokrates‟in ve Platon‟un düĢüncelerinde gelen evrensellik, küreselleĢmenin düĢünsel temeli olmaktadır (Erkızan, 2011: 61-63).

Batı felsefe tarihi noetik öznenin tarih sahnesine çıktığı yerdir. Sokrates‟in evrensel ve zaman üstü bilgi, doğru, ahlak anlayıĢı hem bir evrensel özneyi hem de onunla irtibatlı bir yaĢamı kurmayı ifade eder. Platon‟un oluĢ dünyasına karĢı aldığı tavır da Sokrates‟in evrensel zaman üstü olana ilgisinin uzantısıdır. Yeni Platoncu felsefede mistisizmin doxa (sanı) ile değil de akıl (nous) ile temellenmesi, Aristoles‟in özneyi aktif ve etkin bir varlık olarak değerlendirmesi, Kant‟ın evrensel ahlak ve sanat felsefesi, Berkeley‟in varlığı insan

algısına bağlayan idealizmi aktif özneye gönderme yapar. Akla dayalı bu evrenselcilik ile Batı, küreselleĢmenin merkezi konumunda yer alır. Batının özne üzerindeki bu ısrarı küreselleĢmenin az geliĢmiĢ ülkelere dayatılmasının da ardındaki nedendir. Bu geliĢmekte olan ve üçüncü dünya ülkerinin küreselleĢme karĢısındaki durumlarını anlamak açısından önemlidir (Erkızan, 2011: 65). KüreselleĢme sürecinde aktif olan Batı bu özne anlayıĢı ile, geliĢmemiĢ veya geliĢmekte olan ülkeleri kendi nesnesi konumuna indirgemektedir. Çünkü IMF, BM, NATO ve Dünya Bankası gibi Ulus üstü kurumları kuran Batı, özne konumunu pekiĢtirmekte iken kendi dıĢındakileri nesne olarak görmeye devam etmektedir.

KüreselleĢme, Batı merkezli insan ve evren anlayıĢının uzantısı niteliğindedir. KüreselleĢmenin Batı merkezli insanüstünde kurulması, Batıyı onun öznesi konumuna getirmektedir. Diğer bir deyiĢle Batı özne anlayıĢına bağlı üst bir söylem konumuna getirilmektedir. Böylece bu öznenin kendi kültürel ve düĢünsel temellerinden ürettiği kavramlar doğrunun ölçütü olur. Bunlara duyulan sarsılmaz inanç ise epistemik egemenliğin doğrudan kabulu anlamına gelir ki bu da Doğu toplumlarının oto-oryantalizasyon sürecine girmesinin nedenidir (Arlı, 2009: 10-11). Geri bırakılmıĢ ülkelerin bu kavramları kendi sosyolojik, ekonomik, siyasal ve toplumsal çözümlemelerinde kullanmaları ise onları Batının nesnesi konumuna indirgemektedir. Yani özne burada yüklemi belirleyerek etkin ve faal olmaktadır (Erkızan, 2011: 66). Bu minvalde küreselleĢme Batı dünya egemenliğinin sürdürülmesi ve mutlaklaĢtırılması çabasıdır (Tuna, 2002: 255).

Kapitalizmin barındırdığı çeliĢkilere rağmen nasıl oluyor da varlığını devam ettirdiğini Antonio Gramschi -sömürülen sınıfların var olana düzene razı oluĢlarını- “hegemonya” kuramıyla ifade etmiĢtir.Ona göre egemen sınıfların kurdukları düzen sadece baskıyı ifade eden tahakküm yoluyla devam ettirilemez. Bundan kaynaklı egemen sınıf sivil toplum yoluyla oluĢturacağı rıza ve onay üzerinden düzene meĢruiyet ve devamlılık kazandırmaktadırlar (UlaĢ, 2006: 620-621). Günümüz dünyasında da Batı bu konumuyla küreselleĢmenin ekonomik, kültürel, sosyal ve askeri ayaklarının hepsinde aynı tutumu sergilemektedir. Bugün küreselleĢme hegemonyasını rıza üreterek sağlamaktadır. Bu rızanın kaynağında yine bu öznenin kendisi vardır. Kimi zaman küresel hegemonyanın araçları konumunda olan insan hakları, çocuk hakları, kadın hakları ve demokrasi yine bu öznenin ürettiği değerlerdir (Erkızan, 2011: 66). Özellikle küresel güçlerin istemleri doğrultusunda politika üretmeyen ülkelerin değiĢimleri içerden mümkün olmadığında bu değerlere yaslanarak müdahale edilir. Yine Siyasal ya da hukuksal kurumların yayılmasıyla değiĢimin gerçekleĢeceği düĢünmeleri küresel çapta “insan haklar emperyalizmine” yol açmaktadır.

GeçmiĢte Ġngiltere gücüne meĢruiyet kazandırmak için köle ticaretini kaldırılmaya çalıĢması ile bugün ABD‟nin askeri müdahaleleri için insan haklarına baĢvurması arasında bir fark yoktur (Hobshawn, 2008: 171).

KüreselleĢme, dünyanın BatılılaĢması olarak tanımlanan süreçlerden biridir. Küresel köyün oluĢturulmasında Batının ulaĢım ve iletiĢim araçlarının yardımı söz konusudur. Batı medeniyeti ekonomik, askeri, bilimsel ve teknolojik gücü ile en küreselleĢmiĢ güç olmaktadır. Tarihte hiçbir toplum dünya ölçeğinde bu kadar yayılmamaktaydı. KüreselleĢme insanlığı bu gücün etkisi altında türdeĢleĢtiren bir sürecin adı olmaktadır. TürdeĢleĢtirmenin artmasıyla batının elde ettiği güç artmaktadır. KüreselleĢme gücü Batı lehine artırırken bağımlılık süreci de artmaya devam etmektedir. Bu gücün yarattığı bağımlılık küresel etkilenmelere açık hale gelmemizin nedenidir (Hobshawn, 2008: 171).

KüreselleĢmenin bir söylemi olan postmodernizm her ne kadar evrenselliğin kendisine açılmıĢ bir savaĢ olsa da Batının öznesiyle iliĢkilendirildiğinde aynı mantığın devam ettiricisidir. Porstmodernizm, modern dönemin aynılaĢtırıcı süreçlerini evrensel kılan moderniteden farklı olarak, farklılığı evrensel kılan Batı merkezli bir düĢüncedir. Bu Ģekilde postmodern söylem, modernitenin devamı olarak ona hayatiyet kazandırıp küreselleĢmenin unsurlarını evrensel kılar. Yani farklılık ve çoğulculuk postmodern söylemde evrensel kılınarak, küreselleĢmenin düĢünsel mantığı olmaktadır. Bu düĢünsel ve kültürel zemin Batının küreselleĢtiren gücüne güç katmaktadır (Erkızan, 2011: 71-72).

Belgede Küreselleşme ve eleştirileri (sayfa 44-46)