• Sonuç bulunamadı

İ LİŞKİLERİNİN TARİHİ SEYRİ

2.2. Cumhuriyet Dönemi Siyaset-Bürokrasi İlişkileri

2.2.2. Çok Partili Dönem: Bürokrasinin ZorluYılları

2.2.4.1. Küreselleşme ve Avrupalılaşma

Özellikle 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren etkilerini hissettiren değişim ve dönüşüm sürecinde ekonomik, kültürel ve siyasi/idari düzeylerde yoğunlaşan küreselleşme süreçleri ve ülkemiz adına 1990’ lı yılların sonunda yeniden hız kazanan ve 2000’li yıllarda tam üyelik müzakereleriyle çok daha belirginleşen Avrupalılaşma süreci dikkat çekmektedir.

Bu aşamada küreselleşme ve Avrupalılaşmayı anlamak ve bu süreçlerin Türkiye’ye etkilerini irdelemek söz konusu süreçlerin yaşamın her alanını etkilemesi yanında idari ve yönetsel yapılar üzerinden özellikle 2000’li yıllarda siyaset ve bürokrasi ilişkilerinde yol açtığı değişiklikler bakımından önemli hale gelmektedir.

En genel düzeyde, “devletler, toplumlar ve kültürler arası karşılıklı bağımlılık ilişkilerinin zamansal/mekânsal genişlemesi, derinleşmesi ve hızlanması” sürecini simgeleyen bir kavram (Keyman, 2013: 9; Keyman, 2007: 67) olarak küreselleşme bütün dünya toplumlarında hayatın her alanında siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlu etkilerin yaşanmasına neden olmuştur (Özel, 2007: 175). Küreselleşmenin bu etkileri mevcut yapıları örseleyecek bir biçimde aynı anda bağımlılık ve ayrışma, bütünleşme ve parçalanma, merkeziyetçilik ve adem-i merkeziyetçilik, toplumsallık ve bireysellik gibi zıt kutupların etkileşimini gerçekleştirerek işlemektedir.

Küreselleşme ister bir olgu ister süreç olarak ele alınsın, kamu yönetimleri üzerinde çok önemli etkilere yol açmış ve devletin yapısal ve işlevsel fonksiyonlarında ciddi düzeyde değişimlere neden olmuştur. Bu süreçte devlet tüm yapılarıyla küreselleşmenin gereklerine cevap veren stratejiler geliştirmek zorunda kalmıştır. Bu stratejiler yönetime katılma, demokratik yönetim, siyaset- yönetim dengesinin yeniden kurulması, özerkleşme ve yerelleşme, yönetişim, optimal hizmet sunumu, performans yönetimi, toplam kalite yönetimi, profesyonel yönetim vb. kavramlarla ifade edilebilen yeni fenomenlerin ve temelde işletme yönetimi alanında yerleşen yeni yönetim tekniklerinin öncülüğünde geliştirilmektedir (Parlak, 2007: 5- 11).

145

Küreselleşme süreci özellikle ekonominin gücü üzeründen sürdürülmektedir. Bu süreçte uluslararası şirketler (transnational corporations “TNCs”), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (WB) ve Dünya Ticaret Örgütü (WTO) gibi uluslararası finansal ve ekonomik örgütler, ulus-üstü örgütler, yerel ve bölgesel yönetimler ve ulus-aşırı sivil toplum örgütleri, bir güç merkezi olarak ulus devletin karşısına çıkan küresel düzenin aktörleri olarak belirtilebilir (Parlak, 2003: 356). Tüm bu aktörler ekonomik küreselleşmenin yani “ekonomik ilişkileri etkileyerek bunlara yön veren kuralların uluslararası harmonizasyonunu veya mal ve hizmetlerin uluslararası piyasalarda serbest

şekilde dolaşımı veya faaliyette bulunmasını engelleyecek faktörlerin ortadan kaldırılmasının” (Okçu, Aktel ve Kerman, 2007: 46) savunucularıdır. Bu süreçte küreselleşme olgusu, serbest ve başıboş olmayı isteyen uluslararası şirketlerin doğal olmayan gayretlerle sınırsız bir dünyanın kapılarını açma (Kiely, 1998: 96), ulus-devlet sistemine eklemlenme ve onun içine işleme yoluyla devletin karar verme mekanizmalarını etkilemekte, politika transferi yöntemiyle etkisini artırarak daha görünür bir hale gelmektedir (Common, 2001: 7-8).1

Küreselleşme sürecinin çok yönlülüğü genel sürükleyicisi olarak ekonominin küresellemesini ön plana çıkarıyor gibi görünse de etkileri tüm dünyada değişik düzeylerde ve eş zamanlı olarak görülmektedir (Özel, 2007: 179). Gerçekte bir politikalar demeti hüviyetinde yeni sağ ideolojinin vitrini olan küreselleşmenin etkileri birçok ülkede devlet reformları şeklinde sürdürülmektedir. Ülkemizde ise süreç parlamentoda, bürokraside, yargı sisteminde, meslek odalarında, dernek ve vakıflarda, tüm toplumsal örgütlenmelerde derin bir sarsıntı ve şiddeti yüksek toplumsal bir mücadeleyi beraberinde getirmiştir (Güler, 2005: 10).

Geleneksel olarak kamu bürokrasileri ülkenin siyasal, ekonomik ve sosyal çevresi ile etkileşim içerisindedir. Öte yandan modern kamu bürokrasileri giderek artan bir şekilde küreselleşmenin etkileriyle yüzleşmekte özellikle ülke içinde kamu politikaları küresel baskılarla şekillenmeye çalışılmaktadır. Bu baskıların bürokrasileri özellikle yapı,

1 Küresel reform dalgasının politika transferi yoluyla yayılması hakkında bkz. M. Zahid Sobacı (2009). Politika Transferi Bağlamında Ulusal ve Global Düzeydeki İdari Reformların Analizi, Doktora Tezi, Bursa: Uludağ Üniversitesi SBE; M. Zahid Sobacı. (2011). Politika Transferi Bağlamında Kamu Yönetiminde Neo-Liberal Reformların Yayılması: Açık Toplum Enstitüsünün Rolü, Sosyoekonomi

146

büyüklük, kapsam, özerklik ve hesap verebilirlik açılarından etkileyerek değişime zorladığı görülmektedir (Welch ve Wong, 2001: 373).

Küreselleşmenin, siyaset-bürokrasi ilişkileri açısından Türkiye’deki etkileri değerlendirildiğinde savunduğu argümanların değişim ve dönüşümü hedefleyen siyasal iktidarlar tarafından etkin bir biçimde kullanıldığı görülmektedir. Örneğin küreselleşmenin temel argumanlarından olan devletin küçültülmesi ve özelleştirme uygulamaları ele alındığında özellikle AK Parti iktidarının gerçekleştirdiği büyük ve kapsamlı özelleştirmelerle kamu bürokrasisinin üretim ve dağıtım alanında birçok sektörden çekildiği görülmektedir.

Diğer taraftan kamu görevlilerinin geleneksel statülerinde (süreklilik ve güvence) bir aşınma gözlenmekte, esnek istihdam politikaları, sözleşmeli personel istihdamı, performans kriterlerine göre ücretlendirme ve özel sektörden kamuya yönetici transferi gibi tekniklerle bürokrasinin etkinliği azaltılmaktadır.

Küreselleşmenin bürokrasi üzerindeki bir diğer etkisi ise iletişim hızını ve bilgiye ulaşmayı artıran etkisiyle demokrasinin, katılım mekanizmalarının ve birey haklarının gelişmesini sağlayarak bürokrasinin denetlenmesinde sivil toplumunda sürece katılmasını sağlamasıdır.

Küreselleşme olgusu, süreci iyi anlama ve olabildiğince uyum sağlayabilme/kontrol edebilme konusunda siyasetçilere de büyük sorumluluklar yüklemiştir. Nitekim bu amaçla 2003 yılında “değişimin yönetimi için yönetimin değişimi” sloganıyla yola çıkan AK Parti iktidarı küresel etkilerin zorlamasıyla, kamu yönetiminde görülen stratejik yetersizlik, düşük performans, mali kaynakların zayıflığı ve güven bunalımı sorununu özelleştirme, sivil toplumu güçlendirme ve yerelleşme yoluyla aşmaya yönelik somut adımlar atmaya başlamıştır. Bu süreçte yönetim paradigmasındaki değişimle birlikte yeni değerler gündeme gelmiş, etkin, etkili, vatandaş odaklı, hesap verebilen, katılımcı, saydam ve olabildiğince yerel bir yönetim anlayışının, kamu yönetimi reformları için temel ilke ve değerler olarak ön plana çıktığı görülmüştür. Nitekim bu dönemde gerçekleştirilen ve kamu yönetiminde bütüncül bir değişimi öngören reformlar çerçevesinde gerçekleştirilen Belediye, Büyükşehir Belediye Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu ve bu düzenlemelere çerçeve oluşturan Kamu Yönetimi Temel Kanunu, merkez- yerel yönetim ilişkilerine hâkim olan geleneksel eğilimlerin

147

yerini daha katılımcı ve demokratik bir kamu yönetimi anlayışına bırakması açısından önemli olmuştur (Yılmaz, 2007: 228). Parlak da, küreselleşme sürecinin uluslararası destek ve yardımlarla Türkiye üzerindeki en önemli etkisini, Türk kamu yönetiminde bitmeyen senfoni haline dönüşen yeniden yapılanma çabalarını tekrar gündeme taşıyarak kamu bürokrasisinin değişim ve dönüşümü konusunda siyaset kurumunu cesaretlendirmesi olarak ifade etmektedir (Parlak, 2003: 384-387).

Şekil 1’de görüleceği üzere tüm dünyada özellikle son elli yılda küreselleşme olgusu ulus- devlet yapılarını politik, ekonomik ve sosyal olmak üzere çok geniş bir alanda etkilemektedir. Söz konusu bu etkiler, devlet-toplum/birey ilişkilerinin demokratik bir yapıya dönüştürülmesi fırsatlarını da yaratmaktadır. Bu süreçte sürekli artan toplumsal taleplere cevap verebilme yetenekleriyle sorgulanmaya başlanan siyasal iktidarlar gelişen ve değişen toplumun bu taleplerini karşılamak için çareyi kamu bürokrasilerinin değişimi ve dönüşümünü sağlayacak reformları hayata geçirmekte bulmaktadır.