• Sonuç bulunamadı

Küresel Aşı Savaşı ve Titanik Modeli

Başarısız Devlet: Anlam, Kavram ve Ölçütler

Covid 19 Yayılma Sürecinde Devletler ve Uluslararası Toplumun Performansı

3- Küresel Aşı Savaşı ve Titanik Modeli

Küresel pandemiye karşı ülkelerin yayılmayı önleyici önlemleri başarılı olmadı ve toplumlar salgının başında hiç hesap edilmeyen sayıda ve etkide can ve ekonomik kayıplarla karşılaştılar. 2020 yılı ortalarına doğru devletlerin denedikleri farklı önlem ve salgının etkisinden korunma yöntemleri küreselleşmiş bir dünyada birer birer çöktü. 2020 yılı ortalarına kadar uluslararası toplum bu salgının ne kadar süreceğini, ne kadar yayılacağını hala bilemiyordu. Bu belirsizlik, salgın sürecinde başlatılan aşı çalışmalarında başarı şansı ve hızının belirsizliği, iklim ve mevsim etkisinin bilinmezliği ve test edilmemişliği, virüsün değişken özellikleri ve mutasyonu gibi değişkenlerden kaynaklanıyordu.

Devletlerin tek tek veya birbirini taklit ederek almış oldukları önlemler, üzerinde çalıştıkları ve en iyi, en kötü ve ikisinin arası olmak üzere birkaç senaryo üzerinde kurulan modeller ve stratejilere dayanıyordu. Aşı çalışmalarından elde edilen olumlu sonuçların açıklanmasına kadar üç model denendi veya tartışıldı.

İlki salgını erken kontrol eden Kore, Singapur ve Japonya gibi ülkelerin modeliydi. Vakaları etkin takip, ülke genelinde yayılmayı önleyici kapsamlı erken tedbirler olarak uygulanan bu model sınırlı ve geçici olduğu için uzun vadede güvenilemezdi ama yine de başarı şansı bazı toplumlar için vardı. Çin'i burada sayıp saymamak bazı açılardan kapalı bir rejim olduğu için tartışılabilir ancak ilerleyen aylarda Çin’den gelen haberler bu ülkenin benzer tedbirlerle önemli başarılar kaydettiğini gösterdi. Örneğin, Çin Halk Cumhuriyeti 2020 yılı Ocak ayı sonlarına doğru Çin'deki bazı kentler arasında ulaşımı neredeyse sıfırlanmış durumdaydı. Aynı şekilde, aynı tarihlerde ‘flight tracker’

uygulamalarına bakanlar Wuhan gibi büyük bir kentin havalimanına inen kalkan uçak olmadığını görebilirlerdi. Salgının ilk ortaya çıktığı Wuhan şehrini maskesiz ve mesafesiz hayata açmış olmaları bir başarı hikayesi olarak değerlendirilebilir ancak ülkenin kalabalık nüfusu, az gelişmiş bölgelerin taşıdığı riskler ve büyük metropollerdeki nüfus arasında salgının yayılma riski Çin’in bu erken başarısını her an gölgeleyebilir.

İkinci modelde, neredeyse dünyanın tamamı nüfus hareketliliğini sınırlandırma veya mümkün olduğunca minimize etme ve bunun sonucu olarak neredeyse duran ekonomik hayattan, en basit ihtiyaçlarını karşılayabilme yetenekleri boyutunda hemen etkilenecek nüfus gruplarına acil mali destek temin etme yolunu seçtiler. Bu model sürdürülebilir değildi. Her ülkenin de bu modelde

başarılı olması, bunu yapabilmesi mümkün olmadığı gibi en güçlü ekonomilerin de bunu yapmalarının bir sınırı var. Zaten kısa süre içinde alınan tedbirler gevşetildi ve yaz aylarında şehirlerde ve kırsal alanda bozulan ekonomilerin gerektirdiği her türlü karşı adım bir bir atılmak zorundaydı. Kontrollü veya plansız açılma olarak izlenen bu modelde önlemlerde gevşemeler, turizm ve hizmet sektörlerindeki açılmalar, okulların ve eğitim kurumlarının açılması insan hareketliliğini geri getirdi ve asıl olarak virüsün yayılması bu dönemde ve modelde kaydedildi.

Üçüncü bir görüş olarak, ilk başta sevimsiz ve sorumsuz olarak değerlendirilip terkedilmiş olsa da, dünya kamuoyuna ilk olarak İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın benimsemiş olduğu kontrollü bağışıklık modeli var. Bu modelin en büyük açığı veya zaafı virüsün yayılma hızı karşısında ülkelerin mevcut sağlık kuruluşu, personeli ve müdahale imkanlarının, yüzleşilecek hasta sayısıyla kısa bir yayılma süresinde baş edemeyeceği gerçeğidir. Ama, dünyanın er ya da geç bu modelle yeniden yüzleşeceği kaçınılmaz görünüyor. İstemeyerek de olsa, eğer yukarıda bahsettiğim değişkenlerde olumlu değişmeler gözlenmezse, özellikle yaygın ve etkin bir aşılama mümkün olmazsa, küresel salgın birçok ülke ve toplumu bu noktaya getirecektir. Son haftalarda Hindistan’ın yaşadığı vaka patlaması buna örnektir. Mevcut haliyle bu salgının şimdiden 21. Yüzyıl'a ve dünya tarihine geçecek bir kriz olduğunu söylemek mümkün.

Tam da böyle bir aşamada 2020 yılı sonlarına doğru aşı çalışmalarından ilk olumlu sonuçlar peş peşe gelmeye başladı. 9 Kasım 2020’de Dr. Uğur Şahin’in başında bulunduğu Alman BionTech firması ile Amerikan Pfizer şirketi, 23 Kasım’da Oxford Üniversitesi ile Astra Zeneca şirketi, 30 Kasım’da da Moderna ve Pfizer iş birliği ilk olumlu test sonuçlarını açıkladılar. Onları Ocak ve Şubat aylarında Çin şirketi Sinovac ile diğer aşı tedarikçi firmalar izledi. Böylece salgına karşı ilk aşılamalar başlatılarak olumlu sonuçlar da kaydedilmeye devam etti. Koronavirüse karşı birden çok etkili aşının geliştirilmesi salgına karşı mücadelede, uzun süre dile getirilen ancak aşıların kullanılması ile mümkün olan dördüncü bir modeli ülkelerin önüne koydu ve küresel salgında uluslararası toplum genelinde kıyasıya bir rekabet ve mücadele de başlamış oldu.

Özet olarak Titanik Modeli olarak da isimlendirilebilecek olan küresel aşılama yarışı, aynen 1912 yılında Kuzey Atlantik’te buzdağına çarpan Titanik Kazası’nda, vapur sulara gömülürken yolcuları zenginlikleri ve statülerine, gemide seyahat ettikleri mevkilerine göre sınırlı sayıdaki filikalara öncelikli olarak bindirme şeklindeki uygulanan kurtarma faaliyetlerine aynen benzemeye başladı. Uygulamada, ilk aşı üretimi başladıktan sonra en zengin Batılı ülkeler, üretimi sınırlı olan aşıları firmalarla sözleşmeler yaparak üretilen aşılara kendi nüfusları için büyük ölçüde el koydular.

Bugün, ilk aşılamaların başladığı 2021 yılı başından bugüne kadarki gelişmelere bakıldığında dünyada en zengin ülkelerin fakir ülkelere göre 25 kat daha fazla hızla toplumlarını aşıladıkları gözlemlenmektedir. Bir başka açıdan bakıldığında ise dünyada en yüksek gelir düzeyine sahip 27 ülke dünyada üretilen aşıların yüzde 40’ına el koyarken, bu ülkelerin dünya nüfusunun sadece yüzde 11’ini oluşturduğu dikkat çekmektedir. (Tom Randal, Bloomberg, 21 Nisan 2021)

Böyle bir ortamda bugün yeryüzünde tarihin en büyük aşılama kampanyası devam etmektedir.

Şimdiye kadar 175 ülkede 1,31 milyar doz aşı yapılmış durumda olup günlük aşılama miktarı 20,7 milyon düzeyindedir. Sadece ABD’de şimdiye kadar 262 milyon doz aşı uygulanmış ve günlük doz ortalaması 2,12 milyona kadar ulaşmıştır. 1,31 milyar doz aşı dünya nüfusunun sadece yüzde 8,6’sını temsil ederken aşılama oranları birçok gelişmiş ülkede nüfusun yarısına yakın veya bu düzeyi aşmış durumdadır. ABD mevcut günlük miktarda aşılamaya devam ederse nüfusunun yüzde 75’ini 3 ay sonra aşılamış olacaktır. Daha ileri bir örnek yine ABD’den verilebilir. Salgının başlarında en fazla vaka ve ölüm oranı ile küresel salgının merkezi haine gelmiş olan New York eyaletinde bugün günlük olarak 158 bin aşı uygulanmaktadır ve bu hızla devam edilirse eyalet nüfusunun yüzde 75’i sadece iki ay sonra aşılanmış olacaktır. (Kaynak: Bloomberg Online, Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2021)

TABLO II:

KÜRESEL AŞILAMA TABLOSU

% Nüfus

Ülkeler Uygulanmış

aşı Nüfusa oranı

% Sadece 1+

doz Tam aşılanmış/2

doz Günlük uygulanan

doz Dünya

Geneli 1,318,703,679 – 20,721,534

Çin Ana Kıta 324,307,000 11.6 – – 6,995,571

ABD 261,599,381 40.7 46.0 34.8 2,119,246

AB 175,669,651 19.8 28.6 11.1 3,338,911

Hindistan 172,633,761 6.3 9.9 2.7 1,966,047

Brezilya 53,817,327 12.8 17.0 8.6 775,180

B.Krallık 53,328,845 39.9 53.1 26.7 462,757

% Nüfus

Ülkeler Uygulanmış

aşı Nüfusa oranı

% Sadece 1+

doz Tam aşılanmış/2

doz Günlük uygulanan

doz

Almanya 35,100,000 21.1 32.8 9.4 707,440

Fransa 26,091,700 20.1 27.9 12.3 467,122

Türkiye 25,142,412 15.1 17.6 12.6 231,043

İtalya 24,369,915 20.3 28.2 12.4 497,778

Endonezya 21,993,299 4.1 5.0 3.2 254,185

Meksika 21,228,359 8.3 11.1 15.6 414,519

İspanya 19,830,624 21.3 29.7 13.4 385,718

Rusya 19,800,000 6.7 8.2 5.2 400,000

Kanada 16,102,251 21.5 34.1 2.7 308,666

Şili 15,705,775 41.1 44.8 37.4 108,149

Polonya 13,764,238 18.1 27.0 9.7 259,897

BAE 11,186,348 52.0 – – 74,203

S. Arabistan 10,635,118 15.6 – – 126,392

Kaynak: Bloomberg Online, Vaccine Tracker (Erişim Tarihi: 10 Mayıs 2021)

2021 yılı Şubat ayı ortalarında ‘Aşı Savaşları’ konusunda dikkat çeken başka bir veri de dünyada ülkelerin yapmış oldukları aşı sözleşmeleri, anlaştıkları firmalar, toplamda ve firma bazında kontrat altına alınan aşı miktarları konusundaydı. Bu bağlamda, Çinli Sinovac ve diğer firmalarla gelişmiş ülkelerin antlaşma yapmamış olması dikkat çekiciydi. Buna ilave olarak, Avrupa Birliği ve ABD gibi bazı otoritelerin pandemi sürecinde yaygın aşılanma olsa dahi bazı aşı firmalarının ürünleri haricinde aşılarla aşılanan insanların seyahatlerine kısıtlamalar getirebileceklerini ve artık küresel seyahatte pasaport yanında geçerli ve kabul edilebilir bir aşı kartlarının da sorulabileceğini tartışmaya başlamaları önemliydi. Bu bile tek başına küresel bir pandemi döneminde uluslararası toplumun ortak bir krize karşı bütünleşme yerine ayrıştığına ilişkin önemli bir delildi. Burada BM, DSÖ ve diğer küresel ve bölgesel aktör ve örgütlerin de bu ayrışmayı önleyemedikleri ortadadır.