• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme süreciyle beraber ulus-devlet yapılarında meydana gelen erozyon ve bilgi, iletişim ve ulaşım alanında yaşanan hızlı teknolojik ilerlemelere istinaden çoğalan toplumlararası münasebetler neticesinde tek taraflı kültür akışına maruz kalan milli kültürler ile değerler yavaş yavaş kaybolmaya tehlikesi geçirerek, kültür emperyalizminin pençesinde can çekişmeye başlamışlardır. Hızlı küreselleşme süresinin gelecekte birçok kültürü ortadan kaldırabileceği fikriyle Milli kültür kavramının aslında ne derece önemli olduğunun altı çizilerek, Türk Milli kültürünün bekasının yalnızca korunarak değil yayılarak sağlanabileceği düşünülmektedir.

Bir milleti ötekilerden ayıran davranış, düşünüş ve hayat stili, milli kültürüyle biçimlenir (Kafesoğlu, 1992: 16). Milli kültür kavramı, belirli bir milleti, diğerlerinden ayırt etmek amacıyla kullanılan bir kavramdır. (Kongar, 2008: 31). Milli kültür bir ülkenin yüzyıllardır biriktirerek kuşaktan kuşağa ilettiği maddi ve manevi değerlerin bütünüdür. Bu değerler o milletin başka milletlerden ayrılmasını sağlayan dili, dini, tarihi, bayramları, törenleri, giyimi, mimarisi, gelenek ve görenekleri gibi yapı taşlarından oluşmaktadır. Bu sebepten her milletin kendi ürettiği ve kendisine has olan bir kültürü mevcuttur. Milli kültür sayesinde bireyler toplum bilincine ulaşarak milli benlik ve beraberliklerini muhafaza edeceklerdir. Milli kültür olmazsa milli kimlikte olmayacağından toplumlar benliklerini kaybedip yok olmaya mahkum olurlar. Milli kültür, çok uzun seneler süresince bir toplumda belli tecrübe ve yaşanmışlıklar sonucu ortaya çıkmış değerlerin toplamından oluşmaktadır. Bir toplumun üyesi olan fert, dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren içinde bulunduğu toplum tarafınca kendisine aktarılan kültürel kodlarını benimsemektedir. Bir milletin milli kültürü bulunmadan yaşayabilmesi mümkün görünmemektedir. Çünkü bir toplumun milli kültüründe olan maddi ve manevi unsurlar ile değerler millet olma bilincini oluşturmaktadır. Bu milli bilince sahip olamayan toplumlar varlıklarını uzun süre devam ettirememektedirler. Toplumlar ancak Milli kültürün unsurlarıyla birbirlerine kenetlenerek, geleceğe daha emin adımlar atıp, küresel güç odaklarına karşı dik durabileceklerdir.

Milli kültür kavramı ile bir milletin karakteristik özelliklerini oluşturmak için harcanan efor ve faaliyetlerin bütünü anlaşılmaktadır (Ülken, 2008: 10). Her milletin kendisine has bir kültürü ile maddi ve manevi değerleri mevcuttur. Bunların tümüne birden milli kültür ismi verilmektedir. Toplumlar hayatlarını sürdürdükleri coğrafyalara görede farklı kültürlere sahip olabilmektedirler. Bir milletin başka milletlere göre gösterdiği yaşayış şekli, bilgi ve tecrübe birikimi, örf-adetleri, dili ve inanç değerleri farklılıkları aynı zamanda toplumlararası kültür farklılıklarını da oluşturmaktadır. Milli kültür bir milleti bir arada tutan en temel değerlerden oluşmaktadır.

Günümüzde küreselleşme süreciyle birlikte başta ülkemiz olmak üzere birçok ülkenin milli kültürlerinde, bilhassa Batı kültürü kaynaklı yeni adet, tutum, düşünüş, davranış ile alışkanlıkların hızla oluştuğu görülmektedir. Örf-adet, gelenek-görenek, tutum-davranış ve alışkanlıkların bir sonraki kuşaklara aktarılması küreselleşme sürecinin hızlandırıcı aktörleri olan tek yönlü yazılı, işitsel ve görsel iletişim araçları ile sekteye uğratılmış olup küresel kültür adı altında yeni bir kaynak daha meydana çıkmıştır. Maalesef bu sayede yeni kuşaklara önceki kuşakların deneyimlerini ve kültürel kodların aktarımını engelleyen küresel kültür olgusu, milli kültürleri yıpratarak melezleştirmekte, daha sonra da melez hale getirilmiş milli kültürlerin yerine geçmek için çaba sarfetmektedir.

Smith ise, ulusal kültürlere karşı küresel kültürü “anısızlık” olarak değerlendirmektedir. O’nun bakış açısına göre ananevi kültürler, tarihsel süreçlerin süzgecinden geçerek oluşan milli kimlikleri anlamaya yardımcı olmaktadır. Toplumun kimliği sözüyle amaçlanan nokta, dil-inanç, davranış ve alışkanlıklar gibi o topluma ait manevi değerlerdir. Bu değerler milletlerin ortak yaşama ve ortak kader iradesini ifade etmektedir. Bu sebeple müşterek kültürel kimliğe istinaden bir küresel kültür zihniyeti toplumsal anısızlık olarak değerlendirilmektedir (Smith, 2009: 300). Milli Kültürlerin ortaya çıkmasındaki en mühim etkenlerden birisinide tarih bilinci oluşturmaktadır. Milli Kültürlerin korunması, geliştirilmesi canlı kalması ve sonraki kuşaklara aktarılması için iyi bir eğitim programına gereksinim duyulmaktadır. Bu sebeple aileden başlayarak öğrenim hayatının her aşamasında Milli kültürel değerler hususuna hak ettiği kıymet gösterilmelidir. Fertlere milli birlik ile beraberliğin ne anlama geldiğini öğretmek ve milli bilinci aşılamak yalnızca iyi bir eğitimle mümkün

olabilmektedir. Fertlere vatanı ve milleti için çalışmanın önemi öğretilmediği sürece milli eğitim hedefine gitmemiş olmaktadır.

Milli kültürler; ananelerin oluşturduğu, şekillendirdiği ve etnik özlerin hayat bulduğu devlet oluşturma süreçlerinde tekrar ortaya çıkarlar (Featherstone, 2006: 41). Ulu önder Atatürk millet kavramını aynı kültüre mensup bireylerden teşekkül eden toplum’dur tarif etmektedir. O halde milli kültür, bir devleti yaşatan en önemli etkenlerin başında gelmektedir. Millet kavramı ancak Milli kültür varsa ortaya çıkmaktadır. Millet olgusu ise devleti oluşturmaktadır. Dünya tarihine bir göz atıldığında milli kültürlerine sıkısıkıya bağlı olan milletlerin her türlü zorluğa göğüs gerdikleri görülecektir. İkinci Dünya Savaşından harap halde çıkarak kısa zamanda tekrar önemli bir güç konumuna ulaşan Almanya ile Japonya bu durumun en güzel örneğini oluşturmaktadırlar. Benzer şekilde İstiklal Savaşın’da Türkleri muzaffer kılan güç Atatürk’ün önderliğindeki Türk Milleti’nin köklü ve güçlü milli kültüre sahip olmasıdır.

Bir milletin yüzyıllardır tecrübe edip kazandığı maddi ve manevi değerlerin bütünü o milletin milli kültürünü meydana getirmektedir. Toplumların farklı kesim ve coğrafyalarında farklı örf-adetler bulunmaktadır. Türkiye baz alınırsa Batıda yaşayanlarla Doğuda yaşayan insanlar, Kuzeyde yaşayanlarla Güneyde yaşayanların değişik örf-adet, gelenek ve görenekleri bulunmaktadır. Toplumlarda sağlam milli kültürün varlığı için aynı vatan toprağında fakat değişik coğrafyalarda hayat süren ve değişik gelenek ve göreneklere sahip olan insanların karşılıklı hoşgörü ile birbirlerinin adetlerini benimseyerek sahip çıkmaları neticesinde milli kültür çatısı oluşabilmektedir. Hızla küreselleşen günümüz dünyasında ve Türkiye’sinde milli kültür nosyonu önemini giderek artırmış bulunmaktadır. Dünyamızın ufalarak küresel bir köy haline dönüştüğü ve internet bağlantılarının işyerlerini, evleri, eğitim kurumlarını çepeçevre kuşattığı günümüzde milli kültür, milli duygu, milli kimlik kavramları unutulmuş ya da unutturulmaya zorlanmıştır. Küreselleşme adı altında Türk evlatları sıradan küresel bir yığın konumuna getirilmek istenmektedir. Bu tuzaklar karşısında Türk gençliği ve Türk insanı mevcudiyetinde bulunan mili benlik, mili kültür değerleri ile milli şuuru sayesinde yolunu kaybetmeden geleceğe ilerleyebilecektir.

Türk Milletinin tüm bireyleri Türk kültürü ile ne kadar çok yoğrulursa, devlet’te o oranda güçlenecektir. Türk Milleti kadim bir geçmişe haiz olan ve yüzyıllarca mevcudiyetini sürdüren asil bir toplumdur. Türk gençliği öz kültürünü bilmeden yolunu aydınlatamaz. Güçlü devlet haline gelmenin temel faktörü milli kültürü yaşamak ve yaşatmaktır. Genç kuşaklar kültürünü ve atalarını öğrendikçe gelecekte çok büyük işler yapabilme kararlılığına kavuşacaklardır (Kuran, 1965: 62). Türk Mili kültürünün amacı Türk Milletini ve Türk devletini payidar yapmak, bilinçli kuşaklar yetiştirerek her bir Türk evladını vatanının bekası söz konusu olduğunda özverili davranmaya itmektir. Türk milli kültürü çağlar boyunca yoğrularak şekillenmiş ve Türklerin diğer milletleri yönetme erkini vermiştir. Türk kültürünün maddi unsurları olan demirin ustaca işlenmesi, tekerlekli at arabalarının kullanılması ile manevi unsurları olan adalet, yiğitlik, sevecenlik, ataya hürmet, fedakarlık, vatan sevgisi, hoşgörü, teşkilatçılık, yöneticilik ve egemenlik duygusu gibi sağlam manevi kültür ögeleri sayesinde Asya Hun Devletin’den Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar Türklerin dimdik ayakta durmasını sağlamıştır.

Halk kültürü bir toplumun yüzyıllardır sahip bulunduğu gelenek ve göreneklerden meydana gelmektedir. Milli kültürün tamamına yakını halk kültüründen teşekkül etmektedir. Toplumlar asırlar süresince tecrübelerini ve değerlerini nesilden nesile ileterek koruyup devam ettirmişlerdir. Yazılı ve sözlü şekilde aktarılan değerler bir toplumun kültürünün özünü yansıtmaktadır. Bölgelere göre çeşitlilik gösteren kültürlerin bir bölümü milli kültüre transfer edilir. Halk kültürünün yaygınlaşarak toplumca benimsenmesi milli kültür olgusuna doğrudan tesir yaparak doğmasını sağlamaktadır. Halk kültürü arasındaki iletişim ve etkileşimler onları zamanla bir millete has olan milli kültüre dönüştürmektedir.

Milli kültürden kopmanın en güzel dokümanlarından birisini de Göktürk Kitabeleri oluşturmaktadır. Türk Milletinin kendi öz hayat şeklinden uzaklaşarak Çinliler gibi giyinerek benliğinden ayrılması, Türk isimlerinin yerine Çince isimler kullanmalarının hazin neticeleri bu anıtlarda gelecek kuşaklara ders olması bağlamında uzunca anlatılmakta ve şu şekilde devam edilmektedir “Türk beyleri, Türk ismini terk etmişler. Çin beylerinin isimlerini almışlar. Çin hakanına boyun eğmişler, elli sene işlerini güçlerini ona vermişler. Bey olmaya layık oğlun kul, hatun olmaya layık kızın cariye oldu” (Ergin, 1970: 5). Uygur Türkleri’nin Çin’in

egemenliğine girmesinde "Kutlu Kaya" söylencesinde, Milli kültüre sırt dönmenin korkunç neticesi görülmektedir. Manevi değerleri hiçe saymanın millet ve devleti nasıl yıkıma uğrattığını tarihimizde ibret alınması gereken hazin bir deneyim olarak karşımıza çıkmaktadır. Göktürk Yazıtları’nın sonundaBilge Kağanşöyle seslenmektedir:Türk-Oğuz beyleri, milletim, işitin! Üstte mavi gök çökmedikçe, alta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir... Ey Türk! Titre ve kendine dön!

Milli kültür, milli ve manevi değerlerin aktarıldğı eğitim organlarında sistemetik bir biçimde verilmeye başlanmaktadır. Aile, çevre ve eğitim organlarında bu değerleri alan genç kuşaklar milli ve manevi değerlerini korudukları sürece sağlam bir milli birlik-beraberlik sağlanmış olmaktadır. Toplumları oluşturan fertlerde mili birliği ve milli bilinci oluşturmak yalnızca eğitimle gerçekleşebilmektedir. Fertlere vatanı ve milleti için çalışmanın şuuru aşılanmadığı sürece milli eğitim sistemi milli olmaktan çok uzaklaşmış olmaktadır. Böylece fertler eğitim yönünden donanımlı fakat milli bilinç yönünden zayıf konuma düşerek milleti için yararsız insan konumuna gelebilmektedir. Bu durum ise beyin göçüne sebep olabilmekte ve emperyalist devletlerin çıkarlarına hizmet etmektedir. Ulu önder Atatürk’ün de altını çizdiği gibi eğitimin içeriği ve sistemi ne olursa olsun, genç nesiller milli bilincin dinamosu olan milli kültürümüzü öğrenecek biçimde eğitime tabi tutulmalıdırlar. Bu sayede toplumu oluşturan tüm insanlar, ortak bir gaye etrafında birleşerek, milli kültür ile mili bilincin getirdiği meziyetler sayesinde vatanına, milletine bağlı, yüksek ahlaklı, devletine ve insanlığa faydalı bireyler haline geleceklerdir.

Milli kültür denilince bir topluma ait olan maddi ve manevi değerlerin bütünü anlaşılmaktadır. Milli kültürün oldukça uzun bir zaman dilimi içerisinde gelişerek ve kuşaktan kuşağa aktarılarak oluşmakta olup, toplum varolduğu sürece canlı kalmaktadır. Bir toplumun gelenek-görenekleri, bayramları, inanışları, dili, ortak tarihi, dini, kutlamaları ve örfleri Milli kültürü meydana getirmektedirler. Tüm fertler içinde bulunduğu toplumun kültürel özelliklerini dünyaya geldiği andan itibaren öğrenmekte, benimseyerek uygulamaya geçmekte ve böylece kültürün sürerliğini sağlamaktadır. Toplumların geleceği sahip oldukları milli kültürlerin korunması ve devam ettirilmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Milli kültür yoksa bir milletin varolabilmesi de mümkün olmamaktadır. Milli kültür, her millete millet olma

bilincini yerleştirerek, insanlar arasında görünmez kuvvetli bir bağ’da oluşturmaktadır. Her toplumun kendine has bir kültürü mevcuttur ve bu Milli kültür içerisinde barındırdığı unsurlar neticesinde o toplumun yaşam şekli ve karakteri ortaya çıkmaktadır. Toplumların gelecekte varolabilmesi Milli kültürlerini özü değişime uğramadan nesilden nesile aktarmalarına ve kültürel değerlerine sahip çıkıp devamlılığını sağlamalarına bağlı görünmektedir. Milli kültürü Cumhuriyeti ortaya çıkaran en mühim etken olarak değerlendiren Atatürk, bu kavramın değerini vurgulamak için Türk tarih ve dil çalışmalarına büyük titizlik göstererek onu millet olabilmenin bir mecburiyeti olarak görmüştür.