• Sonuç bulunamadı

2.7. Kültürel Değerler ve Normlar

2.7.3. Anomi ve Sapma

Genel olarak, toplumsal kaidelerin geçerliliğininin-tesirinin zayıflaması neticesinde, fertlerin tutum ve davranışlarıyla toplumdaki değerler sistemi arasındaki ahengin sekteye uğraması ile toplumsal birlikteliğin kan kaybetmesine anomi(kuralsızlık) denilmektedir. Anomi, aslında sosyal bağların gevşemesini ifade etmektedir. Kuralsızlığın artış gösterdiği bir toplumda sosyal-toplumsal münasebetler şekil değiştirir, sorumluluk hissiyatı zafiyete uğrar ve yönetime duyulan güven azalarak kültürel değerlere olan sadakat azalabilir. Anomi, kişisel ve toplumsal çözülmeye yol açabilmektedir. Toplumsal çözülme ise, toplumsal normlara olan umursamazlığın yaygın hale gelmesi anlamı taşımaktadır.

Geleneklerle oluşturulmuş kaide, norm ve sosyo-kültürel değerlerdeki parçalanma, küreselleşmenin tesiriyle birçok toplumda net olarak görülmektedir. Bir taraftan, insanın yakın çevresiyle olan ilişkileri askıya alıırken, diğer taraftan da yaşadığı toplumun kurallarına ve müeyyidelerine olan bağlılığı azaltılmaktadır. Kısaca bireyin bu tarzda yozlaştırılmasına anomi denmektedir(Türkdoğan, 2004 :130).

Normların müeyyide gücünü kaybetmesi değer ve normlar skalası’nın bozularak, değerler karmaşasının topluma hakim olması halinde normsuzluk yani anomi meydana gelmektedir. Bu durumda fertlerin toplumsal çoğunlukla olan sıkı bağları gevşemeye başlayarak, toplum nazarında güzel noktalara ulaşmak için

gösterilecek çaba ve inanç kaybolmaya başlayacaktır. Eğitimin önemi azalınca aileler çocuklarını “popçu” ve “topçu” yapabilmek için kıyasıya yarışa girebileceklerdir. Ayrıca, anomi durumlarında fertlerin liderlere olan itimatı da kaybolmaktadır.

Durkheim’a göre anomi olgusu toplumda oluşan göreli kuralsızlığı, fertlerin hangi norma uyacaklarını idrak edemedikleri sosyal sistemsizlik durumunu, toplumsal birlik, beraberlik hissiyatının fazlaca yara aldığı bir bilinçsizlik durumudur (Dönmezer, 1990: 257). Anomi nosyonu gerçek bir sosyal intizamsızlık durumunu işaret etmektedir. Sosyal normların zayıfladığı, yani bireysel tutum ve davranışlar üzerinde tesirli olabilme gücünü yitirdiği vakit anomi ortaya çıkmaktadır (Bilgiseven, 1995: 306).

Sosyal normlara karşıt davranmak, zıt olan hareketlerde bulunmak şeklinde tanımlanabilen sapma olgusu, normların sınırlarını tam manasıyla ölçememekten kaynaklı zorluklar nedeniyle, ampirik olarak analiz edilmesi güç bir nosyondur. Çünkü normlar, insan davranışlarını en ince detaylarına kadar düzenleyen müeyyideler değildir. Fertlerin günlük hayatlarında ortalama olarak uymaları beklenilen mücerret davranış ölçütleridir. Normlar tutum ve davranışlar merdiveninde orta basamağı temsil etmektedir. Bir insanın veya grubun norma uymadığı(saptığı) dile getirildiğinde anlatılmaya çalışılan, bireyin veya grubun normlar skalasının uygun davranış olarak belirlediği alanın dışına çıkmış olması kastedilmektedir. Normların, toplum tarafından belirlenmiş çizgilerini aşan her hareket bir suç unsurudur (Ergil, 1984: 216).

Normların varlığı gerçeği ile normlara noksansız olarak uyulmasının farklılık gösterdiği alanlar bulunabilir. Toplumca genel itibariyle benimsenip, kabul görselerde bunlara tam olarak riayet edenler toplum genelinde az bir bölümü oluşturmaktadırlar. Bireylerin bazı normlara toplumdaki hoşgörü oranında uymadığı durumlar sapma olarak adlandırılmaktadır (Tolan, 1978: 245). Sapma kısaca toplumsal normlar doğrusunda makul sayılabilecek sınırları aşan her çeşit davranışlar olarak tanımlanabilir. Toplumsal anlamda sapmanın çeşitli sebepleri olsa da genel olarak; norm çatışması yaşayan insanın birini tercih ettiğinde diğerini çiğnemek durumunda kalması, çeşitli nedenlerle grup dışına atılması, istediği gruba katılımı gerçekleşmediği ve yaşadığı toplumun temel değerleri ile sahip oldukları arasında

olan doku uyuşmazlığı yaşamasından kaynaklı nedenlerle sapma gerçekleşebilmektedir.

Toplumsal normların olması bu normlara toplumu oluşturan tüm bireylerin harfiyen uyacakları manası taşımamaktadır. Aslında kuralsızlığı yaşanmadığı bir toplum düşlemekte gerçeklikle bağdaşmamaktadır. Tüm toplumlarda fertler, toplumda genel kabul görmüş normları arasıra delebilmektedirler(sapma). Yine her toplumsal düzen normlara uymama da belirli bir esneklik ve tolerans tanımaktadır. Ancak, bu hoşgörü hangi normu, ne kadar ve kimin uymadığına görede değişiklik gösterebilmektedir. Örneğin bir din adamının çiğnediği bir normda karşılaşabileceği yaptırm ile normal bir insanın aynı normu delmesiyle göreceği muamele farklılık gösterebilmektedir.

Sanayileşme ve küreselleşmenin etkileriyle süratli bir değişim-dönüşüm dönemine giren insanlar, din, dayanışma ve tarım kültürünün değerler döngüsünden koparak, endüstriyel, kapitalist, tüketim ve bencil serbest piyasa sisteminin değerleri ile donatılmışlardır. Toplumsal-inançsal normların, değerlerin ve birlikteliğin parçalanmasıyla sevgi, saygı, hoşgörü, insan hakları ile demokrasinin yerini kaba kuvvet, şiddet, para ve güç alarak toplum genlinde anomi hakim olmaktadır. Her gün gazete ve televizyonlarda karşımıza çıkan sudan bahaneler ile işlenen cinayet haberleri bu durumu açıkca gözler önüne sermektedir. Ayrıca, Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde trafikte, stadlarda, hastanelerde, alışveriş merkezleri otoparklarında, apartmanlarda ve hatta kaldırımda yürürken bile karşılaşabileceğimiz kavgalar anomik durumları göstermektedir. Anominin önemli belirtilerinden birisi de, hukuki kanalların tıkanıklığa uğraması ve yasa dışı yolların toplumda hakim konuma gelmesidir. Hızla çoğalan yolsuzluk, rüşvet, kayırma, hayali ihracat, adaletsizlik ve mafya gibi sosyal illetler toplumda güvensizlikle beraber anomiye yol açabilmektedir. Anominin Türkiye’deki etkileri ise dini ve ahlaki değerlerden kopma, kimlik bunalımı, kültürel çatışma, iyi ve kötünün, doğru ile yanlışın tefrik edilemediği çatışmacı bir kültür olarak karşımıza çıkabilmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KÜRESELLEŞME MEDYA-KÜLTÜR İLİŞKİSİ