• Sonuç bulunamadı

II MeĢrutiyet‟te Askerliğe BakıĢ Açısı ve Askerlikten Beklentiler

B. II MEġRUTĠYET DÖNEMĠ‟NDE ORDU

2) II MeĢrutiyet‟te Askerliğe BakıĢ Açısı ve Askerlikten Beklentiler

Daha önce ortaya konduğu üzere, II. MeĢrutiyet‟in ilanına kadar, Osmanlı Devleti‟nde askerlik, “angarya” olmaktan çıkarılarak, “kutsal bir vazife”, “vatan görevi” haline getirilememiĢtir. MeĢrutiyet‟in ilanıyla birlikte, devlet-birey iliĢkilerindeki değiĢime paralel olarak askerliğe olan bakıĢ da değiĢmeye baĢlamıĢtır. Artık, Osmanlılar, padiĢahın kulları-tebaası olmaktan çıkarak anayasal haklara sahip “vatandaĢ” olmuĢtur234

. MeĢrutî idarenin doğal bir sonucu olarak vatandaĢlar, devlet iĢlerine daha etkin bir Ģekilde katılmaya, anayasal hak ve hürriyetlerini kullanmaya baĢlamıĢtır. Devlet-millet yakınlaĢmasının doğal bir yansıması olarak askerlik görevi hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün vatandaĢlara zorunlu kılındı. Bu yasal düzenlemenin amacı millet-ordu birlikteliğini sağlamak, bütün vatandaĢları askerlik terbiyesine tabi tutmaktı. Osmanlı “millet-i müsellahası” ancak bu Ģekilde oluĢturulabilirdi235

. MeĢrutî idareyle birlikte askerliğe ve kıĢlaya dönük beklenti ve isteklerin değiĢtiğini mebusların konuĢmalarında gözlemlemek mümkündür236. Bu türden düĢünceleri Prens Sabahattin

de ileri sürmüĢtür237

.

233 Ayın, a.g.e., s.48.

234 Füsun Üstel, “Makbul VatandaĢ”ın PeĢinde.II.MeĢrutiyet’ten Bugüne VatandaĢlık Eğitimi,

ĠletiĢim Yay., 4.Baskı, Ġstanbul 2009, s.30.

235 Fransız ihtilali‟nden sonra “ulus-devlet”le birlikte ortaya çıkan “ordu-millet” anlayıĢının Osmanlı

Devleti‟ndeki ilk izlerine 21 Ocak 1864 tarihli Tasvir-i Efkar gazetesinde rastlanır. Bkz. Orhan Koloğlu, “Osmanlı Devleti‟nde “Asker-Millet” AnlayıĢının OluĢması” Tarih ve Toplum, C.32, S.192 (Aralık 1999) s.24; II. MeĢrutiyet‟ten sonra “ordu-millet” anlayıĢı sıkça dillendirilmeye baĢlanmıĢtır. Bkz. Ali Fuat, “Ordu ve Millet ”Asker, No:1 (21 Ağustos1324) s.10.

236 Askerlik kanununun görüĢmeleri sırasında söz alan Erzurum Mebusu Ohannes Vartkes Efendi, kanunda, ruhanilerin,

zenginlerin ve mektep hocalarının askerlikten muaf tutulmasını eleĢtirir. “Biz, diğer devletler gibi mükemmel bir ordu saklamaya mecburuz; anasır-ı muhtelifenin birbirine yaklaĢması lazımdır, bunu temin eden ordudur. Eğer bu ordunun içinden alimi kaçar, ruhanisi kaçar, zengini kaçar ise bu sınıflar birbirlerine nasıl yaklaĢacaklar, nasıl kardeĢ olacaklar? Ben derim ki, bir alim, gitsin, onlarla bir koğuĢta yatsın ve onların haline vakıf olsun; binaenaleyh kendisi mevki-i iktidara geçtiği zaman bütün memleketin ahalisinin ahvaline vakıf olduğu halde iĢ görmüĢ olsun” Bir mesele daha var. Biz, asker alıyoruz, almasını biliyoruz bir de askeri muhafaza etmek, onları maddeten ve manen terbiye etmek de bizim en büyük problemimiz. Yüzbinlerce evlad-ı vatanı bir ordularda, kıĢlalarda sürükleyebiliyoruz, onların mesuliyeti bizim boynumuzdadır. Çok vakit görüyoruz ki, bizim namuslu evladımız, askerlik içinde manen mahvoluyor diyorlar. Bunu çok yerlerde iĢitmiĢiz.”

Aynı mebus askerler için kıĢlalarda mektep açılmasını, burada ilm-i terbiye verilmesini bunun için hususi hocalar tayin edilmesini öneriyor. “Okumak bilmeyen bir adam, askeren avdet ettiği vakit memlekette

MeĢrutî idare, mektep-kıĢla ve basın-yayım kanalıyla askerlik konusunda devlet-vatandaĢ bağını yeniden tesis etmeye, vatandaĢ bilinciyle birlikte vatana ve askerliğe olan muhabbeti artırmaya çabaladı. II. MeĢrutiyet‟le birlikte bu duygu ve düĢünceleri mektep yoluyla vatandaĢa kazandırabilmek için “Malumat-ı Medeniye” (VatandaĢlık Bilgileri) dersleri eğitim programına dahil edildi238. VatandaĢlık derslerinde askerlik, vatandaĢlık görevinin “en Ģereflisi” ya da “kan fedakârlığı,

olan ahali görecek ki, kendilerinin Hasso‟su veya Kirkor‟u adam olmuĢ. O vakit Kirkor‟un komĢusu Serkis de “Benim oğlum da böyle adam olsun”der, oğlunu askere gönderir. Onun için biz, askerlikten böyle istifade etmeliyiz. Bu seyyiat umumidir. Bunlardan kurtulmalıyız. OMMZC, C.1, Ġ.73 (3 Nisan 1326)s.132-133; Kastamonu Mebusu Ahmet Mahir Efendi, “asker oğlu asker olan Osmanlılar, dinen ve siyaseten içtimaen o kuvveti tadad ile mükelleftir. O kuvvet vatan uğrunda fedayı cana hazır olan askerdir.” s.138; Sinop Mebusu Hasan Fehmi Efendi, askerliğe baĢka bir açıdan bakıyor: “Bu kadar muhtelif anasırdan mürekkep olan bir memlekette yegane ümidimiz nedir? Ordu ittihada vasıta olacak diyoruz. Bir karavanadan yesinler, aynı elbiseyi giysinler, aynı koğuĢta yatsınlar, aynı zabit, aynı muallim huzurunda terbiye görsünler. Ġttihadı anasıra, anasırın aralarında muhabbeti lâzımenin teessüsüne baĢlıca hizmet edecek vasıtamızın birincisi ordu, ikincisi mekteplerimizdir.” Mebusan Meclisi Zabıt Ceridesi, C.I, Ġçtima:33 (19 Kanunusani 1326)s.451; Fizan Mebusu Cami Bey‟in orduda gece dersleri verilmesine iliĢkin kanun teklifini de bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bkz.MMZC, Ġçtima, 109 (15 Mayıs 1327) s.257.

237 “…Saniyen efradın hizmet-i askeriyeleri müddetince kuva-yı bedeniye, fikriye ve ahlakiyelerini

artırmak. Ezmine-i kadimeden beri “sağlam fikir sağlam vücutta” hakikati teyit edegeliyoruz. Kuva-yı bedeniye vücudu her gün en muvafık Ģerait dahilinde iĢletmekle artırılabilir. ġu halde umumi talimlerden maada efradı az zamanda yapılabilecek hususi cimnastiklere alıĢtırmalı. Isparta ve Romalılar ezmine-i kadimenin en büyük kahramanları yapan cimnastiklere verdikleri müstesna ehemmiyetti. Zamanımızda anglo- saksonları milel-i sairenin cümlesine tefevvuk ettiren esbabın baĢlıcalarından biri Ģüphesiz yine vücutlarına ettikleri hizmettir. Cimnastikleri memleketimizde tamim için her sene yüz binlerce efradı buna alıĢtırmak, ırkın istikbal-i maddiyesine büyük bir hizmet olur. Bir faydayı ancak fiilen takdir edenler ve adat-ı yevmiyeleri sırasına geçirenlerdir ki onu evlatları üzerinde hakkıyla tatbik edebilirler.

Hizmet-i askeriyenin imtidadı müddetince melekat-ı bedeniyenin tezyidine çalıĢırken melekat-ı fikriyenin de tevsiine her gün kısa fakat muayyen bir zaman tahsis edilmeli. O suretle ki askerliğini bitiren her vatandaĢımız Türkçeyi oldukça okuyup yazabilsin. Coğrafya ve tarih hakkında mücmel de olsa esaslı birkaç fikir edinsin. Eğer kıĢla böyle ameli bir mektep haline getirilirse vatanın müdafaası daha iyi temin ettikten sonra baĢka Müslim ve gayrimüslim gençlerimizin sıhhat-i bedeniye ve fikriyelerinin tahkimine ciddi surette hizmet etmiĢ olur. Salisen: hizmet-i askeriyeyi umum efrad-ı vatana teĢmilin anasır-ı muhtelife arasındaki rekabetlerin tedricen bir uhuvvet-i içtimaiyeye tahavvülü nokta-i nazarından da büyük faydası var. Fakat Ġslam Hıristiyan bütün Osmanlıların diğer memuriyetlerde olduğu gibi askerlikte de en yüksek mevkii iĢgal etmeleri için yegane Ģart iktidarla ahlaktan baĢka bir Ģey olmamalıdır. Gayrimüslim vatandaĢlarımıza bu suretle göstereceğimiz emniyet ve cümlemizin aynı sancağın altında aynı hukuku müĢtereken muhafazaya alıĢmaklığımız bugünkü zelil husumetlerin aramızdan bir an evvel kalkmasına, uhuvvet-i Osmaniye‟nin de o nisbette artmasına Ģüphesiz büyük yardımı dokunacak!”Bkz. Sabahattin, a.g.e., s.245

238 Üstel, Makbul VatandaĢ, s.33.; Satı Bey, MeĢrutiyet‟in ilanından sonra örgün eğitimde “malumat-ı

ahlakiye ve vataniye” adı altında verilen dersin gerçek maksadının ve adının ne olması gerektiğini açıkladıktan sonra çocuklara bu derslerin nasıl verilmesi gerektiği üzerinde durur ve vatan terbiyesinin gayesini Ģöyle ifade eder: “ terbiye-i vataniyenin gayesi ise her ferdin umum millete ve vatan karĢı muhabbetle, hissiyat-ı aliye ile mütehassıs ve mütehalik olmasını temin etmektir.”Bkz. Satı, “Terbiye-i Ahlakiye ve Vataniye”, Tedrisat-ı Ġptidaiye Mecmuası, Sene, 1, No:3 (15 Nisan 1326), s.67

fedakârlıkların en mühimi” olarak takdim edildi. “vatanı sevmek ve vatanı müdafaa etmek”, “din-i Ġslam‟ı emir buyurduğu mukaddes vazifeler”dendi239. Abdülhamit

Devri‟nin yasaklı kavramlarından “vatan”, mekteplerde çocuklara korunması, gerektiğinde uğrunda Ģehit olunması gereken bir değer olarak tanıtılmaya baĢlandı. Bu “yüce değer”e yönelecek düĢman tehdidini yok etmek için “asker olma” nın, muharebeye katılmanın, Ģehit olmanın kutsiliği çocuklara mekteplerde kazandırılmaya çalıĢıldı240. Benzer duygu ve düĢünceler kıĢlada askerlere telkin edilmeye çalıĢıldı241

. Dönemin süreli yayınlarında askerliğin ve askerliğe olan muhabbetin, vatanperverliğin önemine iĢaret eden yazılara rastlamak mümkündür242. Bunun yanı sıra, dünyadaki

geliĢmelere paralel olarak “millet-i müsellaha” haline gelebilmek için 10 yaĢından itibaren çocuklara silah istimalinin öğretilmesi, mekteplerde askeri talimlere yer verilmesi gibi düĢünceler ileri sürülmeye baĢlanmıĢtır243

.

Buraya kadar vermiĢ olduğumuz bilgilerden de anlaĢılacağı üzere Osmanlı Devleti‟nde zorunlu askerlik uygulamasına Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkelerinden bir hayli geç bir tarihte 1909 yılında geçilebilmiĢtir. Böyle olmakla birlikte

239 Üstel, Makbul VatandaĢ, s.86-87.; Nuri Doğan, Ders Kitapları ve SosyalleĢme (1876-1918),

Bağlam Yay., Ġstanbul 1994, s.154

240

Ġhsan, “Küçük Asker”, Tedrisat-ı Ġptidaiye Mecmuası Sene:1, No:2 (15 Mart 1326), s.22vd.

241 Ömer Fevzi, Osmanlı Efradına Maneviyat-ı Askeriye Dersleri, Mektebi Harbiye Matbaası, 3.Baskı,

Ġstanbul 1327, s.5vd.; Selim Sırrı, Osmanlı Askerinin Dağarcığı, Sancakciyan Matbaası, Dersaadet 1329, s.4

242 A. Talat, “Askerlik ve Askerliğe Muhabbet”, Musavver Muhit, C.I, S.2 (30 TeĢrin-i Evvel 1324), s.8-

9; A.Talat, “Vatanperverliğin Çocuklarda Husul ve Tekâmülü”, Musavver Muhit, No:3 (6 TeĢrin-i Sani 1324), s.35-36; Yazar, burada çocuklara kazandırılması gereken en önemli hususiyetin “vatanperverlik” olduğunu belirtir ve Almanya ve Japonya‟dan örnekler vererek, aile ve mektepte çocuklara bu hissin kazandırılması için ne tür faaliyetlere yer verildiğini anlatır. “Japon çocukları daha küçük yaĢta yürüyüĢ, araziden istifade, niĢan hattı endaht hususlarında kesb-i meleke ve mümarese eylemiĢlerdir. Böyle bir çok vazife-i askeriyesini ifa için silah altına celb olunduğu zaman ne Ģevk ile, ne hevahiĢ ile hatta ne istidad ile ifayı vazife eder tasavvur edilsin. Vatan tehlikeye uğradığı zaman yedi yaĢından yetmiĢ yaĢına kadar asker çıkarmak, hem muallim asker çıkarmak kabil oluverir. Zamanımız harplerinde talim ve terbiye görmemiĢ askerden, insan kalabalıklarından hiçbir fayda memul değildir, bilakis mazarratı da‟yidir. Köstebek gibi mevkiine sarılmasını, araziye yapıĢmıĢ on nefer elinde bir bazice hükmüne girmiĢ olan silahıyla koyun sürüsü gibi nereye gideceğini ne vaziyette bulunacağını bilemeyen yüzlerce hatta binlerce askeri kalbura çevirir, parçalar. PeriĢan eyler. Bunun için harb-i hazırda gönüllü askerlerden istifade olunmaz evvela böyle çocukluktan askeri talimleri görmüĢ bulunsun.”

“Avrupalılar, Almanlar çocuklarına vatanperverilk hissini uyandırmak, askerlik hakkında büyük bir muhabbetperverde ettirmek için onlara asker oyuncaklarını, hâlihazır askerliğini tasvir eden oyuncakları verirler ve yalnız bunlarla oynamasına hasr-ı dikkat ederler.”

243 Ġlmi, “Mekatib-i Umumiyemizde Askeri Talimlerinin Lüzumu Hakkında” Asker, No:2 (1 Eylül 1324),

bu uygulama büyük oranda teoride kalmıĢ pratiğe geçirilememiĢtir. Kaldı ki bu uygulamanın hayata geçirilmesi için gerekli olan her türlü alt yapı Osmanlı Devleti‟nde mevcut olmadığı gibi yapılan bu yasal değiĢiklik toplum tabanında farklı tepkileri de beraberinde getirmiĢtir. Asker-sivil aydınların II. MeĢrutiyet‟ten sonraki söylemlerine bakıldığında askerlik vazifesine olan bakıĢta ve beklentide büyük bir değiĢim yaĢandığı fark edilmektedir. Bahsini ettiğimiz aydınlar, askerliği “ortak vatan” a karĢı ifa edilmesi gereken “kutsal bir görev” olarak telakki etmiĢ ve bu vazifenin Osmanlı unsurları arasında “ortak vatan” duygusunun oluĢmasına katkı yapacağına inanmıĢtır.

C. II. MEġRUTĠYET DÖNEMĠ’NDE CEMĠYETLEġME VE BEDEN TERBĠYESĠ