• Sonuç bulunamadı

Ġttihat Terakki ve Askerlikle Ġlgili Yasal DeğiĢiklikler

B. II MEġRUTĠYET DÖNEMĠ‟NDE ORDU

1) Ġttihat Terakki ve Askerlikle Ġlgili Yasal DeğiĢiklikler

Siyasi iktidarların, ideolojilerini topluma yansıttıkları iki temel alandan birisi eğitim, diğeri de askerliktir. Siyasi iktidarlar için “makbul vatandaĢ”ın yetiĢtiği müesseseler olarak mektep ve kıĢla birbirini tamamlayan unsurlardır. Ulus-Devlet‟lerin ortaya çıkıĢ sürecinde bu iki alanın birbiriyle paralel hareket ettiği bilinen bir gerçektir.

Buradan hareketle Ġkinci MeĢrutiyet Dönemi‟nde siyasal hayatın önemli bir aktörü olan Ġttihat ve Terakki‟nin askerliğe olan bakıĢ açısını ortaya koymaya çalıĢacağız. ġüphesiz bunu saptamaya çalıĢırken, Ġttihat ve Terakki‟nin “ideal ordu” ile ilgili tasavvurunu göz ardı etmeyeceğiz. Ġttihat ve Terakki‟nin asker kanadını ve “muharrik gücü”nü oluĢturan “mektepli genç subay”ların Von Der Goltz‟un kurduğu Alman sisteminde yetiĢtiklerini ve Goltz‟un kendi ülkesinin ideal ordusunu anlattığı “Volk in Waffen” (Silahlı Millet) isimli eserinden etkilendiklerini daha önce ifade etmiĢtik. Ġttihatçı mektepli genç subaylar için Von Der Goltz, “özlenen komutan

218 Von Der Goltz, “Genç Türkiye Ordusu”, s.209. 219

Halaskar-ı Zabıtan ve Hizb-i Cedit gibi hizipleĢmeler ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Alkan, a.g.e, s.124vd.

modeli‟ydi221. Abdülhamit‟in iktidarının ilk yıllarından itibaren Osmanlı kara ordusu

neredeyse tümüyle Alman sistemine uygun Ģekilde kurgulanmaya baĢlamıĢtı. Bu süreç MeĢrutiyet‟in ilanından sonra imparatorluk yıkılına kadar bu Ģekilde devam etmiĢtir222

. Ġttihat ve Terakki, 1908 seçimleri öncesinde yayımladığı programında bu konuda üç önemli vaatte bulunuyordu. Bunlardan birincisi, kara ve deniz kuvvetlerinin tanzim ve tensiki; ikincisi, ordunun talim ve tekemmülünü ihlal etmeyecek Ģekilde askerlik süresinin kısaltılması; üçüncüsü ise gayrimüslim vatandaĢların da askerlik yükümlülüğüne tabi tutulmasıydı223. Cemiyet‟in önde gelen isimlerinden Enver Bey

(PaĢa), 1 Eylül 1908 tarihli The Times gazetesinde yayımlanan röportajında, bütün Osmanlı vatandaĢlarının dini inançları ne olursa olsun askerlik konusunda paylarına düĢen görevi yerine getireceklerini belirtiyordu224

. Enver Bey‟in bu düĢüncesi, 10 Temmuz Ġnkılâbı‟nın devlet-birey iliĢkilerine getirdiği yeni anlayıĢın doğal bir sonucuydu. Zira, MeĢrutiyet‟in yeniden ilanıyla birlikte Osmanlı uyruğuna mensup olan herkes, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın Kanun-ı Esasi nazarında eĢitlenmiĢtir225. Haklar konusundaki eĢitlik, ortak vatana karĢı yerine getirilmesi gereken “kutsal bir vazife” olarak görülen “askerlik” yükümlülüğünün bütün unsurlara teĢmilini gerektiriyordu.

221

Tunaya, a.g.e., III, s.323.

222 Cemal PaĢa, Hatıralar, Haz. Alpay Kabacalı, Türkiye ĠĢ Bankası Yay., 5.Baskı, Ġstanbul 2010, s.82. 223 Tunaya, a.g.e., I, s.99; Hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın bütün Osmanlıların askere alınacaklarına dair

ibarelere Ahrar Fırkası‟nın programının 14.maddesinde de yer verilmiĢtir. Tunaya, a.g.e., I, s.190.

224 Aykut Kansu, 1908 Devrimi, Çev.: Ayda Erbal, ĠletiĢim Yay., 2.Baskı, Ġstanbul 2007, s.223.;Prens

Sabahattin de, “Medeniyetin bugünkü halinde hizmet-i askeriyenin mecburiliği mübrem bir ihtiyaç olduğu için bu hizmet cins ve mezhep farkı gözetilmeksizin umum Osmanlılara teĢmil edilmeli” diyerek aynı düĢünceyi paylaĢıyordu. Bkz. Sebahattin, a.g.e., s.245.

225 1908 Ġnkılabı‟nın “Hürriyet Kahramanı” Enver Bey, halka hitaben yaptığı bir konuĢmada bu düĢünceyi

Ģu cümlelerle dile getirir. “Artık hepimiz kardeĢiz. Artık Bulgarlar, Rumlar, Sırplar, Romenler, Yahudiler, Müslümanlar yoktur. Mavi gök kubbe altında hepimiz eĢitiz, Osmanlı olmaktan gurur duyuyoruz.” Enver Bey, bu cümleleri ihtiva eden konuĢmasını “YaĢasın Osmanlı milleti!” sloganıyla bitirir. bkz. Mehmet Hacısalihoğlu, “Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Zorunlu Askerlik Sistemine GeçiĢ. Ordu-Millet DüĢüncesi” Toplumsal Tarih, S.164 (Ağustos 2007), s.40. Ġttihat ve Terakki Cemiyeti‟nin 2 Mart 1910 tarihinde yayımladığı bir risalede millet Ģu Ģekilde tanımlanmıĢtır: “Millet, ekseriyetle bir lisan konuĢur, adetleri, ahlakları birbirine yakın ve bir hükümetin kanununa tabi insanlardır. Mesela; Türkler, Araplar birer millettir. Çünkü bunlardan her birinin dili, kanı, âdâtı, tarihleri birdir.” Aynı risalede “Millet-i Osmaniye” kavramı Ģu Ģekilde tanımlanır: Millet-i Osmaniye, muhtelif din ve milliyetlere malik Türk, Arap, Arnavut, Kürt, Ermeni, Bulgar, Yahudi..gibi kavimlerin bir araya gelmesinden hasıl olan heyettir.” bkz.Ahmet Mehmetefendioğlu, “Bir ittihad ve Terakki Risalesi. Hayye-ale-l-felah” Toplumsal Tarih, S.203 (Kasım 2010), s.46-47.

31 Mart Ġsyanı‟na kadar teorik olarak gündeme gelen ve tartıĢılan askerlik meselesi, isyanın bastırılmasından sonra bir kanun tasarısı vesilesiyle Meclis-i Mebusan‟ın gündemine geldi. Hüseyin Hilmi PaĢa Hükümeti‟nin Meclis‟e sunduğu kanun layihasıyla 22 yaĢına kadar olan gayrimüslimlerin askerlik yükümlülüğüne tabi tutulması, 23 yaĢ ve üzerindeki gayrimüslimlerin ise bedel-i askeri vererek bu yükümlülükten muaf kalmasını öngörüyordu226. Bu tasarıyla hükümet, gayrimüslim

tebaadan hem maliyeye hem de harbiyeye destek sağlayacak Ģekilde yararlanmayı amaçlıyordu.

Kanun tasarısı Meclis‟in gündemine gelmesiyle birlikte, hem Müslim hem de gayr-i müslim mebusların ağır eleĢtirilerine maruz kaldı. Özellikle gayrimüslim mebuslar, bu tasarıyı MeĢrutiyet‟in ve anayasanın “eĢitlik” ilkesine aykırı bularak hiçbir ayrım gözetilmeden bütün Osmanlıların askerlikle mükellef olmasını talep ettiler227

. Meclis‟ten gelen tepkileri dikkate alan hükümet, bu kez üç maddeden oluĢan yeni bir kanun teklifini Meclis‟e sundu. 25 Temmuz 1325 (7 Ağustos 1909) tarihinde kabul

226 Mebusan Meclisi Zabıt Ceridesi, C.V, Ankara 1988, s.6; Gülsoy, a.g.e., s.130. 227

Bu tartıĢmalar için bkz. Meclis-i Mebusan, s.132-136;168-172;175-196;311-313;325-332. Mesela Erzurum Mebusu Ohannes Vartkes Efendi, “..hiçbir Osmanlının askerlik için para vermeye ve baĢkasının kanıyla yaĢamaya hakkı yoktur...Müslümanlar ile Hristiyanlar arasında eĢitlik fikrini yerleĢtirmek için askerlik yapmak Ģarttır…gayrimüslimler de Müslümanlar gibi askere alınmalıdır…askerlik boynumuzun borcudur, bunun baĢka yolu yoktur.”diyordu. Ġstanbul Mebusu Kozmidi Efendi de kanun tasarısını MeĢruti idare ve dayanağı olan Kanun-ı Esasi‟nin ahkâmına aykırı bularak Ģu sözlerle karĢı çıkıyordu. “Müsavat demek, efrad-ı Osmaniye arasında cümlesi Hükümete karĢı malik bulundukları hukuk ve muttasıf oldukları vazife nokta-i nazarından birbirine mutabık surette yaĢamalıdır demektir. Müsavat buna derler. Fakat eğer ki efrad-ı Osmaniyenin hukukça bazısı az ve diğeri çok olursa buna müsavat denmez. ġimdi nasıl olur da buraya efrad-ı Osmaniyenin bir kısmı bilfiil asker olsun, diğer kısmından haraç mesabesinde bulunan ve hala, elyevm anasırı hıristiyaniyeye kendilerinin bir millet-i mahkume olduğunu ima eden ve bizim için pek menfur olan, söylemekten çekiniyorum, menfur olan bedalat-ı askeriye tahsil olunsun. Hıristiyanlar bedelat-ı askeriyeyi öteden beri kemal-i nefretle veriyor ve Ģimdiden sonra da öyle verecektir. Bu gibi Ģeyler bizim millet-i mahkume olduğumuzu ihtar eder; nefretimi tekrar ederim. ĠĢte efrad-ı Osmaniye‟den bir kısmını bu kadar haksız bir hale tabi kılarak askerlik Ģerefinden hissemend olmasına müsaade etmemek, buna müsavat denmez..hükümet gayrimüslim unsurları bilfiil hizmet-i askeriyeye davet etmelidir…” Ġstanbul Mebusu Kirkor Zöhrab Efendi de, gayrimüslimlerin bu konudaki samimiyetini Ģu sözlerle ifade ediyordu: “..biz, vatanımız için kanımızı vermek istiyoruz. Biz bu his ile mütahassis olduğumuz sırada siz bedel-i askeriden muaf olmak için gayret ediyorsunuz demek bizim ahval-i ruhiyemizi doğru olarak muhakeme etmek demek değildir…burada yaptığımız kanunlar için her vakit uğraĢtığımız bir hiss-i uhuvvet teessüsü içindir ki, bu memleket yalnız onunla selamet bulabilir. Bu hiss-i uhuvveti evvel be evvel vazife-i askeriyeyi bilfiil ifa etmek noktasından istical ile meydana getireceğiz. Bir dakika müsamaha etsek, vatanın en kuvvetli, en metin kuvvetini teĢkilde müsamaha etmiĢ olacağız. Osmanlılığın en akdem vazifesi budur. Bütçeden 1000 kat daha mühimdir. Bugün bütün bu memleket içinden bu tefrikaları kaldırmak istiyoruz. Kavmiyet, milliyet vesair birtakım bu gibi Ģeyleri menetmek için uğraĢıyoruz. Biz beraber yaĢamak istiyoruz. Beraber yaĢamak cihetini öğrenmek için de beraber ölmek lazımdır.”

edilen kanunla gayr-i müslimlerden alınan bedel-i nakdi usulü 1325 (1909) yılından itibaren kaldırılarak, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın “umum Osmanlılar” askerlik mükellefiyetine alındı. Yine bu kanunla birlikte eskiden beri “istisna mahaller” olarak kabul edilen “ Ġstanbul ve bilad-ı selase” (Galata, Eyüp, Üsküdar) halkı askerlik mükellefiyetine alındı228

. Bu kanunla birlikte genel ve zorunlu askerlik sistemi resmiyette uygulamaya konmuĢ oluyordu.

Gayr-i müslim cemaatler bu kararı kabul ediyorlar ama bazı istek ve koĢulların yerine getirilmesini hükümetten talep ediyorlardı229. 4 Kasım 1911 tarihinde Rum, Ermeni, Ermeni Katolik patrikleriyle Bulgar Eksarklığı, Rum Katolik ve Keldani patrik vekillerinin Osmanlı Hükümeti‟ne verdikleri ortak bir dilekçede de benzer istekler tekrarlanıyordu230

. Osmanlı Hükümeti‟nin bütün bu istekleri kısa sürede yerine getirebilmesi mümkün değildi. Bu durum bir yana böyle bir yükümlülükle karĢı karĢıya kalan gayr-i müslim unsurlar, bundan kurtulmak için farklı yöntemlere baĢvurdular231. Gayrimüslimlerin istek ve tepkilerine Osmanlı Devleti‟nin içinde bulunduğu sosyo- ekonomik ve bürokratik altyapı yetersizliği de ilave edildiğinde, zorunlu ve genel askerlik yükümlüğü büyük oranda kâğıt üzerinde kalıyordu232

. Balkan Harbi öncesinde Osmanlı Devleti‟nde askeralma yükümlülüğü ve muameleleri bakımından tam bir

228

Takvim-i Vakayi, 29 Temmuz 1325, No:298.; Ayın, a.g.e., s.47.

229

Hristiyan cemaatler adına önce Rum Patrikhanesi Ekim 1909 tarihinde Osmanlı Hükümeti‟ne baĢvurarak hükümetten Ģu isteklerde bulunmuĢtu: 1- Askerlik sırasında din değiĢtirmenin yasak edilmesi

2. KıĢlalarda Hristiyan askerlerin dini vecibeleri için papazların bulundurulmasını ve kiliselerin inĢa edilmesini

3. hristiyan erlerin Müslümanlardan ayrı olarak ayrı ayrı tabur ve bölükler halinde tertip edilmelerini 4.Hristiyanların da Ģimdiden askeri okullara kabul edilmeleri. Bkz. Ayın, a.g.e., s.47.; Gülsoy, a.g.e.,

s.143.

230 Bayur, a.g.e., C.II/I, s.245.

231 Rumlar yurt dıĢına gitmeyi ve baĢka bir devletin vatandaĢı olmayı yeğlediler. Bkz. Zürcher, “Osmanlı

Zorunlu Askerlik Sistemi”, s.201.; Bunun yanı sıra, kura meclislerine gitmeme, askerlik çağrısına

direnme, firar, yurt dıĢına kaçma gibi tepkilerle karĢılaĢılmıĢtı. Bkz. Gülsoy, a.g.e., s.143-148

232

Bu eksikliklerin en önemlisi sağlam bir nüfus kayıt sisteminin olmamasıydı. Uzun yıllar askerlik ve vergi yükümlülüğü altında ezilen müslüman nüfus, nüfusa kayıt yaptırmaktan kaçınıyordu. Nüfus kayıtlarındaki düzensizlik askerliğin yanı sıra seçmen listelerinin oluĢturulmasında da sıkıntılar doğuruyordu. Bkz. Fevzi Demir, II. MeĢrutiyet Dönemi Meclis-i Mebusan Seçimleri (1908-1914), Ġmge Kitabevi, Ankara 2007, s.184.; Bu tarihlerde Anadolu‟da seyahat eden Ahmet ġerif, Ankara‟da karĢılaĢtığı durumu Ģu Ģekilde yansıtır. “Nüfus memuru istediği Ģahsı öldürür, yaĢatır. Mesela, askerlikten kurtarmak için, iki evi bir veya bir evi iki yapar. Bunların arasında, durumuna göre, servet elde etmemiĢlere, pek nadir tesadüf edilir. Hele yerli olursa, iĢi bütün bütün açıktır.”bkz. Ahmet ġerif,

mevzuat bütünlüğüne dahi ulaĢılamamıĢtı. Ordu, her biri ayrı kanun, yönetmelik ve talimata göre oluĢmuĢ nizamiye, redif, müstahfaz ve aĢiret süvari alaylarından oluĢmaktaydı233

.