• Sonuç bulunamadı

II MEġRUTĠYET‟ĠN ĠLANI VE ĠTTĠHAT TERAKKĠ CEMĠYETĠ

Terakki Cemiyeti Manastır‟da, bir gün sonra yani 24 Temmuz 1908 tarihinde II. Abdülhamit, Ġstanbul‟da MeĢrutiyet‟i ilan etti. Bu durum, Osmanlı toplumunun yaklaĢık otuz yıldır ortadan kaldırılan siyasal özgürlüğünün, dönemin popüler ifadesiyle “Hürriyet”in ilanı anlamına geliyordu. Burada bütün bu olayların ayrıntısına girmeyeceğiz. Sadece, yakın tarihin önemli dönemeçlerinden birini oluĢturan bu olayın gerçekleĢmesindeki etkisine binaen, Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti‟ (OĠTC)nin örgütsel yapısına ve meĢrutiyetin ilanındaki rolüne iliĢkin bazı noktalara temas etmekle yetineceğiz.

Abdülhamit‟in yönetimine muhalif olan gruplar, temelde iki eksende toplanabilir. Bu eksenlerden birincisi, yurt dıĢında, özellikle Paris, Cenevre ve Mısır gibi merkezlerde çıkarmıĢ oldukları yayınlarla faaliyet yürüten ve “Jön Türkler” olarak isimlendirilen kesim ki, bu kesim kendi için de etnik ve dini bakımdan hayli kozmopolittir195. Diğer eksen ise, imparatorluğun en hassas bölgesi olan Makedonya‟da ortaya çıkan ve Manastır-Selanik merkezli faaliyet yürüten Osmanlı Hürriyet Cemiyeti‟

195 Bu grupla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. M.ġükrü Hanioğlu, Bir siyasal Örgüt Olarak Osmanlı Ġttihad

ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük, C.I, ĠletiĢim Yay., II.Baskı Ġstanbul 1989, s.72vd.; ġerif

(OHC)dir196. Bilindiği gibi bu iki muhalif eksen, 27 Eylül 1907 tarihinde birleĢerek Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti (OĠTC) adını alacaktır197. MeĢrutiyet‟in yeniden

ilanı ve sonrasında ülkenin siyasal hayatında etkin olacak olan grup, Makedonya‟da ortaya çıkan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ve mensupları olmuĢtur198

.

Eylül 1906‟da OHC‟yi Selanik‟te kuran kadronun çoğunluğunu 3.Ordu subayları oluĢturuyordu199. Cemiyet kısa süre içerisinde Makedonya‟da konuĢlanan

ordu teĢkilatı içerisinde hızla yayıldı200. Cemiyete üye olan subayların çoğunluğunun

ortak özelliği mektepli, genç ve düĢük rütbeli olmalarıydı201. MeĢrutiyet‟in önce

Manastır‟da daha sonra ise Ġstanbul‟da ilan edilmesinde, ordu içerisindeki bu subayların eyleme geçmesinin çok büyük etkisi vardır202. Bu tarih itibariyle Osmanlı ordusu

içerisinde bir “ittihaçı kadro”dan söz edilebilir; ancak Ġttihat ve Terakki‟nin ordusundan söz edilemez.

MeĢrutiyet‟in ilanının Osmanlı toplumunda büyük bir sevinç ve ümitle karĢılandığı tarihsel bir gerçek olmakla birlikte, toplumun her kesiminin “meĢrutiyet”

196

Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Sina AkĢin, Jön Türkler ve Ġttihad

Terakki, Ġmge Yay., 2.Baskı, Ankara 1998, s.82vd.

197

Bu iki grubun birleĢmesiyle ortaya çıkan örgütün ismi önce Osmanlı Terakki ve Ġttihat Cemiyeti olarak belirlenecek daha sonra değiĢikliğe uğrayarak Osmanlı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti olacaktır. Bu birleĢme ile ilgili mukavele metni için bkz. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C.I, II.Baskı, ĠletiĢim Yay., Ġstanbul 2007, s.81.; Yusuf Hikmet Bayur, Türk Ġnkılabı Tarihi, C.I, Kısım I, TTK, 4.Baskı, Ankara 1991, s.316; MeĢrutiyet‟in yeniden ilanına bir yıldan daha az bir süre kala gerçekleĢen bu birleĢmenin kağıt üzerinde kaldığına dair iĢaretler vardır. Cemal Bey (PaĢa), MeĢrutiyet‟in ilanından sonra Selanik‟te karĢılaĢtığı Ġbrahim Temo‟ya Cemiyet‟lerinin Manastır ve Selanik mahsulü olduğunu, kendilerinin hariçte kurduğu cemiyetten ayrı olduğunu söylemesi önemlidir. Bkz. Ġbrahim Temo, Ġttihat ve Terakki Cemiyeti’nin TeĢekkülü, Romanya 1939, s.215.; AkĢin, Ġttihat ve Terakki, s.107.

198

Ġlhan Tekeli-Ġlkin Selim, “Bir BaĢkaldırı Odağı ve Ortamı Olarak Selanik ve Makedonya” Yadigar-ı

MeĢrutiyet, Haz.Mehmet Ö. Alkan, Ġstanbul Bilgi Üniv.Yay., Ġstanbul 2010, s.244.

199

Cemiyetin 10 kiĢilik kurucu kadrosundan 7‟si ordu mensubu 3‟ü ise sivildi. Bursalı Tahir Bey (Yarbay), Naki Bey (BinbaĢı), Edip Servet Bey (Erkan-ı Harp YüzbaĢı), Kazım Nami Bey (YüzbaĢı) Ömer Naci Bey (YüzbaĢı) Ġsmail Canbolat Bey (YüzbaĢı) Hakkı Baha Bey (YüzbaĢı); Mehmet Talat Bey, Rahmi Bey, Mithat ġükrü Bey‟ler ise sivil üyelerdir. Bkz. Tunaya, a.g.e., C.I, s.53, 54.

200 Ernest Edmondson Ramsour, Genç Türkler ve Ġttihat Terakki, Çev. Hacasan Yüncü, Etkin Kitaplar,

Ġstanbul 2009, s.128vd.

201 AkĢin, Ġttihat ve Terakki, s.108vd.

202 Enver, Niyazi ve Eyüp Sabri‟nin emrindeki birliklerle dağa çıkması ve MeĢrutiyet‟in ilanına giden

sürecin ayrıntısı için bkz. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “1908 Yılında II. MeĢrutiyetin Ne Suretle Ġlan Edildiğine Dair Vesikalar”, Belleten, C.20, S.77 (Ocak 1956), s.106vd.

algısının aynı olduğunu söylemek mümkün değildir203. Dahası, “hürriyet”in Ġttihat ve

Terakki‟nin çaba ve gayretleriyle mi alındığı yoksa Abdülhamit‟in “ihsan-ı Ģahane”si mi olduğu ordunun ve toplumun tüm kesimleri tarafından idrak edilmiĢ değildir. Manastır‟da kutlanan “alınan meĢrutiyet, ” Ġstanbul‟da kutlanan ise “verilen meĢrutiyet”tir204

. Ġttihat ve Terakki, henüz Ġstanbul‟da bile teĢkilat kurabilmiĢ değildir205. MeĢrutiyet‟in ilanından sonra Ġstanbul‟a bir “heyet-i mahsusa” gönderilerek

hem örgütlenmeye hem de hükümet üzerinde etki kurulmaya çalıĢıldı. Ġlginç olan bu heyetin gelmesinden önce ordunun MeĢrutiyet‟i ve Cemiyet‟i koruyacağını açıklamasıydı206. Böylelikle Cemiyet, ordu vasıtasıyla hem kendisini hem de getirdiği

MeĢrutî rejimi koruyacağını açıkça ilan ediyordu.

Ġttihat ve Terakki, Balkan Harbi sonrasına kadar gizli bir cemiyet olarak siyasal hayatın parçası oldu. Bab-ı Ali Baskını‟na kadar geçen süre zarfında, Ġttihat ve Terakki‟nin hükümetleri denetlediğinden söz edilse de bu fazlasıyla iddialı bir saptamadır207

. Ġttihat ve Terakki, 31 Mart Olayı‟na kadar normal sürece çok fazla müdahil olmamıĢtır. Yalnız, Harbiye ve Bahriye gibi iki mühim makamı ısrarla elinde tutmaya çalıĢmıĢ, gerektiğinde Saray ve Bab-ı Ali ile siyasi krize kadar varan mücadeleye giriĢmekten geri durmamıĢtır208

.

31 Mart Ayaklanması‟ndan sonra siyasal hayata Ġstanbul‟da sıkıyönetim ilan ederek dahil olan ve birinci, ikinci, üçüncü ordu müfettiĢliği vazifesini üzerine alan Mahmut ġevket PaĢa faktörü eklendi. Mahmut ġevket PaĢa, ittihatçı değildi; fakat

203 Bu durumu ortaya koyan bir çalıĢma için bkz. Kudret Emiroğlu, Anadolu’da Devrim Günleri. Ġkinci

MeĢrutiyet’in Ġlanı Temmuz-Ağustos 1908, Ġmge Kitabevi, Ankara 1999, s.125vd.

204 AkĢin, Ġttihat ve Terakki, s.117.

205 Hüseyin Kazım Kadri, Manastır‟da MeĢrutiyet ilan edildiği sırada Cemiyet‟in Ġstanbul‟daki üye

sayısını 11 olarak verir. Bkz. Hüseyin Kazım Kadri, MeĢrutiyet’ten Cumhuriyete Hatıralarım, Haz.Ġsmail Kara, Dergah Yay., 2.Baskı, Ġstanbul 2000, s.70; Selim Sırrı (Tarcan)ise bu sayıyı 30 olarak verir. Bkz. Selim Sırrı Tarcan, Hatıralarım, Canlı Tarihler, Türkiye Yayınevi, Ġstanbul 1946, s.29.

206

Karal, a.g.e., C.IX, s.52.

207 AkĢin, Ġttihat ve Terakki, s.113.

208 Bu konuda ikisi 31 Mart‟tan önce, biri ise isyanın hemen akabinde üç kriz yaĢanmıĢ, Ġttihat ve Terakki

bu üç giriĢimi de, boĢa çıkarmıĢtır. MeĢrutiyet‟in ilanından hemen sonra Abdülhamit, bu iki bakanlığa yapılacak atama yetkisini eline almak istemiĢ, bu giriĢim Cemiyet‟in tepkisiyle sonuçsuz kalmıĢtır. Daha sonra aynı giriĢimi Kamil PaĢa tekrarlayacak ve bu yüzden çıkan siyasi kriz neticesinde hükümet güvensizlikle düĢürülecektir. Ġsyandan sonra Abdülhamit‟ten gelecek benzer bir giriĢim Tevfik PaĢa tarafından engellenecektir. Bkz. Georgeon, a.g.e., s.465-66.

ittihatçılığın ordu içerisinde dikkate alınması gereken bir kuvvet olduğunun farkındaydı. Ġttihat ve Terakki Said, Kamil, Hüseyin Hilmi, Tevfik PaĢa baĢta olmak üzere Abdülhamit döneminin meĢhur paĢalarına sadrazamlık makamını emanet ederek kendisi birkaç bakanlıkla yetinmeye çalıĢtığı gibi orduyu da Mahmut ġevket PaĢa‟ya teslim ederek ordunun bünyesindeki ittihatçı kadroyu korumakla yetinmiĢtir. Unutulmamalıdır ki, MeĢrutiyet‟in ilanı da dahil olmak üzere 31 Mart Ġsyanı‟nın bastırılması, Bab-ı Ali Baskını gibi kritik hamleler ordu içindeki ittihatçı kadrolar sayesinde gerçekleĢmiĢtir. Ġttihat ve Terakki‟nin “muharrik gücü” ordu içerisindeydi. Bu gücün harekete geçmesi için iki kelimenin yan yana gelmesi yeterliydi: Vatan tehlikede!

Ġttihatçı subaylar için aslolan vatanın birliği ve bütünlüğüydü. Ġttihatçı subayları 1908‟de dağa çıkaran duygu ve düĢünce, Kanun-ı Esasi veya meĢrutiyet sevdası değildi. Onlar için bütün bu kavramlar birer araçtı. Reval GörüĢmesi‟nde Makedonya‟nın Osmanlı‟dan koparılmaya karar verildiğini düĢünen ittihatçı subaylar, bu felakete çare olabileceğini düĢündükleri için MeĢrutiyet‟in ilanını istemiĢtir. Ġtalya Trablusgarp‟ı iĢgal ettiği zaman, Harbiye Nezareti‟ne rağmen bölgeye giderken de Edirne‟yi kurtarmak için Bab-ı Ali‟yi basarken de aynı duygu ve düĢünceyle hareket ediyorlardı.