• Sonuç bulunamadı

Mussolini’nin Roma İmparatorluğu’nu yeniden kurma düşüncesi242 Türk hükûmetini tedirgin ederek Türkiye’nin Müttefik Devletler safında yer almasına neden olmuştur. Gerçekten de Mussolini’nin Anadolu’ya yönelik söylemi243, Habeşistan’ı işgali, 1936 yılında Oniki Ada’yı, özellikle Leros Adası’nı tahkim etmesi244, Türkiye’nin Müttefik devletlerle bir anlaşma yaparak kendini güvenceye almasına neden olmuştur. Bu dönemde Türk basını, İtalya’nın nasıl bir tutum takınacağını tartışmaktadır. Ebüzziya İtalya’nın, İngiltere ve Fransa savaşa hazırlıklarını tamamlamadan girdiğinde, savaşa girmesinin bu devletleri güç durumda bırakabileceğini ancak Mussolini’nin savaşa girmek niyetinin olmadığını belirtmiştir245. Ebüzziya, İtalya’nın Müttefik devletlerin yanında yer alması gerektiğini, zira olası bir Alman

240 Deringil, age, s. 109-112.

241 Selim Sabit, “Artık Dostluğa da Düşmanlığa da İnanmaz Olduk!” Tasviri Efkâr, 18 Temmuz 1940, S. 4434-

78, s. 3-5.

242 Turan, İsmet İnönü, s. 239.

243 Mussolini 1935’lerde Antalya yöresini almaktan söz etmiştir. Bak. Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, s.

132.

244 Mehmet Gönlübol, Cem Sar, age, s. 114.

47 zaferinin İtalya’nın aleyhine olacağını ancak Mussolini’nin Almanya’ya yakın olduğunu belirtmiştir246.

İtalya’nın savaş dışında kalmasının faydalarını Herald Tribune gazetesi şu şekilde belirtmiştir: “İtalya kati bitaraflık siyaseti izlerse iş müesseseleri birçok maldan beslenir ve muharip devletlerin siparişlerini alarak ekonomisini düzeltebilir… Şayet Mussolini Almanya ile ittifakını daha faal bir duruma getirirse… Şimaldeki müttefik ordusu karadan onu tazyik edebilir, İngiltere ve Fransa donanması da onu denizden tazyik etmek vaziyetindedir. İtalyan

halkı ise yorgundur ve sulh istemektedir”247. İngiliz Amirali Reginal Bacon da, İngiltere’nin

Akdeniz’deki stratejisiyle İtalya’nın Roma İmparatorluğu’nu kurma düşüncesinin iki devleti karşı karşıya getirdiğini belirtmiştir248.

İtalya tarafını çoktan belirlemiş, gazeteler tahrik edici yayınlarla, politikacılar tehditlere varan propagandayla halkı galeyana getirmeye çalışıyorlardı249. İşte bu günlerde, 18 Mart 1940’ta, Hitler ve Mussolini İtalya’nın savaşa girmesi konusunda anlaştılar250. Faşist partide İtalya’nın savaşa girme nedenlerini açıkladı: “Milli faşist konseyi, İtalya’nın 600 bin evladını umumi harpte kaybetmek suretiyle yaptığı fedakârlıklara rağmen harbin gerek kendisi gerek diğerleri için kazanmış olmasına rağmen aldatılmış olduğunu ve bilahare güneş altında kendisine bir yer teminine çalışırken sanksiyonlarla mukabele gördüğünü ve deniz kontrolünün boğucu bir kuvvet olarak kendisine karşı istimal edildiğini ve bu halin pek yakında serbestli harekâtını kırmak üzere istimal edilecek bir vasıta haline geleceğini takdir ederek İtalyan milletin harekete geçmeğe amade bulunduğunu ve vatanın denizlerde vahdet ve istiklalini temin için milleti çağıran Duce’nin emri altında yer almaya amede olduğunu ilan eder”251.

İtalya’nın savaşa girmesi, savaşın Balkanlara da sıçraması demekti. Zira İtaya emellerini önceden açıklamış, hatta bu yönde ilk adımı da Arnavutluk’u işgal ederek atmıştı. Türkiye, İtalya’nın Balkanlara ya da bizzat kendisine saldıracağı endişesini taşıyordu. Türk ordusu Nisan ayında Adana ve İzmir’de toplanmaya başlamış, İzmir Bölgesi ve limanı tahkim edilmiş, 5 Haziran’da da İnönü Trakya’da askerî birlikleri denetlemişti252. İşte bu süreçte Sovyetler Birliği, büyük devletlere bir nota vererek Balkan devletlerinden herhangi birine karşı yapılacak bir tecavüz ya da taarruza karşı tarafsız kalmayacağını bildirmiş, bu gelişme

246 Ebüzziya Zade Velid, “İtalya Güçlükler İçinde Çırpınıyor!”, Tasviri Efkâr, 6 Haziran 1940, S. 4392-36, s. 1-

5.

247 “Dünya Davaları: İtalya’nın Vaziyeti”, Tasviri Efkâr, S. 4359-3, 4 Mayıs 1940, S. 4359-3, s. 3-7.

248 Reginal Bacon, “İtalya Harbe Girerse Neler Yapabilir?”, Tasviri Efkâr, 1 Haziran 1940, S. 4387-31, s. 3.

249 Ebüzziya Zade Velid, “Ayrıca Tahrike Lüzum Var Mı?” Tasviri Efkâr, 9 Haziran 1940, S. 4395-39, s. 1-5.

250 Glasneck, age, s. 123.

251 “İtalya Niçin Harbe Girecek?”, Tasviri Efkâr, 3 Haziran 1940, S. 4389-33, s. 1-5.

48 Türkiye’de büyük bir memnuniyet uyandırmıştır. Türkiye Sovyetler Birliği’nin bu hareketini, Balkanlarda emeli olan devletlere karşı bir ihtar ve gerekirse Balkanlarda mevcut durumun korunması için silahlı bir mücadelenin göze alınması olarak yorumlamıştır253. Tasviri Efkâr, başta Sovyetler Birliği olmak üzere büyük devletlerin her zaman Balkanlar üzerinde siyasi emeller taşıdığını, Sovyetler Birliği’nin Balkanlarda kendisiyle boy ölçüşebilecek devletlerin bulunmasından rahatsız olup bu gelişmelere seyirci kalmayacağını belirtmiştir. “Balkanlarda bir kere Balkan devletleri ve milletlerinden başka hiçbir millet ve devletin ne hayat sahası, ne

de siyasi herhangi bir menfaat bahanesiyle, hiçbir hakkı yoktur ve olamaz”254 ifadesiyle de,

Balkanlara ne muharip devletlerin nede Sovyetler Birliği’nin göz dikme hakkı olduğunu vurgulanmıştır.

İtalya 10 Haziran 1940 tarihinde savaşa girdi. İtalya Dışişleri Bakanı Kont Ciano, Chigi Sarayı’nda, Fransa ve İngiltere Büyükelçilerini kabul ederek 11 Haziran itibarıyla İtalya’nın bu iki devletle savaş hâlinde olacağını bildirmiştir255. Mussolini de İtalya’nın savaşa girme nedenlerini şu şekilde belirtmiştir: “Yarım vaatler, daima tehditler şantajlar… Bugün harbin bütün tehlike ve fedakârlıklarını karşılamağa karar verdik... Kara hudutlarımızın meselesini hallettikten sonra, deniz hudutlarımızın meselesini müdafaa için silaha sarılıyoruz… Bu fakir fakat kol bakımından zengin milletlerin dünyanın bütün zenginliklerinin ve bütün altınının inhisarını sıkı surette ellerinde tutan istismarcılara karşı mücadelesidir... İtalya, kendisine denizle ve kara ile hemhudut diğer milletleri anlaşmazlığa sürüklemek niyetinde değildir. İsviçre, Yugoslavya, Türkiye, Mısır ve Yunanistan, bu

kelimelerden kaydı malûmat etsinler256 İnsanın bir dostu olunca onunla sonuna kadar yürür.

Almanya ile Alman milletiyle ve muzaffer ordularıyla bunu yaptık ve bunu yapacağız”257.

Ebüzziya İtalya’nın savaşa girişinin, Batı Cephesini daha da karıştıracağını ancak İngiltere ve Fransa’yı yok edip sömürgelerini paylaşmak amacıyla başlayan bu savaşın, İtalya’nın savaşa girmesi ya da Almanya’nın askerî üstünlüğüyle kazanılamayacağını belirtmiştir. İtalya’nın, Fransa’yı iki cephede savaşma zorunda bırakıp Batı Cephesinde Almanya’nın savaşı kazanmasını amaçladığını, ancak bu savaşın sonunun İtalya’ya zarar getireceğini belirtmiştir258. İtalya, Fransa’nın zor durumundan faydalanmak ve yağmadan pay almak amacıyla Fransa’ya savaş ilan etmiştir. Ancak İngiltere Fransa gibi zor durumda

253 “Balkanlar ve Rusya”, Tasviri Efkâr, 9 Haziran 1940, S. 4395-39, s. 1-5.

254 “Rusların Balkanlar Davasındaki Vaziyeti”, Tasviri Efkâr, 10 Haziran 1940, S. 4396-40, s. 1-5.

255 “İtalya Nasıl Harbe Girdi?”, Tasviri Efkâr, 11 Haziran 1940, S. 4397-41, s. 1.

256 Bu konuşma 26 Haziran’da Türkiye’nin savaş dışı kaldığını açıklamasına neden olan gelişmelerden biridir.

Bak. Glasneck, age, s 125.

257 “İtalya Harbe Girdi”, Tasviri Efkâr, 11 Haziran 1940, S. 4397-41, s. 1-3.

258 Ebüzziya Zade Velid, “İtalya’da Nihayet Kendisini Ateşe Attı”, Tasviri Efkâr, 13 Haziran 1940, S. 4399-43,

49 değildir. İngiltere’nin İtalya’ya uzak olması, İtalya’nın İngiltere’yi tehdit imkânını ortadan kaldırmaktadır. Ancak Malta Adası’ndan kalkacak İngiliz uçakları İtalya’ya için ciddi tehdit olacaktır. Ayrıca İngiltere, İtalya-Trablusgarp arasında bağlantıyı keserek Trablusgarp’ta ve Habeşistan’da İtalya’yı güç duruma düşecektir. Ebüzziya şimdiye kadar hesaplı hareket eden Mussolini’nin, İngiltere’ye karşı savaşmakla hata yaptığını belirtmiştir259. M. Niyazi Erenbilge de İngiltere’nin, Akdeniz’deki donanmasının üstünlüğüyle Cebelitarık ve Süveyş kanallarını kapatacağını, İtalya’yı abluka altına alarak öldürücü darbeyi indirebileceğini ifade etmiştir260.

İtalya’nın savaşa girmesi, muharip tarafların Türkiye üzerindeki baskısını arttırdı. 1 Haziran’da Müttefik devletlerin büyükelçileri Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu’nu ziyaret ederek İtalya’nın yakın bir tarihte savaşa katılacağını, bu durumda Türkiye’nin seferberlik ilan etmesini ister261. Almanya ise, İtalya’nın savaşa girmesi konusunda anlaştıktan sonra, Türkiye’nin 19 Ekim 1939’da İngiltere ve Fransa ile imzaladığı anlaşma gereğince savaşa girmesini önlemek amacıyla yeni bir ticaret anlaşması konusunda çabalarını yoğunlaştırır262. Türkiye 14 Haziran 1940’ta savaş dışı durumunu resmen ilan etti. Türkiye’nin savaşa katılmaması, Mecliste tartışmalara neden oldu. Recep Peker, CHP Meclis Grubunda, bu hareketin doğru olmayacağını belirtir. Bazı ateşli milletvekilleri; “İmzamızın namusunu

kurtarmak uğruna mutlaka harbe girmek lüzumundan bahseder”263. Ama çoğunluk

İnönü’nün temkinli politikasını destekleyecektir. Saraçoğlu ise Sovyet çekincesini dillendirerek Türkiye’nin savaş dışı durumunu korumak ister. Bu amaçla Türkiye, üçlü antlaşmanın 2. protokolündeki Sovyet çekincesini kullanarak savaşa girmedi. Türk tarafı Sovyetlerle temas hâlinde olduklarını ve Sovyetlerin Türkiye’nin savaşa katılmasına karşı olduklarını bildirdiyse de İngiltere ve Fransa tarafından şiddetli biçimde kınanmaktan kendisini kurtaramadı264. Foreign Office’den R. Bowler’ın 19 Haziran’daki raporunda, Türkiye’nin bu gerekçesi bahane olarak adlandırarak Müttefik devletlerin Fransa’da aldığı yenilginin Türkiye’de çekimserliğe neden olduğunu belirtilmiştir265. Hugessen’e göre Türkiye’nin bu tavrı, Müttefik devletlerin savaştaki durumunun gün geçtikçe kötüleşmesinden kaynaklanıyordu. Foreign Office’in Moskova kaynaklarına göre, Türkiye’nin Moskova Büyükelçisi, Molotov’a, İtalya’nın savaşa girdiği takdirde Türkiye’nin seferberlik ilan

259 Ebüzziya Zade Velid, “İngiltere’ye Harp İlanı Hatası”, Tasviri Efkâr, 14 Haziran 1940, S. 4400-44, s. 1-5.

260 M. Niyazi Erenbilge, “Akdenizde İngiltere ve İtalyanın Askerî Durumları”, Tasviri Efkâr, 17 Haziran 1940,

S. 4403-47, s. 5.

261 Koçak, Türkiye’de Millî Şef Dönemi C. I, s. 303.

262 Glasneck, age, s. 123-124.

263 Koçak, Türkiye’de Millî Şef Dönemi C. I, s. 305.

264 Deringil, age, s. 114.

50 edeceğini söylemiş, Molotov; “Ne isterseniz yapabilirsiniz” şeklinde yanıt vermiştir. Saraçoğlu ise Molotov’un; “Türkiye hangi ülke tarafından yok edilmek istediğini seçebilir” karşılığını verdiğini belirtmiştir. Bu farklılıktan dolayı İngilizler, Türkiye’nin bilinçli bir şekilde olayı abarttığı sonucuna varıyordu266. Diğer yandan Moskova gerçekten de bu dönemde Türkiye’nin savaşın dışında kalmasını istiyordu267.

İnönü, Maginot hattında çarpışmaların dört beş sene süreceği kanısındaydı. Oysa Fransa’nın kısa sürede çöküşü Türk hükûmeti ve siyasi çevrelerinde dış politikanın yeniden gözden geçirilmesine ve sonuçta Alman taarruzuna neden olmayacak bir tarafsızlık politikası izlemesine yol açmıştır. Özellikle Fransa’nın cephede çözülürken, Türkiye’yi savaşa dâhil etmek istemesi Türkiye’de olumsuz karşılanmıştır268. Hitler ordularının Hollanda, Belçika ve Fransa’daki başarıları Türkiye’nin dış politikasındaki değişikliğin temel nedenidir. Bu konuda Papen, “Batı ordularımızın başarılarının Dışişleri Bakanı üzerinde çok güçlü bir izlenim yaptığı anlaşılıyor” demiştir. Aynı yorumu 3 Haziran’da İnönü için de kullanmıştır. Bu gelişme 12 Haziran 1940 tarihli Türk-Alman ticaret anlaşmasına zemin hazırladı269. Ebüzziya 21 milyonluk Türk-Alman ticaret anlaşmasını, “Bu anlaşmayı yapmış olmakla Cumhuriyet hükûmetinin, hem siyasi hem de iktisadi noktai nazardan basiret ve durbinlikle [ilerisini gören] hareket etmiş olduğuna şüphe yoktur… Almanlarla ticaret anlaşması yapmamız hem iktisadi hem de siyasi çok isabetli bir harekettir... Bu muahede aynı zamanda Almanların da şarkta dürüst ve devamlı anlaşmalar ve uyuşmalar yapmak arzusunda bulundukları hakkındaki iddialar için de, güzel bir imtihan vesilesi olacaktır” sözleriyle olumlu karşıladığını, tabii ihtiyaçtan doğan anlaşmanın faydalı ve devamlı olabileceğini ancak savaş koşulları içerisinde verilen sözlerin, yapılan anlaşmaların öneminin kalmadığını, her duruma hazırlıklı bulunmak gerektiğini belirtmiştir270.

Türkiye savaş dışı hâlini 26 Haziran’da resmen bildirmiştir. Milletvekili Rana Tarhan’ın hükûmetin dış politikası hakkında bilgi istemesi üzerine Refik Saydam; “Türkiye hali hazırdaki gayri muhariplik vaziyetini muhafaza etmektedir. Memleketin emniyet ve müdafaası için bir taraftan askerî hazırlıklarımıza devam etmekle beraber diğer taraftan her zamankinden fazla uyanık durmak mecburiyetindedir. Her türlü tahrikten içtinap eden bu dikkatli vaziyetimizin memleketimiz için olduğu kadar etrafımız için de sulhun muhafazasına

266 Deringil, age, s. 115.

267 Koçak, Türkiye’de Millî Şef Dönemi C. I, s. 304.

268 Deringil, age, s. 106.

269 Glasneck, age, s. 124.

270 Ebüzziya Zade Velid, “Almanya ile Anlaşmadaki İsabet ”, Tasviri Efkâr, 29 Temmuz 1940, S. 4445-89, s. 1-

51

hadim olacağını ümit etmekteyiz” demiştir271. Ali İhsan Sâbis, Türk hükûmetinin savaş

dışında kalma kararının doğru bir hareket olduğunu, İtalya’nın savaşa girmesinin Türkiye’nin savaşa girmesini gerektirmediğini ve askerî açıdan buna imkânı da olmadığını belirtmiştir. Türkiye’nin yayılmacı devletler karşısında yerinin İngiltere’nin ve Fransa’nın yanı olduğunu belirten Sâbis, bir ittifak yapıldı diye herhangi bir tecavüze uğramadan, savaşa girmeye neden olmadığını belirtmiştir. Müttefikimiz İngiltere’nin zaferini temenni ediyoruz diyen Sâbis; “Bizim için Trakya’da ve Şark hudutlarında her zaman bir harbe girmek endişesi baki kaldıkça Türkiye hudutları haricine bir tek Türk askerî göndermek caiz değildir… Şüphesiz ki her namuslu hükûmet ve insan gibi Türkiye’de ahdini ve verdiği sözü tutar… Fakat bizim Şarki Akdeniz’de harbe girmemekliğimiz ittifakımızı yapmamak, verdiğimiz sözü tutmamak değildir. Umumi vaziyet hasebile buna imkân ve cevaz olmamasından ileri gelmektedir... Siyasi durum şimdiki halde bizim kendi inisyativimizle harbe girmekliğimize asla müsait

değildir”272 sözleriyle de Türkiye’nin öncelikle vatan topraklarını korumayı amaçladığını,

kendi topraklarına bir saldırı riski bulunurken, bir tecavüze uğramamışken savaşa girmesinin hata olacağını belirtmiştir. Ebüzziya da, Türklerin meşrutiyetin ilanından itibaren dört beş savaş görüp bu savaşların hepsinde de vatanın kıymetli bir parçasını kaybettiğini, bu nedenle savaştan uzak durmayı istemesinin doğal olduğunu belirterek273 Türkiye’nin dış politikasını, çıkarları doğrultusunda oluşturması gerektiğini ifade etmiştir274.

Görüldüğü gibi gazete, İtalya’nın savaşa girmesinin Türkiye’nin savaşa girmesini gerektirmediğini, askerî durumun da buna izin vermediğini belirtirken hükûmetin tarafsızlık kararını desteklemiştir. Sınırlarımızda bir savaş tehlikesi bulundukça Türk askerînin yurt dışında bir savaşa girmesine karşıdır. Gerçekten de Türkiye, İtalya’nın yayılmacı politikası karşısında sınır komşusu olan İngiltere ve Fransa ile ittifak ilişkisine girerek olası bir tehlikeye karşı kendisini korumak istemiştir. Oysa Fransa’nın mağlubiyetinden sonra olay tamamen değişmiştir. Türkiye hiç düşünmediği ve yapmak istemediği bir şeyi yapmak, askerî bakımdan yenilgiye uğramış müttefikine/müttefiklerine yardım etmek zorunda kalmıştır. Bu durum ise Ankara’nın fiilen savaşa girmesi demektir. İnönü savaşın bu aşamasında, Türkiye’nin esasında bir saldırıya uğramamak için katıldığı askerî pakt nedeniyle savaşa girmeyi önlemeye çalışıyordu. İnönü’nün amacı, ülke bir saldırıya uğramadıkça savaş dışında

271 “Türkiye ve Harp”, Tasviri Efkâr, 27 Haziran 1940, S. 4413-57, s. 1.

272 Ali İhsan Sâbis, “Şarki Akdeniz’de Harp Vaziyeti ve Türkiye”, Tasviri Efkâr, 3 Temmuz 1940, S. 4419-63, s.

3.

273 Ebüzziya Zade Velid, “Hükûmet Reisinin Kuvvetli Beyanatı”, Tasviri Efkâr, 13 Temmuz 1940, S. 4429-73, s.

1-5.

274 Ebüzziya Zade Velid, “Kimseye Meydan Okumama Siyaseti”, Tasviri Efkâr, 3 Ağustos 1940, S. 4450-94, s.

52 kalmaktır275. Fransa’nın Almanya ile ateşkes imzalaması, Türkiye’ye ittifakla vaat edilen silahların verilmemesi, yalnız kalan İngiltere’nin de Türkiye’ye yardım edecek durumda bulunmaması, Türkiye’nin savaş dışı kalmasını gerektiriyordu. Böylece Türkiye, savaşın Orta Doğu’ya yayılmasına mani oluyordu276. O dönemde Türkiye’nin askerî gücü olmakla birlikte teknolojik silahlarının bulunmaması, olası bir savaşın olumsuz sonuçlanmasına neden olabilirdi. Bu durum ise, Almanya’nın Irak petrolleriyle birlikte Arap Yarımadasını ele geçirmesine neden olabilirdi. Türkiye savaş dışı kalarak böyle bir ihtimali de ortadan kaldırıyordu. İngiltere Türkiye’nin tarafsızlık kararını olumsuz karşılamıştır. Foreign Office Güney Avrupa dairesinden G. L. Clutton Türkiye’nin açıklamasının İngiltere açısından olumsuz yönlerini şu şekilde ifade etmiştir: “Bu bildiri Türkiye’nin kesin bir tarafsızlığa kaydığı izlenimi uyandırıyordu. Türk bildirisinin okunmasından sonra Alman Büyükelçisi Von Papen Berlin’e çektiği telgrafta oyun kazanılmıştır diyordu.” Bu dönemde Türkiye daha sonraki savaş yıllarında uyguladığından çok daha kesin bir tarafsızlık uygulamak eğilimindeydi277. İngiltere’nin tüm huzursuzluğu ve baskısı karşısında sonuç almamış olması, bir adım ötede Türkiye’nin mihver tarafına kayabileceği endişesi, İngiltere’yi, Türkiye’nin dış politikasını kabul etmek zorunda bıraktı. Nitekim L. Halifax; “Türkiye ile fevkalade sıkı bağlarla bağlı bulunmakta berdevamız. Malumdur ki İtalya harbe girdiği zaman Türkiye Başvekili, Türkiye’nin şimdiki gayri muharip hattıhareketini idame edeceğini bildirmiştir. İngiltere hükûmeti, baştan nihayete kadar kendisiyle sıkı temas halinde hareket eden Türkiye hükûmetinin bu kararını istilzam eden ahval ve şeraiti tamamen takdir etmiştir. Türkiye ile olan muahedemiz baki olduğu gibi bu muahedenin dayandığı iki millet arasındaki dostluk ve sempati de berdevamdır. Bu dostluk ve sempatinin geçmişte olduğu gibi harbin devamı müddetince ve ondan sonraki barış yılları zarfında da aramızda yapıcı olacağını ümit

ediyoruz” demiştir278. Tasviri Efkâr gazetesi İtalya’nın savaşa girmesi karşısında yer almış,

İtalya’nın savaşa girmesi üzerine de Türkiye’nin savaşa katılmamasını, yabancı davalar için Türk kanının akıtılmaması gerektiğini belirtmiştir.

275 Koçak, Türkiye’de Millî Şef Dönemi C. I, s. 307-308.

276 Ahmet Şükrü Esmer, Oral Sander, age, s. 146.

277 Deringil, age, s. 116-117.

278 “Halifaks Türkiye ile Fevkalade Bağlarla Bağlıyız Diyor”, Tasviri Efkâr, 12 Temmuz 1940, S. 4428-72, s. 1-

53