• Sonuç bulunamadı

B. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA TÜRK BASINI

II. BÖLÜM

3. ALMANYA-FRANSA SAVAŞI

10 Mayıs 1940’ta Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’a taarruza başlayan Almanya, kısa sürede bu ülkeleri yenilgiye uğratıp Fransa topraklarında ilerlemeye başlar. Tasviri Efkâr, bu gelişmeyi 13 Mayıs’ta “Almanlar Majino Hattına Saldırıyor” manşetiyle okuyucularına duyurur. Alman ilerleyişinin durduruluşunu “Nihayet Alman İstilası Durduruldu” manşetiyle veren gazete, Almanların Fransız donanmasının taarruzu ve İngiliz savaş uçaklarının yardımıyla durdurulduğunu ifade ederek Müttefik Devletlerin başarısına yer vermiştir192. Oysa Alman taarruzu tüm hızıyla devam etmekte, Alman ordusu da ilerlemektedir. Ebüzziya, Alman ordusunun hızlı ilerleyişi karşısında ümitsizliğe kapılmaya gerek olmadığını, “Bir tarafın muvaffak olduğuna dair cepheden gelen haberlere rağmen biz ümitsiz değiliz. Fransızlar Möz’de olmazsa Marne’de veya herhangi bir yerde hasımlarını behemehâl

durduracaklardır. Bu lazımdır. Çünkü garp medeniyetinin selameti buna bağlıdır”193

sözleriyle de, Alman ilerleyişinin bir yerde mutlaka durdurulacağını, olası bir Alman zaferinin ise Batı medeniyeti için oluşturacağı tehlikeye dikkat çekmiştir. Hitlerin tek amacı İngiltere’yi imha etmektir. Bunu gerçekleştirmek için Fransa’ya saldırdığını ifade eden Ebüzziya, Fransa’nın Maginot hattına ümit bağlamasının hata olduğunu belirtmiştir194. Müttefik Devletlerin Almanya’nın başarılarını küçümseyerek gerekli tedbirleri zamanında

190 “Amerika’da Harp Temayülleri”, Tasviri Efkâr, 13 Mayıs 1940, S. 4368-12, s. 7.

191 Ebüzziya Zade Velid, “Amerika Neye Harbe Girmiyor?”, Tasviri Efkâr, 17 Mayıs 1940, S. 4372-16, s. 1-5.

192 “Nihayet Alman İstilası Durduruldu”, Tasviri Efkâr, 17 Mayıs 1940, S. 4372-16, s. 1, 3.

193 Ebüzziya Zade Velid, “Avrupa Tehlikede”, Tasviri Efkâr, 19 Mayıs 1940, S. 4374-18, s. 1, 3.

194 Ebüzziya Zade Velid, “İngiliz Feveran ve Galeyanı Karşısında!”, Tasviri Efkâr, 25 Mayıs 1940, S. 4380-24,

40 almadığını195 belirten Ebüzziya, 1914’teki gibi bu savaşın başında da Fransız ordusunun basiretsizlik gösterdiğini, ancak fazla zedelenmeden kendisini topladığını, bu durumun tarihi bir tekerrürün yaşanmasına neden olacağını belirtmiştir. Türkiye gibi tarafsız ülkeler için; “Tarihe itimat gerekirse bitaraf olan bizler için bir hüküm vermek icap ettiği takdirde

Napeléon’un akıbetini göz önüne tutmaktan başka yapacak bir şey yoktur”196 ifadesini

kullanarak Hitler önderliğindeki Almanya’nın sonunun, Napolyon’un akıbetine benzeyeceğini, bunun da Almanya adına bir hüsran olacağını belirtmiştir.

Selim Sabit Fransa’nın on beş generali birden azlettiğini, bu durumun 1914’te de yaşandığını; “Savaş esnasında kumandan değiştirmek iyi midir, değil midir? Takdir edemeyiz ama 1914’de iyi neticeler vermiş olduğuna göre (bu azillerden sonra Marne muharebesi

olmuş ve Fransızlar galip gelmişti.) bu defa da aynı neticeleri hâsıl etmesi lazım gelir”197

sözleriyle, Fransa’nın 1914’te olduğu gibi kendisini toplayarak savaşı kazanacağını belirtmiştir. Seyfi Kurtbek ise, Müttefik Devletler ve Almanya’nın savaş ve idare farklarının Almanya’nın ilerleyişine neden olduğunu, Müttefik Devletlerin rejimlerinde bazı değişiklikler yaparak Almanya’ya karşı koyabileceklerini belirterek; “Ümit edelim ki müttefiklerin

bugünkü şefleri bu harbin muzaffer şefleri olsun”198 ifadesiyle, Müttefik Devletlerin bu savaşı

kazanmasını temenni etmiştir.

Ömer Selim, savaşın ilk aşamasında araç üstünlüğüne bağlı olarak Alman zaferlerinin yaşandığını, ancak gerek Alman ordusunun bu zaferler sırasında yıpranması gerekse Almanya’nın propagandasına ve yeni silahlarına alışıldıkça Alman zaferlerinin azalacağını belirtmiştir. Selim Müttefik kuvvetlerinin, bugüne kadar büyük mağlubiyetler almadığını ve bu sürede yapılan yeni silahlarla güçlendiğini, bu durumun Müttefik Devletleri zafere ulaştıracağını, “Müttefikler vakti gelince düşmanlarının bu yıpranışından istifade ederek taze kuvvetler ve yepyeni silahlarla Almanların üzerine çullanacaklar ve nihai zaferi

kazanacaklardır”199 şeklinde ifade etmiştir.

Almanya’nın gizli silahları olduğuna dair yapılan yayınlar üzerine Selim Sabit, Almanya’nın gizli silahının beşinci kol olduğunu belirtmiştir. Almanlar bu silahı geliştirerek adeta birinci derecede bir kuvvet hâline getirmiştir. Almanya’nın Fransa’da yaptığı beşinci kol faaliyetlerini; “Fransız Başvekilin imzasıyla beyannameler basarak cephe gerisinde

195 Ebüzziya Zade Velid, “Geç Kaldılar fakat Galiba İyi Toplanıyorlar!”, Tasviri Efkâr, 24 Mayıs 1940, S. 4379-

23, s. 1, 5.

196 Ebüzziya Zade Velid, “Yaşamak Zevkini Ölmek Şerefine Tercih Emek”, Tasviri Efkâr, 31 Mayıs 1940, S.

4386-30, s. 1, 3.

197 Selim Sabit, “Tıpkı 1914’de Olduğu gibi”, Tasviri Efkâr, 27 Mayıs 1940, S. 4382-26, s. 5.

198 Seyfi Kurtbek, “Müttefikler ve Almanların Harp Sevk ve İdareleri Farkı”, Tasviri Efkâr, 30 Mayıs 1940, S.

4385-29, s. 3.

41 dağıttıkları gibi, ellerine geçirdikleri bir takım gizli telefon hatlarıyla Fransız cephesindeki kumandanlara emir vermeğe de başlamışlar… Ayrıca bir takım casusları mülteci kıyafetine sokup cephe gerisinde şehirlere, kasabalara uğrayarak Almanlar geliyor, girdikleri yerlerde

herkesi kesiyorlar! vaveylası koparıyorlarmış. Böylece halk yollara düşüyormuş”200 şeklinde

ifade ederek propagandanın önemini vurgulamıştır. Ebüzziya da Almanya’nın, gizli silahı olmadığını ancak askerî malzemesinin fazla olduğunu, Müttefik Devletlerin Alman savaş usulünü öğrendiğini, bu durumun Almanya’nın büyük zaferler kazanmasına mani olacağını belirtmiştir201.

Alman taarruzu karşısında geri çekilen Fransız ordusunun hareketini yerinde bulan Ömer Selim, Fransa’nın daha fazla insan kaybetmemek amacıyla çekildiğini, ancak Almanya’nın Fransa’yı daha önce mağlup ettiği devletlere benzetmesinin hata olacağını bunu da savaşı kaybederek anlayacağını belirtmiştir202. Alman ilerleyişi karşısında endişeye kapılan İngiltere de savunma tedbirlerini artırmaya başlamıştır. Ali İhsan Sâbis savaşın Fransa’da olduğunu ve Almanya’ya öldürücü darbenin burada vurulabileceğini; “Asıl ana kuvvetler orada çarpışıyor ve en mühlik darbeyi orada vurabilirler. Bu yüzden de İngiliz kuvvetleri bir

an evvel Fransa’ya getirmek lazımdır”203 şeklinde ifade ederek İngiltere’nin bir an evvel

Fransa’ya yardım etmesi gerektiğini belirtmiştir.

Alman ilerleyişi karşısında Maginot hattı, 23 Mayıs’ta Schel’den yarıldı204. Alman birlikleri Paris’i işgal etmek için ilerliyordu. Bu tehlike karşısında Paris 12 Haziran’da resmen tahliye edildi205. 13 Haziran akşamı Fransa Başkanı Reynaud, Amerika’dan fiilî yardım istemiştir206. Bu yardım gerçekleşmezse Fransa’nın savaşı başarıyla sürdürmesi güç olacaktır207. Ebüzziya, Amerika’nın Birinci Dünya Savaşı’nda verdiği borçları geri alamadığı için yardım konusunda isteksiz davrandığını ancak Fransa’nın herhangi bir devlet olmadığını, bu nedenle de Amerika’nın yardımı yapması gerektiğini şu şekilde belirtmiştir: “Fransa’da harbin aldığı vaziyet herhangi bir memleketin kaybedilmesi değil, hakikaten demokrasilerin mukadderatı meselesidir. Böyle bir durumda canıyla başıyla ileri atılmak demokrasilerin başında bulunan bir memleket ve millet için medeni vazifelerin en büyüğü olmalıdır. O cihetle Amerika’nın dürüst bir karar vererek vazifesini yapmaya koştuğunu görmek, belki bütün

200 Selim Sabit, “Almanların Gizli Silahı”, Tasviri Efkâr, 30 Mayıs 1940, S. 4385-29, s. 1-3.

201 Ebüzziya Zade Velid, “Almanlar Şimdi Ne yapabilecekler?”, Tasviri Efkâr, 4 Haziran 1940, S. 4390-34, s. 1-

5.

202 Ömer Selim, “Yeni Alman Hücumu”, Tasviri Efkâr, 10 Haziran 1940, S. 4396-40, s. 2.

203 Ali İhsan Sâbis, “Fransız Cephesinde Son Harp Vaziyeti”, Tasviri Efkâr, 10 Haziran 1940, S. 4396-40, s. 1-3.

204 Aydemir, age, s. 151.

205 Aydemir, age, s. 152.

206 “Reynaud Amerika’yı Yardıma Çağırdı”, Tasviri Efkâr, 14 Haziran 1940, S. 4400-44, s. 1-3.

42

dünyanın geniş nefes almasını temin etmiş olacaktır”208. Bu konuda Ömer Selim de

Fransa’nın bu zor durumunda, Amerika’nın elinden gelenin fazlasını yapıp Fransa’ya yardım etmesi gerektiğini belirtmiştir209. Fransa’nın yardım çağrısına Roosevelt, 15 Haziran’da, Amerika’nın herhangi bir arazi istilasını tanımayacağını, Fransa’ya maddi yardımların artarak devam edeceğini ancak askerî yardımın şimdilik söz konusu olmadığı cevabını verir210.

Oysa Alman ordusu, 14 Haziran’da Paris’e girdi. Ebüzziya, Fransız ordusunun cansiperane çarpışmasına rağmen Alman ordusu karşısından tutunamayıp Paris’i kaybettiğini, askerî açıdan Paris’in kaybedilmesiyle başka bir şehrin kaybedilmesi arasında fark olmadığını, Fransız ordusunun düşmanı istediği yere çekerek kati darbeyi vurmak istediğini belirterek “mutlaka herhangi bir yerde yeni bir Marne zaferini kazanacaktır. Buna biz hâlâ inanıyoruz.” ifadesiyle de Fransa’nın Alman ordularını durdurarak zafere ulaşacağını belirtmiştir211. Ömer Selim de bu olayı; “Şüphesiz ki Paris’te Alman bombardımanından nasibini alacak ve ihtimal bir harabeden farksız olacaktır. Almanlar Paris’te taş üstünde taş bırakmadık diye iftihar edecek, gururlanacaklardır. Alman sevinci böyledir. Lakin bizim zannımızca Paris de bombalansa, Marseille de bombalansa, Bordeaux da bombalansa, hatta en ufak köşelerine kadar bütün Fransa’da bombalansa, zafer Almanlara değil, er geç

Müttefiklere teveccüh eyleyecektir.”212 şeklinde ifade ederek Müttefik Devletlerin zafere

ulaşacaklarını belirtmiştir.

16 Haziran’da Fransa, Hitler Almanya’sına barış teklifinde bulundu. Ebüzziya bu gelişmeyi şu şekilde yorumlamıştır: “Nihayet olan oldu. İki gündür bildiğimiz ama yazmak istemediğimiz akıbet zuhur etti. Dün Fransız komutan Pétain Hitlere müracaat ederek mütareke yapmak istediği haberini alınca ağzımızdan gayri ihtiyari zavallı Fransızlar! Çıktı.” Artık Fransa’nın yenilgisinin nedenleri sorgulanıyordu. Fransa’nın ve İngiltere’nin savaşa hazırlıksız girdiği söylemlerini bahane sayan Ebüzziya, “A efendiler, mademki hazır değilmişsiniz, niye harbe giriyor ve ne diye herkesinde huzur ve rahatını kaçırıyorsunuz!

demekten kendimizi alamadık” demiştir213. Ebüzziya Müttefik Devletlerin, savaş öncesinde de

sonrasında da vakitlerini fiiliyattan çok boş sözlerle geçirdiğini bunun da Almanya karşısında başarısızlığa neden olduğunu, “Bir taraf vaktini nükteli karikatür yapmakla geçirdi, öbür taraf tereyağı yiyeceğine top yapmayı tercih eyledi. Netice gözümüzün önünde bulunan

208 Ebüzziya Zade Velid, “Amerika’dan Yardım Bekleme Hülyası”, Tasviri Efkâr, 16 Haziran 1940, S. 4402-46,

s. 1-5.

209 Ömer Selim, “Paris Düştükten Sonra”, Tasviri Efkâr, 16 Haziran 1940, S. 4402-46, s. 6.

210 “Roosevelt’in Cevabı”, Tasviri Efkâr, 16 Haziran 1940, S. 4402-46, s. 1.

211 Ebüzziya Zade Velid, “Paris’in Sukutu”, Tasviri Efkâr, 15 Haziran 1940, S. 4401-45, s. 1-5.

212 Ömer Selim, “Her Şeye Rağmen...”, Tasviri Efkâr, 14 Haziran 1940, S. 4400-44, s. 4.

43

korkunç akıbetler zuhur eyledi”214 şeklinde ifade etmiştir. Ömer Selim ise Müttefik

Devletlerin, Almanya’nın 1933’ten beri bir savaşa hazırlandığını görememelerini kabiliyetsizlik olarak nitelemiştir215. Selim Sabit Maginot hattına fazla ümit bağlanmasının Fransa’nın yenilgisini hazırladığını ifade ederek216 “Fransızlar keşke bu hattı yapmamış

olsalardı… Belki bugünkü felaketlere uğramazlardı.” demiştir217. Ali İhsan Sâbis ise, düşman

ajanları ve düşman menfaatine çalışan beşinci kolun, memleket güç ve kudretini abartarak ülkede gerekli tedbirlerin alınmasına mani olan altıncı kolun, ülke savunmasına birinci derecede önem vermeyen yedinci kolun bu yenilgiyi hazırladığını belirtmiştir218. Müttefik Devletlerin altıncı kol faaliyetleri sonucunda savaşa hazırlıksız girdiklerini belirten Sâbis, Fransız direnişinin kaderini İngiltere ve Amerika’nın fiilî yardımının belirleyeceğini, bu yardımın gerçekleşmesi hâlinde Fransa’nın sonuna kadar savaşılması gerektiğini belirtmiştir219. Sâbis, Maginot hattının gerisinde beklemenin Fransa adına sonun başlangıcı olduğunu, Almanya’yı durdurmak, barışa zorlamak için Fransa ve İngiltere’nin, Almanya’ya taarruz etmeleri gerektiğini belirtmiştir220. Oysa Almanya 1932’den itibaren intikam savaşı hazırlığı yaparken Fransa iç çekişmeler içindedir. Ali İhsan Sâbis, “Bir taraftan Blum ve partisi yani sosyalistler, diğer tarafta komünistler, Fransa’yı dağınıklığa, bölünmeye sevk ettiler… Fransa’da gecen harp sonu neslindeki kusur, yalnız münevver geçinen sınıfın

ahlaksızlığı ve sefahat düşkünlüğüdür”221 ifadesiyle Fransa’nın iç sorunlarla girdiği bu

savaşta millî birlikten yoksun olduğu bununda başarısızlığa neden olduğunu belirtmiştir. Peyami Safa da millî birliğin kaybolmasının Fransa’nın yenilgisini hazırladığını, askerî yetersizlik, ideoloji ve parti kavgalarının millî menfaatlerin önüne geçmesi ve özellikle halk cephesinin tutumunun bu sonu hazırladığını belirtmiştir222. Nitekim Mareşal Pétain’in de iç sorunların yenilgiyi hazırladığını görerek bütün kuvveti elinde toplayarak partileri kapatmıştır223.

Savaş boyunca müttefiklerin zaferinden emin olan Ömer Selim; “Harbin neticesi üzerinde ümidimiz Fransa’nın galip geleceğiydi. Çok yazık ki, bugün Fransa harbi

kazanamamıştır”224 ifadesiyle Fransa’nın mağlubiyetinden duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir.

214 Ebüzziya Zade Velid, “Neden Muvaffak Olamıyorlar?”, 23 Temmuz 1940, S. 4439-83, s. 1-3.

215 Ömer Selim, “Uzağı Görememek Kabiliyetsizliği”, Tasviri Efkâr, 20 Haziran 1940, S. 4406-50, s. 4.

216 Selim Sabit, “Veyi Mağluplara”, Tasviri Efkâr, 18 Haziran 1940, S. 4404-48, s. 3.

217 Selim Sabit, “Bir Radyo Konuşmasından Öğrendiklerimiz”, Tasviri Efkâr, 21 Haziran 1940, S. 4407-51, s. 3.

218 Ali İhsan Sâbis, “Fransa’da Son Harp Vaziyeti 3”, Tasviri Efkâr, 20 Haziran 1940, S. 4406-50, s. 5.

219 Ali İhsan Sâbis, “Mareşal Pétain İyi mi Yaptı Fena mı?”, Tasviri Efkâr, 23 Haziran 1940, S. 4409-53, s. 3.

220 Ali İhsan Sâbis, “Fransa Bu Harbi Neden Kaybetti–8”, Tasviri Efkâr, 26 Kasım 1940, S. 4556-200, s. 2.

221 Ali İhsan Sâbis, “Fransa Bu Harbi Neden Kaybetti–9”, Tasviri Efkâr, 27 Kasım 1940, S. 4557-2001, s. 2.

222 Peyami Safa, “Sebepler ve Müsebbipler”, Tasviri Efkâr, 19 Kasım 1940, S. 4549-193, s. 1.

223 “İtalyan Mağlubiyetinin Sebepleri”, Tasviri Efkâr, 19 Aralık 1940, S. 4569-213, s. 1-5.

44 Savaş öncesinde, sırasında gerekli tedbirleri zamanında almayarak Fransa’nın hata ettiğini belirten Ömer Selim, Fransa’nın Almanya’nın 1918’deki hâline düştüğünü ancak bir gün kendi Hitlerini çıkarak hürriyetine kavuşacağını belirtmiştir225. Galip Kemali Söylemezoğlu da, “Çok eski dostumuz ve bugünkü müttefikimiz Fransız milletinin, layık olmadığı böyle elim bir vaziyete düşmesinden dolayı… Türk milletinin hiçbir ferdi tasavvur olunamaz ki yüreği sızlamamış olsun!” ifadesiyle Fransa’nın savaşı kaybetmesinin Türk milletini üzdüğünü, bu duruma Hitlerin sözlerine dikkat etmemenin neden olduğunu belirtmiştir226.

Fransız hükûmetinin Hitler Almanya’sından ateşkes istemesi sonrasında Türk basını, nasıl bir barış anlaşması imzalanacağı konusunu tartışmaya başlamıştır. Ebüzziya, akan kanın durdurulmasının insanlık vazifesi olduğunu, Hitler’in ağır şartlar içermeyen, ölçülü bir anlaşmayla bunu sağlayabileceğini belirtmiştir227. Güçler dengesini lehine çeviren Hitler Almanya’sı228, Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan ateşkes ve Versay Antlaşması’nın intikamını almak istemektedir. Almanya’nın, 1918’de yapılan ateşkes anlaşmasıyla donanmasını İngiltere’ye verdiğini hatırlatan Ebüzziya, Almanya’nın, Fransa’dan donanmasını isteyeceğini, İtalya donanmasıyla da birleşerek İngiliz donanması karşısında büyük, güçlü bir donanma oluşturacağını ifade etmiştir229. Selim Sabit de Hitlerin bir intikam savaşında olduğu230 için çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini231 bu nedenle de insanlık ve barış adına ümitlenmenin hata olacağını belirtmiştir232. Ali İhsan Sâbis ise Almanya’nın Fransa ile intikam mücadelesine neden olmayacak bir anlaşma yaparak hem Fransa’yı kazanacağını hem de uzun sürecek bir barışa imza atacağını belirtmiştir233.

21 Haziran’da saat 15.42’de ateşkes şartları Fransız heyetine Compiéqne’de bildirildi. Almanya ateşkes şartlarını, Fransızların 1918’de Almanlara ateşkes şartlarını bildirdikleri ormanda, aynı vagonda vermiştir. Berlin kaynaklı bir haberde; “Ormanın… ortasında 1918 Fransız zaferini temsil eden bir abide ve bu abidenin üzerinde Alman bayrağı görülüyordu. Bu olay Alman ordularının şerefine karşı yapılan hareketi silmiştir” ifadesine yer verilmiştir. Alman basını, bu anlaşmayla Almanya’nın intikamını aldığını belirtiliyordu. Almanya’nın şartları şunlardır:

1. “Mücadelenin yeniden başlamasına mani olmak

225 Ömer Selim, “Bir Gün Gelir ki…”, Tasviri Efkâr, 24 Haziran 1940, S. 4410-54, s. 4.

226 Galip Kemali Söylemezoğlu, “Mantık Hâkim Olunca…”, Tasviri Efkâr, 19 Haziran 1940, S. 4405-49, s. 2.

227 Ebüzziya Zade Velid, “Zavallı Fransızlar!”, Tasviri Efkâr, 18 Haziran 1940, S. 4404-48, s. 1-5

228 Ebüzziya Zade Velid, “Muvazene Bir kere Bozuldu”, Tasviri Efkâr, 29 Haziran 1940, S. 4415-59, s. 1-5.

229 Ebüzziya Zade Velid, “Sulh Şartlarını Beklerken”, Tasviri Efkâr, 19 Haziran 1940, S. 4405-49, s. 1-5.

230 Selim Sabit, “Kurbanlık Koyun Gibi…”, Tasviri Efkâr, 19 Haziran 1940, S. 4405-49, s. 3.

231 Selim Sabit, “Kişi Ettiğini Bulur Derler”, Tasviri Efkâr, 23 Haziran 1940, S. 4409-53, s. 3.

232 Selim Sabit, “Veyi Mağluplara”, Tasviri Efkâr, 18 Haziran 1940, S. 4404-48, s. 3.

45 2. İngiltere tarafından kendisine tahmil edilen harbin devamı için Almanya’ya tam

emniyet vermek

3. Esasını Alman Devletine cebirle yapılan haksızlıkların tamiri teşkil edecek yeni bir sulhün tesisi için lüzumlu iptidai şartları kurmak”234.

Ebüzziya, Hitler’in, Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya ile imzalanan ateşkes anlaşmasıyla aynı ormanda, vagonda ve masada imzalandığını bununda Hitler’in 1918’in intikamını almayı amaçladığını gösterdiğini belirtirken Fransa adına bundan daha ağır olanın ise savaşı kaybetmesine hiçbir etkisi olmayan İtalya ile barış anlaşması yapmaya zorlanmasını göstermiştir235.

Fransa, Almanya ile 22 Haziran’da saat 18.50’de236, İtalya ile de 24 Haziran gecesi saat 1.35’te ateşkes anlaşması imzalanmıştır237. Antlaşmayı Tasviri Efkâr’dan Ebüzziya Zade Velid ile Muharrem Feyzi Togay tamamen farklı yorumlamışlardır. Şöyle ki; Ebüzziya Almanların, Fransa’yı ağır şartlar içeren bir anlaşmaya mecbur ettiğini belirtirken238 Muharrem Feyzi Togay, bu savaşta Almanya’nın Fransa’yı bir düşman değil, birlikte çalıştığı bir ortak yapmak istediğini belirtmiştir239. Bu farklılık yazarların muharip taraflara bakışlarını görmemiz açısından önemlidir.

Bu dönemde Türkiye, Almanya’nın askerî başarılarını kaygıyla izliyor, Fransa’nın zayıflığı ve Almanya ile ateşkes yaparak saf değiştirmesini kınıyor, Fransa çökerken Türkiye’yi savaşa sokma çabalarını art niyetli buluyordu. İtalya’nın savaşa girmesinden sonra, İngiltere ve Fransa Türkiye’nin savaşa girmesi konusunda baskılarını arttırdılar. Hugussen 19 Haziran’da Londra’ya çektiği telgrafta Türk hükûmetinin Fransızlara çok kızgın olduğunu, ancak yine de Müttefik Devletlerin ortak çıkarları doğrultusunda politika izleyeceğini belirtmiştir. 25 Haziran’da ise Türkiye’nin tavrında önemli bir değişiklik olmadığını, fakat Fransız donanmasının ne olacağı, İngiltere’nin uçak sayısının beklenen hava saldırılarına karşı koymaya yeterli olup olmayacağı sorularının sürekli sorulduğunu, Saraçoğlu’nun Fransız donanmasının Almanlara teslimine fırsat verilmesinin tarihi bir hata olacağını ifade ettiğini belirtmiştir. Foreing Office’nin 1 Temmuz’daki muhtırasında; “Gerçek şu ki, Türkleri yanımızda tutabilmemiz Fransız filosuna bağlıdır… Türkler filonun yitirilmesiyle

234 “Mütareke ve Şartları”, Tasviri Efkâr, 22 Haziran 1940, S. 4408-52, s. 1-3.

235 Ebüzziya Zade Velid, “Karışık Bir Mütareke”, Tasviri Efkâr, 24 Haziran 1940, S. 4410-54, s. 1-5.

236 23 Haziran 1940, Tasviri Efkâr, s. 1. Ateşkes şartları içinde Bak. Tasviri Efkâr, 24 Haziran 1940, S. 4410-54,

s. 1-3.

237 25 Haziran 1940, Tasviri Efkâr, s. 1. Ateşkes şartları içinde Bak. Tasviri Efkâr, 26 Haziran 1940, S. 4412-56,

s. 1-5.

238 Ebüzziya Zade Velid, “Kıştan Evvel Sulh Yapılabilecek mi?”, Tasviri Efkâr, 30 Haziran 1940, S. 4416-60, s.

1-5.

46 Akdeniz’deki üstünlüğümüzü yitirdiğimizi ve böylelikle müttefik olarak hiçbir değerimiz kalmadığını düşünebilirler. Bu durumda Almanlarla bir anlaşmaya dahi gidebilirler” ifadesi yer veriliyor, Türkiye’nin, Almanya’ya yaklaşması durumunda ise İngiltere’nin çok şey kaybedeceği belirtiliyordu. İngiltere, Türkiye’yi yanında tutmak için 3 Temmuz 1940’ta Fransız filosunu Cezayir’in Oran ve Mesr-el Kebir limanlarında batırdı240. İngiltere’nin Türkiye’yi müttefiki olarak yanında tutmak amacıyla yaptığı bu girişimi, Selim Sabit, adeta perçinleşen İngiltere ve Fransa dostluğunun yerini düşmanlık aldı şeklinde yorumlamıştır. Selim Sabit, Türkiye’nin bu gelişmelerden dersler çıkarması gerektiğini; “Şimdi en yakın dostlarımıza, ne olur, ne olmaz diye yan gözle bakar olduk, düşmanlarımıza da -eğer varsa- bilakis munis[cana yakın] ve mümaşatkâr [yoldaşlık] nazarlarla bakıyoruz. Eh dünya bu… Ne olur ne olmaz… Ortada göze batan bu kadar ibretli misaller varken artık bizim de biraz tedbirli, biraz ihtiyatlı hareket etmemiz, biraz durendiş[ilerisini düşünen] olmamız vecibe

halini aldı”241 şeklinde belirterek kader ortağı iki ülkenin birbiriyle savaşmasının, Türk dış

politikasının yeniden gözden geçirilerek daha dikkatli bir politika izlemesi gerekliliğini gözler önüne serdiğini belirtmiştir.