• Sonuç bulunamadı

A. İspat Kavramı

2. İspat Yükü

Bir hukuk kuralının uygulanabilmesi, kendilerine hukuki sonuç bağlanan olumlu veya olumsuz olayların somut olarak gerçekleşmesine bağlıdır. Hukuk kurallarının soyut olarak düzenledikleri olaylar, somut olarak gerçekleşmedikçe o hukuk kuralının uygulanması mümkün değildir.

Hakim bir davada hangi çekişmeli olayların ispat edilmesi gerektiğini tespit ettikten sonra, bu olayların kimin tarafından ispat edileceği meselesi ile karşı karşıya kalır. İşte ispatı gereken çekişmeli olayların hangi tarafça ispat edilmesi gerektiği sorunu da karşımıza ispat yükü kavramını çıkarır.12

İspat yükü; mahkemede bir vakıayı beyan veya bir hak iddiası ile bunlardan kendi lehine bir netice çıkarmak isteyen kimsenin bunları ispata mecbur tutulmasına denir.13 İspat yükü kendisine düşen taraf, iddiasını ispat edemediği takdirde davayı kaybetme riski altındadır.

Her hukuk kuralındaki ispat yükünü, o kuraldan yaralanacak kimse taşıyacaktır. Yani ispat yükünün kime ait olduğunun tespiti bir nevi o olayı düzenleyen hukuk kuralının hangi taraf lehine sonuç doğurduğunun tespitidir.14

12 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 423.

13 Süheyla Şenlen Sunay, İdari Yargılama Usulüne Hakim Olan İlkeler Karşısında İspat ve Delil Hususları, İstanbul, Kazancı Matbaacılık, 1997, s. 28.

14 Selami Şengül, “Özel Hukukta ve Vergi Hukukunda Delil Sistemi”, Maliye Dergisi, S.47, Eylül-Ekim 1987, s. 70.

İspat yükü belirsizliğin riskinden ibarettir.15 İspat yükü belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda vakıa iddiasında bulunan tarafa düşen usuli bir yüktür. İspat yükü kendisine düşen taraf için bu bir mükellefiyet değil, sadece bir yüktür (külfettir). Bu yükü yerine getirmeyen kimse hakkında herhangi bir yaptırım uygulanamaz. Bu sebeple genellikle ispat mükellefiyetinden değil de ispat külfetinden (yükünden) söz edilir.

Mükellefiyetin yerine getirilmesi zorunludur. Oysa ispat yükü kendisine düşen taraf ispatı gereken vakıayı ispat edemezse, karşı taraf ya da mahkeme mutlaka ispat etmesini ondan isteyemez ve ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı ispat edememiş sayılır. Kendisine ispat yükü düşen ve bunun gereklerini yerine getiremeyen davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava reddedilir.16

İspat yükü konusunda genel kural Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesinde yer alan; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”, hükmü ile düzenlenmiştir. Bu hükme göre, bir davada ileri sürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse, dayandığı bu vakıayı ispat etmelidir. Bu noktadan hareketle davacı davasını dayandırdığı, davalı ise savunmasını haklı göstermek için dayandığı vakıaları ispat etmelidir. Yani bu hükümden ispat yükünün ilk olarak davacıda olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu genel kuralın istisnaları mevcuttur. Burada önemli olan husus tarafların hukuki durumu değil, dayandıkları vakıaları ispat etmeleri gerektiğidir.

Bir davada her iki taraf da ispat yükünün kime düştüğünü gözetmeksizin delil göstermişse, bu durumda hakimin ispat yükünün hangi tarafa ait olduğunu araştırmasına gerek yoktur. Çünkü hakim ilk olarak tarafların gösterdiği delilleri incelemekle yükümlüdür.17

Tarafların gösterdiği delillerin incelenmesiyle dava aydınlanmış ve hakimde dava konusu olayla ilgili bir kanaat oluşmuşsa yine ispat yükünün

15 Umar, Yılmaz, a.g.e., s. 37.

16 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 422.

17 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 424.

tespitine gerek kalmaz. Buna karşılık gösterilen delillerin incelenmesi sonucu hakimde dava ile ilgili tam bir kanaat oluşmaması durumunda, ispat yükünün önemi kendini gösterir. Bu durumda ispat yükünün hangi tarafa ait olduğunun saptanması gerekir ve ispat yükü kendine düşen taraf da dava konusu olayı ispatlamalıdır. Çünkü hakim, gösterilen delillerin davayı karara bağlamak için yeterli olmadığı hallerde de esas hakkında bir karar vermek zorundadır. Bu halde hakimin ispat yükünün hangi tarafa düştüğünü tespit etmesi ve o taraftan uyuşmazlık konusu vakıayı ispat etmesini istemesi gerekir.18

İspat yükü ile ilgili en önemli sorun, hangi olay için ispat yükünün kime düştüğüdür. Bunu belirleyen kurallara ispat yükü kuralları denir. İspat yükünün paylaştırılması için olayların ispatsız kalması nedeniyle hakimin aleyhte bir kararıyla karşılaşma tehlikesinin, hangi olay bakımından kimin üzerinde bulunduğunun belirlenmesi gerekir.

İspat yükünü, nesnel (objektif) ve öznel (subjektif) ispat yükü diye ikiye ayırmak mümkündür. Nesnel ispat yükü, olgusal iddiaların ispatsız kalmasının sonuçlarına yönelik sorunun yanıtını verir. Yani burada taraflardan hangisinin belirsizliğin yükünü taşıyacağı sorusuna yanıt aranır.

Diğer yandan öznel ispat yükü ise, tarafların davayı kaybetmelerini önlemek amacıyla çekişmeli olaylara ilişkin delil ileri sürme yüklerini ifade eder. Başka bir deyişle, taraflardan hangisinin mahkemeye delil sunma yükü altında bulunduğu, öznel ispat yükü kavramı ile açıklanır.19 Mahkeme önce subjektif sonra objektif ispat yükünü belirlemelidir.

Bir davada öncelikle kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edecektir. Karşı taraf kendisine ispat yükü düşen tarafın iddiasını ispat etmesini bekleyebilir. Kendisine ispat yükü düşen taraf iddiasını ispat edemezse, karşı tarafın kendi iddiasını ispatına gerek kalmaz ve o vakıa ispat edilememiş kabul edilir. Ancak kendisine ispat yükü düşmeyen taraf, kendisine ispat yükü düşen tarafın iddiasını ispat etmesini beklemeyebilir ve

18 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 424.

19 Mithat Sancar, “Vergi Yargısında Dava Malzemesinin Toplanması ve İspat Yükü”, Mali Hukuk, S. 24, Kasım-Aralık 1989, s. 53.

onun iddiasının aksini ispat için kendisi delil gösterebilir. Buna karşı delil denir.20 Yani karşı delil ispat yükü kendisine düşmeyen tarafın gösterdiği delildir. Karşı delil gösteren taraf bu davranışıyla ispat yükünü üzerine almış sayılmaz. Fakat ispat yükünü taşıyan tarafın iddialarını ispat etmesini güçleştirir ve iddialarını çürütmeye çalışır.21