• Sonuç bulunamadı

İkrar, bir kimsenin belli bir yargılamada kendi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek bir durumun doğruluğunu kabul etmesidir.348 Davalı davacının ileri sürdüğü vakıaları ikrar edebileceği gibi davacı da davalının ileri sürdüğü vakıaları ikrar edebilir.

Dava ve evrakta veya hakim huzurunda, iki taraftan birisinin yaptığı ikrar geçerlidir ve yapan aleyhine delil olarak kabul edilir (HUMK m.236).

Bir beyanın ikrar sayılabilmesi için, karşı tarafça ileri sürülen bir vakıaya ilişkin olması gerekir. Bir tarafın kendi lehine ileri sürdüğü vakıaların doğru olduğunu bildirmesi ikrar değildir. İkrardan söz edilebilmesi için, bir

346 Hondu, a.g.m., s. 14.

347 Necati Perçin, “Vergi Hukukunda İspat ve Serbest Delil Sistemi”, Vergi Sorunları Dergisi, S.81, 1995, s. 66.

348 Bilge, Önen, a.g.e., s. 510-511.

tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gerekir. Bu nedenle ikrarın konusu, ancak karşı tarafça ileri sürülen vakıalardır.

İkrar, davanın kabulüne benzemekle birlikte ondan farklıdır. Davanın kabulü talep neticesine ilişkin olduğu halde, ikrar tek tek vakıalara ilişkindir.

Bir tarafın talep sonucunun diğer tarafça kabul edilmesi, davayı sona erdiren bir taraf işlemi olup kabul ismini alır. Kabulde, karşı tarafın ileri sürdüğü vakıalara değil, onlardan çıkardığı talep sonucuna rıza gösterilmektedir.

İkrarda ise, talep sonucunun doğruluğu değil, sadece ileri sürülen vakıanın doğru olduğu bildirilmektedir. Kabul ile, kabul edilen miktar hakkında dava sona erdiği halde, ikrarda sadece ikrar edilen vakıa doğru olarak kabul edilir ve yargılamaya devam edilir.349 Yani, davanın kabulü neticeye ilişkin olması sebebiyle çekişmeyi sona erdirdiği halde, ikrar sadece karşı tarafı ikrar edilen şeyi ispatlamak külfetinden kurtarır. İkrar davayı sona erdirmez ama kabul sona erdirir.

İkrar, davanın taraflarından birince yapılan iradi ve tek taraflı bir beyandır. Tek taraflı bir beyan olduğu için de ikrarın geçerliliği karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. İkrar, ikrar edilen vakıa üzerindeki tartışmayı sona erdirerek karşı tarafı bu vakıayı ispat yükünden kurtarır.

İkrarın karşı tarafı ispat yükünden kurtarması, tarafların davada tasarruf serbestisine sahip olmasından kaynaklanmaktadır. O halde taraflar davada ne nispette tasarruf serbestliğine sahiplerse, ikrar da o nispette caizdir.350

İkrarı incelerken hem idare hem yargı kesiminde oluşan deliller arasında incelememizin sebebi, ikrarın mahkemede yapılabileceği (mahkeme içi ikrar) gibi, mahkeme dışında da yapılabilmesidir (mahkeme dışı ikrar).

349 Bilge, Önen, a.g.e., s. 512

350 Bilge, Önen, a.g.e., s. 511.

Görülmekte olan bir davanın yargılaması dışında yapılan ikrar, mahkeme dışı ikrar sayılmaktadır. Mahkeme dışında yapılan ikrar kesin delil değil, takdiri delildir ve diğer delillerle güçlendirilir. Ancak, mahkeme dışı ikrar bir belge ile mesela, bir mektupla ispat edilirse kesin delil hükmünde olur.351

Mahkeme önünde yapılan ikrara mahkeme içi ikrar denilir. İkrar, bunu yapan tarafın mahkemeye karşı tek taraflı, açık irade beyanıyla olur.

Mahkeme içi ikrar sözlü olarak da yapılabilir. Bu takdirde kişinin ikrarı tutanağa geçirilir ve tutanağın ikrara ilişkin kısmı ikrar edilen önünde okunarak ikrar edence imzalanır. Bunlar, ikrarın geçerlilik şartıdır. Ancak, kişi bir dilekçe ile de bir vakıayı ikrar edebilir. Yetkisiz ve görevsiz mahkemede yapılan ikrar da geçerlidir. Yine, bir davada yapılan ikrar başka bir davada da geçerlidir.352

İkrar eden, kural olarak ikrarıyla bağlıdır ve ondan dönemez. İkrar eden ancak ikrarın maddi bir hatadan doğduğunu ispat ederek ikrarından dönebilir (HUMK m.236/2). Bu hükme göre; hukuki bir hata ikrardan dönülmesi için yeterli bir sebep değildir. Yani, ikrar eden taraf bunun hukuki sonucunu yanlış hesap etmiş olsa bile ikrarından dönmesi mümkün değildir.

Maddi hata halinde ikrar edenin bundan dönmesi için ikrar edilen hususun gerçeğe uygun olmadığını ve ikrarın maddi bir hata sonucu yapıldığını birlikte ispat etmesi gerekir.353 Bu şartlardan birinin bulunmaması halinde ikrardan dönme geçerli olmaz.

Bir maddi vakıanın aleyhine sonuç doğuran kişi tarafından kabul edilmesi olarak tanımlanan ikrar, vergi yargılamasında da maddi delil olarak kabul edilmektedir.

Vergi mükelleflerinin ikrar kabul edilen ve vergiyi doğuran olayın ortaya çıkarılmasında delil olarak kabul edilen açıklamaları, kendi aleyhlerine sonuç doğurabilecek olanlarıdır. Mükelleflerin kendi lehlerine yaptıkları

351 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 437.

352 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 438.

353 Kuru, Arslan, Yılmaz, a.g.e., s. 438.

açıklamalar ise birer iddia olup diğer delillerle doğrulanmadıkça delil niteliği taşımazlar.

İkrarın delil değeri, hiç kimsenin kendi aleyhine sonuçlar doğuracak bir konuda gerçek olmayan bir ifade vermeyeceği varsayımına dayanmaktadır.

Bu nedenle de vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetlerinin ortaya çıkarılmasında en güçlü delil, vergi mükellef ve sorumlusunun ikrarıdır. İkrar; ikrarda bulunanın bilebileceği bir hususa ilişkin bulunması, herhangi bir kuşkuya meydan bırakmayacak biçimde tespit edilmiş olması, açık ve net biçimde yapılmış bulunması, tehdit, hile ve baskı altında yapılmamış olması ve ticari icaplara uygun olması halinde delil değeri taşır.354

Vergilendirmede ikrarın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Yani, vergi idaresi mükellefin ifadesinin bir bölümünü kullanıp, diğer kısımlarını görmemezlikten gelemez. İkrarın delil değeri taşıyıp taşımadığına, ifade bir bütün olarak değerlendirildikten sonra karar verilecektir.355

Vergi hukukunda ikrar, daha çok mahkeme dışı ikrar şeklinde gerçekleşmektedir. Mükelleften, vergilendirme ve hesap durumu konusunda alınan ifade tutanakları da bu anlamda maddi delildir. Ayrıca Vergi Usul Kanunu’nun 371.maddesine göre mükellefler kanuna aykırı hareketlerini bir muhbir tarafından ihbar edilmeden ya da yetkili kişilerce vergi incelemesine başlanılmadan ya da olay takdir komisyonlarına intikal etmeden önce, haber verme dilekçesi ile bildirebilirler. Mükellef, bilgi toplama sırasında da vergi idaresinin iddialarını kabul etmişse, ikrar söz konusu olacaktır.

354 Candan, “Vergi Yargısında İspat III”, s. 53.

355 Candan, “Vergi Yargısında İspat III”, s. 53.

V. DELİLLERİN TOPLANMASI

A. Genel Olarak

Yargılama hukukunda, kararın verilebilmesi için delillerin hazır bulundurulmasına delillerin toplanması denir. Hakim delilleri toplarken sadece ilgilinin aleyhine olan hususları değil, lehine olan hususları da arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve zaptına çalışır. Bu da maddi gerçeğin araştırılması ilkesinin sonucudur.356 Bir uyuşmazlıkla ilgili olarak mahkemenin karar verebilmesi için delillerin toplanması zorunludur.

Uyuşmazlık konusu olayın gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda hakimde bir kanaat uyandırmaya yarayan delillerin yargılama sürecine dahil edilmesi çeşitli şekillerde olmaktadır. Delillerin toplanması, ilk olarak tarafların kendi lehlerine olan delilleri kendilerinin ibraz etmeleri suretiyle yani delil ikamesi yoluyla olur. İkinci yol, dava açılmadan önce ya da dava açıldıktan sonra delil tespiti yoluyla delillerin toplanmasıdır. Delillerin toplanmasında son yol ise, delillerin re'sen araştırma ilkesi çerçevesinde mahkemece elde edilmesidir.357 Mahkeme re'sen araştırma ilkesi çerçevesinde elde ettiği bilgi ve belgeleri yargılama sürecine intikal ettirerek tarafların bilgi ve tartışmasına sunar.