• Sonuç bulunamadı

İlköğretim İkinci Kademe 12–17 Yaş Dönemi Estetik Gelişim

2.4. Estetik Tercih

2.4.1. Estetik Tercihlerde Farklılaşmaya Neden Olan Etmenler

2.4.1.5. Eğitim

2.4.1.5.2. İlköğretim İkinci Kademe 12–17 Yaş Dönemi Estetik Gelişim

İnsanın estetik gelişiminde ya da nesnelere karşı estetik tavır alma durumunun oluşmasında çevresel ve zihinsel faktörlerin etkin olduğu bilinmektedir.

Parsons’un estetik gelişim evrelerini Piaget’nin zihinsel gelişim evrelerine bağlı olarak oluşturması estetik gelişimin zihinsel gelişimle doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir (Kırışoğlu ve Stokrocki, 1997: 2.21).

Çocuk “Bu resim hoş.” dediğinde eleştirel bir durum ortaya koymaktadır. Bu ayrımın anlamının ne olduğu ve değerlendirmeyi iyi ayırt etmek gerekmektedir (Dobbs, 1998:47). Resmin konusunun ya da resmin görünümünün beğeniye ne kadar etkisi olduğunu çözümlemek gerekmektedir. Resimde çirkin olarak bir objenin yansıtımı güzel olabilir bu durumda çirkin objeyi iyi resimlemek resmi çirkin kılmaz. Bu durumu öğrencinin fark etmesi güzellik teriminin anlamını da değiştirmektedir. Güzellik anlayışının kültürel anlamdaki değerinin toplum ve zamana göre değişmesi de kültür formunun sanat eğitimiyle verildiği anlamına gelmektedir. Kişinin karar mekanizmasını çalıştıran ve yargı olayını hızlandıran etkenlerin belirlenmesiyle birlikte bu etkenlerin belli yaş gruplarına göre etki alan ve oranının değiştiği de açıktır. Bu bağlamda en bilinen haliyle Parsons’un estetik gelişim evrelerini değerlendirmek doğru olmaktadır.

Parsons (1987) estetik gelişim evrelerini konu, anlatım, araç-gereç ve yargı başlıklarına göre değerlendirmektedir. Burada konu, bir sanat yapıtında betimlenen şeyleri; anlatım, yapıttaki duygunun ruhsal durum ve simgelerle temsili, yargı ise

estetik tercihin geçerli ve anlamlı nedenlere göre değerlendirilmesidir. Parsons, bu evrelere göre insanların estetiği algılama gelişimlerini de beş aşamada incelemektedir. O, her aşamayı düşünceler kümesi olarak kabul etmektedir. 1.aşamayı 2–7 yaş aralığı temsil etmektedir. Bu dönemde çocuk, çok sevdiği nesnelere duyarlı olup öznel duyguların etkisiyle kişisel tercihlerini yapar. Bu aşamanın özelliği “resimdeki sezgisel haz” olarak tanımlanır. Güçlü renkler ve çarpıcı konulardan alınan haz, resmin ön planında duran olgular üzerinden oluşmaktadır. Bu dönemdeki çocuklar Kandinsky, Gauguin, Van Gogh gibi sanatçıların eserlerini renkleri için beğendiklerini belirtmişlerdir (Erickson, 1996:59). 7–9 yaş döneminde bilinen konularla ilgili ev, kuş gibi sembolik unsurlar günlük yaşanmış olaylarla bütünleştirilerek gerçekçi anlayışta tercih edilir. 2.aşama olarak kabul edilen bu dönemde baskın düşünce obje ya da temsil olarak tanımlanmaktadır. Öğrenciler sanat eserinin geri planına baktıklarında objelerin arasındaki farklılık oranını “güzel” olarak tanımlamaktadırlar. 1.aşamanın başında vurgulandığı gibi bütün çalışmalardaki sezgisel hoşlanma, temsili olmayan yani realist olmayan resimlere verilen tepki, daha çok estetik anlamanın seviyesini göstermektedir. Parsons’un yaptığı incelemelerde bir öğrenci J.Pollock’un eserini konuya bağlı kalmadan sadece “Renklerini sevdim.” demiştir. Ancak onun bu değerlendirmesi yanında sanatçıyı bilmesinin de etkisi sanat tarihi alanına yönelik soruyu cevaplamasından anlaşılmıştır (Erickson, 1996:59). Dolayısıyla eserin konusu dışındaki özelliklerin de öğrencilerin beğenisinde etkin olduğu anlaşılmaktadır. Yine bir diğer örnekte “Stonehenge” anıtı hakkında öğrencilerden biri “Onun sevimli ve hoş olduğunu düşünüyorum.” demiştir. Buna karşılık öğrencilerden bazıları onun anıt olduğunu, bazıları da sadece taş yığını olduğunu düşünebilirler. Bu durum öğrencilerin algısı ve bakış açısının onların bir nesneyi farklı değerlendirdiğini göstermektedir (Erickson, 1996: 60). Parsons bu aşamada Erickson’un (1994:75) bahsettiği sanatçının rolünün algıyı sınırlandırması durumunu Van Gogh’un Yıldızlı Gece adlı tablosunda görmektedir. Öğrenci bu resmi neden beğendiği ile ilgili gerekçesini “Sanatçı böyle gördü diye.” şeklinde açıklamıştır. Bazı öğrenciler “Budhha” heykelini değerlendirirken eserin konusu ile sanatçısını bağdaştırmaktadır. “Sanatçı burada kendi oturduğu haline benziyor.” şeklinde gerekçe sunmuşlardır.

Başka bir öğrenci de Yunan heykeli için “Belki de sanatçı onu bir kadın için ve onu ne kadar çok sevdiğini göstermek için yapmıştır.” diyebilmektedir (Erickson, 1996: 60).

3.aşama 9–12 yaş dönemi estetik karmaşa olarak isimlendirilmektedir. Biçim güzelliği ile konu güzelliğinin birleştirilmesi olarak ele alınan bu dönemde hayvanların ilginç görünümleri, yaşam- ölüm gibi konular dikkat çekmektedir. Anlatımda sanatçının duygularını özgürce ifade etmesi önemlidir. Bu aşamada araç-gereç kullanılarak bir teknik oluşturulması dikkat çekmektedir. Yargılamada ise yargı cümlelerinde farklı ifade kullanma isteği ile karmaşık duygular ön plandadır. Araştırmada verilen örnekte öğrencilerden bazılarına aynı dönemde yapılmış eserler gösterildiğinde birkaçının bu resimleri zaman ve üsluplarını ayırt edebildiği gözlenmiştir. Örneğin, Çin kültürüne ait manzara resminin öğrenciye ne ifade ettiği sorulduğunda öğrenci insanoğlunun küçük, doğanın ise büyük olduğunu ifade etmiştir. Resmin ona ne hissettirdiği sorulduğunda ise “Guam” hakkında annesinin anlattığı hikâyeyi anımsattığını söylemiştir. Bu anlamda öğrenci, var olan kültürün etkilerini yansıtan resmi ayırt edip resimle kendisinin ortak yönlerini fark etme fırsatı bulmuştur (Erickson, 1996:61). Piaget’e göre 11 yaş ve üzeri dönem soyut işlem dönemidir. Bu dönemde çocuğun yetişkin gibi soyut düşünebilmesi ergenlik döneminin başlangıcındaki nörofizyolojik değişimlere bağlanmaktadır. 11 yaş ve sonrasında olan bu değişimle birlikte bireyde ayırt etme, değişkenleri belirleme ve kontrol etme, hayal kurma ve soyut kavramları algılama gibi beceriler gelişmektedir (San, 2003; Aktaran: Gültekin, 2011: 50).

Estetik görüş ve anlayışa eğitimli kişilerin ulaşabilir kabul edildiği 4.aşama 12 yaş ve üzeri olarak tanımlanır. Bu anlayış simgesel konulara, mecazlara ve biçimlerin verdiği duygulara dayanır. Anlatımda kişi sanatın eleman ve tasarım ilkelerine duyarlı, her çeşit araç-gerece açık, üsluba dayalı biçimsel kararlar vermeden ibarettir. Bu aşamada bir resmin önemi bireysel değerlendirmeden daha çok sosyal başarıdır. Öğrencilerin düzenli kitap okumaları, kütüphane, sinema gibi sosyal alanlar kişinin sosyal beslenmesi demektir. Ergenlik dönemindeki 13-14 yaş grubu gençler estetik bakış açısı evresindedirler. Sanat yapıtının anlatım özelliklerine verdikleri yanıtlar

biçimlerin uyandırdığı duygulara dayandırılır. Bir gerecin yarattığı çizgi niteliğine ve kompozisyon elemanlarına yani yapıtın biçemine yanıt verirler. Yargıları, üslupsal ölçüte ve biçimsel kararlara örneğin çizgi, şekil, renk ve uzama dayandırılır ve belli bir sanat dünyasıyla bağlantı kurarlar (Gültekin, 2011: 47). Artut (2004: 212), 12–14 yaş aralığını doğalcılık dönemi olarak adlandırmaktadır. Bu yaş grubunda öğrenciler yeni düşüncelere açık olup gelecek hakkında düşünmeye başlarlar. Başkalarının düşüncelerini dinleyip değerlendirirler. Fiziksel, cinsel ve duygusal statüleriyle birlikte yeni edindikleri bilişsel yetileri, teorik ve sosyal sorunlara karşı ilgilerinin artmasına yardımcı olur. Bu dönemde ayrıntılara dikkat etme belirgindir.

5.aşama, estetikte eleştirel bir yaklaşıma bir adımdır. Bu alandaki insan grubu eğitilmiş sanatçılar eleştirmenlerden oluşmaktadır. Bu aşamadaki bireyler konular hakkında bilgi sahibidir. Anlatımsal kavramlar dikkat çekmektedir. Her çeşit gereç kullanılır. Yargılamada ise en idealini değerlendirme için kesin ölçütler bulunmaktadır. Birey sanat eserinin içeriğini, anlamını ve değerini geleneksel yapıda yargılamaktadır (Erickson, 1996: 62). Sanatın tarihsel değerlendirilmesinde öğrencilerin etkisi nedir? Sanat eserinin kültürel manada anlaşılması yaklaşımını öğrenciler nasıl yapıyor? Bir eser hakkında daha fazla bilgi için neye ihtiyacın olabilirdi? ya da bir eserin ne demek istediğini nasıl anlarsın? sorularına verilen yanıt “Bilmiyorum.”dur. Erickson’a (1996:62) göre değerlendirme yaparken asıl ihtiyaç olan şey, farklı insanların gözleriyle bakabilmek ve objelerin bu şekilde görülmesini algılayabilmektir.