• Sonuç bulunamadı

2.4. Estetik Tercih

2.4.1. Estetik Tercihlerde Farklılaşmaya Neden Olan Etmenler

2.4.1.2. Kişisel Sosyal Birikimler (Eğilimler, Yaşam Tarzı)

Vygotsky’e (1971) göre, sanat sosyal gelişimi yansıtır ve insanların sosyal yaşamı ile ilgilidir. İnsanoğlu kültürel düzen ve tarih yoluyla gelişen gelenekler içinde yer alır. İnsanın sosyal yönünün varlığı toplumdaki diğer düşüncelerle aynı düşünceye sahip olduğu anlamına gelmez fakat toplumdaki belirli düşünceler insanları bir araya getirebilir. Kişinin toplumdaki sosyal birikim ve düşünceleri hem bireysel hem de çevreye yeni soluklar kazandırması açısından eşsizdir. Vygotsky “İnsan, bilinci ile sanatı yorumlar.” demektedir. Bu anlamda tarihsel ve kişiye özgü gelişim alanı denilen sosyal çevrenin kazandırdıkları, ele alınan konu içerisindeki davranış gelişiminde etkin olmaktadır (Aktaran: Lindqvist, 2003:246-247).

İnsanoğlu kendini geliştiren, törpüleyen, olası tehlikelere karşı direnmeyi sağlayan deneyimlerle dolu bir çevre ile iç içedir. Realitenin içindeki olayların zaman geçtikçe insanın zihninde canlanması ya da tercihlere rehber olması aslında geçmişin asla geçmişte kalmadığını göstermektedir. Örneğin günlük ilgilenilen olaylar sürekli zihni meşgul ettiği için bu olaylarla ilgili durumlar hemen fark

edilmekte ve diğer durumlardan ayrı bir konuma sahip olmaktadır. Zihinde öncesinde var olan, çocuklukta temelleri atılmış sezgi temelli his olarak kabul edilebilen eğilimler, kişinin yapmaya, duymaya, uygulamaya kendini yeterli hissettiği sempati duyduğu alana yönelmedir. Doğa ile etkileşim ve görüş birliği içinde olma eğilimi gösteren duyusal deneyimle duyulan motivasyonun bir kimyacının ardıl iletkenliği analiz ederken gördüğü renklerin onu motive etmesine benzer bir motivasyon olduğunu düşünen Root-Bernstein (2002:64), yaptıkları araştırmada bazı bilim adamlarının meslekleriyle ilgi alanlarını ve bu yöndeki estetik beğenilerini anlatan örnekler sunmaktadır. Çevrebilimci Bernd Heinrich’e neden biyolog olmak istediği sorulduğunda Almanya’nın yeşil ormanlarından birinde bir bahar gününde yürürken “Arıların vızıltısı, bülbüller ve bunların bana verdiği hazdan dolayı.” demektedir. Astrofizikçi Allan Sandage, yıldızlı bir geceyi katedrale benzetirken dünyanın bir sihir olduğunu ifade ediyor ve şöyle devam ediyor: “Yıldızları keşfetmek için gecenin olmasını yıldızların ortaya çıkmasını, arka bahçede alacakaranlıkta uygun vakti bekledim. O anda hissettiklerimi bugün açıklayamam. Varlık sebebimizi anlatan içsel bir histi.” Allan Sandage gibi Kimyacı Roald Hoffman da “Moleküllerin görünen güzelliği, renkleri, biçimleri, yavaşça büyüyen hareketleri ile sahip oldukları güzelliği hissederiz.” demektedir (Root-Bernstein, 2002: 64). Sempati duyma, eğilim gösterme ifadesi estetik tercihle özdeş sayılabilir. Çünkü yapılan işe karşı hoşlanma dürtüsü o yöne eğilimi olma ile mümkün sayılmaktadır. Eğer bir alana ilgi duymazsanız o yöndeki güzellikleri fark edemeyebilirsiniz. Ya da eğilimli olduğunuz yöndeki durumlar size güzel görünmektedir. Her iki durumda da belirtilen şey ilgi duyulan olay ya da olgunun, öncesinde kişide iz bırakan bir koşulun zihinde hükmedici önceliğinin olmasıdır.

Eğilim, toplumun oy çoğunluğuyla arzu ettiği düşünülen tepkidir. Bazıları tarafından üzerine anlam yüklenen eğilim, bilinçli ya da bilinçsiz kendinize ait uygun ışığa doğru ilerlemek doğrultusunda tepki vermedir. Toplumsal istek ölçümü iki kategoride sınıflandırılabilir. İlki, toplumsal arzulanan tepkiler çerçevesinde bireysel eğilim tanılaması üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu kategori, toplumun arzuladığı tepkinin tüketimi üzerine temellenmesi, bazı bireylerde diğerlerine oranla daha sistematik ilerleyen bir eğilimdir. Yani toplumdaki bazı bireyler toplumun temelinde

var olan kalıplaşmış eğilimlere daha yatkındır. Podsakoff, MacKenzie, Lee ve Podsakoff (2003), bazı bireysel eğilimlerin, kişilerin kendilerine ait doğru hislerinden daha çok onların sosyal kabullenişinin bir sonucu olduğunu ifade etmektedirler. İkinci olarak ise sosyal arzulanan tepkiler yaklaşımı kabul edilmektedir. Bu yaklaşım, toplumsal arzulanan şeylerin göz ardı edildiği durumların ve anlam bakımından kişisel soruların tanılanması üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu alandaki sosyal grup daha mikro yapıdadır. Dar alanlardaki topluluklarda ya da kişiler arasındaki eğilim farklılıklarını araştırmaktadır. Her iki kategori de ırk, etnik köken ve kültürel değişimleri içeren farklı karakterleri incelemektedir (Johnson, Shavitt, Holbrook, Ed: Matsumoto, 2011:132). Farklı alanlara dahil olan insan gruplarına sosyal çevre ve toplumsal yapının değişken yüzü yansımaktadır. Bu konuda köy yaşamını örnek veren Connerton (1999: 31), köy ortamında eksik olan şeyin sadece kentin fiziksel özelliği olmadığını kentin alışılagelmiş yollarla düzenlenen performansa dayalı uzamı olduğunu ifade etmektedir. Kentte yabancı insanların ortamında davranmaya alışmışızdır; orada başkalarının yaptıklarına ve söylediklerine tanık olduğumuz insanların çoğu, genellikle tarihleri hakkında pek az bilgiye sahip oldukları ya da hiçbir bilgiye sahip olmadıkları gibi, geçmişlerinde görülmüş benzeri eylemlerle ve sözlerle ilgili pek az deneyim sahibidir. Bu örnekler içinde bulunulan şartlara göre günlük estetik deneyimi algılamada seçici davranmayı açıklamaktadır. Deneyim ve eğilimler, çevre tarafından belirlendiği için çevrenin her zaman kontrol edici bir anlamı vardır. Çevrenin kontrol edici işlevi, psikolojik işlevlerin ne olacağını değil nasıl kazanılacağını belirleyen en önemli koşuldur. McWhinnie (1990:9-16), öğrenci gruplarının estetik tercihleri ile ilgili yaptığı çalışmasında farklı sanatçıların figüratif ve soyut manzara eserlerini sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde en az ve en çok tercih edilen resimleri incelemiştir. Eserlerin empati temelli psikolojik bağlantı ile değerlendirilip tercih edildiği sonucuna varmıştır. Çünkü sonbaharda en çok tercih edilen resimlerle ilkbaharda en çok tercih edilen resimler içerik yönünden farklılık göstermektedir. Bu demek oluyor ki, sosyal çevre kişide öncesinde var olan bilgi ve algıyla bütünleşip empati yoluyla yüzeye çıkmaktadır. Empati kurmak bütün bilim adamlarınca kabul edilen yaygın bir stratejidir. Janes Salk (1983:7; Aktaran: Root-Bernstein, 2002:67) “Araştırma yaparken kendimi ya bir virüs ya da bir kanser hücresi olarak resimleyebilirim.” demektedir.

“İnsan bir devletin yurttaşı olduğu gibi, zamanının da yurttaşıdır; içinde yaşadığı çevrenin adetlerinden, onun alışık olduğu şeylerden ayrılması yakışmıyorsa, evet hatta yasaksa, çalışacağı alanı seçerken zamanının neler istediğini, nelerden hoşlandığını da göz önünde tutmak neden boynunun borcu olmasın?” der Schiller (1999:15).

İçinde yaşanılan toplumun ve zamanın getirdiği kuralların, alışkanlıkların ya da önemli olayların farklılık göstermesi, farklı insan yapılarını da beraberinde getirmektedir.

Her çağın kendine ait karakteri, yaşam standartları ve bunların oluşturduğu farklı özellikte toplum tipleri mevcuttur. Orta Çağ’daki feodal sistemin ezilmişliği içinde olan serflerin sahip oldukları yaşam tarzı ile Rönesans’ın getirdiği rahatlık ve bilimsel yeniliklere açık toplumlardaki insanların tarzlarının farklılık göstermesi doğaldır. Ortaçağ kültür ve eğitim merkezinin kilise oluşu dinsel yapısı daha güçlü, cezai yaptırımı yüksek kurallar içinde sıkışmış bir toplum yapısı yaratmıştır. Ortaçağ ile günümüz toplumunu karşılaştırmak iki uç örneği göstermek adına etkili olacaktır. Özellikle sanayi devrimi ile birlikte 20.yy’ın ikinci yarısından sonra toplum yapısında yaşanan köklü değişim, kitle iletişim araçlarının artması, silahlanmanın hem teknolojik hem siyasi manada artması mekânsızlığı beraberinde getirmiştir. Bu sanallaşma sürecinde yeni bir insan tipi oluşmuştur. Teknolojiye entegre edilmiş bir hayatta insanın beklentileri, zevkleri ve yargıları ortaçağ insanının hazzından farklı olacaktır.

Günlük yaşam kavramı, günümüzde popüler kültür bağlamında ele alındığında; genel anlamda giysi seçimi, yaşanılan mekânın dekorasyonu, kitap okuma, sinemaya ve tiyatroya gitme alışkanlığı, dinlenilen müzik türü seçimi toplumun yaşam tarzını karşılamaktadır. Küreselleşen dünya, yaşamı şekillendiren bu etmenlerin oluşturduğu toplumlar arasındaki belirgin farklılıkları yavaşça silmektedir. Yaşam şekli ister yok edilmiş olsun isterse birbirine benzeşme politikasına kurban gitsin insanların özünde var olan karakterize olmuş unsurlar farklı tercihlerine yansımaktadır. Sanatsal anlamda eser karşısında kendine ait bir olay, olgu ya da örüntüyü fark ettiğinde zihin parçasını bulmuşçasına ona sıkıca sarılmaktadır.