• Sonuç bulunamadı

2.4. Estetik Tercih

2.4.1. Estetik Tercihlerde Farklılaşmaya Neden Olan Etmenler

2.4.1.1. Kültür

2.4.1.1.5. Görsel Kültür

İnsan doğuştan itibaren görsel kültürün etkisinde yaratılan fenomenlerin içindedir. Renkli, parlak oyuncaklar, çizgi filmler, müzikler, filmler, reklamlar yani onun dikkatini çekebilecek görsel ve işitsel tüm uyarıcılarla karşı karşıyadır.

Barnard (2010: 34), görselliği, görsel olan her şey olarak tanımlamanın eksikliğine değinmektedir. Çevrede her görülen şey görsel kültüre ait olmamakla birlikte aynı zamanda insanın ürettiği, özgün olan bir şey olmalıdır. Ancak bu tanımlama da, insanın doğal yollarla ürettiği idrar gibi görünen şeylerin de görsel kültüre ait olma düşüncesinin yanlışlığıyla çürütülmüştür. Üretilen şeyde bir amaç ve işlevsel bir yön de aranmalıdır. Bu nedenle Barnard (2010: 34), şu tanımlamada karar kılmaktadır: “Görsel olan, insanlar tarafından üretilmiş, yorumlanmış ya da meydana getirilmiş, işlevsel, iletişimsel ve/veya estetik amacı olan her şeydir.”

Duyumsal aktivitelerden ortaya çıkan görsel algı mimari yapılardan trafik işaretlerine kadar gördüğümüz her şey ile ilgilidir. Görsel olguları algılamaya iten unsurların günümüzdeki çokluğu ve yoğunluğu sürekli algılamaya programlamaktadır. İçinde boğulduğumuz internet, televizyon, cep telefonları gibi medya araçlarının bize sunduğu görsel olgular artık medyayı bir kültür yansıtıcısı kılmaktadır.

Barnard’ın (2010: 34) yukarıda bahsettiği görsel olan şeyin kültürel ögeye dönüşümündeki süreç üretilen objenin sıradanlığı ya da özgünlüğü ile ilgilidir. Sanat

eserinin üretilme amacının faydacı olmakla eş tutulmadığını düşünürsek görsel kültür elemanlarının üretilme amacı fayda ile anılıp maddi kazanç güdülürse bu kültür içinde yer alan ürünler sanatsal değerden yoksun mudur? Görsel kültür ürününün medya aracılığıyla rutin şekilde insanların gözleri önüne sunulması, suretinin farklı alanlara monte edilmesi özgünlüğü yok edebilmektedir. Görsel kültür içinde yer alan şey, birden fazla kimseye anlamlı gelen herhangi bir şey olabilir. Popülerliğin tanımında yer alan bu benzerlikten dolayı görsel kültür de popüler kültür ile paralel bir durumdadır.

Tavin’e (2009; Aktaran: Mamur, 2012a: 277) göre, görsel kültür değişen teknolojilerin ürettiği ürünlerin bir sonucu olarak insanların deneyimlerini etkileyen bir durumdur. Mitchell (2002:169; Aktaran: Mamur, 2012a: 277), görsel kültürden bir görselin sosyal yapısının özelliklerini taşıdığını belirtmektedir. Tüm bu tanımlamalar her görünüşün bir insanın yaşama karşı davranışını etkidiğini ve onun fikirlerine ve gelecek yeni düşünce ve önerilerine katkıda bulunduğunu açıklamaktadır. Bu nedenle görsel kültürde görüşün kendisi tartışılmaz. Bunun yerine bireyler ve toplum için üretilen şey nedir, buna bakılır. İçinde yaşadığımız yüzyılda her yer kelime ve basılı materyallerin yerine görsel resimlerle çevrilmiştir. Sosyal etkileşimde görsel kültür basılı kültürün yerini almıştır (Parsa, 2008; Aktaran: Mamur, 2012a: 277). Sonuç olarak modern dünya kültüründe görsel üreticilik insanların estetik deneyimlerini etkilemektedir ve insanın kendi kültürel kimliğini tanımasında önemli bir rol oynamaktadır. Yani, kapsamlı olarak görsel resimlerin arttığı bugünde bu ürünler insanlar tarafından üretilmektedir ve bu ürünler insanların fikirlerini yapılandırmaktadır (Mamur, 2012a: 277).

Postmodern sürecin de etkisiyle güzel sanatlar ve popüler görsel kültürün karışımı yoluyla yeni fikirler üretilir ve sanatın yeni anlamları öğrenilir. Bu yeni görüş açısı ile insanlar kültürün ne anlama geldiği, estetik yargılama için sanatı sınıflandırma ve tanılama hakkında fikir geliştirirler. Bu nedenle sadece finansal bir yatırım olarak değil aynı zamanda yüksek kültürün ve başarının bir parçası olan sanatsal işlerini tanıtmak için sanat, kurumlar tarafından satın alınır. Bunlar insanların kurumlar hakkında düşüncelerini etkilemek için müze ve galeriler dışında

da sergilenirler. Bu sergilenmedeki endüstrinin insanları etkileme amacı artık sanatın amacı olmaktadır. Sonuç olarak algılama, sanatın yalnızca müzede yer aldığı zamanlardan daha farklı bir yola dönüşür (Freedman, 2003: 86).

Görsel kültür tanımlanmasında ise farklı yaklaşımlara rastlanmaktadır. Mirzoeff (1998:3), görsel kültürü görsel teknoloji ile ilgili olan müşterilerce satın alınan anlama, hoşlanma, bilgi edinme görsel olayları ile ilgilidir, şeklinde tanımlamaktadır. Görsel teknoloji ile ilgili olan yaklaşımda televizyon, sinema, müzik videoları, bilgisayar teknolojisi, alışveriş merkezleri, reklamlar, dergiler ve gazetelerin yarattığı imgeleri içine alan bir tanım yaparken; anlama, hoşlanma, bilgi edinme görsel olaylarıyla ilgili olan yaklaşımda ise, resimlere, çizimlere, heykellere, mimari yapılara, filmlere ve buna benzer şeylere işaret eder. Görsel kültür tüm bunların yarattığı imgelerle ilgilenir (Uysal, 2011:3). İmge oluşturma dış dünyadan alınan obje ile zihindeki kelimelerin birleştirilip ortaya bir görüntünün çıkarılmasıdır. Böylece bu görüntü bağdaştığı kelimenin temsili olur (Aykut, 2012: 56). İmgelerin kelimelerden daha güçlü anlatımı ve daha çok şeyi ifade edebilmesi yazılı araçlar olmadan insanlar arasında iletişimi kurma ve güçlendirme için idealdir. Bunun daha çok sanat ve edebiyatta yapılması gereklidir. İmajları tanıma, anlama ve yorumlamaya dayalı sistemin temelindeki imgeler daha çok verdiği mesajlarla hem kullanan hem de izleyen insanları kendisine bağlamaktadır. Günümüzde sıradan bir anlam gibi kullanılan görsel kültür semiotik durumların temsili anlamındadır. Semiotik teori görsel resimlerin metin olarak okunmasını sağlar. Resimler bazı teknik yöntemlerle metin gibi okunur. Hem resimler, semboller hem de metinler biçimlerin tasviridir. Fakat resimler ve metinler arasındaki benzer önemli ilişki şu genel yargıyı ortaya çıkarmaktadır: “Biz onların anlamlarını onların bizde yapılandırdığı iş olarak algılarız.” Semboller farklı anlamları içererek yeni ve etkili metinler oluşmasında etkilidir. Etkili anlamlandırma oluşturmak basit algılama yoluyla elde edilmez. Bunları yapmak için yüksek algı gerekir. Resimlerin, sembollerin yazılı metinden de güçlü olan etkisi, reklam ve televizyon programlarının yer aldığı görsel kültürde görülebilir (Freedman, 2003: 99). Duncum (2004:252), eğer televizyon programlarını izlerken sesini kapatırsak diyaloğun olayı anlamada ne kadar önemli olduğunu anlayacağımızı; eğer metni kesersek de

imajların güzel olmasına rağmen anlamlandırılmasının zor olabileceğini ifade etmiş ve sembollerin ve dilin anlamsal gücünü vurgulamaya çalışmıştır. Ancak burada her bir kültürel alandaki algı, görselin iletişimsel biçimini gerektirir.

Anlam ve geleneksel olarak estetik gibi kavramsallaşmakta olan şey arasında kitle iletişiminde metinler üzerinde resimlerin etkisinin artışı görülebilmektedir. Sanatsal medya üretimi daima belirli değerleri destekleyen sanatçılar tarafından kullanılır. Fakat görsel teknolojiler daha yasal olarak temsil edilen yöntemlerde kullanılır. Örneğin çok inandırıcı ve ikna edici resim formları olmasından dolayı ustaca çekilen fotoğraflar reklam filmlerinde tercih edilir. Çağdaş görselin etkisi, ekonomik konulardan sosyo-politik olaylara kadar geniş bir alanı kapsamaktadır. Televizyonda filmler, videolar pek çok durumu gözlerimizle kısa sürede tarayabileceğimiz görüntüler sunarlar. Konuşmanın az, hareketin çok olduğu aksiyon filmlerinde görüntüler yoluyla hikâyeyi iyi anlayabilmek mümkün olmaktadır. Çünkü biz, görsel bir davranışı anlamak ve düşünmek konusunda güçlüyüz. Heterojen toplumlarda kültürel yorumlar, bireyselliğin yanı sıra sosyal, ahlaki durumların, kültürel deneyimlerin farklılaşmasından dolayı farklılık göstermektedir. Reklamlar sadece ürün satmak için değil aynı zamanda belirli bir siyaseti satmak için de yapılır. II. Dünya Savaşı ile birlikte televizyon ve popüler filmler yoluyla toplumların kültürlerinden görsel kültüre bağlı değişimler yaşanmaktadır (Freedman, 2003: 99). Siyaset, ideolojik düşünce sistemi yansıtımı gibi alanlar görsel kültürün sosyolojik anlamda görselliğin sosyal teorisi üzerine kurgulanmasıdır. Bu yaklaşım görsel simgelere diğer duyulardan bağımsız bir yapaylık verildiğini gösterir.

Mirzoeff (1998:3), görsel kültürün günümüzde geldiği durumu açıklarken şu örnekleri vermektedir: 1997 yılında aynı cinsle evlilik Amerika konseyi tarafından yasadışı ilan edilmesine rağmen sitcom karakteri Ellen, eşcinsel olduğunu televizyonda açıkladığında bunu kırk iki milyon insan izlemiştir. Diğer taraftan sanal gerçeklik öğretim alanı olarak askeriye alanında uzun süredir tercih edilmektedir. Bununla birlikte Körfez Savaşı’nı pratiğe dökmek insan hayatını büyük zarara sokmuştur. Görüldüğü gibi görsel kültür hayatımızın bir parçası değil hayatımızın tamamıdır.

Postmodernizm etkisi ile gelişen küreselleşme görsel medya ve iletişiminde günlük yaşamı her toplumda standartlaştırma eğiliminde olan bir politika izlemektedir. Görsel kültür aslında postmodernizm özelliklerinin günlük hayata yansıması olarak düşünülebilir. Ancak görsel kültürün tarihi postmodernizme değil modernizme dayanmaktadır. Modernizm ile başlayan bu süreçte görsel imajları tanıma temelli olan görsel kültürde durağanlık yoktur. Bu hareketlilik modernitenin dışsal gerçekliği ile ilişkisine göre değişir. Alman filozof Heidegger’in dünyayı resim olarak görme fikri artık çağımızda değişen durumları analiz etmek için uygun değildir. Michel de Certau, görsel kültürün bir stratejiden çok yaşadığımız sosyal çevreyi kontrol ile ilgili olan bir taktik olduğunu vurgular (Aktaran: Mirzoeff, 1998:9). Görsel kültürün sahte bir dünyadan ibaret olduğunu iddia eden Mirzoeff (1998:9), günlük hayattaki gerçekliğin kültürel kitle medyasında düşüşünü görebileceğimizi ifade eder. Bununla ilgili televizyonda her gün yayınlanan dizileri örnek gösterir. Diziler, uluslararası görsel standartlara uygun olsa da gerçeklikle ilgisi yoktur. Bu sahte yaşamdaki kültürel imgeler görselliğin gücü kullanılarak gerçek yaşamdaki kültüre yön vermeye başlamakta, günlük düşünce ve kararlarımızı etkilemektedir.

Sanat eğitiminin kamusal açılımını sağlayan önemli bir faktör olarak dikkatleri çeken medya ve medya üretimleri, kitle kültürü eğilimleri açısından sanatsal isteği etkileyebilecek potansiyele sahiptir. Bu bağlamda, görsel okuryazarlık, medya okuryazarlığı, medya eğitimi, görsel kültür eğitimi ve yaşamın içinde sanat eğitimi gibi pedagojik sahaların birbirleriyle etkileşimi çağdaş sanat eğitimin yeni doğrultularını oluşturur (Tavin, K. M. & Housman, J. 2004: 211, Aktaran: Aykut, 2013:709). Çoğunlukla eğitimciler çağdaş sanat yapıtlarını sorgularken öğrenciyi harekete geçirmek için son on yıldır müzede, galeride hatta görüntünün yeniden üretiminde kullanılan diğer kamusal alanlar ve sanatın yaygın sunulduğu ortamlarda nesne temelli öğrenme (object-based learning) stratejilerine başvurmaktadır. Güncel sanat eğitimi disiplinler arası, öğrenciyi merkeze alan; proje veya web-tabanlı uzaktan eğitim modelleriyle yapılandırılmaktadır. Bu yaklaşımlar öğrencinin gözlem yeteneklerine odaklanmaya yarayan sosyal veya uluslararası konular, temalar ya da

fikirler ile görsel kanıtları temel alan yorumların gelişmesine olanak tanıyan basit bir stratejiye dayanmaktadır (Aykut, 2013:710).

Sanat eğitimcileri özellikle kültürel alanların doğal görseli üzerine yoğunlaşmaktadır. Bu anlamda görselin yoğun olduğu sanatta ve eğitimde insanları küçük yaşta etkileyen görsel kültür ögelerinin seçici olması önemlidir. Gökay (2004:40), görsel tasarımların öğrenciler tarafından değerlendirilebilmesi için kültürün olabildiğince okul ortamı içine çekilip öğrencileri bilinçlendirmek gerektiğini ifade etmektedir. Görsel kültürün eğitim açısından önemi çağdaş demokraside uygun şekilde öğretim yapılıp yapılamayacağı ile ilgilidir. Görsel kültürün bilgisayar, medya gibi iletişim araçları ile sosyal ilişkileri artıran yönü eğitim açısından özgürleştirici ve bütünleştirici yol izlemektedir. Kişisel özgürlük artık sadece konuşmak değil, bilgiyi kullanma ile mümkündür. Görsel kültür, imajlar ve objelerle çevredeki yeni imajların öğretilmesi, yeni bilginin tanımlanması için olanaktır. Sanatsal algının artırılması görsel medyadaki seçiciliği ve gerekli bilgiyi kullanma açısından önemlidir.