• Sonuç bulunamadı

3. BULGULAR VE YORUM

3.1. Diyarbakır Halk Oyunlarına Etki Eden Faktörler

3.1.3. İklimsel ve Coğrafi Faktörler

İnsanların yaşamları boyunca yaşadıkları bölgenin veya yerin doğa koşullarına uymak zorunda kalmıştır. İklimsel ve coğrafik faktörlerin halk oyunlarına ve halkın giysilerine etki ettiği görülmektedir.

Bölgede hayatın sürdürüldüğü mekânın kırsal alanlar veya sahil ve aynı zamanda iklim koşullarının bulunan mekânın ekvator paraleline ya da kutup paraleline yakın olması ile birlikte yaz ve kış mevsim değişikliklerinin olmasından kaynaklı halk oyunları sergilenmiştir. Bu bölgelerde yaşayan insanların duygu ve davranışlarını etkilediği gibi müzik eşliğinde icra ettikleri halayları da etkilediği görülmektedir.

Mehmet Tekin’e göre;

“Halayların yapısal özelliklerine bakıldığında yaşanılan bölgenin coğrafik ve iklimsel faktörlerinin icra edilen halaylar üzerinde etkisi olduğu görülmektedir. Mesela Torosların devamı olan Bitlis, Bingöl ve Kulp bölgesi gibi dağlık bölgelerde titrek oyunlar

63

daha fazla görülürdü. Çünkü bölgenin coğrafi ve iklimsel özellikleri hem oyunlara hem giysilere hem de üretimle ilgili çalışmalara etki ediyordu. Örneğin; dağlık bölgede hayvancılıkla uğraşılırken ovalık bölgede daha çok tarımcılık uğraşılıyordu. Bir diğer husus ise uğraşılan aynı üretimin bölgeden bölgeye de çeşitlilik göstermekteydi. Ovalık bölgede yetiştirilen tahıl ürünleri dağlık bölgede yetiştirilmezdi. Ovalık bölgede yapılan hayvancılık ile dağlık bölgede yapılan hayvancılık da birbirinden farklıydı. Çünkü gerek iklimsel faktörler gerekse de coğrafik etkenler uğraşılan alanlara da etkisi oldukça fazlaydı.

Bu faktörlerin halaylar üzerindeki etkisi de şöyledir.”

“Mesela Delilo dediğimiz oyun kırsal bölgenin oyunudur. Cida (Halay, Govend) oyunu daha dağlık bölgeye ait olduğu görülmektedir. Çünkü yerinde çakılı icra edilen bir oyun türüdür. Harrani halayı ise biraz daha ovalık bölgeye yani daha sıcak bir bölgeye kaçmaktadır. Daha yavaş icra edildiği görülmektedir. Dikkat ederseniz Urfa ve Siverek’te bu oyunun başka varyantlarının da olduğu görülmektedir. Ama hangi oyunun hangi oyundan etkilendiğini kesin olarak bilemiyorum. Fakat karakter olarak birbirine çok yakın oldukları görülmektedir. Ama halay gibi bir oyun bellidir hayvancılığın yapıldığı bölgelerde daha çok tercih edilen bir oyun olduğu görülmektedir. Delilo ise daha çok ovalık bölgelerde tercih edilen bir oyun türüdür. Taklit oyunları ise o bölgede var olan şeylerle ilgili yapılırdı. Örneğin; hayvancılığın olduğu bölgede Kurt-Kuzu (Guru-Pez) taklidi yapılırdı. Ama bir ovalık alanda Guru-Pez taklidini ben görmedim. Mesela bir Şur’u-Mertal oyunu ormanlık bölgede yapılırdı. Çepik oyunu ise daha çok odunun tahtanın olmadığı bir yerde icra edilirdi. Çepik biraz daha ovada Şur’u-Mertal ise daha çok dağlık alanda türediğini düşünmekteyim.”

“Ormanlık bölgelerde çocuklar “Dak” denilen dans türevi olmayan bir oyunu da oynarlardı. Bu oyun şöyle oynanırdı. Bir ağaç getirip çamurlu bir yere bırakırdı. Birini de yanına alırdı. O ağacı yerinden kaydırdın mı o ağaç senin olurdu. Başka bir oyun ise küçükbaş (tavuk vb.) hayvanlardan elde edilen bir çeşit kemik ile oynanan bir iddia oyunuydu. Bu oyuna “Kap” denilirdi. Yukarıda anlattığım oyun türlerini tamamen coğrafi olarak, mevsimsel olarak; mizansen, seyirlik ve dini motifli oyunlar olarak ele alabiliriz.”

Abdurrezak İnal’a göre;

“Ekilen tarlanın yağmura ihtiyacı var. O yıl yağmur yağmazsa hasat zarar göreceğinden insanlar Yüce Mevla’dan yağmurun yağması için topluca yağmur duasına

çıkarlardı. Yaşanılan alanın yaşam koşulları kişinin üzerinde yani karakteri üzerinde etkisi olurdu. Dolayısıyla oyun bir nevi kişinin kendinde olan marifetin dışa vurumuydu. Haliyle yaşam koşullarında elde edilen karakter oyunların icrasında kişinin kendi oyun tarzı ile ortaya çıkıyordu.”

Mehmet Demir’e göre;

“Diyarbakır’ın şehir merkezinde çok oyun yoktu. Belli başlı birkaç oyun vardı.

Genellikle oyun zenginliği aşiretlerin obalarında mevcut idi. Diyarbakır’da aşiretlerin en çok yaygınlık gösterdiği yer ise Karaca dağ bölgesindeydi. Genelde hayvanları fazla olan aşiretler bu bölgeye göç eder gelirlerdi. Bu bölgenin gerek iklimi verimli toprak su gibi nedenlerinden dolayı iyi bir yerleşim yeri olduğunda tercih edilirdi. Göçebeler mevsim mevsim dolaşırlardı. İlkbaharda Karaca dağa çıkarlardı. Kış zamanına kadar ondan sonra da köy yerlerine yerleşirlerdi. Kimse yazın öyle köyde kalmazdı. Yaylaya çıkarlardı. Doğa, su, yeşillik gibi şeylerden de faydalanmak için obalarını kurarlardı. Ve eğlence, askere uğurlama, sünnet, cirit atma, at koşusu, mevlit, düğün gibi birçok etkinlikler yapılırdı.

Hemen hemen her gün mutlaka bir etkinli olurdu. Delilo, Keşeo, Halay, Tek ayak Çift ayak ve Çepik bunlar genelde merkezde oynanırdı.”

“Kış aylarında insanların mevsimden dolayı pek de uğraşacakları veya zaman harcayacakları alanlar olmadığı için; köy odalarında oturur, sabaha kadar tiyatral oyunlar yani seyirlik oyunları oynarlardı. Sabah ezanına kadar da devam edebiliyordu. Bu oyunlar Değirmen oyunu, Kurt-Kuzu, Köse, Gelin karşılama, Kız kaçırma gibi oyunlardı. Başka bir oyun ise birinin gözünü bağlarlardı. Gözü bağlı olana vururlardı. Gözü bağlı olan kimin vurduğunu bilmez ve vuranı bulmaya çalışırdı.”

3.1.4. Kültürel ve Etniksel Faktörler

Kültürel farklılığın oluşmasında en önemli iki temel faktörün dinsel ve etniksel yapı olduğu görülmektedir. Bu yapıların yanı sıra eğitim seviyesi ve uğraşılan meslekler gibi olguların da oyun üzerinde etkisinin olduğu görülmektedir.

Bu olgulardan en kapsayıcı olanı Dinsel boyutudur. Dinsel olgunun getirmiş olduğu

65

manevi yaptırımlardan kaynaklı çeşitli davranışlara da yansıdığı görülmektedir. Örneğin;

bir toplumda görgü kurallarına bağlı olarak erkek ve bayanların ayrı oyunlar sergilemesi o toplumun kendine ait olan inancından kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz. Bayramlarda törenlerde ve merasimlerde farklı gurup şeklinde oyunların sergilenmesine yol açmıştır.

Zamanla bunlarda değişimler de baş göstermiştir.

Bölgenin sınır bölgesi olması ve sonradan gelen toplumların farklı etnik yapıda olması farklı oyunların oluşmasına yol açmıştır. Bölgede yaşayan halkın etnik yapısı yaşadığı savaşlar gelenek ve göreneklerine bağlı olarak oyunların sergilenmesinde büyük rol oynamıştır. Yani etnik yapının çeşitlik göstermesi toplum yaşam biçiminde de farklılıklara neden olmuştur.

Abdurrezak İnal’a göre;

“Diyarbakır ili kültürel çeşitliliği oldukça fazla olan bir yerleşim alanıdır. Gelmiş geçmiş birçok topluluğun yaşam tarzlarını içinde barındıran bu şehir adeta bir kültür mozaiği abidesi unvanına sahiptir. Kimler yaşamamış ki! Birçok inanca mensup insanlar, farklı etnik yapıya sahip olan insanlar asırlarca bu şehirde yaşamışlar. Diyarbakır’ın etrafını adeta kuşatan bu surlar oldukça manidardır. Çünkü Diyarbakır’ın kültürel dokusunu korumaya dönüktür. Bu şehirde korunması gereken değerler vardır. Bu değerlerin oluşması da farklı inançların ve farklı etnik yapıların bir arada oluşundandır. Bu değerleri koruma adına bazı topluluklar savaşmadan şehri anahtar teslimi olarak birbirlerinden almışlar.”

“Gerek inanç gerek de kültürel yapının halk oyunları üzerinde büyük etkisi vardır.

Çünkü halk oyunları gökten zembille inen bir olgu değildir. Yaşam içerisinde adeta kültürel yapıları bir tekne içerisinde toplayıp suyu üzerine dökerek hamur haline getirip daha sonra da fırına verip ekmek haline getirip yenmesi gibidir.”

Mehmet Tekin’e göre;

“Diyarbakır halayları Halay Bölge’sinin içerisinde olan bir oyun türüdür. Türkiye bazında türleri etniksel olarak ele alırsak; mesela Bar Ermenilerin, Halay Kürtlerin, Barak ise Arapların genelde sergiledikleri çeşitli oyun türleri olduğunu söyleyebilirim. Bir de Harrani denen bir oyun türü vardır. Bu oyun Viran şehrin Harran bölgesinde icra edilen bir

oyun türüdür. Daha çok Arap kültürünün yoğun olduğu bölgeden etkilendiği görülüyor.

Bundan dolayı da oyunun ismi bu bölgeyle bağlantılı olarak nitelendirilmiştir. Bazı araştırmacı kişiler de bu oyunun Harran bölgesinden buraya göç eden Harranlılardan intikal ettiği rivayet ediliyor.”

“Etniksel bazda konuyu ele alırsak bu bölge bir Kürt coğrafyasıdır. Bu bölgede değişik etnik yapıya sahip olan mozaiklerin bir arada birbirine yakın ve komşu olarak yaşamaları her anlamda olduğu gibi halaylarda da oyun çeşitliliklerine neden olmuştur.

Mesela Karaca dağ bölgesinin aşağı kısmı Arap kültürünün etkisinde kalmıştır. Ve dikkat ederseniz oyun şekillerinde de bunu görmek mümkündür. Mesela Şevko, Dızo veya Xeftano oyunlarında tamamen Kürt etnitesinden farklı bir oyun motifinin olduğu görülmektedir. Bu oyunlarda genellikle barak havasını hissedersiniz. O da Arap kültürünün bir yansımasıdır. Bugün Xaftano, Şuşane, Harrani ve şefko gibi oyunlar genellikle Karaca dağ bölgesinde yaygın olarak icra edildiği görülmektedir. Oradaki insanlarda Arap kültürünün etkisinde kaldıkları için halaylarına da yansımıştır.”

3.1.5. Uğraşılan Meslekler

Uğraşılan bir takım mesleklerin halk oyunları üzerinde etkisi olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Örneğin; tarım ile uğraşan birinin bol ve bereketli geçen bir yılın ardından sevinç ve mutluluğun bazı hareketlerle dışa yansıtması gibi. Bu tarz hareketlerle kişinin ruh halinin dışa vurumu ile gerek kendi duygusunu tatmin etmek gerekse de karşıdaki insanlara o duygu halini aktarabilme çabasıdır. Zamanla da bu tarz davranışların sahneye uyarlandığı müzik eşliğinde sergilendiği oyunların yapısal özellikleri incelendiğinde bariz bir şekilde görülmektedir. Buna benzer birçok mesleklerin halay icralarında sergilendiği görülmektedir.

Bir diğer husus ise insanların uğraştıkları mesleklerin kişinin davranış biçimlerine sirayet ettiği gibi icra ettikleri halaylara da yansıdığı görülmektedir. Örneğin; bir terzinin icra ettiği halayda onun terzilik vasfının olduğu yapmış olduğu bir takım tavırsal hareketlerle izleyenler tarafından tespit edilebilmesi gibi.

67 Abdurrezak İnal’a göre;

“Öncelikle kent merkezi olan Sur içi daha sonra ise kente bağlı olan ilçe, köy ve mezraları doğru konuyu ele alırsak. Şehir merkezinde oyunlara hâkim olan Diyarbakır Sur içi ilçesinde düğün ve bayram meydanlarında halk oyunlarına konu olunan herhangi bir meslek olgusuna çok rastlanmamaktadır. Genellikle halkı el sanatları ve esnaflık ile uğraşırlardı. Kırsala baktığımızda ise insanlar, hayvan ve tarımla uğraştıklarından dolayı gündelik yaşam içerisinde etkilendikleri gün içerisindeki bazı yaşanmışlıkların sahneye uyarlandığını ve halk oyunlarına dönüştürüldüğü görülmektedir. Bunların bazıları ise hiçbir enstrüman çalınmadan da oynanılıyordu. Örneğin; kamçı oyunu, yüzüz oyunu gibi oda oyunları.”