• Sonuç bulunamadı

3. BULGULAR VE YORUM

3.5. Diyarbakır’da İcra Edilen Halk Oyunlarının Yapısal Özellikleri ve Tasviri

3.5.4. Harrani (Esmerim)

Kimi yerlerde türkü söyleyerek de oynanan bir oyun olduğu söylenilir. Bölge oyunları içinde değişik bir konuma sahip olan bir oyundur. Harrani oyununun bir başka ismi ise Esmerimdir.

Abdurrezak İnal’a göre;

Harrani oyunu yani Harranki, metronomu yavaş olan Diyarbakır halaylarından bir oyun türüdür. Harrani oyunu, genellikle Keşeo oyunundan sonra oynanılan bir oyundur.

Oyunun yapısı incelendiğinde Şanlı Urfa’nın Harran bölgesi diye tabir edilen ve Diyarbakır’ın Karaca Dağ bölgesine de oldukça yakın olan bu bölgede oynanılan Grani dedikleri oyun ile aynı baba ve anneden olan çocuklar gibidir. Sadece bazı küçük farklılıklar vardır.

Harrani oyunu, yörede oynanılan diğer halay oyunları gibi tarihi derinliği olan bir oyun türüdür. Bu oyunda icra edilen enstrümanların yapısı incelendiğinde tarihi derinliğinin oldukça geniş olduğu görülmektedir. Çünkü bu oyunda icra edilen arbane ve kaval enstrümanların tarihi geçmişi uzun yıllara dayanmaktadır. Bu kapsamda oyunu ele aldığımızda da oyunun tarihi bir derinliğinin olduğu görülmektedir. Diyarbakır halaylarının icrasında en çok tercih edilen oyunları şu şekilde sıralayabiliriz.

Birinci derecede, en yaygın oynanılanlar; Delilo (Grani, delile) ve Govend (Halay)

97

oyunlarıydı. İkinci derecede, oynanılanlar; Keşeo ve Çepik oyunlarıydı. Üçüncü derecede oynanılan oyun türü Harrani oyunuydu. Dört ve beşinci derecelerde oynanılan oyunlar ise Du Ling (Çift Ayak), Çaçan, Sekme (Tek Ayak, Şuşane ) gibi oyunlardı. Ama en çok ve en bilindik genelde yaygın olarak icra edilen Diyarbakır halayları Delilo ve Halay oyunlarıdır.

Harrani oyunun metronomu (Hız) yavaş olduğu gibi oyunun yapısı da aksaktır. Bu oyunun icrasında da aynı Govend oyunu gibi omuz omuza yanaşık bir düzen içerisinde eller arkada ve iki kişinin arasında duracak bir şekilde tutulur. Davulun gümüyle (güçlüsü) ayak ve diz hareketlerinin duyulan ritim sesine vermiş oldukları cevaplar vardır. Davulun tokmağı, seri bir düzen ve eşit zaman ölçüsü içerisinde olmadan bu oyunun ritim icrasını gerçekleştirir. Bu oyunun da ayak motifleri vardır aynı govend oyununda olduğu gibi.

Metronomu yavaş olması hasebiyle bu oyunun karakteristik yapısı içerisinde olan ayak motifleri, kişilerce maharetlerini icra etmelerine oldukça olanak tanır. Bir yandan oyunu sıradan oynamak var. Diğer yandan ise oyunu maharetli oynamak vardır. Oyunların icrasında maharetli olup oyunu kendine yakıştırma çok önemlidir. Hele hele! Keşeo ve Harrani oyunlarında oldukça maharetli olmak gerekir. Çünkü metronom oldukça yavaş olduğundan çok maharetli olman gerek ki karşıdan seni izleyenler sıkılmayıp keyif alsınlar.

Metronomu (Hız) yavaş olan ritim ve ezgilere çok güzel vücutsal hareketlerle karşılık verilir.

Harrani oyunu da diğer Diyarbakır halaylarında olduğu gibi oyun sağ ayak ile başlar. Oyunun yapısında dizde hafif bir kırma var. Bu kırmadan da iki adet yapılır. Şimdi ki gençlere bakıyorsun herif öyle bir diz kırması yapıyor ki! Neredeyse kalçası yere değecek. Aşağıya kadar inme olmadığı gibi oyun akışı içerisinde aniden durma da yoktur.

Öyle birden kazık gibi… Olur mu öyle bir şey! Oynuyor musun oynamıyor musun? Dizin öyle aşırı bir şekilde kırılması veya oyun akışı içerisinde birden durma oyunun gelenekselliğinde olmayan bir tarzdır. Keşeo halayının ritim metronomu (Hız) oldukça yavaş olmasına rağmen herif oynarken asla durmuyor. Bakıyorsun atılan her bir ritme vücudunun çeşitli yerleriyle (Omuz, diz gibi.) cevap veriyor. Bu bir beceri işidir. Kişinin mahareti yoksa tabi ki hareketler de eksik kalır. Tatsız tuzsuz bir şey ortaya çıkar.

İzleyenlere de keyif vermez. Usta bir oyuncu oyunu icra ederken onu özümsemesi, kendine yakıştırması; oyunun ruhundan, ritminden, ezgisinden anlaması gerekir. Çeşitli yer ve ortamlarda halk oyunlarını icra eden gruplara bakıyorsun, hiç birinde öyle zengin ayak motifleri ile oyunun icra edildiği görülmemektedir. Diyarbakır’ın nasıl ki zengin bir

mutfak kültürü var ise icra ettikleri halaylarında da o derece zengin ve göze hitap eden adım motifleri vardı. Ayak motifleri icra edilirken ayak bileklerinden ayağı kullanma, o şık zarafetli görüntüyü verme olayını hiç göremezsin. Ustaca ayakları öyle güzel kullanmak yoktur. Diyarbakır halaylarında ayak motiflerinin en çok kullanıldığı Govend oyunun da bile pek ayak motiflerinin çeşitlilik göstermediği görülmektedir. Adam hangi şalvarın üzerine hangi yeleği giyeceğini yakışacağını biliyorsa hangi hareketin kendine nasıl yakışacağını da bilir. Ama şuan Diyarbakır halaylarına baktığında oyun hareketleri çok yavan geliyor. Harrani halayı, Govend halayında nasıl ki adım motifini yapıp öne adım alıyorsun ya! Bu oyunda da öne adım alma motifi aynısı gibidir. Fakat burada farklı olan bir hareket var. O da adım atılırken sekme yapılır. Ustalık hamlesi yani maharet olmazsa zaten hareketi yapamazsın. Her ressam her resmi çizebilir mi? Aynı zamanda ezgi ve ritme hâkimiyet kendine yakıştırarak oynanması lazım. Yöre halaylarında ayak motifleri oldukça çeşitlilik göstermektedir. Hatta kişinin kendine ait bazı ayak motiflerinin de olduğu görülmektedir. Oyunun ritmik usulü içerisinden ritimden çıkmadan ayak motifleri icrası olabildiği gibi kişiden kişiye de çeşitlilik gösterebilir. Bu tamamen kişinin ustalığıyla alakalıdır. Ayak vuruşlarının tümünde yörede eğilme her zaman vardır. Ayak motiflerine geçildiğinde vücudun şekli eğik olur. Başladığın yere tekrar gitmen için de ayak motiflerine geçmeden ki ilk oynadığın hale dönülür (Yani diki dediğimiz şekil.) ve geriye adım alma hareket cümlesine geçilir.

Mehmet Tekin’e göre;

Harrani oyunu bahsettiğim gibi üç ana oyundan bir tanesidir. Urfa yöresinde üçayak dedikleri bir oyunun bir varyantıdır. Büyük bir ihtimalle uzun zamanlar önceden beri bir kültürel etkileşimden etkilenilen veya bölgesel olarak ticari veya göç gibi nedenlerden kaynaklı kültürel etkileşimden türeyen olduğu bir oyun olduğunu düşünüyorum. Halk arasında bu oyuna Harrani denilirdi. Doğaçlama ezgilerle oynanılan bir oyundur. Yöreye ait bazı türküler de bu oyuna uyarlanarak çalınıp oynanıldığı görülmüştür. Örneğin, çok bilinen bir türkü olan ‘esmerim biçim biçim’ türküsü de çalınırdı. Yani ismine bakıldığında da Urfa’nın Harran bölgesi olan bir yerleşim biriminden ismini aldığı görülmektedir. Ve benim analizime göre bu oyun, Harranki yani oraya bir atıfta bulunulduğunu ve o bölgeden etkilendiğini düşünüyorum. Zaten dikkat edilirse genelde bu bölgeye uzak olan diğer

99

yerleşim yerlerinde (İlçe, köy, kasaba, mezra gibi.) bu oyun icra edilmezdi. Şimdi bakıyorum oyunun icrasında da ekipler diz kırma hareketi yapılıyor bu oyunun özünde böyle bir şey yoktur. Aslında Harrani oyununda belden öne doğru hafif, kibarca bir eğilme olayı vardır. Bu oyun genellikle merkezde icra edilirdi. İlçe olarak da Eğil ilçesinde görülürdü. Öyle kuzey ilçelerimizde yani Hani, Lice gibi ilçelerde pek görülmezdi. Ama şuan bakınca bir oyunu sosyal medyadan insanlar görüp etkilenip farklı bölgelerde de oyunun icra ettiklerini görüyorsun. Harrani oyunun bir başka özeliği ise kadınların bu oyunu icra etmedikleriydi. Kadınların olduğu yerde Harrani oyunu çalınmazdı.

Müzisyenler çalmazlardı. Adaptan kaynaklı bu oyunu müzisyenler çalmaya cüret edemezlerdi. Çünkü bu oyun kadın vücut anatomisine uygun olmadığı ve bölgenin inanç kavramından dolayı edep ve adaba uygun olmadığı için kadınların bu oyunu icra etmeleri hoş karşılanmazdı. Harrani oyununda bazen görüyorum düz yürümeler falan yapılıyor kesinlikle karakteristik yapısında öyle bir şey yoktur. Öne adım atma hareketinde mutlaka oyunun geleneksel yapısına uygun olarak vücut öne doğru hafif eğilir, ayaklar ise Cida (Halay, Goven) oyununda olduğu gibi ayakta topuğun yere teması ile çeşitli motifler yapılır. Ve akabinde öne adım atılır. Belli bir mesafe adım attın dilersen durduğun yerde ayak motifi hareketini devam ettirirsin. İstersen ayak motiflerini yapmadan, oyuna ilk başlandığı gibi yani diki diye tabir edilen, oyunun düz olan kısmı; ayak motifleri olmayan şekli ile de oyun icra edilebilir. Tamamen oyunculara kalmış bir durumdur. Geriye adım atma hareket cümlesinde de yine iki türlü adım atılırdı. Yani tıpkı öne adım atma hareketi gibi, ya ayak motifleri yapılarak adım atılırdı. Ya da diki denilen ayak motifsiz şekli ile düz bir şekilde geriye adım atılırdı. Oyunun ezgisi genelde doğaçlamadır. Günümüzde de görüldüğü gibi türkülü olan bir ezgi de çalınırdı. Oyunu icra edenler de bu türkünün sözlerini söyleyerek de icra ettikleri görülmüştür. Türkünün ismi ise esmerim biçim biçim türküsüdür. Bu türkünün bir de Kürtçe versiyonu vardı.

Tabi ki yukarıda bahsettiklerim beni bağlayan bir durumdur. Yaşım itibari ile benim okuduklarım gördüklerim bu yönde idi. Ben mutlak bu böyledir demiyorum. Zaten kültürlerde olduğu gibi oyunlarda da pek mutlakıyet kavramı aranmaz.

Mehmet Demir’e göre;

Bu oyunun müzik icrasında zurnanın tüm perdeleri kullanılıyordu. Her bir perde

yani notaya göre bir ezgi var. Dolayısıyla icrada oyuncunun karakteristik yapısına uygun olanı bulup bir dikiş tutturup oradan devam edersin. Birçok doğaçlama ezgisi olduğu gibi birde sözlü olarak da icra edilen bir tür oyundu. Bu oyunun bir de esmerim denilen bir türküsü vardı. Genelde en başta yani ilk girişte çalınırdı. Sonrasında ise birçok çağrışım uyandıran o doğaçlama ezgileri çaldıkça aklına geldikçe çalıyorsun ve oyunun usul ve makam içerisinde çıkmadan. Ozan olan birinde eser bitmez. Tabiatta ki doğal olan seslerden bile ezgiler üretir. Ya da kendi dünyasında duygu halinde ezgiler üretir. Oyunun ritmik değeri 6/4’lüktür. Metronomu ise çok yavaştır.