• Sonuç bulunamadı

3. BULGULAR VE YORUM

3.10. Diyarbakır Halk Oyunları İcrasında Kullanılan Enstrümanlar

Halk oyunlarında kullanılan enstrümanlar yapı ve biçimlerine göre farklı guruplara ayrılmıştır. Bu bölgede halk arasında en çok kullanılan davul, zurna, arbane, dilli kaval vb.

enstrümanlar vardır.

Kamışlı nefesli sazların en yaygın olanı zurna ailesidir. Küçüklerine Cura zurna ve Zil zurna, orta büyüklükte olanlarına Orta kaba zurna ve en büyüklerine Kaba zurna denir.

Zurnalar birbirinden farklı üç parçadan oluşurlar. Büyük parçası lüle, kamıştan yapılan küçük parçası sipsi vey zıpçık adıyla bilinir. Kamışla büyük parça arasında kalan parçaya da dil denir. Dilin büyük bir kısmı lülenin içine girer. Lüle kısmında yedi, arka tarafta ise bir delik vardır. Kamış bölümüne daire şeklinde bir parça geçirilir. Buna ağızlık denir.

Zurna çalmaya güçlü nefes gereklidir. Zurnada iki oktavlık ses çıkartmak büyük bir başarıdır.

Vurmalı sazlarda zurnanın da arkadaşı sayılan davul gelir. Daima açık alanlarda düğün, kına, nişan ve karşılamalarda kullanılır. Yapıları geniş bir kasnağın iki yanına deri gerilmek suretiyle yapılan bu saz tokmak ve çubukla çalınır. Genellikle ayakta çalındığı için iki tarafından tutturulan kayışlarla çalanın omzuna asılır.

Vurmalı sazlarda davuldan sonra gelen en önemlisi teflerdir. Tefler daire biçiminde bir kasnağa deri geçirilerek yapılırlar. Bazılarına zil takılarak kullanılmaktadır. Vurmalı sazlardan bir başkası darbuka(dümbelek) yaygın olarak kullanılmaktadır.

Abdurrezak İnal’a göre;

Geçmişten günümüze kadar nasıl ki giysi ve ezgilerde değişim olmuş ise oyunlarda da birtakım değişiklikler olmuştur. Bu durumu enstrümanlarda da görmek mümkündür.

Vurmalı ve nefesli çalgıların tarihi derinliklerine bakıldığında kavalın zurnadan önce kullanıldığı kuvvetle muhtemeldir. Çünkü zurnanın, kaval enstrümanında olmayan farklı bir aparatı (kamış) daha vardır. Yani bu ne demek oluyor? Bu enstrümanın bir aşama geçirmiş olduğu ve böylelikle bu aşamaya gelmiş olduğu ihtimalini bize veriyor. Yani bir enstrüman aletinin birden fazla parçadan oluşması diğer yandan hiçbir parçadan oluşmayan tamamen kendi ana parçasından oluşan enstrümana göre daha yakın bir tarihte kullanıldığının göstergesidir.

Vurmalı çalgılara bakıldığında ise davul, def ve arbane gibi enstrümanların yöre halaylarının icrasında kullanıldıkları görülmüştür. Geçmişten günümüze kadar tarihi derinliklerine bakıldığında ise en eski olan davuldur. Daha sonraları def ondan sonra da arbanenin (Erbane) geldiği görülmektedir. Ellerle çalınan defin bir zaman sonra ellerin tokmak ve çubuğa dönüştüğü, tek deri ve tek çember olarak kullanılan defin ise çift deri ve kasnağa dönüştüğü gözden kaçmaması gereken önemli bir ayrıntıdır. Yani aletler işlem gördükçe daha yakın zamana ait olduğu ve ilkel zamandan çıkıp daha modern zamana geçildiğinin göstergesidir. Arbanenin (Erbane) kasnağına takılı olan 99 halkanın Esma-ül Hüsna’yı belirten sembolik bir olgudur. Genellikle Tekke ve Zaviyelerde bu enstrüman kullanılırdı. Bu enstrümanın Diyarbakır halaylarının icrasında da kullanıldığı görülmüştür.

Kişi kendi dini inancına göre düğünlerini, kutlamalarını veya zikirlerini yaparken inancına uygun olan enstrümanı da tercih ederdi. Tarih boyunca bir akım içerisinde günümüze kadar

139

ve genellikle de Diyarbakır şehir merkezinde kullanılan diğer enstrümanlar ise darbuka, çarpara, zilli def, cümbüş, kanun gibi çalgılardı. Bir de Rübap denilen bir enstrüman vardı.

Bu enstrüman keman ailesindendir. Ve Diyarbakır’ın bazı bölgelerinde kullanılan bir enstrümandır.

Mehmet Tekin’e göre;

Enstrümanları tarihsel bir perspektiften ele almak önemli bir durumdur. Bizim yetiştiğimiz kadarıyla biz neleri gördük. Mesela arbane ile düğün yapanları gördüm. Hiçbir enstrüman kullanılmadan da sadece türkü söylenerek oynanılan düğünleri de gördüm. Bir veya birden fazla kişi söyler, diğerleri ise ardından koro şeklinde devam ederlerdi. Sadece arbane ile türkü söyleyerek oynadıklarını veya dilli kaval, uzun kaval (dilsiz) gibi enstrümanların arbane ile beraber çalınıp icra edilen düğünleri de gördüm. Davul, zurna ile çalınanı da düdük (mey) ve davulun birlikte çalınıp oynan oyun icralarını da gördüm.

Özellikle Eğil’de halada görülmektedir. Zurnanın haram olduğuna inandıkları için bu bölgede geleneksel bir hal almıştır. Bundan 40 50 yıl önce de düğünlerde görülürdü. Hala da devam etmektedir. Şehir merkezlerinde cümbüş, darbuka, zilli def, günümüzde ise elektro bağlama gibi enstrümanlar da çalınmıştır.

Mehmet Demir’e göre;

Zurna, davul, dilli kaval, çoban kavalı, arbane; bağlama, cümbüş, ud, keman gibi (Bağlama, cümbüş, ud, keman enstrümanları hamam ve meyhanelerde çalınırdı.) enstrümanlar kullanılırdı. Tambur daha sonraları çalınmaya başlandı. Özellikle de Diyarbakır’a yakın olan yerlerde... Rübap ise Kızıl Tepe, Viran Şehir, Batman ve Mardin gibi yerlerde çalınıyordu. Mardin ve Batman’da davul yoktu. Genelde rübap çalardı.

3.10.1. Diyarbakır Halk Oyunlarında Kullanılan Ezgi ve Ritimler

Oyun ve müzik yani ezgi ve ritim birbirini bütünleyici özelliğine sahip iki öğedir.

Özellikle oyun ezgisiz ve ritimsiz olmaz. Ezgi ve ritim oyunları anlayıp anlamlandırmayı sağlayıcı bir bütünlük sağlamaktadır. Oyunun biçimsel öğelerinin irdelenip tanımlanabilmesi, ezgi analizinin yapılmasını zorunlu hale gelirdi. Halk oyunlarının içerisinde bütünlüğü ve yapısal özellikleri, bölgenin müziksel özelliklerini anlamada faydalı olacaktır. Halk oyunlarında sözlü veya sözsüz biçimler olmaktadır. Daha çok sözsüz olanlar oyun havalarını kapsardı. Sözlü olanlar ise uzun hava, ağıt, ninni, kına, nişan, düğün ve merasim gibi kapsadığı konular ise; sevgi, ölüm, savaş, ayrılık, kan davası ve sevinç gibi konuları içermektedir. Bölge halkının kendi yapısına göre seslendirme ve dilde söylemlerle icra edilirdi. Bunlar davul zurna müzik aletleri eşliğinde etkin bir ritim tutmaktadır.

Mehmet Demir’e göre;

Sabah seher vaktinde davulun sesini nereye kadar duyurabildiysen o kadar insanın haberdar edip nerede bir düğün olduğunu açığa çıkarırdın. İşte bu vakitte de çalınan bazı ezgiler vardı. Bunlar gelin havası, Cezayir gibi ezgilerdi.