• Sonuç bulunamadı

3. BULGULAR VE YORUM

3.5. Diyarbakır’da İcra Edilen Halk Oyunlarının Yapısal Özellikleri ve Tasviri

3.5.2. Delilo (Grani, Delile)

Bu oyun şehirde yaşayan bütün medeniyetlerin özelliklerini kendine has bir şekilde aksettirmiştir. Bu oyunda sevgi, değer, müsamaha, heyecan ve birlik beraberliği görebilmekteyiz. Bölgede bu oyunun birkaç değişik içeriği vardır. Bu oyun bazılarına nazaran tarlada bereketli verimli olan bir devir sonrası sevinme oyunu, bazılarına nazaran ise kına, düğün, gibi özel günlerde bayramlarda karşılıklı maniler şeklinde söylenerek ortama neşe katma hedefli bir oyun türüdür. Farklı fikirler olması aslına bakılırsa ayrı oyunlardır. Zira netice olarak aynı noktaya geliyoruz.

Sonuç olarak bu oyun icra edildiği yere göre sözlü ya da sözsüz olup, Şehirde yaşayan bütün medeniyetlerin eserlerini aksettirdiği gibi, bulunan çevreye mekâna birlik, beraberlik ve mutluluk katar. Bölgede bu oyuna Gırani, Aslanvari, Şervani ve Koçeri gibi adlarla da anılmaktadır.

Abdurrezak İnal’a göre;

Diyarbakır halayları içerisinde isim karmaşası en çok yaşanılan bir oyun türüdür.

Yörede yaşayan insanların bu oyuna çeşitli isimlerle (Delilo, grani, delile, deliylem, delilem gibi.) hitap ettikleri görülmektedir. Dil, insanlar tarafından birbirlerini anlamaları için kullanılan bir iletişim aracıdır. Önemli olan hitap edilenin herkes tarafından aynı şekilde algılanıp kavranmasıdır. Ortak bir paydada buluşmaktır. Dolayısıyla oyunların isimlerine çok takılmamak gerek. Yani önemli olan oyunun ismi değil. Kendi karakteri, yapısı ve mizacıdır. Burada önemli olan bir şeyin ne anlama geldiğidir. O ismin neye ait veya neyi çağrıştırdığı daha doğrusu onu tanımaya, anlamaya, dönük olması önemlidir.

Bir şeyi çağırmak için bir sese ihtiyaç var o sesin neye ait olduğunu bilmek lazım. Bazen

85

de bakıyorsun oyuna verilen isim ile oyunun anlamı bir biri ile tezat ve örtüşmüyor.

Örneğin, Grani’nin kelime manası yavaş demektir. Fakat bu oyunun yavaş oynanması ile hiçbir alakasının olmadığı ve kelime anlamı ile oyunun karakterinin birbirinden farklı olduğu görülüyor. Diyarbakır halayları içerisinde nerdeyse oyunların içerisinde hızı coşkusu en yüksek olan oyunlarımız arasındadır. Tamamen yaşanılan coğrafya ile yerleşim yeriyle alakalı olan bir durumdur. Herhangi bir bölgede yaşayan herhangi bir grup bu oyuna “Grani” adıyla hitap etmiştir. O bölgede yaşayan gruba sen bu oyuna Grani diyemezsin! Diyemeyiz ki... Biz oyunların isim çeşitliğinden ziyade aynı oyunlardan mı bahsediyoruz? Aslında önemli olan da budur. Neden bu oyuna Grani demişler bilemiyorum. Kişi nasıl öğrenmişse nasıl tanımışsa öyle bilir.

Delilo, keşeo oyunundan daha coşkulu, daha hareketli ve de bağımsız oynanan Diyarbakır halaylarından bir oyun türüdür. Halayların karakteristik yapısında genellikle kenetlenme özelliğinin olduğunu görüyoruz. Fakat bu oyunun ana temasından ötürü kenetlenmenin bozulduğunu ve serçe parmaklardan tutulduğunu görüyoruz. Oyunun halaysal tarzı bozulmaması için serçe parmaktan tutuluyor. Eğer hiçbir temas olmasaydı, format bozulur; halay olmazdı. El tutuşları serçe parmaktan, kolların iç kısmı ise yere paralel olacak bir şekilde tutulurdu. Böylelikle oyunun hareket alanı da genişlemiş olurdu.

Delilo (Delile, Deleyle) halayında sağa doğru adım alınır. Keşeo halayında olduğu gibi bir insanın vücuduyla orantılı bir şekilde adım atılır. Oyun daire formatında oynanılır. Öne adım alma hareket cümlesi neyse geriye de adım alma hareket cümlesi o dur. Diyarbakır halaylarının genelinde gidiş yönü sağa doğrudur. Tabi bütün halaylarda bu böyledir diyemeyiz. Diyarbakır halaylarında hangi oyun oynanılırsa oynanılsın, halay başı solo yapmak için grubu bırakırsa ne halay bozulur ne de metronom bozulur. Oyunun akışı devam eder. Yörenin özünde alkış hareketi veya bekleme gibi davranışlar yoktur. Şimdiki gençler bu durumdan pek de haberdar oldukları görünmüyor. Ya kardeşidir ya abesidir ya askerden gelmiş ya da keyifli bir anında alkış çalmış kendi kendisine benzetme yapmış olabilir. Bunlar farazi olan hareketlerdir. Bu hal halaylarımızın özünde olmayan bir haldir.

Halayın akışı bozulmadan, halay başı gider solosunu yapar ve tekrar grubunun başına geçer. Halay başı soloya gittiğinde yanındaki koltuğu ikinci adam onun yardımcısıdır.

Halay başı gelene kadar grubu o yönetir ve oyun devam eder. Oyun yalnızca istisnai bir durumda durur. Halayın başı çok iyi bir üstattır. Olağan üstü bir solo yapar. Sen de kendiliğinden bekler onu büyük bir hayranlıkla izlersin. İşte bu istisnai bir durumdur.

Zaten adam halay oynayanları durdurabiliyorsa işte oyuncu o dur. Birileri tarafından yapılmak mecburiyetine bırakılmış bir oyun, oyun değil ki! Üstat Küpeli Mıho (Mehmet) Keşeo çalındığı zaman bedenen birden dururdu. Etrafta onu izleyenler onun durduğunu sanırlardı. Aslında işin gerçeği hiçte öyle değildi. Meğerse o cezbi bir hale girmişti. Ruhen bir halay içerisindeydi. O vücudun çeşitli uzuvları ile mendiliyle cevap veriyordu. Üstat olan bir oyuncunun kendine ait oynadığı zamanlarda özel olarak müzisyenden çalmasını istediği mutlaka bir ezgi vardır. Çalan üstat o duyguyu veriyorsa oyun ile bir bütünlük sağlanır ve oyuncuda iyi bir oyuncu ise çalana uyuyorsa işte o zaman bir birlerini alır ve beraberce bir lezzet oluştururlardı. Bu oyunun kendine ait birden çok doğaçlama ezgileri olduğu gibi bir de sözle söylenip oynanılanları da vardı. Bu oyun oynanıldığında dizlerde bir salınım var. Dizden gelen bu salınım vücuda aktarılır ve vücut da kendiliğinde bir eğilim hali alırdı. Halaylarda hareketleri rahat yapabilmek için vücudun aldığı bazı haller olur. Hareket daha rahat daha tatlı yapılabilesin diye. Mesela ben oynarken benim sol kolum hep yukarda olur. Yanımda oynayan bunu fark eder. Ben dengemi öyle sağlıyorum.

Kişi kendi karakter yapısı ile oyuna olan hâkimiyeti ve oyun ezgileri ile bütünleşmesinden türeyen tarz ile kendine özgü bir oyun yapısı ortaya çıkarır. Halay icralarında bu olması gereken bir davranıştır. Yörenin başka bir özelliği ise pek de bilinmeyen bir durumdur.

Halay başı ile koltuğundaki kişi arasında bir mendil olur. Bir ucundan halay başı diğer ucundan koltuğunda ki kişi tutardı. Eskiden yapılan bir uygulama şuan pek yapılmayan bir durum.

Mehmet Tekin’e göre;

Bu oyunu anlatmadan önce şuna değinmek isterim. Bu oyunun ismi ile alakalı çeşitli söylentiler vardır. Bu da beraberinde bazı farklılıklara neden olmuştur. Bundan dolayı gittiğim her mecrada mücadelesini verdiğim bir oyundur. Delilo ismi, maalesef literatüre girdiği gibi bizim de ağzımıza aynı isim yerleşmiştir. Ben bu oyunun isminin Grani olduğunu, Delile veya Delilo isminin bir türkü eserinin içerisinde alıntı olduğunu düşünüyorum. Yani kalkıp bir oyunun ismini bir türkü eserinin içerisinde bir sözcüğü çıkarıp oyunu o sözcük ile nitelendirmeyi doğru bulmuyorum. Bu oyun bir kıza hitaben yazılmıştır. Oyunun ismi şu türküden alınmıştır. “Deleyle deleyle destane derabe herın aywane kekçe destemin bıgre ezu te herın dilane” Böyle bir şekilde oyunların isimlendirilmesi doğru bir davranış değildir. Maalesef literatüre de böyle girdiği, resmi mercilerde de bu isimle nitelendirildiği görülmüştür.

87

Oyunların yapını incelediğimiz de ise oyunların bazısı omuz omuza, bazısı serçe parmaklarla, bazısı da avuç avuca ve eller arkada gizlenmiş bir vaziyette icra edilmişler.

Yüzyıllar boyunca da günümüze kadar gelmişlerdir. Tabi bu dans türevi oyunlar duygunun böyle bir dışa vurum halidir. Ama mizansen oyun türlerine bir şey diyemem. Bilimsel açıdan da kendi düşünceme ve tespitlerime istinaden edindiğim izlenime göre, dans biçiminde icra edilen oyunların; omuz omuza veya serçe parmaktan tutulup oynanan oyunlar ya da karşılıklı oynanan oyunlar gibi bir anlam taşıdıklarını düşünmüyorum. Bu oyunlar, üretimin iyi geçmesinden dolayı insanların sevinmesi; kötü geçmesiyle de hüzünlenen çeşitli duygu hallerinin dışa vurumu ile yöreden yöreye değişkenlik göstererek günümüze kadar birtakım evrelerden geçerek ulaştıklarını düşünüyorum. Bakıyorsun bazı türkülerin isimleri oyunlara verilmiştir. Bana göre bu davranış oyunları asimile etmek ve yok saymaktır. Yörede icra edilen oyunlar genelde neşeli günlerde icra edilen oyunlardır.

Yani günlük düğünlerde, sünnet düğünlerinde, kına törenlerinde; ya da gurbet eldesiniz kendi memleketinizi özlemişsiniz ve oyunun bilen üç-beş kişi ile kol kola girip oynarsınız veyahut askerdesiniz arkadaşlarla toplanıp kaset takar ve oynarlardı.

Grani (Delilo, delile, deleyley gibi) oyunu başlangıç oyunudur. Düğün kurulur kurulmaz ilk olarak Grani oyunuyla düğüne başlanır. Saz takımının da düğünde çalıp başladığı ilk oyundur.

Grani oyunu, serçe parmaklardan tutularak icra edilen bir oyundur. Yöreden yöreye de farklılıklar gösterir. Cinsiyete göre de el tutuşları farklılık göstermektedir. Mesela bizim yöremizde (Diyarbakır) kadınların tutuşları erkeklerinkinden farklıdır. Kadınlar da serçe parmaklardan tutar ama yumruklar göğüs hizasında olur dar açı ile tutarlar. Erkekler ise elleri inik olur yine dar açı ve dik açı olacak şekilde… Yarışmalarda bazı topluluklara bakıyorum eller aşağıya çok indirilmiş bir vaziyette ve çok geniş bir açı ile tutuyorlar. Bu tutuş doğru ve estetik bir tutuş değildir. Ellerde, koldan gelen hafif bir sallama hareketi vardır. Aşırı olmayacak şekilde olmalıdır. Aşırı olan kol sallamaları genellikle Zazalar’da veya dağlık bölgede yaşayanlarda kimselerde olur. Geriye adım alınırken hafif de öne doğru doksan derecelik açı içerisinde öne atma hareketi vardır. Grani de ise dizlerde hafif salınımlar vardır. Adımlar aşırı geniş yani büyük olmamalı sürekli sağa geniş daire çizerek adım alınmalıdır. Dar değil ama şimdi görüyorum oyun icralarında adım atma hareketi yapılırken bir adım diğer bir adımın önüne atılması gerekirken neredeyse bacak bacağın üzerine gelecek şekilde adım atma hareketi yapılıyor. Bu çok yanlış bir adım atma

hareketidir. Şimdiki çalıştırıcı arkadaşlara bakıyorum, sırf yarışma kurallarına riayet edeyim; görselliğe hitap etsin, derken yöre oyunun zengin duygusuna hitap eden motiflerinin kısıldığını ve tamamen sahneye uyarlanan bambaşka oyunların ve oynama şekillerinin türediğini görüyorum. Artık zaman öyle bir hal aldı ki eski geleneksel oynanılan meydanlarda ki oyunların yanlış oynanıldığına ve geleneksel tarzda ki oynama biçimlerini neredeyse yadırgayanlar oldu. İlerisi için bu inanılmaz kültürel bir dejenerasyondur. Başka da bir şey değildir. Normalde Grani oyununun adım atma hareketi adım mesafesini yani açısını fazla açmadan vücut anatomisine uygun bir şekilde vücudu rahatsız etmeden adımlarını bir insanın normal adım atma mesafesi içerisinde adım atarak dizleriyle ve elleriyle de hafif bir salınım yaparak oynanılan bir oyundur. Merkez içinde bu böyledir. Ama Dicle Hani Lice gibi ilçelerimize bakınca ellerde hatta ayaklarda da sekme yaptıkları da görülmüştür. Özellikle de geriye giderken. Ama merkezde öyle bir şey yoktu.

Ve hiçbir zamanda yapılmazdı. Öne yürüme nasıl ise geriye adım atma hareketi de aynı şekildedir. Oyunun yönü sürekli sağa doğrudur. Ve oyun diziliş şekli yanaşık serçe parklardan tutarak, hilal (yarım daire) şeklinde oynanan bir oyundu.

Mehmet Demir’e göre;

Delilo oyununda birden çok ezgi mevcuttur. İcra edilen bütün ezgiler ise tamamen doğaçlamadır. Oyunların ritmik yapısına uygun birçok doğaçlama ezgilerle icra edilirdi.

Birden çok gruplara farklı farklı ezgiler çalınıyordu. Bu oyunun icrası 4/4 lük ritim usulü ile çalınır.

Sabah erkenden sefer name (Bervanki) dama çıkılırdı. Uzun hava ile başlayıp gereken tüm melodileri çalardık. İcramız bitince iner kahvaltı yapardık. Daha sonra da meydana iner ilk giriş oyunu olan Delilo oyununu çalardık. Delilo oyunu her zaman ilk icra edilen oyun idi. Sonra ki oyunlar ise düğün meydanına gelen misafirlere kalmış bir durumdu. Biri bir istekte bulunurdu. İstenilen oyun çalınır ve oyuncular da oynamaya başlarlardı. İcra edilen oyun bittiğinde ise bu defa başka biri farklı bir oyunun çalınmasını biz müzisyenlerden isterdi. Böylece isteklere bağlı oyunlar icra edilirdi. Akşama kadar düğün böyle sürerdi. Diyarbakır oyunları repertuar anlamında oldukça çok zengin bir yöredir.

89

Sözlü olarak da icra edilen bir oyun türüydü. Bu oyunların asıl sahiplerini soracak olursan Ermenilerin olduğunu diyebilirim. Onlardan da Kürtlere kaldı. Bu bölgenin bazı müzik eserleri Suriye taraflarından da geldiği görülmektedir. Eskiden savaşlardan dolayı insanlar hep kaçmışlar. Dolayısıyla gittikleri yerlere de kendilerine ait birçok kültürleri ile alakalı faktörleri taşımışlar. Şu an icra edilen oyun tarzı tamamen değişikliğe uğramış otantikliği bozulmuş bir oynama tarzıdır. Ermenilerin ve Hıristiyanların oyunu Keşeo oyunuydu. Alevilerin oyunu Grani oyunu yani Delilo oyunuydu. Aleviler bu oyunu çok severlerdi. İzidilerin ise Papure oyununun orijinali ve Çaçan oyunuydu. Tabi İzidilerin icra ettikleri Çaçan oyunu şuan ki Çaçan oyunu gibi değildi. İzidiler genellikle Diyarbakır’ın Bismil ilçesi civarında çoğu yaşarlardı. Bir de Terkan bölgesi bu Grani oyununu çok severlerdi. Bu oyunu birçok etnik yapıya sahip olanlar oynardı. Yani yaygınlığı olan bir oyun idi.

Genellikle sözlü yani türkülü oyunları Zazalar icra ederlerdi. Hem oyuna uygun sözleri söyler hem de oynarlardı. Bunlardan bazıları; Keçike, Kıne, Zırave ve Nare gibi sözlü eserlerdi.