• Sonuç bulunamadı

İdare Tarafından Uygulanacak Yaptırımlar

C. ÜLKEMİZ MADEN MEVZUATI HÜKÜMLERİNE İLİŞKİN GENEL

I. BÖLÜM

4. İdare Tarafından Uygulanacak Yaptırımlar

İdareden izin alınmak suretiyle yürütülmekte olan faaliyetlerin, faaliyeti düzenleyen hukuk kurallarına aykırılık teşkil etmesi halinde, izin ile faaliyet yürütmekte olan kişiye idare tarafından yaptırım uygulanması idarenin kolluk alanında yaptığı işlemlerden bir tanesidir328. Bu ilke doğrultusunda, ruhsat sahibinin maden hukuku mevzuatında öngörülmüş esaslara aykırı davranışları idare tarafından uygulanacak yaptırıma tabidir. Ancak söz konusu idari yaptırımlar da yine maden hukukuna özgü bazı nitelikler kazanmıştır329.

a. Mevzuatta Öngörülen Yaptırım Türleri

Kanunda ve yönetmelikte belirlenmiş olan idari yaptırımlar genellikle mali yaptırımlar330 şeklindedir. Özellikle 5177 sayılı Kanun değişikliği ile, mali yaptırımların diğer yaptırım türleri içindeki oranının arttığı görülmektedir. Hatta doğrudan ruhsat iptali yaptırımı uygulanması gereken durumların sayısı oldukça azalmış durumdadır. Mali yaptırımlar içinde ise, teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı belirgin şekilde fazla uygulanacak bir yaptırım türü olarak düzenlenmiştir331. 5995 sayılı Kanun değişikliği ile ise, çoğu durumda ruhsat iptali

327

TOPALOĞLU, Maden Hukuku, s. 158.

328

GÖZÜBÜYÜK/TAN, İdare Hukuku, C. I, s. 673; GİRİTLİ/BİLGEN/AKGÜNER/BERK, s.

1166-1167; TAN, s. 411; ÇALIŞKAN, Ahmet Ziya, “Kolluk”, İdare Hukuku II, Editörler: AKINCI, Müslüm/AVCI, Mustafa, İstanbul 2014, s. 74.

329

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 177.

330

İdare hukukunda uygulama alanı bulan idari yaptırımlar arasında idari para cezalarının yoğunluğu dikkat çekicidir; TAN, s. 409.

331

101 yaptırımı teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı ile birlikte uygulanmaya başlamış ve ruhsat iptali gerektiren durumlar, öncekine göre sayısal olarak artmıştır. Ancak, yine de kanun koyucunun ruhsat iptali yaptırımını mümkün olduğunca az uygulamak suretiyle ruhsat güvencesini ön planda tutmak yönündeki iradesi açıkça görülmektedir.

Söz konusu idari yaptırımları gerektiren ihlal durumlarının çoğu, konunun akışını bozmamak için, arama dönemine ve işletme dönemine ait usul anlatılırken belirtilmiştir. Bu sebeple, aşağıdaki alt başlıklarda, öncelikle söz konusu yaptırımların değerlendirilmesi yapılacak olup; sadece, önceki kısımlarda değinilmemiş olan ihlal durumları belirtilecektir.

Belirtilmesi gereken bir başka husus; maden mevzuatında öngörülmüş olan idari yaptırımları uygulamakla yetkili ve görevli idari birimin Maden İşleri Genel Müdürlüğü olduğudur.

aa. Teminatın İrad Kaydedilmesi

Teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı, maden hukuku uygulamasında en sık karşılaşılan yaptırım türü olup, genel olarak ruhsat iptali yaptırımı uygulanmadan önce başvurulan idari yaptırım türü olduğu gözlemlenmektedir332.

Teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı ile karşı karşıya kalan özel hukuk kişisinin bir başka yükümlülüğü ise süresi içinde yeniden hesaplanan güncellenmiş değerler üzerinden teminat yatırma yükümlülüğüdür. Kendisine verilen süre içinde teminatı yatırmaması durumunda ise, teminat miktarı, her seferinde iki katına çıkarılmaktadır333. Bu süreç, ruhsat sahibine verilen üç aylık süre ile üç aylık ve altı aylık ek sürelerden oluşmakta olup, ruhsatın iptali yaptırımı uygulanması ile sona ermektedir.

Yönetmelik’in 93. maddesi gereğince; irad kaydedilen teminat üç ay içine yatırılmazsa, yatırılması gereken teminat iki katına çıkartılarak üç aylık ek bir süre

332

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 177, 180.

333

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 180; TOPALOĞLU, Maden Hukuku, s. 154.

102 daha verilmektedir. Bu süre içinde de teminat yatırılmazsa, bu kez faaliyetin durdurulması yaptırımı uygulanmaktadır. Verilen ek sürelere rağmen teminatın yatırılmaması ve faaliyetin durdurulması yaptırımı uygulanmasının ardından, ruhsat sahibine altı aylık süre içinde teminatı dört katı olarak ödemesi tebliğ edilmekte, buna rağmen ödeme gerçekleşmezse ruhsat iptal edilmektedir.

Madencilik faaliyetinde bunabilmek amacıyla ruhsat verilebilmesinin önkoşullarından bir tanesi olan teminat yatırılması zorunluluğu, esasen teminatın işlevini de ortaya koymaktadır. Şöyle ki; teminatın asıl işlevi, ihlal niteliği taşıyan bir davranış sonucu yaptırım uygulanacağında, ruhsat sahibinden tahsil kolaylığının sağlanabilmesidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı idare açısından etkin ve derhal tahsile imkan veren yönüyle, idarenin işleminin etkinliğini artırmaktadır334.

Ancak, üst bölümde de belirtilmiş olduğu gibi, ruhsat sahibi tarafından yatırılacak olan teminat miktarının, faaliyette bulunulacak alanının büyüklüğü ile doğru orantılı olması hakkaniyete uygun olmayan bir durum ortaya çıkarmaktadır. Zira aynı ihlalde bulunan iki özel hukuk kişisine uygulanacak yaptırımın miktarı fiile göre değil, faaliyet sahasının büyüklüğüne göre belirlenmektedir335. Bu sebeple, teminat hususunda dengeleyici bir yasal düzenleme yapılmasının daha adil bir sonuç doğuracağı söylenebilir.

Görüldüğü gibi, maden hukuku uygulamasında en yoğun uygulanan yaptırım türü, teminatın irad kaydedilmesi yaptırımıdır. 5995 sayılı Kanun değişikliğinden önce de, mali yaptırımların yoğunluğu dikkat çekici olmakla birlikte, 5995 sayılı Kanun değişikliği ile bu kapsam biraz daha genişlemiştir. Bu durum, 5995 sayılı

334

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 178-179.

335

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 179. Orantılılık ilkesi gereğince, uygulanacak olan idari yaptırımın ihlalin ağırlığı ile doğru orantılı olması gerekmektedir; DURAN, s. 261; GÜNDAY, s. 315; GÖZÜBÜYÜK/TAN, İdare Hukuku, C. I, s. 690; YAYLA, İdare Hukuku, s. 59; TAN, s. 414; YILDIRIM, Türk İdari Rejimi Dersleri, s. 190; GÖZLER, İdare Hukuku C. II, s. 577-578; ÇALIŞKAN, “Kolluk”, s. 77.

103 Kanunun kanunlaşma sürecinde alınan komisyon raporlarında yer alan muhalefet şerhlerinde de dile getirilmiştir336.

bb. İdari Para Cezası

Maden hukuku uygulamamızda, bazı ihlal durumlarında, idari para cezası yaptırımı da, teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı yanında uygulanmaktadır. Esasen, bu iki idari yaptırım türü arasında nitelik açısından bir fark bulunmamaktadır. Zira, Gülan’ın da haklı olarak belirtmiş olduğu gibi, teminatın irad kaydedilmesi, ön ödemeli bir idari para cezası olarak nitelendirilebilir337. Topaloğlu da, aynı doğrultuda bir tespit yaparak, teminatların peşin alınmış ceza avansı niteliğinde olduğunu belirtmektedir338.

İdari para cezası yaptırımı, devlet hakkının eksik ödenmiş olduğu farklı olasılıklarda uygulanmaktadır339.

cc. Faaliyeti Durdurma

Faaliyeti durdurma yaptırımının, maden hukuku uygulamamızdaki görünümü sıklıkla bir başka idari yaptırıma ek bir yaptırım olma şeklindedir. Bu yaptırım hiçbir şekilde faaliyetin tamamen durdurulması anlamına gelmemektedir. Faaliyetin durdurulmasına sebep olan şartların giderilmesiyle birlikte, özel hukuk işletmecisi kaldığı yerden faaliyetine devam etmektedir. Yaptırımın söz konusu geçici niteliği, faaliyetin devamına hukuki bir engel oluşmaması için tercih edilmiştir340. Bu da aslında, kanun koyucunun maden kanununun geneline hakim olan, madenlerin işletilmesinde devamlılık ve sürat unsuruna verdiği önemin açık kanıtıdır.

336

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonun 1/821, 2/572, 2/670 Esas sayılı ve 26/05/2010 tarihli komisyon raporu, muhalefet şerhi.

337

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 180-181.

338

TOPALOĞLU, Maden Hukuku, s. 153.

339

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 182.

340

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 184-185; Ulusoy, faaliyetin durdurulması yaptırımının idari bir ceza niteliğine sahip olabilmesi için faaliyetinin süresiz olarak engellenmesi gerektiğini; geçici bir süre faaliyetin durdurulması söz konusu ise, bunun idari bir ceza olarak değil, idari bir tedbir olarak nitelendirilmesi gerektiği görüşündedir; ULUSOY, Ali D., İdari Yaptırımlar, 1. Baskı, İstanbul 2013, s. 144-145.

104

dd. Ruhsat İptali/Feshi

Ruhsatın feshini gerektiren tek durum 3213 sayılı Kanun’un 5. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre, ruhsat sahibinin ölmesi durumunda, mirasçılar ruhsatın kendi aralarından birine ya da üçüncü bir kişiye intikal etmesi hususunda anlaşamaz ve içlerinden hiçbiri bu hususta dava açmazsa, sonuç olarak altı aylık süre içinde intikal işlemi tamamlanamazsa, bu durumda idare tarafından ruhsat feshedilir.

Ruhsatın feshedilmesini, ruhsatın iptal edilmesinden ayıran durum bildirime gerek olmadan ruhsatın otomatik olarak feshedilmesidir. Kanun koyucunun böyle bir yaptırım öngörmesinin sebebi, ruhsat sahibinin ölmesi durumunda intikalin mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesinin ve dolayısıyla arama ya da işletme faaliyetinin uzun süre atıl kalmasının önlenmesinin sağlanmasıdır341.

Ruhsatın iptali yaptırımı342, 5995 sayılı Kanun değişikliğinden önce, çoğunlukla diğer yaptırımlara rağmen, ruhsat sahibinin düzenlemelere uymamaya devam ettiği durumlar için öngörülmüştür343.

5995 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu, ruhsat iptali yaptırımı önceki döneme göre daha fazla yer almaya başlamış ve genellikle teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı ile bir arada düzenlenmiştir.

ee. Üretilen Madene El Koyma

Üretilen madene el koyma yaptırımı, sevk fişi olmadan maden sevk edildiğinin mülki idare amirlikleri veya il özel idareleri tarafından tespit edilmesi durumunda uygulanmaktadır344.

341

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 186.

342

Ruhsat iptali, idari iznin alınıp faaliyete başlanmasından sonra mevzuatın ağır ve doğrudan ihlali söz konusu olduğu zaman uygulanan bir idari cezadır. Bu sebeple, idari iznin geri alınması işlemiyle karıştırılmaması gerekmektedir. İdari iznin geri alınması, idari izin alınırken bulunması gereken şartlarda bir eksiklik olması durumunda söz konusu olmaktadır; ULUSOY, İdari Yaptırımlar, s. 178-179.

343

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 186.

344

105

ff. Çıkarılması Gereken Maden Miktarı Üzerinden Devlet Hakkı Alınması

Maden hukuku mevzuatımızın ve uygulamanın en belirgin tavrı olan, madencilik faaliyetinin sürekliliğinin, mümkün olduğunca kesintiye uğramamasına ilişkin yaklaşımın bir sonucu da, işletme projesinde belirtilmiş olan maden üretiminin süresinde gerçekleşmemesi durumunda, gerçekleşmesi gereken miktar üzerinden ruhsat sahibinin % 10 oranında devlet hakkı yaptırımına maruz bırakılmasıdır345.

5995 sayılı Kanun değişikliği ile, bu yaptırımın uygulandığı alanlar fazlalaştırılmıştır.

b. Hatalı/Eksik Beyan Verilmesi ve Sevk Fişine İlişkin İhlaller

Aşağıdaki ihlallerin ve uygulanacak yaptırımların ayrıca incelenmek istenmesinin nedeni, her ikisinin de 5995 sayılı Kanun ve ona dayanak çıkarılan Yönetmelik hükümleri ile yeniden ve ayrıntılı olarak düzenlenmiş olmasıdır.

aa. Hatalı/Eksik Beyan Verilmesi Durumunda Uygulanacak Yaptırımlar

Madencilik faaliyetinin tümünde idareye verilecek olan beyanların önemli bir yeri bulunduğuna bölümün başında değinilmiştir. İdare, ruhsat sahibinin veya teknik elemanının yazılı beyanına güven duymakta, söz konusu beyanlar idare tarafından yapılacak işlemlerin dayanağını oluşturmaktadır. Bu sistem, 3213 sayılı Kanunun kabulü ile Türk maden hukuku uygulamasına dahil olmuştur346.

Beyanda hata ya da eksiklik bulunması halinde ise, idari istikrarı sağlayabilmek adına, ruhsat sahibine eksiklikleri ya da hataları düzeltme imkanı tanınmıştır. İdarenin hatalı ya da eksik beyanı tespit ettiği tarihten itibaren iki ay içinde, ruhsat sahibi tarafından eksiklikler düzeltilmezse, teminatın irad kaydedilmesi yaptırımı uygulanmaktadır. 3213 sayılı Kanun’un 10. maddesine 5177 sayılı Kanun değişikliği ile dahil olan bu hüküm 5995 sayılı Kanun değişikliğinde de korunmuştur.

345

GÜLAN, Maden İdare Hukukumuzun Ana İlkeleri ve Temel Müesseseleri, s. 188.

346

106 Bu maddede 5995 sayılı Kanun ile yapılan esaslı değişiklik ise, gerçek dışı ya da yanıltıcı beyanda bulunmak suretiyle Maden Kanunu hükümlerinin uygulanmasını engelleyen ve haksız yere hak iktisabında bulunan kimsenin hangi fiillerinin gerçek dışı ya da yanıltıcı beyan olarak kabul edileceğinin kanunda açıkça sayılmış olmasıdır. Söz konusu değişiklik, 2009 tarihli Anayasa Mahkemesi kararının347, 3213 sayılı Kanunun 10. maddesine 5177 sayılı Kanun değişikliği ile eklenmiş olan ve gerçek dışı ve yanıltıcı beyanların nelerden ibaret olduğunun yönetmelikle belirlenecek olmasına ilişkin hükmü iptal etmesi sonucu gerçekleşmiştir. Anayasa Mahkemesi iptal kararında, söz konusu düzenlemenin Anayasanın 38. maddesinde yer alan suç ve cezaların kanuniliği ilkesine açıkça aykırılık teşkil ettiği, bu durumun aynı zamanda Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan hukuk devleti ilkesinin gereklerinden olan belirsizlik ilkesine de aykırılık teşkil ettiği ve bu durumun açıkça kanun koyucuya verilen bir görevin idareye verilmek suretiyle yasama yetkisinin devri anlamını taşıdığını hüküm altına almıştır.

Söz konusu karara uygun şekilde 5995 sayılı Kanun değişikliği ile yeniden düzenlenen 3213 sayılı Kanunda haksız yere hak iktisabı sayılacak haller, 10. maddede altı bent halinde sayılmıştır. Bu hallerin doğumuna sebep olan beyanların ise gerçek dışı ve yanıltıcı beyan olarak kabul edileceği belirtilmiştir :

1- Ruhsatın ait olduğu grup dışında, üretim hakkı olmayan diğer grup madenin üretilmesi ve/veya sevk edilmesi.

2- Arama ruhsatı döneminde, izinsiz üretim veya verilen üretim izninden fazla üretim ve satış yapılması.

3- Ruhsat sahibinin kamulaştırılan alanı kamulaştırma amacı dışında kullanması.

4- Galeri atımı yöntemi ile patlatma yapılması.

5- Maden İşleri Genel Müdürlüğü tarafından faaliyeti durdurulan sahalarda üretim faaliyetinde bulunulması.

347

AYM, E.04/70, K. 09/7, KT. 15.01.2009, RGT.11.06.2009, RGS.27255; http: // www . resmigazete.gov.tr/, e.t. 05.07.2014.

107 6- Ruhsat sahasında yapılan üretimlerin beyan edilmemesi.

Yukarıda sayılan haksız yere hak iktisabı sayılan durumların ortaya çıkması halinde, teminat irad kaydedilerek iki katına çıkarılmakta, ikinci kez ihlali halinde önceki ceza katlanarak uygulanmaktadır. Üç yıl içinde üç kez ihlal durumunda ise, teminat irad kaydedilerek, ruhsat iptal edilmektedir. Kanun koyucunun haksız hak iktisabı hususunda uygulanacağını hüküm altına aldığı yaptırımlar, esasen ruhsat güvencesini sağlamak yönündekini iradesini açıkça ortaya koysa da, belirtilen şekillerde haksız hak iktisabında bulunan ve hatta bunu ikinci kez tekrar eden özel hukuk kişisinin iyi niyetinden söz etmenin çok da kolay olmayacağı aşikardır. Bu sebeple, özellikle arama döneminin bütün aşamalarının sonunda arama yeterliliğini sağlayamayan ruhsat sahibinin derhal ruhsatının iptal edildiği de göz önüne alındığında, hakkaniyete aykırı bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Bu durum aynı zamanda, kanun koyucunun ne olursa olsun maden üretiminin gerçekleşmesi yönündeki iradesini de ortaya koymaktadır. Böyle bir uygulama, yüksek miktarda sermayesi olan ve kötü niyetli özel hukuk işletmecilerinin madencilik faaliyetinde bulunmasına sebep olabileceğinden, bu alan yeniden düzenlemeye ihtiyaç duymaktadır.

bb. Sevk Fişi İle İlgili Yaptırımlar

Üretim ve sevkiyata ilişkin hükümler ve yaptırımlar 3213 sayılı Kanunun 12. maddesinde öngörülmüş ve 5995 sayılı Kanun değişikliği ile değişikliklere uğramıştır. 3213 sayılı Kanunun 12. maddesi gereğince, sevk fişi olmaksızın maden sevkiyatı durumunda , ihlalde bulunan ruhsat sahibi olsa da, olmasa da sevk edilen madene el konularak, idari para cezası uygulanmaktadır. Ruhsat iptali ise söz konusu olmamaktadır. Ruhsatı olmadan ya da ruhsatı olsa bile başkasına ait bir ruhsat alanında üretim yapılması durumunda da, ihlalde bulunan kişinin faaliyeti durdurularak, madene el koyulmakta ve aynı zamanda idari para cezası uygulanmaktadır .

Yönetmeliğin 55. maddesinde de sevk fişi kullanılmadan yapılan maden sevkiyatına ilişkin farklı ihtimallerde uygulanacak olan idari yaptırımlar hüküm

108 altına alınmıştır. Yönetmeliğin 55. maddesi ile şu durumlarda ruhsat sahibine yaptırım uygulanacaktır:

1- Devlet hakkının ödenmiş olması ön koşuluyla, maden sevkiyatının Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan sevk fişi ile değil de Maliye Bakanlığı’ndan alınan sevk irsaliyesi ile yapılması durumunda ruhsat sahibi yazılı olarak uyarılmaktadır. Aynı işlemi ikinci kez tekrar etmesi durumunda ise teminat irad kaydedilmektedir.

2- Ruhsat sahibi sevk fişini, üretim hakkı olan başka bir ruhsat sahasında kullanmışsa ve söz konusu sevkiyattan devlet hakkını ödemişse, yazılı olarak uyarılmaktadır. Aynı işlemi ikinci kez tekrar etmesi durumunda ise teminat irad kaydedilmektedir.

3- Ruhsat sahibi sevk fişini, üretim hakkı olmayan başka bir ruhsat sahasında kullanmışsa üretilen madene el konulmaktadır. Aynı zamanda ocak başı satış fiyatının iki katı tutarında idari para cezası uygulanmaktadır.

4- Ruhsat sahibi sevk fişini başkasına ait bir ruhsat sahasında kullanmışsa, hem sevk fişini kullanan, hem de kullandıran ruhsat sahipleri yazılı olarak uyarılmaktadır. Aynı fiilin ikinci kez tekrar etmesi durumunda ise teminat irad kaydedilmektedir.

5- Sevk fişlerinin Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ne iade edilmesini gerektiren durumlarda tebligat tarihinden itibaren iki ay içinde iade edilmemesi durumunda teminat irad kaydedilmektedir.

Burada dikkat çeken nokta; sevk fişi olmaksızın maden sevkiyatının yapıldığı durumlarda, Yönetmelik gereğince ruhsat sahibinin önce uyarılması daha sonra teminatın irad kaydedilmesi yaptırımının uygulanmasıdır. Söz konusu durumlarda hiçbir şekilde ruhsatın iptali yoluna gidilmemesi de maden üretimi yapan kötü niyetli kişilerin sektörde yer alma ihtimalini artıracaktır. Burada kanun koyucunun neden önce uyarmayı öngörmüş olduğu tartışılması gereken bir noktadır. Kaldı ki, bu yaptırım türü kanunla değil, yönetmelikle öngörülmüştür. Benzer durumlarda 3213 sayılı Kanunun 12. maddesinde faaliyetin durdurulması yaptırımının da teminatın

109 irad kaydedilmesi yaptırımı ile birlikte uygulanması hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, benzer ihlallerde, öncelikle normlar hiyerarşisine göre üst norm olan kanun hükmünün uygulanması gerekmektedir. Ancak; söz konusu sakıncaların tamamen ortadan kalkması için sevk fişi ile ilgili yaptırım türleri açısından da hakkaniyete uygun değişiklikler yapılması gerektiği gözlemlenmektedir.

B. RÖDOVANS SÖZLEŞMESİ İMZALAMAK SURETİYLE