• Sonuç bulunamadı

B. Diğer Şer’î Deliller

III. İCTİHAD

Sözlükte ; “bir şeyi elde etmek için sarf edilen maksimum çabayı”299 ifade eden ictihadın terim olarak, biri dar diğeri kapsamlı olmak üzere, iki manası üzerinde durulmaktadır.300

İctihadın dar manalı olanı; nassların bulunmadığı yerde ictihadın başlayacağı keyfiyetine dayanmaktadır.301 Bu tür ictihadlar; kıyas, istihsan, maslahat, istishab vb. yollarla yapılmaktadır.302

İctihadın daha geniş olan manası ise; nassların bulunduğu yerlerde; onları anlama, nassların maksud ve medlûllerini tayin ve tespit etme yollarını ifade etmektedir.303

Şimdi asıl konumuz olan Hamidullah’ın ictihad anlayışına geçmeden önce, bir mukayese imkanı sunması maksadıyla, dört Sünnî mezhep imamının usül anlayışlarına özetle temas etmeyi gerekli görmekteyiz.

Mezhep imamlarından ictihadında takip ettiği usûlü bizzat yazan başka imamlar varsa da304 eseri bize kadar ulaşan tek kişi İmam Şafiî’dir.305 Diğer imamların usûlleri talebeleri tarafından bize aktarılmıştır.306

İmam-ı A’zam Ebû Hanife ictihad yolunu şöyle açıklamıştır:

“Ben ilk önce Kur’an’ı esas alırım. Orada bulamazsam, güvenilir kaynakların naklettiği Peygamber’in (sav) sünnetini alırım. Orada da bulamazsam sahabenin görüşlerini alırım. Aralarında fikir ayrılığı varsa, değerli ve üstün olanının görüşüne göre karar veririm. Yalnız çağdaşlarım arasında benden yaşlı veya genç olanların ele aldıkları bir konu olursa, o

299 Zebîdî, Tâcu’l-Arûs, II/329; Zemahşerî, Esâsu’l-Belâğa, s. 156. Krş. Gazzâlî, el-Mustasfâ, II/350; el-Karafî,

Şerhu-Tenkîhu’l-füsûl fi’l-usûl, s. 189.

300 Karaman, İslam Hukukunda İctihad, s. 20. 301 Karaman, İslam Hukukunda İctihad, s. 20.

302 Karaman, İslam Hukukunda İctihad, s. 22. Krş. Şafiî, er-Risâle, s.477. 303 Karaman, İslam Hukukunda İctihad, s. 22. Krş. Şelebî, Ta’lîlü’l-Ahkâm, s. 11. 304 İbnu’n-Nedîm, el-fihrist, s. 288.

305 Bilmen, Hukukı İslamiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, I/42; İbn-i Haldun, Mukaddime, I/379; Ebû Zehra,

Usulü’l-Fıkh, s.11, 26.

zaman hüküm çıkarmada, onların bu konuda kendilerini serbest saydığı gibi ben de serbest sayarım ve onların görüşleriyle kendimi bağlı görmem”.307

Ebû Hanife’nin delillerine dair verilen nakillerden hareketle hukukçular onun delillerinin yedi tane olduğunu söylemişlerdir ki bunlar; kitap, sünnet, sahabe kavilleri, icma, kıyas, istihsan ve örf’tür.308

Ebû Hanife her ne kadar reycilikle itham edilmiş ve hadisi terk etmekle suçlanmışsa da, bunun gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Ebû Hanife sadece hadisin sıhhatinde haklı olarak titiz davranmış ve Hz. Peygambere ait oluşunda şüphe ettiği hadisleri terk etmiştir.309Nitekim ictihadlarında bizzat hocalarından aldığı dört bin hadis kullandığı,310 mürsel ve zayıf hadisleri dahi kıyasa tercih ettiği311 kaydedilmektedir.312

İmam Malik de ictihadında; kitap, sünnet, icma313, Medinelilerin ameli delillerini ve re’y’i kullanmıştır. O sünnette âhad haberi de delil olarak saymış ancak bu tür haberlere kıyası ve Medinelilerin amelini tercih etmiştir.314 Ona izâfe edilen delillerden Sahabe kavli sünnet içerisinde; kıyas, mesâlihu’l-mürsele, seddü’z-zerâi, istihsan ve istislah vb. deliller de re’y içinde değerlendirilmiştir.315

Şafiî, İslam hukukunun şer’î kaynaklarını ve değerlerini kendi eserlerinde açıklamıştır. Bunlar; kitap, sünnet, icma ve kıyastır.316 O, sırasıyla; kitap ve mütevatir sünnetle, sonra âhâd yolla gelen hadisle, sonra icma ve daha sonra da kıyas ile hükmedeceğini söylemiştir.317 Şafiî aynı zamanda, hadise muhalif olmamak ve aralarında ihtilaf bulunmamak şartıyla, sahabe kavli ile de amel etmiştir.318

307 Tahâvî, Şerhu Maâni’l-Âsâr, II/206; el-Hudarî, Târîhu’t-teşrî’i’l-İslâmî, s. 220; Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, s. 264; Hamidullah, İmam-ı A’zam ve Eseri, s. 70–71.

308 Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, s. 265.

309 el-Kevserî, Taktimetu Nasbu’r-âye li’z-Zeylâî, s. 27. 310 el-Muvaffak, Menâkıbu Ebî Hanîfe, II/ 96.

311 İbn Hazm, el-İhkâm, s. 929.

312 Karaman, İslam Hukukunda İctihad, s. 136. 313 Ebû Zehra, Mâlik, s. 322 vd.

314 Zebîdî, Ukûdu’l-cevâhir, s. 10. 315 Ebû Zehra, Mâlik, s. 322-327.

316 Şafiî, er-Risale, s. 21–22, 370,371, 471- 476, 487. 317 Şafiî, er-Risale, s. 503, 512, 599.

Ahmed bin Hanbel’in ictihad yoluna gelince; o, önce kitap ve sünnetle, sonra ihtilafsız sahabe kavliyle, sonra ihtilaflı olan sahabe kavilleri arasında kitap ve sünnete yakın olanlarla, sonra Tâbiînden büyüklerin görüşleriyle ve en son olarak da kıyasla amel etmiştir. Yine Ahmed bin Hanbel’in nassların dışında kalan meseleleri istishâba terk ederek bu delilin alanını büyük ölçüde geniş tuttuğunu görmekteyiz.319

Hamidullah, İslâmî esasların uygulanmasında belli bir hiyerarşinin varlığına dikkat çekmektedir. Bunlar, aşağıdan yukarıya doğru sırasıyla; fıkıh bilgininin bireysel görüşleri, bu fıkıhçıların ortak görüşü (icma), Rasûlullah (sav)’in sünneti ve Allah’ın ayetleridir. 320

Hamidullah, Muaz b. Cebel (ra) hadisine atıfta bulunarak Kur’an ve sünnetin bir meselede sessiz kalması durumunda, ictihad ederek uygun bir hükme varılabileceğini söylemektedir.321 Ona göre Peygamber (sav), Muaz b. Cebel (ra)’in Kur’an ve Hadisin belli bir hususta sükût ettiği durumlarda ictihad etmesine izin vermiştir. O halde Kur’an ve Hadis bir meselede sarih bir hüküm getirmiş ise o meselede ictihad söz konusu değildir.322

Bu ifadeler bize, onun ictihad anlayışının Şafiî’nin anlayışı ile paralel olduğunu söyleme imkânı vermektedir. Çünkü burada, özellikle nassların bulunmadığı yerde ictihadın başlayacağı husûsiyeti vurgulanmaktadır.

Hamidullah, harfiyyen uygulanan bir kıyaslama yöntemine göre değil de adalet ve hakkaniyete göre hüküm vermek demek olan istihsan, kamunun menfaatını düşünerek celb-i menfaat ve def-i mefsedet ilkesini işletmek demek olan istıslah ve yasaklananlar dışındaki eşyanın mubah oluşu anlamındaki istıshab’ın da ictihad çerçevesinde değerlendirildiğini belirtmektedir.323

Hamidullah, “İctihat kapısı kapanmıştır” sözünü reddetmemekte; ancak iki şekilde anlaşılması gerektiğini söylemektedir. Ona göre bu sözden, ya yeni bir şey getirmek imkânsızdır, ya da uzman olmayanlara görüş belirtme hakkı tanımak imkânsızdır anlamı

319 İbnu’l-Kayyîm, İ’lâmu’l-Muvakkiîn, I/28–32, 339. 320 Hamidullah, İslam Peygamberi, s. 753.

321 Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 96. 322 Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 134.

323 Hamidullah, İslam’ın Doğuşu, s. 134; krş. Yaman, “İslam Hukuku Araştırmaları Açısından Muhammed

kastedilmektedir. 324 Hamidullah ictihadın İslam tarihi içerisinde daima var olageldiğini ancak böyle bir görevin uzmanlar tarafından icra edilmesinin lüzumunu325ısrarla vurgulamaktadır. Ona göre İslam’da kadı ve müftüler, temel kanun olan hadis ve sünnetin sessiz kaldığı mevzularda tâli kanun koyuculuk görevini îfâ etmişlerdir.326Bu husus Rasûlullah devrinde başlamış ve hâlâ devam etmektedir.327 Kıyamet’e kadar da devam edecektir.328

Hamidullah, “Bugün dininizi tamamladım…”329 âyetinin kapsamına yalnız Kur’an değil hadis ve icma’ın da girdiği görüşündedir. Hamidullah bu hususta, Peygamber’e itaati Kur’an’ın emretmiş olduğunu, ictihadda bulunmayı da Peygamber’in tavsiye ettiğini330 hatırlatmakta,331 dolaylı olarak bir anlamda ictihadın gerekliliği hususunu Kur’an’a dayandırmaktadır.

Hamidullah’a göre İslam, hukuki problemlerin çözümünde uzman ve hukukçuların düşünsel bir çaba göstermesini istemektedir. İslam bu işi belirli zaman ve kişilere hasretmemiştir. Ancak şu var ki, maceracı ve amatörlere de yetki tanımamıştır. Dinin temel kaynaklarından yasa çıkarma çabası konunun uzmanlarından beklenmektedir.332